| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .11.2025 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, sunumunuzda "Asayiş yalnızca suçla mücadele değil, toplumun vicdanında güvenin daim kılınmasıdır, kamu düzeninin hukukla inşasıdır. Her vatandaşın evinde, sokağında huzurla nefes alabilmesidir." diyorsunuz ama sizin yönettiğiniz bakanlıkta ve onun güvenlikle ilgili birimlerinde durum hiç böyle değil. Öncelikle, ağır çalışma koşullarına, özlük haklarındaki adaletsizliklere rağmen yurdun dört bir yanında özveriyle görev yapan 100 binlerce polisimize, jandarmamıza, diğer güvenlik görevlilerine fedakârca çalışmaları için teşekkür ederim. Ancak siz ve diğer yöneticilerin haksız hukuksuz talimatları nedeniyle bunlardan bazılarının vatandaşlara yönelik kötü muamelelerinin ve vahim insan hakları ihlallerinin baş sorumluluğunun sizlere ait olduğunu hatırlatmak isterim. Öncelikle İstanbul'da İl Başkanlığımızın 5 bin polisle ablukaya alınması, vatandaşlarımıza ve onların vekillerine gaz sıkılması, darp edilmesi hem büyük hukuksuzluktur hem de bu Gazi Meclisin saygınlığına gölge düşüren bir büyük utançtır. İşte, 19 Mart sivil derbi sonrası iradesine sahip çıkmak için sokağa çıkan evlatlarımıza yapılanlar; hakkını aradı diye evlatlarımızı polise copla dövdürmek mi bahsettiğiniz proaktif güvenlik yöntemi. Sayın Bakan, Eskişehir'de üniversite öğrencisi Ali Efe arkadaşlarıyla birlikte hakkını aradı diye gözaltına alındı. Gözaltı sürecinde polislerce darp edildi. O gece hastaneye götürüldüğünde vücudunda morluklar ortaya çıktı; kafasında, boynunda ve elinde. Bakın, burada fotoğrafları var, işte bu morluklar ortaya çıktı. Gözaltında verilen sağlık raporunda bu morluklar kayda geçti. "Ortopedi uzmanı tarafından takip edilmesi gerekir." diye not yazıldı. Sayın Bakan Ali Efe Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'na özgürlük istedi diye 20 Kasımda hâkim karşısına çıkacak ama ona uygulanan polis şiddetine ilişkin soruşturma bir milim dahi ilerlemiyor. Sadece Ali Efe'ye değil, o dönemde İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, ülkenin farklı şehirlerinde gençler, kadınlar, yurttaşlar maalesef polis şiddetiyle, biberle, gazla, copla, şiddetle susturulmak istendi. Bu çocuklar ne yaptılar? Cinayet mi işlediler, çete mi kurdular? Gözüne, ağzına biber gazı sıkacak, tekme tokat orantısız güç kullanacak kadar öfkelenmeniz için ne yaptılar? Hepsi bizim evlatlarımız, bu ülkenin yetiştirdiği pırıl pırıl gençler ve meydanlarda tek istedikleri şey adalet ve özgürlük ama maalesef Türk bayrağı açmak bile suç oldu iktidarınızda.
Sayın Bakan, bir de bu şafak baskınları; ülkenin seçilmiş belediye başkanları, gazetecileri, sanatçıları, hak savunucuları, bürokratları yani çağırıldığında emniyete, adliyeye gidip ifade verebileceği insanları şafak baskınlarıyla, terörle mücadele ekipleriyle gözaltına aldırıyorsunuz. Bakın, en ibret vericisini söyleyeceğim: Ercüment Akdeniz, bir dönem Emek Partisinin Genel Başkanlığını yaptı. Mülteciler, dezavantajlılar, Emek konularında yaptığı haberlerle biliniyor. 247 gün haksız, hukuksuz tutuklu kaldı. Ercüment Akdeniz nasıl gözaltına alındığını açıklıyor gazetecilere, bakın "Her sabah 5.30'da işe gitmek için evden çıkıyorum. 18 Şubatta, aynı saatte evden çıktığımda apartmanın önünde sivil polisler vardı, beni bekliyorlarmış, gözaltı işlemi yapacaklarını söylediler. Oğlum avukat, onunla görüşeyim dedim 'Hayır.' dediler. Yarım saat sivil polis aracında alıkonuldum. Saat altı gibi eve baskın yapılacağı söylendi. Eşim tansiyon hastası, yanımda anahtar var, buyurun, beraber geçelim, ya ben açayım ya siz açın dedim, dinlemediler. Özel harekât birimi gelince baskın aşamasına geçildi. Levyeyle kapıya vurdular, gürültü patırtıyla şok baskın yaptılar, bunu da kamerayla kayda aldılar." Bu ne demek Sayın Bakan? Gözaltı işlemini bir güvenlik operasyonu görüntüsüne büründürerek kamuoyu algısını manipüle etmek değil mi? Bu yaptığınız tamamen keyfîdir, gözdağıdır, algı yönetimidir, itibar suikastıdır. Gazeteciliği kriminalize etmenin, muhalif sesi susturmanın, topluma gözdağı vermenin adıdır. Bakın, nisan ayında Timur Soykan, Murat Ağırel, geçtiğimiz hafta, Ruşen Çakır, Yavuz Oğhan, Şaban Sevinç, Soner Yalçın, Batuhan Çolak hepsine aynı işlem yapıldı, sonra da "Gözaltına almadık, mevcutlu ifadeye götürdük." diyorsunuz. Mevcutlunun gözaltından ne farkı var, hangi kanuna göre alıp götürüyorsunuz? Madem gözaltı işlemi yok "Şimdi uygun değilim, iki saat sonra gelirim." desen zorla götürmeyecekler mi? Bir de "Savcı ifadenizi alıp bırakacak." diyor polis; kimin tutuklanacağı, kimin serbest kalacağı, kimin denetimli serbest kalacağı, kime yurt dışı çıkış yasağı verileceği bile ifade vermeden belli. Bu nasıl böyle olabiliyor? İşte, az önce meslektaşım sordu, ben de soruyorum: Sokak ortasında dövülerek öldürülen aktivist belgeselci Hakan Tosun için ne yaptınız? Ölümü üzerinden bir ay geçti, ailesi, gazeteciler, meslektaşları, hak savunucuları Hakan Tosun'un akıbetini soruyor ama Emniyet, Bakanlık hepsi sessiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Bakan, az önce "Türkiye INTERPOL'ün de aktif, kararlı, güvenilir üyelerinden biridir." dediniz, bir yöneticinizin INTERPOL Başkanlığına aday olması bizi sevindirir, destekleriz ama şunları da sormalıyız...
OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Teşekkür ediyoruz Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Son cümlem.
Kırmızı bültenle aranan uyuşturucu baronları nasıl vatandaşlık alabiliyor? Benzer şekilde, bakın, Ahmed Şara'nın Tuğgeneral atadığı Muhtar Türki kod adlı Ömer Çiftçi'yi bir günde mahkeme kararı olmadan Türkiye'nin aranan teröristler listesinden nasıl çıkarıyorsunuz?
OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Teşekkür ediyoruz, sağ olun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - KKTC'de -burası da hepimiz için önemli- emlak satın alan, kiralayan onlarca isim için Güney Kıbrıs Rum kesiminin INTERPOL aracılığıyla yakalama kararı çıkarttığı ve hatta bu yüzden KKTC'den Türkiye'ye kendi vatandaşlarımızın ya da KKTC vatandaşlarının Türkiye'den geri gönderilmesi bir utançtır Sayın Bakan.
OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Teşekkür ediyoruz Sayın Çakırözer, çok sağ olun.
Evet, şimdi de söz sırası Sayın Cem Avşar, süreniz başlıyor efendim.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bu INTERPOL kararlarına nasıl izin verilmiştir, nasıl göz yumulmuştur, bunu buradan açıklamanızı rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.