| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 14 .11.2025 |
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakanlık; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk önce, Türkiye, seyahat ve turizm gelişmişliği sıralamasında nasıl? Evet, bir gelişme var yani aynı coğrafyada olduğumuz ülkelerle beraber yani Yunanistan, Malta, Gürcistan gibi ülkelerle beraber bir gelişmişliğimiz var. Peki, bu gelişmişliğin alt tarafına baktığımız zaman, Dünya Ekonomik Forumu verilerine göre şunu görüyoruz: Mesela fiyat rekabetçiliğinde 25'inci sıradan 40'ıncı sıraya düşmüşüz, enerji sürdürülebilirliği hak getire, yer ve liman altyapısında kötüleşmişiz. Kirlilik, çevresel koşullar; hiç bahsetmediniz sunumunuzda. Burada 55'ten 57'nci sıraya gerilemişiz. Sosyoekonomik etkiler, hep Türkiye'den bahsediyoruz, Türkiye'nin sosyoekonomik koşullarından gerilemişiz. İş yapma gerilemişiz, emniyet ve güvenlik gerilemişiz, insan kaynağı gerilemişiz yani seyahat ve turizm gelirlerinde belki bir artış olabilir, turizmde bir kıpırdanma olabilir ama bu insana ve doğaya saygı duymadan gerçekleşmiş. Neden sadece insan ve doğaya saygı duymuyorsunuz? Başka bir şey daha var burada kültüre de saygı duymuyorsunuz. Bak, soldaki yüzyıllardan beri süzülüp gelen Selimiye Camisi'nin hattı, üzerine beyaz kireç döktünüz, on üç aydır kapalı Selimiye Camisi. Ecdadımızın orada ince ince işlediği hattın üzerine beyaz kireç döküp on üç aydır kapalı tutuyorsunuz. Daha böyle bir sürü restorasyon çalışması var.
Şimdi turizm gelirlerine de bakalım. Reel gelirlere bakmanız gerekiyor. Neden? Çünkü doları baskıladığınız zaman ve turist sayısını transit yolcularla da artırmak istediğiniz zaman turizm geliri olduğundan daha yüksek gözükebilir, eğer gerçekten reel anlamda doları TL'ye çevirip 2012'yi baz alırsanız turizm gelirlerinin düştüğünü görürsünüz. Bunu da belki sizin çevrenizde değil ama işini düzgün yapmaya çalışan, hükûmete dayanmadan yapmaya çalışan hangi otel yetkilisiyle görüşürseniz size bunu doğrulayacaktır.
Her şey dâhil, sizin zamanınızda gelişen bir şey ve Türkiye'deki bu paket harcamalar, turist gelirlerinin yüzde 30'unu oluşturuyor. Bu çok büyük bir rakam. Antalya'ya gittiğinizde, Muğla'ya gittiğinizde esnafın rahatsız olduğunu görürsünüz, Esnafın gelen turistten para kazanmadığını görürsünüz sizin sayenizde çünkü sizin sayenizde şöyle bir yaklaşım var: "Ben turisti otelin içerisinde tutayım, onu esnafla kent içi ekonomisine katkı verecek şekilde buluşturmayayım." diye. Zaten ziyaretçilerin yeme içme, ülke içi ulaşım harcamalarına baktığınız zaman, TÜİK verilerinde, burada bir düşme görüyorsunuz. Biz turizmi sadece yabancı ülkelerden gelen turistlerin buraya bıraktığı para olarak algılamıyoruz. Turizm ya da tatil bugün bir vatandaşlık hakkıdır. Bugün 3 kişilik bir ailenin ortalama bir haftalık tatili, 4 asgari ücretten daha yukarıdadır. Dolayısıyla, bunun bir vatandaşlık hakkı olduğunu, tatilin bir vatandaşlık hakkı olduğunu unutup turizmi sadece yabancı ülkelerden gelen vatandaşlardan elde edilecek para olarak görme anlayışınızı şiddetle reddediyoruz. Turizm kalkındırır ama sizin yaklaşımınızla kalkındırmaz. Bak, bu Antalya'nın ilçeler arası sosyoekonomik gelişmişlik farkları. Eğer gerçekten Antalya'yı, Muğla'yı ya da İzmir'i geliştirmek isteseydiniz bütün ilçeler iyi kötü, aynı sosyoekonomik koşullara sahip olurlardı ama sizler bu turisti tamamıyla o ilçede, o otelin sınırları içerisinde tutma anlayışınızda olduğunuz için maalesef bugün turizm bir şehrin kalkınmasına, bir bölgenin kalkınmasına yardımcı olmuyor, sadece sınırlı sayıda turizm işletmecisinin gelirinin artmasına yardımcı oluyor.
Tabii ki şaşırmadık, İklim değişikliğinden bahsetmenizi beklemezdik ama bu 1986-2005 ile 2080-2099 arasındaki sıcaklık. En azından bunun sizi de ya da sizin torunlarınızı da etkileyeceğinin farkında olmalısınız Sayın Bakan. "Neden?" diyecek olursanız, burada güneşlenme verileri, ondan sonra güneş tatili, daha farklı turizm gelirleri açısından bu küresel sıcaklıkların artması çok önemli; sunumunuzda buna hiç değinmediniz.
Sunumunda tabii, değinmediniz başka bir şey daha vardı, tabii ki bu çok anlaşılabilir bir şey. Bakanlığın Turizmin Geliştirilmesi Programı kapsamındaki hedefler, bakın, denetlenen turizm tesisi sayısı 2024'te 7.380; ne İsias Otelden ne Kartalkaya faciasından hiçbir ders almadığınız için, yüzünüz de kızarmadığı için burada hâlâ denetlenen tesis sayısında hiçbir artış öngörmüyorsunuz. Bakın, orta vadeli programda -sizin Bakanlığınızın sayılarıdır bunlar- herhangi bir şekilde, en azından insan bu cinayetlerden sonra denetlenen, belge düzenlenen turizm tesis oranını arttırmayı hedefler. Hiçbir ders almadınız.
Şimdi, gelelim, bu sizin iç genelgeniz. Ne diyor burada, iç genelgenizde? Bakın, özetleyelim, tamamıyla sizin iç genelgenizden alınma: "İş yeri açma, çalışma ruhsatıyla Bakanlığımızdan belge talebinde bulunan tesislerde yapılan denetim sonucu yangın önlemleri hususunda eksiklik tespit edilmesi hâlinde, turizm mevzuatı hükümleri çerçevesinde cezai işlem tesis edilmeksizin genel ifadelerle ilgili yerel idareye bildirimde bulunulması." Sizin yazışmanız bu. Ondan sonra "Bakanlığımızdan belgeli olup yangın önlemlerine ilişkin tespitler doğrultusunda ilgili idareye bildiri amaçlı hazırlanan yazıların sadece bilgi amaçlı gönderilmesi, gereği ifadesinin kullanılmaması." Ve bu iç genelge sizi ele verecekken şu anda EBYS'de olmayan, bizim bulamadığımız ve delil karartılmasınadan şüphe ettiğimiz bu belgeyle beraber bu iç genelge de yok. Buradan hiçbir şekilde ne İsias cinayetinden ama daha çok da Kartalkaya cinayetinden kurtulamayacaksınız. Bakın, ortadaki benim arkadaşım Atakan Yalçın; otuz yıllık dostum, hayatımın yarısından fazlası onunla geçti. Hayatımda ülkesini ve ailesini daha fazla seven hiç kimseye rastlamadım. O çok sevdiği kızıyla birbirine sarılmış bir şekilde yanarak can verdi Atakan, 78 kişinin olduğu gibi. Hayatındaki tek amacı, çocuklarını, kızlarını yetiştirmekti, 2 tane kızını ve ondan sonra bana diyordu ki: "Ümit, kızlarımı da yetiştireyim, üniversiteye göndereyim, bu ülkede vatana hayırlı evlatlar olsunlar. Sonra gel, seninle İzmir'de bir kıyı kasabasına gidelim, sen de siyasetten o zamana kadar zaten istediğini almış olursun, sen köy muhtar olursun, ben de balık tutarım." Bu ülkede ben vatanını Atakan'dan daha seven birisine rastlamadım. Yurt dışında çalışabilirdi, çalışmadı, yurt dışında tatil yapabilirdi, tatil yapmadı. Kendisini ve ailesini sizin denetlediğiniz turizm tesisine emanet etti ve sizler, utanmadan, sıkılmadan, yüzünüz kızarmadan, buraya kendi çalışanlarınıza, sorumluluğu olan insanlara soruşturma izni vermediniz ya! Nasıl vermezsiniz? Ve vermediğiniz için de zaten bu katliamda siz de sorumlusunuz ve bundan dolayı hesap vereceksiniz. Elbette devran dönecek ve yargılanacaksınız. Atakan için, kaybettiği kızı Derin için, o 78 kişi yargılanacaksınız. Eğer ölenler arasında bir Danıştay daire başkanının ailesi olmasaydı belki bugün sizler zoraki bir şekilde soruşturma izni vermeyecektiniz. Hâlâ Bolu Cumhuriyet Başsavcısı ve sizler bu soruşturmada ayak direyorsunuz. Hatalısınız ve hatadan dolayı bürokratlarınızı soruşturmaya izin vermediğiniz için siz de bu işin içindesiniz. Açık konuşmak gerekirse bu, bizim ülke olarak utanç verici, utanç verici cinayetimizde sizler, sizlerin bürokratları izin vermedikleriniz, hepiniz bundan dolayı bize çok büyük bir özür borçlusunuz ama özür yetmez. Biliyorum ki öbür dünyada bu hayatını kaybedenler sizden hesap soracak ama bu ülkede de sizden hesap soracağız, bu 78 tane canımız için hesap soracağız, İsias Oteli için hesap soracağız.
Adıyaman'daki İsias Otel sizin il turizim müdürlüğünüze 200 metre uzaklıkta. Önünden geçerken anlarsınız oradaki yapılaşmanın kaçak olduğunu. Yüzünüz kızarmadan, bu Mecliste Kartalkaya Komisyonunu topladığınız zaman, size sizin karakterinizi şöyle anlatayım. Ya ben sizin karakterinizi biliyorum da tutanaklara geçsin diye anlatıyorum. Burada Kartalkaya Komisyonunda, sizler Kartalkaya Komisyonunda...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Kişileştirme...
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Kişiselleştirme falan değil Yaşar.
Kartalkaya Komisyonunda buraya gelip ne burada ailelerle yüzleştiniz ne de milletvekillerine siz herhangi bir şekilde açıklama yaptınız. Ne zaman geldiniz biliyor musunuz? Ne zaman turizmde çalışanların on gün aralıksız çalışıp sadece bir gün tatil yapmasına izin veren yasa Meclise geldi, siz o zaman Meclise geldiniz çünkü sizin için Kartalkaya'da ölenlerden daha önemlisi, o on gün boyunca çalışanları tatil yapmadan sömürmekti. Sizin tarafınız belli ama burasının da tarafı belli. Bu ülkenin vicdanında yargılanacaksınız. Bu ülkenin, geldiğimiz zaman, bağımsız mahkemelerinde de yargılanacaksınız diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.