| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 14 .11.2025 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hoş geldiniz, sayın bürokratlar hoş geldiniz.
Sayın Bakan, zannediyorum Bakanlığınızda 7'nci yılınızı doldurdunuz. Aslında 2023 seçimlerinde Sayın Cumhurbaşkanı kabinenin iki bakan hariç tamamı değiştirdi, bir kural bazlı bir şey yapmıştı yani bakanların hepsi milletvekili adayı yapılmıştı, siz aday olmadınız, Bakanlığa devam ettiniz. Bu önemli bir şey tabii, yani hangi objektif kritere göre Sayın Cumhurbaşkanı sizi Bakanlıkta tuttu onu ben bilemiyorum. Şimdi, bunu şuraya bağlayacağım: Kartalkaya faciası yaşandı. Tabii, sizin sorumluluk alanınızdaki bir şey fakat sunumunuzda bundan hiç bahsetmediniz. Yani siz kusurumuzun olmadığını düşünüyor olabilirsiniz ama sorumlu olduğunuz bir alan da bir facia yaşanıyor hem de çok büyük bir facia oldu, çok büyük dramlar yaşandı, çok büyük fedakârlıkların olduğu, genç kardeşlerimizin yaptığı fedakârlıklar yaşandı. Herkesin aslında dinlerken böyle gözyaşlarıyla içi ürpere ürpere dinlediği bir faciayı yaşadık ve bu sizin sorumluluk alanınızdaki bir oteldeki bir yangında oldu. Şimdi, normal bir ülkede hiçbir kusuru olmadığını, düşünse dahi böyle bir şeyden sonra, toplum baskısı olmadan bile bakanlar görevinden ayrılır, istifa eder ama bilmiyorum yani zannediyorum şu ana kadar bir bakana "İstifa etmelisiniz." diye en fazla çağrıda bulunulan Bakansınız aynı zamanda ama buna rağmen buna direnebiliyorsunuz. Bir de dediğim gibi hani normal bir şey de değil, yani hakikaten çok dramatik bir olaydan sonra bile hani bu göreve devam etmek, istifa etmemek 2018'den beri de diğer bakanların hepsi görevden ayrılırken ayrılmadığınızı düşündüğüm zaman yani diyorum ki ben bu işte başka bir şey var ama ne olduğunu bilmiyordum, sadece bir mim koymak için söylüyorum. Yani gerçekten bilmiyorum. Bunu başarıyla açıklayabilir miyiz? Birazdan rakamlara da bakacağız yani öyle bir kayda değer bir başarı yok hatta reel olarak baktığımızda, ister gece başı harcamalara bakın, toplam turizm gelirlerine bakın, reel olarak dolarda da enflasyon var çünkü ve geriye doğru giden de bir seri var. Evet, yani bunu sadece bu kadar söyleyeceğim.
Şimdi, tabii, bütün bunlar yaşanırken bir de şu oluyor: Yani daha Kartalkaya'nın dumanları tüterken Yunanistan'da bir adada lüks yatınızla, bir gazeteciyle bir tatil yapıyorsunuz veya röportaj yapıyorsunuz, Türkiye'de de değilsiniz. Turizm sektörünün ciddi sıkıntısının olduğu bir dönemde ve dediğim gibi yani herkesin Kartalkaya'yı konuştuğu bir dönemde siz orada görüntüleniyorsunuz, Turizm Bakanı hani normal bir bakan olsa bile ben bunu biraz yadırgarım ama hele Turizm Bakanı olunca hani bunu ben medyaya baktım ve "İşte ben rakip ülkelere gidiyorum, onlara bakıyorum, ediyorum, tebdilikıyafet gidiyorum, haber vermiyorum." O öyle bir şey değil bu yani o lüks yatta orada bir tatil yapıyor olmak bu dediğiniz sınıftan da bir şey değil. Mesela bir vekâlet verdiniz mi, vekâlet eden oldu mu o gün size? Yani çünkü bir ülke değiştiriyorsunuz, onu ben merak ediyorum, eskiden olsa bunları Resmî Gazete'de takip ediyorduk çünkü her bakan bir başka bakana vekâlet vermek durumundaydı. Şimdi, zannediyorum bakan yardımcılarına vekalet veriyorsunuz.
Şimdi, az önce de ifade ettim yani reel olarak baktığımızda bunu geçen yıl uzun uzadıya tartıştık, şimdi üzerinde durmayacağım. Turizm gelirlerimizde toplamda, kişi başında ve gecelikte bir düşüş var. Kimi yıllar artıyor, eksiliyor ama şöyle on on iki yıllık bir perspektifte baktığımızda bir düşüşün olduğunu da çok net bir şekilde görüyoruz. Tabii, şimdi turizmde çok güzel bölgelerimiz var bizim yani Ege ve Akdeniz kıyılarında ciddi bir turizm gelirimiz var, bu çok önemli Türkiye açısından ama sektörde biraz daha hem bölgesel anlamda hem de segment anlamında yani çeşitlendirme ihtiyacının da olduğunu düşünüyorum. Burada başka şehirden arkadaşlarımız da kendi seçim bölgeleriyle ilgili turizm potansiyelinden bahsetti. Yani buraları biraz daha böyle bir stratejik bir yaklaşımla, buralarda bütün türlerde işte kimi yerde daha fazla kongre turizmi, kış turizmi, kültür turizmi, efendim, kruvaziyer turizmi, gastronomi turizmi şeklinde biraz daha bütüncül bir yaklaşımla meseleye bakılması gerekir diye düşünüyorum. Özellikle belediyeler, tabii, belediyelere de çok iş düşüyor burada ama hani Turizm Bakanlığının sorumluluk alanı olduğu için belediyeleri de bu konuda hem zorlamak hem de onları belli bir plan ve program dâhilinde bir şeyler yapmaya, kendi illeriyle ilgili bir şeyler yapmaya zorlamak gerekir diye düşünüyorum.
Şimdi, RTÜK'le ilgili birtakım meseleler var, bu gündüz kuşağı programları var Sayın Bakan. RTÜK Başkanı bunlar için... Tabii Başkan zannediyorum yeni ama olsun, biz kurumsal olarak soruyoruz, orada bir kurum var nihayetinde üyeleri, eski üyeleri var. Yani gerçekten bu gündüz programları çok çok feci. Yani burada insan onu tanımlarken o kelimeleri kullanmaktan insan çekiniyor ve devam ediyor bunlar. Yani toplumda çok ciddi bundan yakınan bir kesim de var, elbette seyreden de vardır, olduğu zaman seyredilir ama seyrediliyor olması doğru olduğu anlamına da gelmiyor. Veya Türk dizileri var, bu konuda çok iyi olduğumuzu gerçekten söylememiz lazım, yani ciddi bir muhtemelen döviz geliri de elde ediyoruz. Yakın coğrafyada veya uzak coğrafyada da belki bunlar seyrediliyor. Bu vesileyle Türkçe öğrenen insanlar var, bizzat kendim de karşılaştım. Ancak burada da çok ciddi eleştiriler var Türk dizilerine karşı. Mesela bir psikolog ve sosyoloğun, Kazak asıllı Rus psikolog sosyoloğun Türk dizilerinin dünyayı zehirlendiğine ilişkin açıklamaları oldu, analizleri var. Yine, aslında Rusya da tabii çok yaygın olduğu için zannediyorum orada çok tartışılıyor, hatta toplumun bir kesimi iyi diyor, bir kesimi kötü diyor falan. Türk dizilerinin şiddet içeriğinden efendim, yani kadınlara karşı şiddet olsun, diğer şekillerde, yani toplumun değerlerini zedelediğine ilişkin ciddi bir eleştiri de alıyoruz. Buralarda RTÜK ne yapıyor, ne yapması lazım? Herhâlde bilimsel bir çalışma yapması ve arkadaşlara sordurdum "Bir bakın dedim ya RTÜK böyle biç bir analiz manaliz yaptırmış mı? Herhangi bir şey yayınlamış mı bu dizilerin toplum üzerindeki etkilerine ilişkin?" diye, öyle bir şey göremedik. Bir nisan ayında panel yapılmış, panel bilimsel, akademik bir çalışma değil. Yani buna gerçekten bakılması lazım, bu diziler, gündüz kuşağı programları, televizyon programları ve çocukların dahi izleyebileceği saatlerde yayınlanan bu programlar bu toplumu nereye götürüyor arkadaşlar? Evet, cazibesini artırıyor olabilir bazı şeyler, bazı sahneler ama öyle mi bakmamız lazım veya buna sadece bir para olarak mı bakmamız lazım "Biz buradan ciddi bir döviz geliri elde ediyoruz." diye mi bakmamız lazım. Yoksa kültürümüzü, toplumumuzu ahlakımızı, aile ilişkilerimizi koruma şeklinde mi bakmamız lazım? Yani çok ciddi problem var burada, çok ciddi problem var. Bununla ilgili RTÜK ne yapıyor? Yani RTÜK, işte muhalif kanal kapatmaktan başka bir şeyle biz duymadık ne yaptığını ne ettiğini. Buna bir açıklama yapsın bakalım "Biz bunu şöyle değerlendiriyoruz, şu kapsamda değerlendiriyoruz ve sıkıntı görmüyoruz." desin.
Şimdi, KADEM'in çalışması var, çok güzel bir çalışma yapmış, tebrik ediyorum "Şiddete seyirci kalma" diye, bunu incelemişsinizdir herhâlde. Yani burada, bakın, dizi dizi alınmış, bunlar tek tek tek analiz edilmiş, çok ciddi, her yönüyle bir şiddet içeriğinin olduğunu söylüyor ve insanlar etkileniyor buradan, orada rol modeller var. Yani "Kolunu dalını buda." diyor, bilmem ne diyor falan yani neler neler. Hem cinsel içerik anlamında hem işte şiddet anlamında, mafyaya özendirme, uyuşturucuya özendirme her şey buralarda var. Yani bununla ilgili bir şeyler yapılması gerekmiyor mu? Bunlardan rahatsız olmuyor musunuz Sayın Bakan? Siz de tabii ki bu Kurumun ilişkili olduğu Bakanlıksınız. Yani sizleri de bunların mutlaka rahatsız ediyor olması ve bir tedbir almak lazım. Yani RTÜK, adı üzerinde düzenleme kurumu burası, burası düzenleme kurumu. Bu işlerin bir standardını koyar, bilimsel bir yaklaşımla... Çağın gereği de olabilir, evet, tabii, bir otuz yıl öncesi gibi falan olmaz ama yani yurt dışında birçok ülkede, mesela Amerika'da falan bulamazsınız. bizim dizilerdeki, bizim programlardaki sahneleri ya. Biz de yaşadık oralarda, biliyoruz, böyle bir şey yok yani parasını verirsin, şifreli yaparsın, sonra ne yaparsan yap kardeşim. Ben soruyorum size ya: "Burada çoluğunuza çocuğunuzla şu dizileri izleyebiliyor musunuz? Kız çocuğunuzla izleyebiliyor musunuz? Ben izleyemiyorum arkadaş, ben izleyemiyorum. Niye rahatsız olmuyorsunuz bundan ya? Olacak iş değil yani hele bir de bu işte, dini yücelten -yücelten demeyeyim de- muhafazakâr, "Milliyetçiyim." diyen, efendim, yani "mukaddesat" diyen, işte, dualarla, niyazlarla, Kur'an'larla her cümleye başlayan bir iktidar döneminde oluyor, bu da ayrıca bir tuhaflık. Başka bir iktidar yapamazdı, bakın, bunu, bu konulara yani hiç böyle bir kaygısı olmayan, hiç bir iktidar yapmazdı, yapamazdı, toplumsal bir tepki olurdu.
Diğer bir mesele, yani devlet kanallarında bu ülkede bahis, yasa dışı bahis reklamları yapılıyor Sayın Bakan. RTÜK niye bunlara bir şey demiyor? Şimdi, biliyorsunuz, bu stadyumlarda LED reklamlar var değil mi? Yayınlayıcı kuruluşlar onları değiştirebiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Mesela şurada bakın, bir örneği var burada, şu stadyumda mesela şu kanal buraya başka bir reklam koymuş, her kanal farklı, bakın aynı şey, o andaki saniyelik aynı enstantane yani anlık durum. Farklı yayıncı kuruluşlar farklı şeyler yapabiliyorlar, teknoloji buna müsait. Şimdi, bakıyorsunuz, mesela benim önümdeki örnekte -başka hangileri var bilmiyorum- mesela şu TV8, şurada Galatasaray'ın bir maçını veriyor, aynı anlık durum, şu da yabancı bir kanal, reklama bakın, burada bir kumar şeyi var, bahis sitesinin reklamı var TV8'de, Türkiye'de yayınlanan, RTÜK'ün denetimi altında olan bir kanal ama yabancı bir kanal aynı maçı, aynı anda verirken o orada o reklamı değil başka bir reklam geçiyor. Yani buna ne diyeceksiniz? Devlet eliyle kumar özendiriliyor bu ülkede. Hani devletin zaten kumar şeyleri var -ne derler, programları demeyeyim de- Nesine'ler, şunlar, bunlar bakın işte, acayip özendirici bir şey. Yasa dışı kısmı da yapılıyor, yasa dışı bahis sitelerinin de Türkiye'de yasak olan sitelerin reklamları da yapılıyor. Hangisinde var mesela? Tabii -şu TV8'le ilgili bayağı var- bakın, şu Tabii'nin şeyi bir maçtaki, bet365, Türkiye'de yasak olan bir bahis sitesi arkadaşlar, Tabii TRT'nin bir kanalı. Bunu bize nasıl izah ediyorsunuz? Bunu bize biri izah etsin arkadaş, nasıl izah ediyorsunuz ya? Kumar yaşı, uyuşturucu yaşı artık ilkokul seviyesine inmiş bu ülkede. Ya, bu ülkeden birileri intikam mı almaya çalışıyor bu milletten aklımıza o geliyor yani çünkü bunu akılla, izanla, düşünceyle, fikirle, yaşayışla falan açıklamak mümkün değil ya. Kumar işte, ocakları söndüren bir şey bu kumar dediğimiz şey. Yasa dışı kumar reklamlarını nasıl benim vergilerimle ayakta duran bir kanal yapar? İsterse benim vergim olmasın, özel olsun, RTÜK var RTÜK'ü konuşun, RTÜK bunlara niye bir şey demez?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, iki dakika daha veriyorum.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Bunlar normal geliyor mu arkadaşlar size, bunlar hiç normal değil. Dolayısıyla bunlara bakmak lazım, buraları çalıştırmak lazım.
Şimdi, bir tane de vakıflarla ilgili bir husus var.
Sayın Başkanım, ben ikinciyi mi kullanıyorum?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - İkinci iki dakika.
ERHAN USTA (Samsun) - Öyle mi, tamam o zaman dikkat edeyim.
Sinop'ta Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait bir medrese çarşısı diye bir bölüm var, bir tarihî mekân var. Burada 12 tane iş yeri var, 11 tanesi de kadın işletmeci ve ekseriyeti burada yöresel el ürünlerinin satıldığı, böyle çok hoş, Sinop'a da böyle bir güzellik açısından, turizm açısından da ciddi bir katkı sağlayan bir şey var Sayın Bakan orada. Şimdi, dediğim gibi 12 iş yeri, 11'i kadın, el emeği ve yerel ürünler satılıyor, Sinop'a değer katıyor. Şimdi, buraya sözleşmeye aykırı bir şekilde güneşlik filan birtakım eklemeler yapıldı diye buradaki iş yerlerine şu yazı gidiyor, ne zaman gidiyor? 15 Ekim 2025'te bir yazı gidiyor "Yıl sonuna kadar dükkânları boşaltın." diye. İki buçuk ay içerisinde dükkânların boşaltılması isteniyor. Şimdi ne yapılacak? İddia da şu: Yerin Diyanete verileceği söyleniyor, nereye verilirse verilsin, Diyanet burada ne yapacak onu bilmiyorum. Burada bir çarşı olmuş, burada bir ticari aktivite var, Sinop açısından önemli, Sinoplu bunu önemsiyor. Şimdi, eğer burada sözleşmeye aykırı bir şekilde birileri bir şeyler eklediyse onu düzeltmek lazım değil mi, herkese bir anda "Çıkın." demek, iş yeri burası ya, çeki var, senedi var, bilmem neyi var ve buradan çıktıktan sonra birçoğu da muhtemelen yaşayamayacak, zaten dediğim gibi kadın işletmeciler. Yani bunun mantığı nedir, bu karardan vazgeçmek gerekir diye düşünüyorum, lütfen bunu bir daha değerlendirin. Yani bu olacak iş değil, olacak iş değil. Yani mesela kiralarda problem var mı diye sordum, kiralar ödenmiş, kiraları ödeniyormuş, onda da bir şey yok, olur ya hatta geçenlerde, tam rakamı hatırlamıyorum yalan olmasın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Süre doldu, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, teşekkür ediyorum Başkanım.
Yüzde 300 gibi filan artış değeri yani kiradan kaynaklanan bir problem de değil ama Sinoplular bu çarşının ellerinden alınmasını istemiyor, mesele...
Teşekkür ediyorum, bütçenizin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.