KOMİSYON KONUŞMASI

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; ailenin korunması ve güçlendirilmesi bütçe teklifinin en önemli programı. Tıpkı Bakanlığın adından kaldırdığınız gibi bütçeden de kadının yavaş yavaş silinmek istendiğini görüyoruz. Aile kadını anne, eş rolleriyle evin içine hapseden, onu erkeğe bağımlı kılmaya çalışan, cinsiyet eşitsizliğini perdeleyen bir politik söyleme dönüşmüş durumda. Sayın Bakan, biz kadınlar olarak artık birilerinin eşi, annesi, kardeşi olmaktan çok yorulduk. Eylem planlarınıza doyduk "sıfır tolerans" deyip sözleşmelerin paçavra gibi atılmasından usandık gerçekten. Geleceğimizi sizin vicdanınıza bırakacak hâlimiz ise hiç kalmadı. O yüzden de sizler ne derseniz deyin biz İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz, öncelikle bunu böyle bilin.

Daha birkaç gün önce Erzurum'da kadına şiddetten hapse giren kişi çıktıktan sonra Nermin Tirit'i sokak ortasında öldürdü. Failler cezasız, kadınlar mezarda Sayın Bakan. "Algı değişti." deyip sözleşmeden çıkacağınıza uygulasaydınız belki korunabilirdi Nermin ama bu ülkede her şey sizin algınıza emanet, öyle mi? Algınıza göre sözleşmeden çıkılıyor, algınıza göre Bakanlığın adı değişiyor. Demek ki bizim kadınlar olarak yaşamak için sizin algınızı değiştirmemiz gerekiyor.

Bir kere, kadın cinayetlerinin politik olduğunu anlamanız gerekiyor Sayın Bakan. Kadın aileden ibaret değildir sadece. Aile diye diye kadınların can güvenliğini tehlikeye attığınızı anlamanız gerekiyor. Sizin göreviniz şiddeti kınamak, ayıplamak değil, sizin göreviniz şiddeti önlemek. İstanbul Sözleşmesi'nden de tam da bu yüzden vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha algılamanız gerekiyor.

Bu geçtiğimiz yıl en az 394 kadın cinayeti yaşandı, 259 şüpheli kadın ölümü tespit edildi. Bu yıl ise yılın başından kasım ayına kadar 317 ve sadece ekim ayında 27 kadın katledildi. Aile Yılı özelinde altını çizerek soruyorum: Cumartesi günü Kocaeli Dilovası'nda iş cinayetine kurban giden 6 insanı hatırlatıyorum. 2'si çocuk, 4'ü kadın günlüğü 650 lira kazanabilmek için öldüler. Öyle bir ülkeyiz ki sarayın başının "Niye en az 4 çocuk olmasın, 5 çocuk olmasın?" diye buyurduğu gün Dilovası'nda 4 kadın, 2 çocuk iş cinayetinde ölüyor. Ya Sayın Bakan, bir parça öz eleştiri ya, bir parça utanma duygusu; bu Hükûmetin hiçbir sorumluluğu yok mudur? Bunlar rakam değil; insan hayatı, çocukların hayatı, kadınların hayatı. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilerek, kadınları korumak yerine kadını savunmasız bırakan bir hukuk düzeni kurdunuz siz.

Kadınların yüzde 71'i aile bireyleri tarafından öldürülüyor ayrıca, yüzde 5'i de kendi evinde. Kadınların en çok öldürüldüğü yerin ev, en çok yoksulluk yaşadıkları yerin de aile olması herhâlde tesadüf olmamalı değerli arkadaşlar. Hâl böyleyken sizin aileyi koruma programınız ne işe yarıyor, sormak istiyorum. Kadınlar evinde öldürülüyor, kayıt dışı çalışıyor, sosyal güvenceleri yok, gelip burada Aile Yılı'nı savunuyorsunuz; bu tam olarak neyin savunması, neyin koruması, soruyoruz. Bu ülkede kadınların yüzde 30,8'i kayıt dışı çalışıyor, 3 milyon 248 bin kadın sosyal güvenceden tamamen yoksunlar ve bu ülkede her 3 kadından 1'i ya hiç gelir elde etmiyor ya da yoksulluk sınırının altında, emeği kayıt dışı, çok daha güvencesiz, çok daha görünmez.

Cumhurbaşkanlığı yıllık programınıza bakıyoruz, orada da durum aynı. 2012'den 2024'e çıktığımızda sosyal yardımların oranı tam yüzde 63 artmış. Bugün her 7 kişiden 1'isi yardıma muhtaç ve "Sosyal yardımları yüzde 63 artırdık." diye övünen bir Bakanlık olabilir mi, soruyorum. Bu yardımların bir çoğu kadınlara yöneliyor çünkü kadınlar artık sosyal politikanın öznesi değil bağımlı hâline getirilen hedef kitlesi.

Lafı eğip bükmeye gerek yok değerli arkadaşlar; "Aile Yılı" diyerek üstünü kapattığınız şey, kadınların ölümünü, ezilmesini, dışlanmasını meşrulaştıran düzenin adıdır ve biz kadına kasteden bu ataerkil, cinsiyetçi anlayışı kabul etmiyoruz ve asla da etmeyeceğiz.