KOMİSYON KONUŞMASI

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sanırım hepimiz şu cümleyle başladık: Bugün sadece bir Bakanlığın bütçesini konuşmuyoruz, ülkenin sosyal adaleti tesis edip edemediğini, sosyal devlet olup olamadığını konuşuyoruz esasında; yurttaşına ne kadar temas edebildiğini ve ne kadar koruyabildiğini, sosyal risklere karşı ne kadar önleyici tedbirler alabildiğini de konuşuyoruz. Ben de Bakanlığınızın sosyal hizmetlerle ilgili bölümüne dair konuşacağım. Ya, bu ülkenin en kırılgan gruplarına ulaşan en temel kamu kurumu, en temel Bakanlık sizsiniz. Elbette paydaş pek çok kurum ve Bakanlık var ama asıl kurum, asıl organ, meselenin omurgası sizin Bakanlığınızla ilgili. Bu nedenle bütçenizdeki her eksiklik bu ülkedeki kadınları, yoksulları, çocukları, engellileri, yaşlıları yani tüm risk grubunda olanların hepsini ilgilendiriyor. Bu nedenle de oldukça önemli.

Bakanlık bütçesinin genel bütçe içindeki payına baktığımız zaman yıllar içerisinde gittikçe reel olarak düştüğünü görüyoruz. Evet, biz de inceledik rakamları. Artan yoksulluk ve sosyal risklere rağmen bu düşüş gözlemleniyor. Yani yoksulluk gittikçe derinleşiyor, evet, sosyal riskler büyüyor ama ne yazık ki sosyal hizmete dair finansman küçülüyor. Stratejik planında koruyucu ve önleyici hizmetler hedefi öne çıkarılsa da bu hedefin karşılığını verecek bir bütçe ayrılmış, ödenek ayrılmış değil. Bir kere böyle başlayayım.

Sosyal yardımların niteliği değil, sayısını esas alan, onu önceleyen eğer bir bakış açısı, bir anlayış söz konusu. Yoksulluğun sebepleriyle mücadele etmek yerine, ne yazık ki yoksulluğu geçici olarak giderecek, bir yandan da aslında yoksulluğu sürdüren bir sosyal yardım anlayışı gittikçe yerleşiyor diyelim. Yani bu, şu anda da var. Oysa, sosyal devletin görevi yurttaşını yardıma muhtaç hâle gelmesini önlemektir. Yani bunun altını çizmek istiyorum, yardıma muhtaç hâle gelmesini önlemeye dair tek bir politika yok ne yazık ki bu bütçede.

Bir diğer temel sorun, sağlanan sosyal hizmetlerde personel ve kapasitenin yetersizliği. Bakanlığın toplam personel sayısı 19 bin civarında. Sosyal hizmet merkezlerinde 4,6 milyon kişiye yalnızca 3.400 sosyal çalışmacı hizmet veriyor. Yani Sayın Bakan, bu rakam çok yetersiz. Yani "yetersiz" demek bile yetmiyor, her bir sosyal çalışmacıya ortalama 1.300 dosya düşüyor. Bu yoğunluk altında koruyucu, önleyici hizmet sunmak, dosyaları izlemek, risk altındaki çocuklara, kadınlara, engellilere nitelikli destek sağlamak mümkün değil. Tam tersi, bir de sosyal çalışmacıyı da risk altına sokan bir çalışma yüküdür bu. Yani şunu demek istiyorum: Tükenmişlik, işten ayrılma, görev değişikliği gibi pek çok oran hızla artıyor; siz de bunu biliyorsunuz. Bütçe bu yükü hafifletmek yerine mevcut kadroların omzuna yeni yükler, yeni görevler getirmiş. Bunu böyle belirtelim, bunun düzeltilmesini talep ediyoruz.

Sosyal yardımların yönetimine ve dağılımına baktığımız zaman yine bir keyfilik, eşitsizlik ve adaletsizlik söz konusu. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları üzerinden yürütülen yardımlarda objektif kriterler yerine, kentlerin mülki idare amirlerinin inisiyatifi, takdiri belirleyici durumda. Bu da ne yazık ki bir tür eşitsizlik ve adaletsizlik durumunu daha da büyütüyor. Yardımı alan hane sayısı artarken yoksulluk oranında hiçbir değişiklik yok çünkü bu sistem hak temelli değil, idari bir denge aracı olarak kullanılıyor. Mesela, bölgesel ayrımcılık haritalarına baktığımız zaman bu haritalarda en çok görünen yani o, ayrımcılık hattının, yarığının en derin olduğu kalemlerden biri de bu sosyal yardımların dağılımıdır. Bunu da belirtmek istiyorum çünkü tamamen siyasi anlayışlara ve keyfiliğe göre eşitsizliği derinleştiren bir yaklaşımla bu dağılım gerçekleşiyor. Yurttaş sosyal hak sahibi olmaktan çıkarılıp yardıma muhtaç konumuna indirgenmiştir bu anlayışla. Bu, sadece ekonomik değil, ekonomik bir sonuç doğurmuyor sadece, aynı zamanda onur kırıcıdır. Yani sosyal yardımın en başta insanlık onuruna yakışır bir şekilde gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunu da belirtelim.

Engelli bireylere gelmek istiyorum. Yine, engelli bireylere dönük politikalarda da ciddi yapısal sorunlar var. Evet, sizinle başlamamış ama bu yapısal sorunlar hâlâ devam ediyor. Son yıllarda engelli aylığı ve evde bakım desteği alan yurttaşların sayısında düşüş var. Sayın Bakan, engellilere ve destek hedeflerinizi kişi sayısına göre yapıyorsunuz. Yani başvurucu sayısı hedef sayıyı geçtiğinde raporların çıkma süresi süreci geciktiriliyor.

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI MAHİNUR ÖZDEMİR GÖKTAŞ - Sağlık Bakanlığı veriyor raporu.

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Evet ama buna dikkat edilmesi lazım, bu doğru değil. Özellikle, bakın, otizmli çocuklarla ilgili örnek vereceğim. Raporlar yenilenirken engellilik puanı düşürülüyor, böylece yardımlar kesiliyor. Yani bu durum hem çocukların eğitimini hem o ailenin bakım yükü açısından çok derin mağduriyetler yaratıyor. Engellilik idari bir kararla azaltılabilecek bir husus değil, olamaz. Yani Sağlık Bakanlığı yapıyorsa da doğru değil. Devletin görevi raporları daraltmak değil, engelli bireylerin yaşamını kolaylaştırmaktır. Oysa bütçede bu sorunlara yönelik hiçbir düzenleme yok Sayın Bakan. Bunlar dikkat çeken hususlar.

Bir diğer konu, devlet koruması altındaki çocuklar ve gençler. Yine kaygı verici bir durum, benzer bir durum söz konusu. Koruma altında yetişen çocuklara reşit olduklarında 1 defaya mahsus kamuda görev alma hakkı -geçiş hakkı- tanınıyor ama ne yazık ki gittikleri kurumlarda o geçiş süreci tam anlamıyla gerçekleşmediği için -yani çocuğun psikolojisi açısından söylüyorum bunu- mobbinge, ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kalıyorlar ve o çocuklar çok kısa sürede görevlerinden ayrılarak yeniden ne yazık ki yoksulluğa, işsizliğe ve toplumsal dışlanmanın içerisine giriyorlar. Bir de ne yazık ki çetelere, mafyaya karışan yani onların eline düşen tuzaklarla dolu bir durum söz konusu. Bunların dikkat edilmesi gereken hususlar olarak altını çizmek istiyorum. Yani gençlerin sosyal yaşama yeterince hazırlanmadığını ifade ediyorum. Bakım sonrası rehberlik, psikolojik destek, sosyal adaptasyon programları yetersiz, 18 yaşını doldurduklarında üniversite eğitimine devam etmiyorsa âdeta sistemin dışına bırakılıyorlar. Bunların önüne geçmek lazım.

Çocuk hizmetlerinde koruyucu aile modeli yeterince teşvik edilmiyor Sayın Bakan. Bakım evlerinde denetim zafiyeti sürüyor. Niğde Sevgi Evlerinde yaşananlar münferit değil. Bunlar ne yazık ki o yapısal sorunların sürdüğünü gösteren bu zafiyetin yansımalarıdır. 17 engelli ve bakıma muhtaç çocuk burada yerlerde sürüklenmiş, topluca ve çıplak şekilde banyoda yıkanmıştı, darp edilmiş, küfür, tehdit, hakarete uğramıştı. Evet, kurumda çalışan 28 kişiden 25'i ceza aldı ancak mahkeme söz konusu suçları "işkence" olarak tanımlamadı "ani tepki" olarak değerlendirdi, bu da doğru değil, bu da bir cezasızlıktır ve evet, buna da itiraz ediyoruz. Yine, devlet koruması altındaki çocukların güvende olmadığını, bunun iyileştirilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Yaşlı bireyler ve bu konudaki bakım hizmetleri... Evet, Türkiye hızla yaşlanan bir toplum ama onunla ilgili tedbirlerimiz yok, yetersiz ve plansız yani bütçede de buna ayrılmış ayrıca bir hazırlık sürecimiz yok. Yaşlanan bir nüfusumuz var. Özellikle Alzheimer, Demans, MS, ALS gibi özel hastalıklara sahip bireylere yönelik münhasır kurumların eksikliği ciddi bir sorun, boşluk. Bu gruplara yönelik bakım merkezlerinin sayısı yetersiz olduğu için ailelerin bakım yükü her geçen yıl artıyor. O nedenle çoğu bu durumda bir yük hâline gelen bu bakım da kadınların sırtına bindiriliyor yani bu da kadına yük, bunun düzeltilmesi lazım. Beklenen yaşam süresinin uzaması, aile yapısındaki değişim ve bakım maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle aile içi bakım artıyor, buna karşın gündüzlü ve evde bakım hizmetleri yeterince yaygınlaştırılmış değil. Yaşlı bireylerin kendi evlerinde sosyal çevrelerinden kopmadan yaşamlarını sürdürebilmeleri için güçlü sosyal destek mekanizmalarının kurulması, mevcut hizmetlerin standartlaştırılması gerekiyor. Buna dair önerilerimiz var. Yine, evde bakım yapan hasta yakınlarının ve bakım verenlerin desteklenmesi de çok önemli ve kritik bir ihtiyaç.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Çok önemli Sayın Başkan, rica ediyorum.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika veriyorum.

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Bu kesim görünmez bir emek alanı oluşturuyor. Dolayısıyla bunların desteklenmesi özellikle bütçenin sorumluluğu altında. Ayrıca, hizmet sunumunda ölçme ve değerlendirme mekanizmaları eksik, bunu da ifade edelim. Bakımı, niteliği, yararlanıcıya sağlanan fayda düzeyi düzenli olarak ölçülmeli, başarısız alanlar tespit edilmelidir Sayın Bakan.

Son olarak Roman yurttaşlara yönelik eylem planından bahsetmek istiyorum. Biliyorum, Avrupa Komisyonuyla birlikte yürüttüğünüz bir proje var ama ne yazık ki onunla ilgili 2016'dan beri stratejik eylem planı hazırlıyorsunuz ama bütçe ayrılmıyor ve uygulamada hiçbir faaliyet, hiçbir çalışma yok. Onunla ilgili önerilerimiz var. 2023-2025 dönemi eylem planında Roman sivil toplum kuruluşları plan hazırlık aşamasında ayırımcılıkla ve Roman karşıtlığıyla mücadele çabalarının ayrı bir bölüm olarak eklenmesini önermişler. Biz de bunun yapılmasını destekliyoruz. Buna dair önerilerimi de daha sonra iletirim.

Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için.