KOMİSYON KONUŞMASI

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonun değerli üyeleri, kıymetli bürokratlar; bugün, burada, sadece bir bütçeyi değil milyonlarca emeklinin, çalışanın, alın teriyle yaşamını sürdüren insanların geleceğini konuşuyoruz. Ne yazık ki bu geleceğin adı artık, adaletsizlik, umutsuzluk. Bakanlığınızın 2026 yılı bütçesi 242 milyar 278 milyon lira ancak bu rakam ne adaletsizliği gideriyor ne de vatandaşın sofrasına ekmek olarak dönüyor çünkü bu bütçe çalışanın değil sistemin açıklarını kapatmaya ayrılmış bir bütçe. Bakın, Sayın Bakan, bugün emeklinin nasıl bir yoksulluğa mahkûm edildiğini anlamak için... AK PARTİ'nin iktidara geldiği 2002'de en düşük emekli maaşıyla 8 çeyrek altın alınabiliyorken bugün ise sadece 1,5 çeyrek altın alınabiliyor. Bu tablo emeklinin nasıl sistemli bir şekilde yoksullaştırıldığının en sade ve çarpıcı göstergesidir. Yıllarca prim ödeyen milyonlarca vatandaş emeklilik hakkını almak yerine yeni mağduriyetlerle karşı karşıya kalıyor. 2024 yılında yaptığınız düzenlemeyle emeklilik katsayılarını yüzde 30 düşürdünüz yani 2025'te emekli olan bir vatandaş 2024'te emekli olanla aynı prim gününü doldurmasına rağmen yüzde 30 daha düşük maaş alıyor. Bu, emekliye yönelik sistematik bir soygundur; bu, Anayasa'ya aykırı olduğu kadar vicdana da aykırıdır.

Bugün, adaletsizliğin üzerine SGK Başkanı çıkıp diyor ki: "Emekliler artık geç ölüyor, o yüzden düşük maaş veriyoruz." Bu söz bir devlet kurumunun başında oturan bir kişiye yakışmaz; bu milletin alın teriyle ödenen primler bir lütuf değildir, bu ülkede kimse geç öldüğü için cezalandırılamaz. Bu söz hem büyük saygısızlıktır hem de devletin vatandaşına bakışındaki çürümeyi açıkça göstermektedir. 3 yerden maaş alan SGK Başkanının emekli maaşına dil uzatması utanç vericidir. Kendisi emekli olduğunda 8-10 kat fazla maaş alacak ama milyonlarca insanın 14 bin liraya hayatta kalmaya çalıştığını unutmaması lazım. Bakanlığınız sessiz, sanki bu söz hiç söylenmemiş gibi davranıyorsunuz. Oysa milyonlarca emekli bu ülkede onur mücadelesi veriyor; pazar artığı topluyor, torununa harçlık veremiyor, hastaneye gidemiyor. SGK'nin mali yapısı iflasın eşiğinde, 2025 yılı sonunda sosyal güvenlik sistemi açığı 720 milyar lirayı aşıyor. Prim, tahsilat zayıf, fon yönetimleri şeffaf değil, kayıt dışı istihdam diz boyu ama tüm bunların bedelini yine vatandaş ödüyor. Emekli, dul ve yetim aylıkları enflasyona ezdirildi. Siz "Refah payı verdik." diyorsunuz ama o refah sarayın sofralarında kaldı. Milyonlarca emekli bugün açlık sınırının altında maaşla yaşamaya mahkûm. Bu adaletsizlikle sosyal barışı nasıl koruyacaksınız? Kademeli emeklilik mağdurları bir gün farkla on yedi yıl bekliyor.

Ve iş kazaları... Bakanlığınız etkili önlemler almıyor, her yıl ortalama 2 binin üzerinde insan çalışırken hayatını kaybediyor. Türkiye, Avrupa'da iş kazalarında 1'inci, dünyada ilk 5 içinde; bu tablo sizin utancınızdır Sayın Bakan. Bugün sadece iş cinayetlerinin sayısı artmıyor, çocuk ve kadın işçiler de bu sistemin kurbanı oluyor. Son on iki yılda en az 1.590 kadın işçiyi ve 814 çocuk işçiyi kaybetmiş bulunuyoruz. Daha geçen hafta, Dilovası'nda CİMER'e defalarca şikâyet edilen parfüm deposu yangınında 2'si çocuk 6 kadın işçimizi kaybettik. Hemen yanında denetlemesi gereken İŞKUR var. Bu ülkede çocuklar çalışırken, kadınlar çalışırken ölmeye devam ediyor. Bu tablo bir kader değildir; bu tablo alınmayan önlemlerin, yapılmayan denetimlerin ve görmezden gelinen uyarıların sonucudur. Biz bu kürsüden açık söylüyoruz: SGK Başkanının o sözleri bu ülkenin emeklisini incitmiştir. Devlet, vatandaşına "Neden ölmedin?" diyemez. Devletin görevi yaşatmak, korumak, hakkı teslim etmektir. Bu ülkenin emeklisi ölümü değil onurlu bir yaşamı hak ediyor. Çalışanın alın teri sandık başında değil bütçe masasının başında savunulmalıdır.

Buradan milletvekili olduğum Kocaeli'nde yüz otuz bir gündür süren GÜBRETAŞ grevini ve Smart Solar işçilerinin yirmi gündür süren direnişini saygıyla selamlıyorum.

Bunlara bir an önce çözüm bulmanızı istiyor, hepinize saygılar sunuyorum.