| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 11 .11.2025 |
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Sayın Bakan, ilk geldiğinizde söylemiştim, esasında sizin biraz önce yapmış olduğunuz sunumu yapmamış olmanız lazımdı, bu bütçe sunumunu sizin yapmamış olmanız lazımdı çünkü Dilovası'nda yaşanan iş cinayetinden sonra sizin istifa etmeniz gerekiyor. İstifa etmeniz gerekiyor. Dilova'da 3 çocuk vefat etti; 3 kadın, 3 anne.
Şimdi, size göre Madencinin madende ölmesi veyahut da bu kadınların, bu çocukların merdiven altı, kaçak iş yerlerinde can vermesi fıtrat olabilir, bunu öyle görüyorsunuz. Anlıyoruz ki bakanlarınızın da anlayışınızın da fıtratında istifa müessesesi yok, onu da görmekteyiz. Esasında ölüm adım adım gelmiş, bir sürü ihbar olmuş; mahalleli CİMER üzerinde buradaki bütün olumsuzlukları; çocuk çalışanların olduğunu, burada kaçak çalışanların olduğunu, sigortasız çalışanlar olduğunu defaatle bildirmiş olmasına rağmen en sonunda bir cevap gelmiş Sayın Bakanım, cevap şu: "İş yerinin iş sağlığı ve güvenliği açısından denetlenmesi için iş sağlığı ve güvenliğine yönelik alınmayan tedbirlerin neler olduğunu, iş yerinin hangi kısmında ve ne zamandan beri alınmadığını, iş yerinde çalışanların iş sağlığı ve güvenliği yönünden nasıl etkilendiğini, iş yerinin tam unvanını, tam adres ve iletişim bilgilerini belirttiğiniz takdirde başvurunuz işleme alınacaktır. Çocuk işçilerinse yaşlarını ve kimlik bilgilerini paylaşmanız gerekmektedir." Yani diyorsunuz ki bu ihbar yapan vatandaşa: "Git kardeşim, sen denetimi yap. Mümkünse bir rapor hazırla onu da bize gönder."
Şimdi şu kesindir ki, bütün rakamlar bunu gösteriyor, bugün dünyada en fazla iş kazalarında işçisini kaybeden, madencisini kaybeden, insanını kaybeden ülkelerden bir tanesi biziz ve şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Artık, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bir halk sağlığı sorunu hâline gelmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, işçi sağlığı sorunu hâline gelmiştir, güvenlik sorunu hâline gelmiştir ve bir an önce bu iktidardan kurtulmamız gerekli. Eğer kurtulmazsak ne olacak? Ne olacak biliyor musunuz? Mesela 301 madenci katledilmişti, o gün Enerji Bakanı istifa etmemişti, Çalışma Bakanı istifa etmemişti. 301 madenciyi kaybettiğimiz o faciadan hiçbir ders çıkarmadığımız ve önlem almadığımız için Amasra maden faciası yaşandı, 40'ın üzerinde insan orada can verdi ve ne oldu biliyor musunuz? Bununla ilgili bir komisyon kuruldu ve komisyonun başına biz 301 madencinin katliamından sorumlu Enerji Bakanını -o gün için milletvekiliydi- Komisyon Başkanı yaptık. Eğer biz, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından kurtulmazsak ne olacak biliyor musunuz? Gene bu facialar yaşanacak, gene merdiven altında kadınlarımız, emekçilerimiz ölecek ve belki de siz daha sonra, Bakanlığınızdan sonra milletvekili olacaksınız, buna benzer bir facia için kurulmuş olan -öncekiler gibi- araştırma komisyonuna başkanlık yapacaksınız. Eğer bu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından kurtulamazsak yaşanacak olanlar bunlar.
Yıl 2020, 1.197 tane emekçimiz iş kazalarından ölmüş, yıl 2024, bu rakam 1.843'e çıkmış. 100 bin işçi başına, çalışan başına ölüm oranına baktığımız zaman yıl 2020, yüz binde 7,87; 2024'te yüz binde 11. Bu rakam Avrupa Birliğinde ortalama 1,63, bizde yüz binde 11,6 yani 7 kat daha fazla fark var. Sorun ne, sıkıntı ne, problem ne? Yani esasına bakıldığı zaman bu iş kazalarını ortadan kaldırmak için 2012 yılında zannedersem hayata geçirilen 6231 sayılı Kanun, esasında bakılırsa sorunlardan bir tanesi bizzat bu kanun. Eğer dikkatli bakılırsa 2012 yılından sonra iş kazalarının ve ölüm oranlarının arttığı gözükmekte. Buradaki sorun ne? Buradaki problem, mesela iş kazasını önlemede en önemli faktörlerden bir tanesinin sendikalar olması lazım. Bu kanunda sendikalar yok; hoş, gerçi Türkiye'de de sendika yok, yüzde 15 sendikalaşma oranı yani kamuyu çıkardığı zaman geriye bir şey kalmıyor, olanlar da sarı sendika baktığınız zaman. Başka; tamamıyla iş sağlığı ve güvenliğini piyasalaştırmışız. En büyük problemlerden bir tanesi bu. Bu şartlar altında, bu kanuni düzenlemeyle, bu kafayla bizim ne yazık ki emekçilerimizi koruma şansımız yok.
Sayın Bakan, size soru önergeleri verdik ancak ya cevap vermiyorsunuz ne yazık ki ya da verdiğiniz cevaplarla âdeta bizim aklımızla dalga geçiyorsunuz. Mesela, 2009 yılında ortalama emekli maaşı en düşük emekli maaşının 2 katıymış; sene 2025, ortalama emekli maaşı en düşük emekli maaşının sadece yüzde 19 fazlası. Durum buyken, tartışmalar varken siz "Bu ülkede insanlar sadece en düşük emekli maaşını almıyor; 50 bin, 60 bin, 70 bin, 80 bin lira maaş alan emeklilerimiz var." demiştiniz ve biz de size "Yahu, 50 bin, 60 bin, 70 bin, 80 bin maaş alan emekli sayısı kaç?" diye sormuştuk. Bir yıl geçti, bir yıl boyunca cevap vermediniz, bir yıl sonra, sağ olsun, bir cevap gelmiş bize, bir link göndermişsiniz, SGK'nin internet sitesinin linkini göndermişsiniz; bir kere, bu çok ciddiyetsiz yaklaşımdır. Ben bu mevzuyu, geçtiğimiz haftalarda Plan ve Bütçe Komisyonunda SGK Başkanımız vardı, sordum, gene cevap alamadım. Sayın Başkanımız da buradaydı, "Sayın Bakan geldiği zaman bu sorulara cevap verecek." dedi. Ben bu sorunun cevabını sizlerden bekliyorum.
Başka bir mesele, devlet sırrı var Sayın Bakan, büyük bir devlet sırrı var. Bu SGK'nin alacağı ne kadar? Ben soru önergesi verdim, cevap vermediniz; geçen sene Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlığınıza soru sordum, gene cevap vermediniz; "Yazılı olarak cevap verecek." dediler, gene cevap vermediniz. Biz soru sorduk, siz cevap vermediniz ama Sayıştayın raporunda 2024 yılındaki rakam 1,3 trilyon lira ve siz öyle bir algı yönettiniz ki geçmişte, o silkeleme talimatından sonra, işte "165 milyar lira belediyelerin borçları var, bu borçların da yüzde 65'i Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin." Ki bu normal çünkü yaşayanların yüzde 65'i Cumhuriyet Halk Partili belediyeler idaresinde yaşamakta. Öyle bir hava yarattınız ki sanki emeklilerin bu kadar düşük maaş almalarının sebebi, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin SGK'ye olan borcu; işte 1,3 trilyon liraymış 2024'te, 165 milyar liraymış aynı dönemde belediyelerin borcu.
Ben gene aynı soruyu size sormak istiyorum: Şu an itibarıyla SGK'nin ne kadar alacağı var? Bu önemli bir soru çünkü Sayıştay raporlarına baktığımız zaman size çok ciddi tenkitler var, özellikle tahsilat konusunda büyük tenkitler var. Mesela, diyor ki: "Sisteminiz entegre değil, icra ve haciz işlemleri sağlıklı olarak yürütülmemekte. Son beş yılda icra tahsilat oranı yüzde 37, tebligat yapılmıyor." Mesela, şöyle bir şey var, enteresan: Mesela, bakanlıkların teşvik tutarları var ya, teşvik tutarlarını bakanlıklardan eksik tahsil ettiğiniz söyleniyor. 2020-2024 yılları arasında -şaka gibi- Maliye Bakanlığından 9,3 milyar lira, Sanayi Bakanlığından 1,1 milyar lira eksik tahsilat yapmışsınız, bakanlıklardan eksik tahsilat yapmışsınız. Ayrıca, Sayıştay önemli bir uyarıda da bulunuyor: "Prim borcuna karşılık satış amacıyla alınan malları, taşınmazları nakde dönüştürülmüyor." diyor. Önemli bir şey çünkü 2024 yılı sonuna kadar prim borcuna karşılık satış amacıyla 1.739 tane taşınmaz alınmış, bunlardan ancak yüzde 3,34'ünün satışı yapılmış. Bir de şöyle bir tenkitte bulunuyor: Taşınmazları satmışsınız ancak öyle satışlar yapılmış ki dört beş yıl önce aldığınız taşınmazı beş yıl sonra aynı bedelle satmışsınız. Son beş yılda Merkez Bankasının verilerine göre Konut Fiyat Endeksi ne kadar arttı? Tam, 10 kat arttı. Burada da bakıldığı zaman ciddi bir kamu zararı olduğunu görmekteyiz.
İstihdam oranlarından bahsettiniz. Esasında bu bahsetmiş olduğu yüzde 49 küsur OECD ortalaması, AB ortalaması yüzde 70'lerde; yüzde 49.2 çok düşük ancak gerçek istihdam ne, ona bakmak lazım yani tam zamanlı istihdam, kayıtlı ve tam zamanlı istihdam oranı yüzde 33,9.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Son bir dakika.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Mesela işsizlikten bahsettiniz, doğrudur, yüzde 8,6; düzenli olarak düşüyor ama düzenli olarak artan başka bir şey var, atıl iş gücü, geniş tanımlı iş gücü yüzde 28,6. Bunu hiç fark etmediniz, son dönemlerde burada çok ciddi bir bozulma söz konusu.
Emeklilerden bahsetmemiz gerekirse, 2010 yılında emeklilerin toplam nüfus içinde yüzde 12 iken şu anda yüzde 18,5'e çıkmış. Yani beklenen şey ne? Gayrisafi yurt içi hasıladan emeklilerin aldığı payın da artmış olması lazım. O ne olmuş? 2010 yılında yüzde 6,8'ken 2024'te yüzde 6,1'e düşmüş. Ne olması lazımdı mesela? Eğer aynı oranda artmış olsaydı emekli sayısındaki artışa bağlı olarak eğer emeklilerin millî gelirden aldığı payda artış olmuş olsaydı şu an yüzde 10'unu almış olması lazımdı gayrisafi yurt içi hasılanın. 4 puan daha farklı olması lazımdı, bu da 2025 yılında 2,5 trilyon lira paraya tekabül etmekte yani emeklilerimizin cebinden 2025 yılında 2,5 trilyon lira para alınmış durumda.
Teşekkür ederim.