| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 11 .11.2025 |
CEVDET AKAY (Karabük) - Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakanım, kıymetli bürokratlar; ben de hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2026 yılı bütçesi 447 milyar 903 milyon. Baktığımız zaman da genel bütçeye oranladığımızda yüzde 2,36 seviyesinde. Geçen yıl yüzde 5,87'ymiş, 417 milyarlık bir gerileme var, yüzde 48,25'lik; rakamlar bunu gösteriyor.
Şimdi, tabii, çalışma ve güvence yaşamı çok çok önemli işçi açısından, çalışan açısından. Şimdi, rakamlar olarak baktığımız zaman da yaklaşık 16 milyon 858 bin emeklinin bu DİSKARO göre bu veriyi veriyorum. 2026 bütçesine baktığımız zaman sizin o tabloda bir tahminî rakamınız 2026 için ikramiye alan emekli sayısı olarak 16 milyon 331 olarak öngörülmüş. Bu rakamlarla ilgili tabii net bilgiler sizde daha sağlıklı var bunu da süreç içerisinde sizden net bir şekilde zaten almış olacağız. Ortalama emekli aylığı 18.467 TL, en düşük emekli aylığı 16.881 TL, açlık sınırı 28.412 TL olmuş, yoksulluk sınırı da 92.547 TL. Yani emekli maaşı, en düşük emekli maaşı açlık sınırının yüzde 40 civarında altında kalmış, emekli açlık sınırının altında yaşıyor. Normal, ortalama emekli de maaş olarak baktığımız zaman bunlar da açlık sınırının altında ki yoksulluk sınırının da beşte 1'ine bile tekabül etmeyen bir durumla söz konusuyuz, bir de net asgari ücret olarak da bakarsak bu böyle 22.104 TL üzerinden de gittiğimiz zaman. Dolayısıyla, geçinmesinde zorluk yaşayan bir emekli, dar gelirli, asgari ücretli görüyoruz. Kirasını mı ödesin, ilacını mı alsın, faturasını mı kapatsın, torununa harçlık mı versin, sofrasını mı kursun?
Şimdi, bakın, bir fotoğraf göstereceğim. Bu fotoğrafta Ankara'da yaşayan Mustafa amcamızın gerçek, reel faturaları bize verdiği. Baktığınız zaman kira 22.400 TL, elektrik, su, doğal gaz -burada görüyorsunuz- topladığımız zaman 2.984 lira toplam 25.384 liralık sadece elektrik, su, doğal gaz ve kira gideri var. Şimdi, asgari ücret 22.104 lira, hangi faturasını ödemeyecek buradan? Bunları ödemek zorunda. Bir de en düşük emekli maaşı olarak baktığımız zaman 16.881 lira, ay sonunu nasıl getirecek? Kira lüks değil, faturalar keyfî değil, bu giderler zorunlu, şimdi evin mutfak harcamaları var, marketi var, çocuğu var, ulaşımı var, hastalandığı zaman ilacı var ve bunlar sadece 25.384 TL diğerleriyle ilgili bu vatandaşımız, emeklimiz, dar gelirlimiz nasıl geçineceğini maalesef kara kara düşünüyor ve kendisi de bir çözüm de bulamıyor.
Şimdi, Avrupa'da emekli sabah kalkıp "Bugün nereye gitsem?" diye düşünürken Türkiye'de emekli sabah kalkıp "Bugün acaba neyden tasarruf etsem, neyden vazgeçsem?" diye düşünüyor. Emeklilik ülkemizde bir dinlenme dönemi değil, hayatta kalmak için mücadele etme dönemi hâline gelmiş. Çoğu emekli 2'nci işte çalışmak zorunda kalıyor, 3'üncü işte çalışmak zorunda kalıyor. Benim seçim bölgem Karabük nüfus yoğunluğuna göre emeklinin en çok olduğu bölgelerden biri ve ağır sanayi de var. Ben biliyorum, burada ağır sanayide çalışan 65 yaş üstü emeklilerimiz de var maalesef ve bunlara çözüm bulmakla ilgili bu bütçede gerekli bu kesime aktarımın da olmadığını görüyoruz. Biz de emekli bir gider kalemi gibi görünüyor, ekonomik konuşmalarda bazen fazlalık, bazen de baş tacı ediliyor; çoğu zaman sabır tavsiyesi veriliyor, zaten bizim milletimiz yeterince sabırlı ama artık bir an önce bu hususlarla ilgili de gerekli önlemlerin alınmasını bekliyor.
Yine, ülkeler arasında bir örnek verirsek şimdi, en düşük emekli maaşı Almanya'da 1.200 euro açlık sınırının yüzde 40 üstünde, Fransa'da 1.100 euro yine açlık sınırının yüzde 35 üstünde, İspanya'da 785 euro açlık sınırının yüzde 10'un üstünde. Yani, Türkiye'de 16.881 TL yaklaşık 460 euro desek, az önce de ifade ettiğim gibi, açlık sınırının yüzde 40 altında bir rakamdan bahsediyoruz. Avrupa'da emeklinin hayat standardı devlet güvencesinde olduğu için rahat bir hayat sürerken bizde maalesef sıkıntılı bir hayat sürmeye devam ediyor ve bir an önce de rahatlamayı bekliyor, umut ediyor.
Şimdi, emeklilere ayrılan paylarla ilgili gayrisafi yurt içi hasıla açısından bir değerlendirme yaptığımız zaman OECD ortalamasıyla birkaç rakam vereceğim. Emekli aylığından ayrılan pay 2002 yılında -gayrisafi yurt içi hasıla için konuşuyorum- yüzde 6,6 iken bizde, 2025 yılında yüzde 4,5'e düşüyor. Aynı yıllarda OECD ortalaması 2002'de yüzde 7,2'den; şimdi, en son 2025 için de yüzde 8,8'e düşüyor. Yani bir taraftan millî gelirin büyüdüğünü ifade ediyoruz, bir taraftan da millî gelir artarken emekliye ayrılan payın düştüğünü görüyoruz. Burada sayının da arttığı tabii ki söylenebilir ama baktığımız zaman, neticede millî gelir de arttığına göre emekli sayısı da artsa bir taraftan emeklilerin millî gelirden aldığı payın da artması gerekir.
Türkiye'de çalışanların yüzde 46'sı asgari ücretli iken OECD ortalaması yüzde 15, Fransa'da yüzde 8, Hollanda'da yüzde 6, Belçika'da yüzde 3. Yani yoksulluğun istihdamla çözülemeyeceği de muhakkak. Tabii ki istihdam önemli, yeni işe yerleştirmeler önemli ama bu yerleştirmeler neticesinde asgari ücretle birleşen bir ortalama ücretten daha ziyade hem asgari ücretin açlık sınırının üstünde rahat yaşayabilecek bir miktara ulaşması hem de en düşük emekli aylıklarının da defalarca burada söylediğimiz kadarıyla net asgari ücret tutarına çekilmesi önem arz ediyor.
Bir başka konuya da değinmek istersek yine sizin Bakanlığınızla alakalı ve çok da önemli konular. Burada "iş cinayetleri" diye tabir ettiğimiz iş kazalarından bahsedeceğiz. Buradaki rakamlar inanın, gün geçtikçe artarak gidiyor. 2024 yılında en az 1.897 işçi iş cinayetlerinde öldü; 2025'in ilk yedi ayında 1.165 emekçi hayatını kaybetti. Yani 2025'te her gün ortalama 5 kişiyi çalışma hayatından maalesef evine geri döndüremiyoruz, hayatını kaybediyor. Bu bir istatistik değil, hakikaten ailede bir facia, babasız kalan çocuk, evini kaybeden aile, yarım kalan hayallerle karşı karşıya kalınan bir durumdan bahsediyoruz. Ölümler bize maalesef denetimin ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha vurguluyor. Denetimlerin mutlaka daha sağlıklı olması ve arttırılması ve yaptırımların da genişletilmesi gerekiyor. Buradaki kaybettiğimiz işçilerimize baktığımız zaman, hayatını kaybeden işçiler açısından Almanya'da 100 binde işçi ölümünde oran 0,6; Norveç'te 0,8; Fransa'da 1,3. Türkiye'de değişen yıllar aralığında o 100 binde 6,5 ila 7,2 arasında yani gelişmiş ülkelerle 6 ila 10 kat arasında bir durum söz konusu. Burada şunu bir kez daha vurgulayalım: Burada denetim olayı çok çok önemli ve yaptırımlar önemli. Bu iş kazalarını mutlaka durdurmamız, geriye çekmemiz ve aşağı indirmemiz, en azından Avrupa standartlarında gördüğümüz oranlara süratle inmemiz gerekiyor.
Bir başka konu, tabii, gündemde bir konu: Burada bir fotoğraf göstereceğim size. Bu fotoğraf Dilovası'ndaki iş cinayetine kurban giden 3 çocuklu annenin yani Esma Dikan'ın evi. Burada görüyorsunuz işte yani. Burada, bu kadının, bu annenin ocağında aş değil, yalnız yoksulluk tüter hâle gelmiş. Genel olarak baktığımız zaman "Doğal gaz var." deniyor; ama, ocakta tüp kullanılmaya bu ülkede devam ediliyor. Petek var, yakamıyor. Isıtıcı var, kışın en sert gününde bile fişe takmaya korkuyor; elektrik faturaları zaten almış başını gitmiş, ödemede güçlük çekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.
CEVDET AKAY (Karabük) - Kâğıt üzerinde her şey var ama bir kesim çok rahat yaşarken, bir kesim de maalesef hiçbir şekliyle bunlara erişemiyor. Gerçekte, reel hayatta da hiçbirine gücü yetmiyor; bunun da bir an önce anlatılması ve bir çözüm bulunması gerekiyor. Zaten biz anlatıyoruz ama ilgililerin gerçekten anlaması ve kararlı bir şekliyle bu işe bir çözüm bulması gerekiyor. Buradan, bir kez daha, dar gelirlinin, emeklinin, işçinin genel olarak KOBİ'nin ve esnafın bu mevcut durumunda gelir dağılımındaki bozukluğun giderilmesi, vergi adaletinin sağlanması, dolaylı vergilerin yüzde 65-66 olan oranının aşağı çekilmesi, dolaysız vergilere yüklenilmesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEVDET AKAY (Karabük) - Zaten, mal ve hizmet fiyatlarında gizli olan bu dolaylı vergilerle geliri düşük olan halk, çok az geliri olduğu hâlde daha çok gelir elde eden kesimden de daha fazla vergi ödemeye devam ediyor. Dolayısıyla vergide adalet, gelir dağılımındaki bozukluğun giderilmesi ve çalışanların hak ettiğini alması gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.