SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kıymetli bürokratlar; Türkiye'nin enerji ihtiyacı açığı bir vaka. Bu ihtiyacın kesintisiz ve güvenli şekilde karşılanabilmesinin en sürdürülebilir yolunun, ithalata bağımlılıktan mümkün mertebe kurtulmak olduğu da keza bir vaka. Dolayısıyla, biz enerjide millî teknoloji hamlesi namına yapılacak her türlü girişimi, yerli tedariki yaygınlaştıracak, teknolojiyi bağımsızlaştıracak her türlü girişimi destekliyoruz, bundan ancak kıvanç duyuyoruz ama bir alanı doldurmaya çalışırken başka bir alanı ve daha değersiz de olmayan bir alanı boşaltıyorsak eğer o zaman çok da gurur duyulabilir olmuyor maalesef yatırımlarımız.

Dün sosyal medya hesabınızda Kanadalılarla yaptığınız bir görüşmeyi paylaştınız. Konunun da Sinop ve Trakya'da kurulması planlanan nükleer enerji santrallerine yönelik iş birliği olduğunu söylediniz. Biz 2015'te ilk defa dönemin Bakanı Ali Rıza Alaboyun'dan duyduk ilk defa Trakya'da nükleer santral yapılma planını. İşte, sonrasında Çin devleti gündeme geldi, bir Amerikan şirketi gündeme geldi. Şimdi de özellikle İliç'ten sonra bizdeki izi açıkçası facia olan Kanadalılar. Şimdi, bu kadar sert küresel rekabetin yaşandığı ortamda nükleer teknolojiyi elbette önemsiyoruz ama hem rüzgâr hem güneş enerjisi açısından bizimki kadar aslında şanslı olan bir ülkenin jeotermali zaten var, bu potansiyeline rağmen üçüncü bir nükleer santrale gerçekten ihtiyacı var mı? Bunu açıkçası merak ediyoruz ve Trakya için sözünü ettiğiniz -çünkü o çok muallak kalıyor her defasında- saha İğneada mıdır Sayın Bakan? Bunu da sizin ağzınızdan öğrenmek istiyoruz çünkü herhangi bir yer değil İğneada. Yani Avrupa'nın en büyük longozu, bir millî park ekosistemiyle dünyanın ilk 3'ünde. Öyle laf olsun diye değil, gerçekten de eşsiz bir doğa mirası, Türkiye'nin de şansı aslında aynı zamanda. Dolayısıyla, bir taraftan temiz enerji derken, emisyon düşürmekten söz ederken, nükleer santral için ülkenin belki de en büyük karbon yutak alanının seçilmesinin açıkçası burada her birimizin bu işe ikna olmasını sağlayacak akla, mantığa, millî çıkara uygun bir açıklaması var mıdır? Onu da merak ediyoruz. Yani eğer bu yatırım millî fayda açısından gerçekten zaruriyse yani koca memlekette başka bir alan var mı, o yok mu longoz alanından başka? Bunu gerçekten öğrenmek istiyoruz ve bizim bilmediğimiz, burada oluşacak nükleer atığı yok edecek bir teknolojimiz var mı mesela?

Başka bir konu Tekirdağ sanayicilerden çok duyduğumuz bir şikâyet, onu da aktarmak istiyorum. Güneş enerjisi yatırımında bulunmak isteyen sanayiciler "Trafoda yer yok." cevabı aldıklarını çokça söylüyorlar. Dolayısıyla, trafo yatırımlarının artırılması ve teşvikine dönük bir planlamanız var mı, bir analiz var mı elinizde? Yani buralara harcanacak, bugün harcanacak muhtemel bir teşvik, zannediyorum ileride ödemek durumunda kalacağımız karbon cezaları kadar yük olmayacaktır bütçeye.

Sabah gazetesinin 20 Kasım 2019 tarihli bir haberini hatırlatmak istiyorum ben. "Tekirdağ Muratlı ilçesine bağlı Yeşilsırt, Yukarısırt ve Karacakılavuz köylerinde bulunan 286 milyar metreküp doğal gaz rezervi Türkiye'nin beş yıllık ihtiyacına karşılık geliyor." diye bir haberdi. Bunu bilginiz olsun diye söylüyorum. Aradan geçen zamanda o rezervin aktarımına başlandı mı, başlandıysa nerelere aktarılıyor; bilmek istiyoruz çünkü o rezervin bulunduğu mahallede hâlâ doğal gaz yok. Yani bölgede çok esprisi yapılan ama acıklı bir şekilde esprisi yapılan bir konu. "Ülkenin beş yıllık ihtiyacını karşılayacak rezervimiz var ama biz burada ısınamıyoruz, doğal gaz hâlâ mahallemize gelmedi." şeklinde.

Ve Trakya genelinde binlerce rüzgâr tribünü kuruldu. Ergene'de de güncel bir proje var, 12 tribünlük bir proje. Şimdi, her defasında proje bazlı ÇED isteniyor bunlar için. Ama yani bu kadar yoğun enerji yatırımı için daha böyle kümülatif olamaz mı aslında bu ÇED raporu süreci, bunun üzerinde düşünülemez mi? Yani bütün taraflar için daha kolaylaştırıcı, böyle de yine bölgeden bir talep var. Bunu da aktarmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.