| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 07 .11.2025 |
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hoş geldiniz.
Ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bütçenizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Sayın Bakan, sabah konuşmanıza başlarken "önce insan" diyerek başladınız; Bakanlığınızın önceliğinin insan olmadığını üzülerek ifade etmem gerekiyor. Eğer Bakanlığınızın önceliği insan olmuş olsaydı bu kadar doğa talanına izin verilen bir Bakanlık olmaması gerektiği kanaatindeyiz. Elektrik yalnızca bir hizmet değil yaşam hakkının ta kendisidir esasında; evler bu sayede aydınlanıyor, çocuklar ödevlerini yapabiliyor, çiftçiler tarlasını sulayabiliyor, hastalar cihazlarını çalıştırabiliyor. İşte, bu yüzden de yaşamın ta kendisidir diyebiliriz. Bugün Türkiye'de milyonlarca insan karanlığa mahkûm edilecek çünkü enerji hak olmaktan çıkarılmış şirketlerin kâr amacı hâline getirilmiştir. 2002'den bu yana yürütülen kapitalist neoliberal politikalar kamusal hizmetlerin birer birer piyasaya devredilmesine sebebiyet vermiştir. Sağlık hakkından tutun, eğitim hakkından tutun, barınma hakkı gibi temel alanların tamamında bir özelleştirme söz konusu. Enerji de sermayenin eline ve insafına bırakılmış, devletin asli görevlerinden biri olan enerji, arz güvenliği kâr hırsına kurban edilmiştir ne yazık ki. Sonuç ise ortada zaten; özelleştirmeden önce bir hak olan elektrik bugün gariban, yoksul, çaresiz yurttaşın sırtına fahiş faturalar sebebiyle bindirilen ağır bir yük hâlini almıştır.
Halkın evini vuran yeni verginin adı aslında EPDK düzenlemesidir. Enerji Piyasası Denetleme Kurumunun Kasım 2024 tarihli Kararı'yla yıllık 5 bin kilovatsaat -bu rakam aylık 417 kilovatsaate tekabül ediyor- üzeri tüketim yapan haneler de 1 Şubat 2025 tarihinde son kaynak tedarik tarifesi kapsamına alınmıştır. Dikkatinizi çekmek istiyorum, bu uygulama "Çok tüketen çok ödesin." gibi, sözüm ona, adil görünen ama gerçekte orta gelirliyi, orta sınıfı vuran bir karardır çünkü ortalama 4 kişilik bir aile bu sınırı zaten aşmaktadır. Bu karar yaklaşık 1,2 milyon aboneyi doğrudan etkileyecektir. Ekim 2025'te ise 3 bin kilovatsaate düşürülmesi planlanıyor. Bunun anlamını size söyleyeyim Sayın Bakan: Bu, neredeyse bütün hanelerin zamlı tarifeye geçmesi demek oluyor. Yine, bir hanede çamaşır makinesi, buzdolabı, bilgisayar çalışıyorsa artık, lüks tüketici sayılacak bu kararla. Elektrik gibi bir temel ihtiyacın piyasa kurallarına teslim edilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Bu, sosyal devletin inkârı değil midir Sayın Bakan? Enerjiye erişim bir ayrıcalık değil bütünlüklü olarak bir yaşam hakkıdır esasında ve bu hakkın piyasanın insafına terk edilmesi demek aynı zamanda bu hakkın yok sayılması anlamına da gelmektedir.
Bir diğer sorun da özelleştirme. Özelleştirmenin bedeli nedir biliyor musunuz Sayın Bakan? Halkta ölüm, yoksulluk ve karanlık demektir özelleştirmenin bedeli. Bakın, Sayın Bakan, yıllardır DEDAŞ'ın bölgede yarattığı tablo özelleştirmenin insan hayatını nasıl hiçe saydığını göstermektedir. 20 Haziran 2024 tarihinde Mardin Mazıdağı ve Diyarbakır Çınar ilçeleri arasında meydana gelen yangında 15 yurttaşımız yaşamını yitirdi; 15 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Elektrik Mühendisleri Odasına göre orman yangınlarının yüzde 25'i bakımsız enerji hatlarından kaynaklanmaktadır. Özelleştirmeden sonra elektrik kaynaklı yangınlar 5 kat artmış. Bunlar birer kaza değil özelleştirme cinayetleridir çünkü şirketler bir bakım harcamasını maliyet kalemi olarak görüyor; insan hayatı ise şirketler için birer istatistiktir, başka da öteye gidemiyor. Mardin'de, Urfa'da, Diyarbakır'da, Batman'da, Siirt'te, Şırnak'ta yurttaşlar kimi günlerde ortalama sekiz-on saate varan elektrik kesintileriyle karşı karşıya geliyor Sayın Bakan ve özellikle yaz aylarında yapılıyor bu kesintiler. Bu kesintilerin hayatı felç edercesine çok daha fazla saatlere yayıldığı günleri de yaşamaktayız ya da tek faz olarak verildiği günleri yaşamaktayız.
Sayın Bakan, bir sorum olacak: Bu kadar uzun süreli elektrik kesintilerinin yaşandığı başka bir bölge veya yer var mıdır? Varsa bunları açıklar mısınız? Bu kesintileri normal olarak görüyor musunuz? Değilse kesintiler neden sıklıkla yaşanmaya devam ediyor? Bu konuda bölge illerinin sakinleri olarak acil önlem alınmasını istiyoruz.
Bakın, DEDAŞ bölgede yurttaşlara elektrik hizmeti vermek yerine halka zulmediyor. DEDAŞ'ın halka yönelik düşmanca politikalarına dair birkaç örnek vermek gerekirse, Mardin'in Savur ilçesinin Pınardere Mahallesi'nde masa başında yazılan 150 bin liralık faturalar var, bazı hanelerde on gün arayla toplam 220 bin liralık faturalar yazılmış. Derik Dumanlı köyü trafosu yandığı için on gün elektriksiz kaldı; bir değil, iki değil, tam on gün. Özellikle de yaz aylarında yapılıyor bu yine. Nusaybin ilçesi Kışla Mahallesi'nde 106 hanelik bir site bir hafta karanlığa mahkûm edildi. Bu durum yurttaşların, yaşlıların, çocukların, engellilerin, hastaların, hasta demeksizin bir bütün olarak cezalandırılması ve mağdur edilmesi anlamına gelmiyor mu? Yurttaşlar da bu yaşananları protesto ediyor, sesi duyurmaya çalışıyor. Sayın Bakan, bu sesleri duyuyor musunuz, bu sesler size ulaşıyor mu? Biz de bu sesleri soru önergesi olarak sunduk ama cevap vermek yerine mevzuat hatırlatması dışında herhangi bir cevap alamadık. Yine, Nusaybin Tepeören'de çiftçilikle geçimini yapan bir yurttaşa eylül ayında üç ayını elektrik faturası 736 bin, 3 ayda 736 bin; aylık 245 bin lira... Fatura burada istiyorsanız teslim edebilirim size. Sorarım size: Bu durum hayatın olağan akışına aykırı değil mi?
Bakın, bir başka çarpıcı örnek de Kızıltepe'de açıkta bırakılan panolar meselesi. Bunların tamamını ben kendim çektim, tamamını ve her fatura da "bakım onarım bedeli" adı altında binlerce lira bizden alınıyor, tamamını kendim çektim Kızıltepe'nin, ilçenin orta yerinde. Bu panolar ölüm tuzağına dönüşmüş Sayın Bakan; DEDAŞ gariban halkın elektriğini kesmekle kalmıyor, açık açık elektrik panolarının açık bırakılmasıyla âdeta canına kastediyor artık. Çiftçinin elektriğini kesiyor; sadece bir enerji değil aslında bu yapılan, bu enerji kesimi değil, ülkenin üretim damarlarını kesiyor. Enerji politikası sadece şehirlerdeki ampullerle ölçülemez; kırsalda elektriğin kesilmesi üretimin durması, gıdanın azalması ve halkın sofrasının kararması anlamına geliyor. 2023 yılında çiftçilerin elektrik borcunun 12,2 milyar lirayı aştığı ifade ediliyor, bugün bu rakamın çok daha yüksek olduğunu biliyoruz. Elektrik borçları gerekçe gösterilerek destekleme ödemelerine el konuluyor, hesaplarına haciz konuyor, traktörleri satılmaya başlanıyor. Diyarbakır'da 16 bin çiftçinin banka hesabına bloke konulduğu ifade ediliyor. Bu tablo enerji politikası değil, tarımsal üretimi bir bütün olarak çökertme politikası değil midir Sayın Bakan? Çiftçinin elektriğini kesmek sadece enerji hattını değil, bir ülkenin üretim damarını kesmek anlamına gelmiyor mu? Enerji hakkı üretim hakkıdır, üretim hakkı da yaşam hakkıdır.
Fahiş faturalar, keyfî uygulamalar ve denetimsizlik... Bölge hakkının ne kadar elektrik tükettiğini göremiyor çünkü bunların tamamı TEDAŞ yetkilileri tarafından masa başında yapılan faturalarla yapılıyor. Sayaçlar jandarma eşliğinde direklerin tepesine çıkarıldı, kolluk güçleri TEDAŞ zulmüne alet ediliyor. Faturaların kullanımdan bağımsız bir biçimde masa başında yazıldığını hepimiz biliyoruz. Mardin'de boş eve binlerce liralık fatura gönderildiğini de gördük, hatta Duruca beldesinde, Duruca Mahallesi'nde ahıra bile kaçak fatura uygulandığına tanık olduk. Bu yalnızca denetimsizlik değil, halkın bir şirket eliyle her türlü zorbalığa maruz bırakılması politikası değil midir Sayın Bakan? Şırnak İdil ilçesinde DEDAŞ kaçak tarama bahanesiyle "drone" kullanılmaya başladı. Bu, enerji denetimi değil, toplumsal bir gözetimdir esasında. "Drone" yalnızca direği değil, evin avlusunu, çocukların oyun alanlarını, özel yaşamı görüntülenmektedir; bu da özel hayatın gizliliğinin ihlalidir. Aynı DEDAŞ'ın Şırnak'ta kayıp kaçak bedellerini muhtarlara rücu etmeye çalıştığı yönünde basına bilgiler yansıdı. Şirket kendi hukukunu kuruyor aslında, kendi hukukunu uygulamaya çalışıyor; devlet yetkilileri ve Bakanlığınız bunu seyretmekten öteye gidemiyor. Bakanlık buna sessiz kaldıkça yurttaşın devlete olan güveni azalmakta, erimektedir.
Özelleştirmenin bir diğer yüzü de iş cinayetleridir Sayın Bakan. 2024 yılında DEDAŞ'ta çalışan 3 işçi yaşamını yitirdi. 20 Ekim 2025'te ise arıza tamiri için görevlendirilen 19 yaşındaki Şiyar Kadir Pamuk Urfa Siverek'te elektrik akımına kapılarak yaşamını yitirdi. Bu ölümler iş kazası değildir, öyle de görülemez; güvencesizliğin, taşeronlaştırmanın, denetimsizliğin doğrudan sonuçlarıdır bunlar. Direklerin tepesine dikilen sayaçları kontrol eden yine yoksul işçilerdir. Emekçinin canı şirketlerin bilançosunda yer almıyor Sayın Bakan çünkü bu düzen emeği değil sermayeyi koruyor. Bu tablo kabul edilebilir bir tablo değildir ve biliyoruz ki DEDAŞ ve diğer özel dağıtım şirketlerinin tamamı kamulaştırılmalıdır. Elektrik dağıtımı kamu mülkiyetine döndürülmeli; kâr değil hizmet esası esas alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Direk üstü sayaç uygulamaları kaldırılmalıdır, denetim hakkı yurttaşındır, yurttaşın olmalı şirketlerin değil. Çiftçinin üretim sezonunda elektriği kesilmemelidir; borç bahanesiyle üretimi durdurmak ülkenin gıdasına kastetmektir. Dar gelirli yurttaşlar ve çiftçiler için kapsamlı bir fatura affı çıkarılmalıdır, keyfi tahsilatlar durdurulmalıdır. EPDK, şirketlerin keyfi uygulamalarına karşı etkili denetim yapmakla yükümlüdür ve yapmalıdır. Enerji, halkın ortak varlığıdır şirketlerin kâr amacı değildir olmamalıdır da.
Son söz olarak elektrik değil adalet dağıtmalısınız Sayın Bakan. Dinlemiyorsunuz ama elektriği değil adaleti dağıtın lütfen. Bugün, Mardin'de, Urfa'da, Şırnak'ın neredeyse tüm köylerinde karanlıkta kalan evler bu ülkenin en çıplak gerçeğini gösteriyor. Eşitsizlik sadece gelir de değil elektrikte de kendini gösteriyor ve derinleşiyor.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ederim.
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Bir dakika daha verebilir misiniz Başkanım?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Verdim bir dakikayı, sağ olun.
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Bir taraftan sarayın ışıltılı salonları diğer tarafta mum ışığında ders çalışan çocuklar.