KOMİSYON KONUŞMASI

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, çok kıymetli milletvekilleri ve bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, bugün buraya Türkiye Büyük Millet Meclisine gelirken, halkına evine gelirken eliniz boş gelmediniz ama bu konuda size teşekkür edemiyoruz. Mazota getirdiğiniz 2 liralık artışla 58 lirayı geçti fiyat. Siz göreve geldiğinizde fiyat 22 liraydı, bugün 58 lira; fiyat neredeyse 3 kat arttı. Türk milletinin satın alma gücüne bir kez daha darbe vurdunuz. Ekonomi kitaplarında arz "Üretim artınca fiyatlar düşer." der. Sunumunuzda bahsettiğiniz Gabar petrolünden çıkardığımız petrol günde 81 bin varil olmasına rağmen mazot fiyatları artmaya devam ediyor yani Türk halkı indirim beklerken siz bindirim yapmaya devam ediyorsunuz.

Sayın Bakanım, size hatırlatma yapmak isterim: Ülke olarak birçok anlamda olduğu gibi, ekonomik anlamda da zor günler geçiriyoruz. Enflasyonla mücadelede istediğimiz noktaya gelemiyoruz. Dün Mehmet Şimşek'in de belirttiği gibi, tahminler bir türlü tutmuyor, satın alma gücümüz her gün düşüyor, üretim maliyetlerimiz her gün artıyor, fiyatlar ve enflasyon artmaya devam ediyor. Bakanlığınız bu anlamda kritik bir öneme sahip. Hem ham madde hem de enerji fiyatları ile üretim maliyetini hem de mazot fiyatları ile nakliye yani transfer maliyetlerini düşürmekte üzerinize büyük görev düşüyor. Bugün maliyetleri ve dolayısıyla fiyatları, enflasyonu artıran en önemli etkenlerden bir tanesi mazot fiyatlarıdır. Mücadele etmekte en çok zorlandığımız, hatta şu anda dünya lideri olduğumuz gıda enflasyonunu düşürmekte en kritik rollerden biri de sizin Sayın Bakan. Bugün çiftçilerimizin en büyük maliyeti mazottur. Yine, gıdanın tarladan pazara yolculuğunda fiyatı en çok artıran nakliye fiyatları yani mazottur. Bugün çiftçilerin kullandığı mazotta ÖTV'yi kaldırmak, gıdanın nakliyesinde yine vergiyi düşürmek, ülkenin ihtiyacı olan maliye politikalarına katkıda bulunmak şu anda bu ülkeye yapacağınız en büyük hizmet olacaktır. Bu geçişi de tabii ki hemen yapamazsınız ama iki senelik bir dönemde yayabilirsiniz.

Enerji ihtiyacıyla ilgili özellikle güneş enerjisi uygulamalarında ikilemler var. GES yatırımı yapmak isteyen sanayicilere şu anda izin verilmiyor "Trafolarda yer yok." deniliyor, yeni trafo yatırımları da yapılmıyor bildiğim kadarıyla fakat Ümit Bey de bahsetti, sanayiciye verilmeyen, açılmayan kapasiteler ne yazık ki bazı kişilere peşkeş çekilmiş. Bu kişiler yüksek fiyatlarla sahip oldukları kapasiteleri sanayiciye pazarlamaya çalışıyorlar. Konu sadece trafo meselesi de değil, trafoya ihtiyacı olmadan şu anda tüketimi kadar üretmek isteyen firmalara da izin çıkmıyor. Bu izinlerin verilmesi hem doğal gaz anlamında dışa bağımlılığımızı artıracaktır hem de şu anda çok zor durumda olan sanayicilerin üretim maliyetlerinin düşmesi açısından faydalı olacaktır.

Enerji fiyatları düşmekte fakat bu indirim diğer taraftan dağıtım bedellerinin artması yoluyla şirketlere aktarılmaktadır. Dağıtım bedeli 4 kat artırılmıştır. Elektrik faturasını mesaj atıyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Faturanız bu kadar ama devlet katkısı sayesinde şu kadar ödeme yapacaksınız." O zaman dağıtım bedellerini de yazalım oraya, diyelim ki "Fatura bu kadardı, şöyle oldu, böyle oldu." Kim hangi fiyat düşmüş, hangi fiyat artmış görsün. Ayrıca, bu dağıtım firmaları da ne yazık ki yeteri kadar denetleniyor mu? O da soru işareti bırakıyor çünkü ömrü biten hatların trafolarının yenilenmesi veya tamiri konusunda özveriyi göstermiyorlar. Bu trafolar ve nakil hatları sebebiyle senelerdir kaç tane yangın çıktı, kaç ağaç, kaç orman, kaç can telef oldu biliyorsunuz Sayın Bakanım.

Şimdi, Türkiye'de malum enerji açığı ve giderek artan bir talep var. Siz de bunu organize etmek için bir çaba içindesiniz fakat malumunuz, hayat tercihlerden ibarettir. Mesela, yazın çıkardığınız yasayla siz de bir tercihte bulundunuz; 80'li yılların teknolojisiyle verimsiz bir üretim yapan iki tane termik santrale verilen sözler uğruna 86 bin zeytinin, 100 binlerce çam ağacının, yüzlerce köyün, arının, balın, Bodrum'un, Muğla'nın su kaynaklarının yok olmasına göz yumdunuz. O gün bu konuda çok fikir verdik, çok alternatifler gösterdik, hiçbirini dinlemediniz. İki gün önce burada Ticaret Bakanıyla Türkiye'nin ithalat politikalarını konuştuk. Diğer bakanlıklardan gelen taleple gümrük vergilerini sıfırladığını ve piyasayı düzenlemede katkı sağladığını anlattı Sayın Bakan. Siz de o düşük kalorili, ekonomik değeri az olan kömürü bölgeye yakın olan limandan ithal edip bu terminalleri çalıştırabilir, bir çevre felaketinin önüne geçebilirdiniz. Yasayı komisyona getirdiniz, Çevre Komisyonundan bir görüş almadınız, komisyonumuza bir etki analizi sunamadınız. Burada bürokratlarımıza sorular sorduk, ne yazık ki bakkal hesabıyla cevap verdiler. Söylediğim gibi, hayat tercihlerden ibarettir. Siz tercihinizi yandaştan yana kullandınız, çevre felaketlerine göz yumdunuz Sayın Bakan.

"Çevre" dediğimizde yine bakanlığınızla ilgili en önemli yetki alanı madenlerle ilgili de konuşmak zorundayız. Yine, bu zeytin yasasıyla Bakanlığınızın kurumlarına büyük yetkiler aldınız. Bunlardan bir tanesi de bürokrasiyi ilgilendiren kurumlardan görüş isteme, dört ay görüş verilmeme durumunda olumlu görüş verilmesi mevzusu. Buradan size sormak istiyorum: Bu yasa çıktığından beri kurumunuza kaç adet maden arama başvurusu yapılmıştır? Yazın yanan birçok bölgede ve özellikle seçim bölgem Denizli'de Buldan ve Merkezefendi ilçelerimiz sınırları içinde çıkan yangınlar sonrası Kurumunuza maden aramayla ilgili başvuru yapıldığı doğru mudur? Kurumunuz hangi bölgeler için, hangi bakanlıklardan kaç adet görüş istemiştir? Bu ay sonunda dört aylık süre bitecektir. Sizlerin de bu yıl sonu özellikle başvuru sayısı ve verilen onayların istatistiklerini kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşmanızı bekliyoruz.

Seçim bölgem Denizli'de doğal gaz olmayan ilçeler ile doğal gaza erişimi olmayan fabrikalar sorunu vardır. Hatta 2025 yılını bitirdiğimiz bugünlerde turizmin göz bebeği Pamukkale'de doğal gaz hâlâ yok. 2018'de EPDK "81 ilde ve tüm ilçelerde doğal gaz olacak." demişti, yedi yıl geçti, ne doğal gaz var ne de verilen sözlerin bir karşılığı var Sayın Bakanım. Denizli'nin merkezinde bu bahsettiğim yerler ayrıca; dolayısıyla, Denizli halkı söz verenlerin sözlerini tutmasını beklemektedir. Bugün sabah buraya geldiğinizde de size tüp gösteren Vekilimize "Artık doğal gaz var, o yüzden tüp kullanılmıyor." dediniz ama maalesef birçok ilçemizde doğal gaz yok.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Köylere doğal gaz götürüyoruz. Haymana'nın köylerinde doğal gaz var.

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Şimdi, bu Denizlinin doğal gaz problemiyle ilgili bağlamlandırırsak Denizli olarak biz kayıp kaçak kullanımının en düşük olduğu illerin başında geliyoruz elektrikte. Yani biz bunun mükafatı olarak Denizli'ye enerji yatırımları için pozitif ayrımcılık yapın, Denizli'ye yatırımları arttırın istiyoruz. Denizli'nin doğal gazı olmayan ilçesi olmasın, Denizli'ye verilen enerji yatırımlarında, trafolarda pay artırılsın, yatırımcımız, sanayicimiz mağdur olmasın çünkü yani ya birinci sıradayız ya ikinci sıradayız kayıp kayıp kaçağın en düşük olduğu illerde. Dolayısıyla, dürüst davranan ve sisteme zarar vermeyen iller ile kayıp kaçak oranının yüksek olduğu iller arasında bir fark kalmazsa ne yazık ki bu da kayıt dışılığa ya da kayıp kaçağı olan talebi artıracaktır diye düşünüyorum.

Ayrıca, ifade etmek isterim ki 2026 yılı bütçenizdeki düşüş de beni oldukça şaşırtmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesini 40 küsur milyar artırırken sizin bütçenizden tasarruf edilmesi bu bütçeyi yakışmamıştır, onu da söylemek istiyorum.

Komisyonumuzu, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.