Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 4 |
Tarih | : | 15 .10.2025 |
NEJLA DEMİR (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Görüşmekte olduğumuz 20'nci maddeyle Kara Avcılığı Kanunu'nun 8'inci maddesinde önemli değişiklikler yapılıyor. Bu değişiklikle birlikte avcılık izin ücretlerinin belirlenmesi yetkisi Bakanlıktan alınarak Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne devrediliyor. Ayrıca, av teçhizatı satışlarından yüzde 2 oranında katılım payı alınması öngörülüyor ve bu gelirlerin önemli bir kısmı yine aynı Genel Müdürlüğün döner sermaye bütçesine aktarılıyor. İlk bakışta bu düzenleme Doğa Korumaya kaynak yaratmak gibi bir gerekçeyle sunuluyor olabilir ancak biz bu maddeye çok daha dikkatli bakmak zorundayız çünkü burada söz konusu olan şey sadece finansman değil doğanın korunmasına bakış açısıdır aynı zamanda. Eğer bir doğa koruma kurumu gelirini avcılık faaliyetlerine ve silah satışına bağlamaya başlarsa çok ciddi bir çelişki doğar. Bu çelişki zamanla şu soruları beraberinde getirir: Daha fazla af kotası mı açılacak, daha çok silah mı satılacak, avcılık turizmi doğa korumanın önüne mi geçecek? Bakın, bu sadece teknik bir gelir meselesi değil; bu, doğanın korunmasıyla gelir yaratma arasında kurulan tehlikeli bir bağdır. Eğer Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü bütçesini döner sermayeyle çevirmek zorunda kalırsa kendini doğayı korumakla değil gelir üretmekle sorumlu hissetmeye başlar ve bu gelirin kaynağı avcılıksa doğa artık korunacak bir varlık değil ticarileştirilecek bir kaynak hâline gelir. Bu da bizi doğrudan şu gerçekle yüzleştirir: Yaban hayatı meta değildir. Bu maddeyle yaban hayvanlarının türü, ağırlığı, trofe değeri gibi kriterlere göre fiyatlandırılması öngörülüyor. Bu yaklaşım yaban hayatını gelir getiren varlıklar olarak gören kapitalist bir zihniyetin ürünüdür, oysa biz doğayı, canlıları, ekosistemi böyle bir mantıkla yönetemeyiz. Avcılıktan sağlanan gelirlerin kurum içinde kalması bir tür rant mekanizması yaratır. Bu gelir modelinin adı katılım payı olabilir, teçhizat vergisi olabilir ama sonucunda ortaya çıkan şey aynıdır, yaban hayatının ticarileştirilmesidir. Bu nedenle, biz, bu maddenin doğa koruma ilkeleriyle, kamu yararıyla ve ekolojik sürdürülebilirlikle bağdaşmadığını düşünüyoruz. Doğayla kurduğumuz ilişkiyi yeniden tanımlamak zorundayız; doğa bir kaynak değil müşterek yaşama alanımızdır, onu korumak bir gelir kapısı değil bir toplumsal sorumluluktur. Bu gerekçelerle 20'nci maddenin tamamen metinden çıkarılmasını talep ediyoruz.