Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun 42’nci maddesi gereğince Merkez Bankasının faaliyetleri hakkında bilgilendirme sunumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 4 |
Tarih | : | 07 .10.2025 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanımız ve Başkan Yardımcılarımız, değerli bürokratlar; ben de öncelikle Meclisimizin bu yeni çalışma döneminde ilk toplantımızı sizlerle birlikte gerçekleştirdiğimizi ve bundan da mutluluk duyduğumuzu ifade etmek istiyorum çünkü biz Merkez Bankasını önemsiyoruz. Ülkemizin özellikle ekonomisiyle, ülkede yaşanan bilhassa enflasyonist ortamda, ekonominin olumsuz gittiği bu dönemlerde Merkez Bankasının başarılı bir çalışma göstermesinin halkın yararına olduğunu, memleketin yararına olduğunu düşünen kişileriz. O yüzden her ne kadar bu süreçte çok sık değişen başkanlar olsa da biz en azından sizin uzun ömürlü olarak daha istikrarlı bir çalışma götürmenizde fayda olduğunu düşünüyoruz çünkü değiştikçe yeni bir anlayış, her yeni anlayışın yeni sorunlar yarattığını görüyoruz.
Şunu ifade edeyim: Sizler de açıkladınız, ülkenin temel sorunları var, bunların en başında ekonomi, enflasyon... Enflasyonu düşürebilmek için gayret gösterdiğinizi ifade ettiniz ancak enflasyonun da sorunları olarak belirli konuları gündeme taşıdınız. Ben tekrar söyleyeyim: Daha önceki dönem de dâhil yaklaşık sekiz yıla yakındır burada, bu koltukta, bu masada görev yapıyoruz; her dönemin kendine göre bir gerekçesinin yaratıldığına şahit oluyoruz. İşte, geçtiğimiz dönemlerde "Covid süreci var." denildi, efendim "Ukrayna-Rusya savaşı var." denildi, işte "Yurt dışında değişik nedenler var." denildi, yok "Dış güçler." denildi falan yani mutlaka bir gerekçe yaratıldığına biz şahit oluyoruz. Siz de bu dönem için enflasyona kira artışlarının sebep olduğu, olumsuz hava koşullarının sebep olduğu gibi gerekçeler koydunuz. Tabii, bunları söylemek sizin göreviniz ama bunları çözmek de iktidarın görevi. Dolayısıyla, bizim buradaki eleştirilerimizin her ne kadar buradaki, bu salondaki muhatabı siz olmakla beraber bizim siyasi eleştirilerimizin muhatabı iktidardır, bizim esas eleştiri yaptığımız ve ülkeyi bu olumsuz noktaya getiren olarak gördüğümüz kurum yani yapı iktidardır, AKP iktidarıdır ve bugün ülkenin içinde yaşadığı bu olumsuzluklar -ekonomik, sosyal, kültürel, adına ne derseniz deyin- yaklaşık yirmi üç yıldır süregelen bir iktidarın yarattığı tabloyla karşı karşıyayız. İşte, bu süreç içerisinde kira enflasyonu var mı? Var ama genel anlamda bir enflasyon sorununu çözemezseniz -kira artışlarında artış oranını düşük gösterirseniz ev sahibi, yüksek gösterirseniz kiracı mağdur olacak- genel enflasyon artışını çözemezseniz tek başına kirayı gerekçe gösteremezsiniz. Yine, olumsuz hava koşulları... İşte, nisanın hemen ilk haftası neredeyse bütün ülkeyi kapsayacak bir don felaketi yaşandı ama -bu nisan ayında yani yaklaşık aradan altı ay geçti- bu ülkede enflasyon, hele ki geçtiğimiz yıllarda çok daha yüksek oranlarda vardı yani bu yüksek oranlar önceki yıllarda -bir yıl, iki yıl, üç yıl, dört yıl geriye dönük olarak saydığımız süreçteki yüksek enflasyon- zaten vardı ama nisan ayındaki enflasyon... İşte, dona bağlı olarak tarımda bir enflasyon yaşandığını ifade ettiniz ama tersine bir durumu da şöyle açıklamak lazım: Üretici bu ülkede her ne kadar... Dondan üretim miktarı az oldu, bakın, belirli ürünlerde rekolte düşük kaçtı, onun düşük olması nedeniyle bilhassa yaz meyvelerinde fiyatlar yüksekti ama ülkenin de tarımla ilgili ciddi bir sorunu var. Bu ciddi sorunu çözemediğimiz takdirde böyle arızi gelişmelerden etkilenmeye devam edeceğiz çünkü bu ülkede hâlâ çiftçi hangi tarım politikasıyla üretim yapacağını, hangi konularda teşvikler alacağını, hangi konuda ürün desteklemeleri ve planlı ekimler yapılacağını bilmeden tarım yapmakta ve iktidarın da çok küçük, sembolik rakamlarda verdiği desteklerle çiftçi bugün zaten perişan vaziyette, zaten olumsuzluklar yaşamakta ve bu nedenle de tarım alanları daralmakta, tarımdan çıkan çiftçi nedeniyle üretici sayısı da azalmakta. Yani bu genel sorunu çözmeden bugün sadece "Nisan ayında yaşanan don felaketinden dolayı enflasyon var." demenin de aslında sadece geçici bir bahane üretmekten ibaret olduğunu söylemek lazım.
Yine, sizler tarafından zaman zaman "Efendim, bu ülkede emekli maaşları yükselirse enflasyon artar." ifadelerini maalesef üzülerek dinledik, "Asgari ücret yükselirse enflasyon artar." ifadesini duyduk, işte, "Altın evde olursa, yastık altında olursa enflasyonun sebebi bu." denildi yakın tarihte sizler tarafından.
Değerli arkadaşlar, emekli maaşı bugün insanların yoksulluk sınırının altında olan bir rakam, emekli maaşıyla geçinemeyen milyonlar var; bunları burada zaten defalarca konuşuyoruz. İşte, emeklimizin en düşük emekli aylığını artık neredeyse bankamatikten çektiğinde evine gitmeden bittiğini biliyoruz. Yani kısacası, ekonominin genel anlamda sorunlarını çözemediğimiz ve ülkede genel anlamda ekonomiyi ayağa kaldıramadığımız için sizler tarafından veya diğer yetkililer tarafından geçici gerekçeler her dönem ortaya atılır. Neyse ki bu yakın dönemde "dış güçler" ifadesini biraz az kullanır oldunuz, geçtiğimiz dönemlerin en çok kullanılan, en popüler ifadesi dış güçler meselesiydi, bugünlerde az kullanılmakta.
Ekonominin ülkenin genel yapısı ve idaresiyle iç içe girmiş, birbirini etkileyen bir durum olduğunu her seferinde söylüyoruz ve bunu da herkes aslında biliyor. Bugün ekonominin iyi olabilmesi için adaletin doğru işlemesi lazım, hukukun üstünlüğünün ülkede tam anlamıyla oturmuş olması lazım, yargıya güvenin olması lazım ki yurt dışından gelecek yatırımcının buraya güvenle gelebilmesi gerekir. E, şimdi, ilgili ortamlarda "Eğer ben enflasyonu düşüreceksem ülkede yargının ve adaletin, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve artması gerekir." demeniz gerekir yani bunların ifade edilmesi lazım çünkü ülkede artık herkes biliyor ki gerçekten bir adalet sorunu var, hukuk sorunu var, bu her yerde kendini göstermekte. Şimdi, ekonomiyi tek başına, müstakil olarak düşündüğümüz takdirde burada bir çözüme ulaşamayacağımızı ifade etmek isterim. Bunlar zaten herkes tarafından söylenen şeyler ama bu aşamada yeri geldiği için ben bilhassa tekrar söylemek durumundayım çünkü ülkede şu an kimsenin güvende olmadığını hissettiği bir dönemdeyiz. Yeri geliyor iş adamlarının başka iş adamlarına gözdağı verilsin diye adliye koridorlarında gezdirildiği, bu ülkenin en büyük iş adamları derneği Başkanının ve yardımcısının adliye koridorlarında "Bu ülkede ekonomi iyi değil." dediği için, hani, ibretlik olsun diye gezdirildiği bir ülkede sizin ekonomiyi düzeltmeniz, enflasyonu düşürmeniz beklenemez. Yani şimdi, ekonomi bu ülkede, evet, iyi gitmiyor, kötü, ben de söylüyorum, herkes söylüyor, belki kendi aranızda siz de söylüyorsunuz. Bunu söyledi diye en büyük iş adamları derneğinin, TÜSİAD'ın Başkanının, Meclis Başkanının siz adliye koridorlarında diğer iş adamlarına eğer ibretlik gezdirilmesini sağlarsanız bu ülkede iktidar olarak, o zaman kimsenin yarın güvencesi olmadığını görürüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.
CAVİT ARI (Antalya) - Yine, değişik nedenlerle şirketlerin mallarına kayyumlar atandığını görüyoruz, belediyelerle ilgili soruşturmalarda sırf itirafçı olsunlar diye belediyeyle iş yapmış olan iş adamlarının gözaltına alınıp tutuklanıp arkasından itirafçı yapıldığı bu dönemde mallarına el konulup kayyumlar atandığı günlerdeyiz. Yani kısacası, bugünlerin yaşandığı ortamdan doğru bir ekonomi çıkmayacağını bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Başkanım, iki dakikanızı alacağım.
Son olarak, bugün Sayın Genel Başkanımızın da ifade ettiği, gündeme getirdiği çok önemli bir konuyu ben de buradan paylaşmak istiyorum. Vatandaşın 2,5 trilyon lira kredi kartına borcu var, 650 milyarlık kredili mevduat borcu var. Toplam borç 3,1 trilyon lira olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Antalya) - Geçen sene 2 trilyon dolayındaymış, bir sene içerisinde 3,1 trilyona çıkmış ve bunlara uygulanan faiz yani kredi kartına ve kredili mevduat hesaplarına uygulanan faiz aşırı yüksek. Burada yüzde 4,5 oranında bir faizden bahsediyoruz ödenmeyen kısım için çünkü vatandaş, belki de çoğunluğumuz, hemen hemen hepimiz en az asgari miktarıyla ödeme yapabilir durumda; üstü için yüzde 4,5 faiz uygulanmakta, banka ve sigorta muameleleri vergisi (BSMV) ve diğer vergiler toplandığında neredeyse 5,85 oranında bir faiz çıkmakta. Zaten borcunu ödemekte zorlanan, kredi kartı borcunu ödeyemeyen, diğer kredilerini ödeyemeyen vatandaşın bu yüksek oranda kredisini ödemesi mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.
CAVİT ARI (Antalya) - Bu oran vatandaşımızın hemen hemen hepsini ilgilendiren bir mevzu çünkü herkesin cebinde bir kredi kartı var. İhtiyaç sahibi olan, borcunu ödeyemeyen gidip kredili mevduat hesabıyla belki de borcunu kapatma sürecine girmeye çalışmakta. Dolayısıyla, aylık yaklaşık 5,85; yıl toplamında yüzde 95'lere ulaşan bu faizler devam ettiği müddetçe vatandaşımız bu borcun altında ezilmeye devam edecektir, zaten borçlu olan vatandaşımız daha da borçlu vaziyete düşmeye devam edecektir. Ekonomiyi düzelteceksek, vatandaşı rahatlatacaksak bu konularda da gerekli önlemin alınmasının, bu faiz konusuna bir önem verilmesinin ve düzenleme getirilmesinin büyük önemi olduğunu ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.