| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/694) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 01 .04.2016 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, bu hazırlanmış olup verilen şey için -sizden geldi herhâlde bu doküman- teşekkür ederim. Aslına bakarsanız, tabii, bu konuda neden bir yasal düzenleme ihtiyacı doğdu, oradan bakmak gerekiyor. Bu yasal düzenlemenin iki taraflı bir ihtiyaçtan veya sorundan kaynaklandığını görüp her iki tarafın sorununu da çözecek olan bir yaklaşımla bir düzenleme, bir kanun yapımının ortaya konması gerekiyor.
Şimdi, biz son dönemde baktığımızda, özellikle hem ticari araçlar hem özel binek araçlarla ilgili zorunlu sigortadan kaynaklanan, vatandaşların artan primden kaynaklanan -ki, bir de Türkiye'nin genel ekonomik yapısıyla baktığımız zaman, kişilerin giderleriyle bağlantılı baktığımız zaman- önemli bir kalem olarak caydırıcı, vazgeçtirici veya önceliklerinde yer almadığı zaman tepki noktasına taşıyan bir prim rakamıyla karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz çünkü bu zorunlu trafik sigortası halkımız tarafından bir vergi gibi de algılanıyor. Yani, zorunlu olmasından dolayı böyle bir algılanması da var.
Aslında, tabii, sigorta kavramının, yıllar itibarıyla baktığımızda -biraz önce değerli arkadaşımız da söyledi- kişi başı prim üretimi Türkiye'nin hem ekonomik sıralamalar açısından baktığımızda dünyadaki konumu hem ortaya koyduğu hedefler hem de gelecek yani 21'inci yüzyıl içerisindeki Türkiye gibi geniş, büyük bir ülkenin sigorta primi üretim rakamlarının gerçekten çok düşük olduğunu görüyoruz. Ama, biz, seneler önce Sayın Bakan -2003 ya da 2004'tü- Meclis bünyesinde, mali kurumları araştırmak üzere, bir önergeyle, çok uzun bir çalışmayla bir rapor hazırladık. Ama, o gün her ne hikmetse belli nedenlerden dolayı bu rapor -özellikle "kişisel sırlar" denildi, "bankacılık sırları" denildi- gündeme getirilip bütün bankacılık sistemi ve diğer finans kuruluşlarıyla ilgili gerçekten çok detaylı bir öngörü ortaya koyuyordu. Onun ışığında zaten 2005 yılında Bankacılık Kanunu yapıldı ve çoğunluğu onun içeriğinden gelen başlıklardı ama bunun içinde sigorta şirketleri vardı. Ve Türkiye'de ne yazık ki bir tablo var ortada. Dünyaya baktığımızda, bankaların sigorta şirketi olmaz, sigorta şirketlerinin bankası olur ama zaten bizdeki en büyük yapının kendini gösterdiği önemli bir gösterge, Türkiye'de bankaların sigorta şirketi olduğu. Sigorta işlemleriyle ilgili, sigortacılıkla ilgili yapılması gereken yapısal... Ki, müsteşar yardımcımızın bu konuda bilgili ve ehil olduğunu dile getirdiniz. Ama, doğrusu, gerçekten düzenleme açısından -sadece trafik sigortasına zorunlu veya ferdi sigortacılık olarak bakmıyorum- Türkiye'deki sigortacılık işlemlerinde bir bu konuda yoğunlaşıldı -şimdi poliçelere de baktığımda, paya da baktığımda onu görüyorum- bir de bireysel emekliliğin tasarruf açığını kapatmak üzere, bir yerde Türkiye'deki sosyal güvenlikle beraber daha etkin olarak, bir sistem olarak gündeme geldiğini gördük ama bir kere, sigorta sektörünün, Türkiye'de olması gereken bütün sorunlarıyla beraber bütün problemleri çözecek bir yaklaşımla yasalarının alt zemininin hazırlanması lazım. Yani bizde maalesef genel yasa yapma mantığı da tepkiyi giderme, tepkiyi çözme, o an için geçici bir çözüm bulma ve kalıcı bir stratejik hedef koymadan yasa yapma mantığıyla gidiyor.
Şimdi burada, biraz önce ilk şeyde de söylediğim şuydu: Tabii, zorunlu trafik sigortası gündeme geldiği zaman sigorta açısından verdiğim örnek de şuydu: Biz kullanılan araç ve araçlara bağlı onların benzin ihtiyaçlarından kaynaklanan dolaylı vergilerde vergiyi nereden alıyoruz? Dünyada petrol fiyatı dörtte 1'ine düşüyor, bizde benzin fiyatı düşmüyor çünkü aradaki ÖTV, KDV'den önemli bir gelir elde ediyoruz diye kullanıcının da vazgeçemeyeceği bir gelir kaynağı. Benzin istasyonlarını Maliyenin kendi veznesi hâline dönüştürerek tahsilat yapıyoruz.
Şimdi, burada da baktığınızda, arabası bağlanacak, işte ticari araç, küçük binek araç, taksiler veya kamyonlar iş yapacaklar. "E vereceksin bu parayı." dediğinizde, gelip onlardan bu primin tahsil edilmesi noktasında bir yaptırım var.
Şimdi, istatistiklere bakalım dediğimin de temelinde bu yatıyor. Bakın, burada rakamı vermiş değerli beyefendi, Birlikten. Türkiye'de 20 milyondan işte 19 milyon 994 bin tescilli araç var. Bugün poliçe sayısı 16 milyon 238 yani yüzde 81. Yani yüzde 20'ye yakın kişi "Arabam bağlansa da ben sigortayı yaptırmayacağım." diyor ya da yaptırmıyor. Öyle değil mi? Yani bunun ifadesi o.
Peki, buradaki poliçe sayısını artırmak, geliri artırmak ama bir taraftan da primle mağdur yaratmayacak ölçüde bir düzenlemeye ihtiyaç var. Hiç kimse burada sigorta şirketleri karşıtı veyahut ona prim... Çünkü birbirlerine ihtiyaçları var. Neticede, bu, sigorta sistemine, ihtiyaç var. Onun aktörleri olarak gördüğümüz yapının da makul yani kişileri mağdur etmeden yani olayın tek bir aktörünü refere etmeden, güçlendirmeden her iki tarafın da sorununu çözecek bizim burada yasa yapmamız lazım.
Yani burada mesela bir hesap yaptınız mı? Bu yasa böyle çıktı ve bugün prim yüksekliğinden şikâyet eden vatandaşımız var. Onlara ne kadar yansıyacak, ne kadar bir gerileme olacak? Yüzde 10 mu, 20 mi, ne kadar?
İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Yüzde 20 diye hesap etmişlerdi.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Yani bu rakamı biz bilmediğimiz için, onun için soruyorum.
İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Alt komisyonda konuşuldu da onun için. Yani ben bilgi arz etmek için söylüyorum.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Peki, artış son üç yılda ne kadar oldu? Yani nereden nereye geldi ve nereye gidecek? Yani vatandaş olarak bundan ne fayda sağlanacak?
Veyahut -biraz önce yine söylediğim şuydu- sigorta şirketlerinin kişi başı prim üretimi açısından tamamen bütün kâr ve zararını veya onu kapatmayı, trafiğin zorunlu veya ferdisine bağlamadan faaliyet genişletme yönünde yasal teşvik olarak siz ne yapıyorsunuz, onlar ne yapıyor? Yani sadece kaza sigortası değil, hayat sigortası için, sağlık sigortası için ve diğer başlıklardaki branşların geliştirilmesi için yasal düzenlemeye ne yapılıyor? Yani sigorta sektörü sıkıntıdaysa "Hadi, zorunlu sigortanın rakamıyla onu etkileyen başlıkları değiştirerek bir yasal düzenleme yapıp sektörü rahatlatalım, biraz da vatandaşı rahatlatalım ve bu düzen gitsin."
Böyle değil. Benim sorguladığım ve yasal düzenlemede sormak istediğim bu. Çünkü, bir, sigortalanma oranları -biraz önceki istatistiklere göre aldığımda- sağlıksız yani yetersiz, böyle bir düzenlemenin sonucuna baktığınızda.
İkincisinde, kamusal denetim burada ne derece sağlıklı yapılıyor? Yani denetim hangi ölçüde işliyor veyahut -size sorayım- hiç sigortasını yaptırmamış, zorunlu sigortası olmayan ve gidip o üniversite -tıp fakültesi- öğrencisinin ölümüne sebep olmuş veya yaralanmasına sebep olmuş vakalarda, yaralanmada o üniversite öğrencisinin tazmin haklarıyla ilgili hukuki süreç nasıl işliyor? Veya onun yaralanmasına yani haksızlıktan ortaya çıkan durumlarda hiç sigortası olmayanla oluşan hukuki süreç nasıl oluyor?
Yani bütün bu detaylara baktığımızda, bir de tabii, prim oranları... Şimdi bir serbest tarife var bildiğim kadarıyla. Bu serbest tarifeyle beraber sigorta şirketlerinin diğer branşlar ile zorunluyu bir araya getiren paket uygulamaları yapanlar var, yapmayanlar var. Sektörün kendi içinde iyileştirici bu tür çalışmalarıyla ilgili Birliğiniz neler ortaya koyuyor?
Bir de bir garanti hesabı var ve buradaki garanti hesabından kayıplarla ilgili sanırım belli ödemeler oluyor.
Yani bunlar içerisinde, baktığımızda, bir sistem problemi var ve bu sistem problemini çözmeden, sadece, işte "Haksız fiil oluştuğu zaman ortaya çıkan, buna bağlı emsal teşkil eden davalar bize yüksek maliyet oluşturuyor, hadi bunu kompanse edecek bir düzenleme yapalım ve bunu yaparken de haksız fiile maruz kalmış olan kişilerin hakkından yine bir haksızlık yaparak üstüne gidelim ve onu sınırlayalım." dersek bu ne adalete sığar ne hukuka sığar ne de vicdani açıdan baktığımızda hukukun vicdani terazisinde doğru tartılır.
O yüzden, hem sigorta sektörümüzün gelişimini ve ayakta duruşunu sağlıklı hâle dönüştürecek hem de vatandaşımızın bu noktada ortaya çıkan mağduriyetini -ister ticaret yapsın ister gerçek kişi olsun- düzeltecek bir düzenleme olması gerektiğini düşünüyorum ama maalesef buradaki hukuk -Barolardan gelen arkadaşımızın da anlattığı zaman- burada bir mağduriyetin, daha doğrusu, haksız fiilin daha da haksızlaşacağı... Standart olması doğru ama belki onu geliştirecek alternatif paketler sunularak belki bir düzenleme yapılır ama tamamının, o tekdüze standarde edilmiş bir düzenlemeyle giderilmesinin de çok hakkaniyetli olmadığını düşünüyorum.
Teşekkür ederim.