Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ile 106 Milletvekilinin Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3160) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 25 .06.2025 |
MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, Değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, saygıdeğer bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine konuşuyoruz. Teklifin başlığını okuyunca ayrı etkilendim, gerekçesini okuyunca ayrı. Çok değerli iktidar mensubu arkadaşlarım, Türk parasının kıymetini artırmak üzerinde bir şey yapmak istiyorsanız sizin yapacağınız şey azıcık oradan, azıcık buradan düzenlemeler olamaz. Her seferinde söylüyoruz bir ülkede "Her şeyi ben bilirim, ben ekonomistim." diyen bir tek adam varken ve sadece onun dediği olurken Türk parasının değeri artmaz. Bir ülkede adalet, hukuk, özgürlük yoksa o ülkede yatırım olmaz, güven olmaz, Türk parasının değeri artmaz. Bir ülkeyi yönetenler rakiplerini Anayasa ve yasalara aykırı bir şekilde hukuksuz ve sudan gerekçelerle cezaevine atıyorsa orada Türk parası değer kaybeder, Türk parasının değeri artmaz. Bir ülkede halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanları şafak operasyonlarıyla tutuklanıp yerine kayyum atanıyorsa o ülkenin ekonomisi çöker, Türk parasının değeri artmaz. Bir ülkede sarayın danışmanları mafyatik ağızlarla gazetecileri tehdit edip ertesi gün tutuklattırıyorsa orada paranın değeri artmaz, maalesef paranın değeri düşer. Daha çokça sıralayabiliriz.
Değerli arkadaşlar, siz kızsanız da biz dillendirmeye devam edeceğiz. Bu ülkede aslında bugün burada konuşulması gerekenler ülkenin ekonomik gidişatıyla ilgili, halkla ilgili söylemler olmalı. Bu ülkede 2002 yılında asgari ücretli 7 çeyrek altın alıyordu, bugün asgari ücretlinin aldığı altın 3 çeyreğe düşmüş. Yine, bu iktidar geldiğinde en düşük emekli maaşını alan emekli 8 çeyrek altın alıyordu, bugün maalesef sadece 2 çeyrek altın alabiliyor. Konu bunun da ötesinde değerli arkadaşlar, cebimizdeki en büyük paramız 200 lira sadece 4,3 euroya tekabül ediyor. Yaygın market zincirlerinde bir kilo kıyma 620 lira olmuş, en büyük banknotumuzun 3 tanesiyle 1 kilo kıyma alamaz durumdayız. Yurttaş çocuğuna et, süt, yumurta yediremiyor. TÜİK'in Çocuk Sağlığı ve Yoksunluğu 2024 verilerine göre 10 çocuktan 4'ü yoksunluk veya sosyal dışlanma riski altındadır. Yaklaşık her 10 aileden 1'i çocuklarına yeni giysiler alamazken, her 10 aileden 1'i çocuklarının gün içinde taze meyve ve sebze tüketmesini sağlayamaz durumdadır. OECD'nin raporuna göre ülkemizdeki 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 20'si, yeterli parası olmadığı için haftada en az bir gün hiç yemek yiyememektedir. Her 5 çocuktan 1'i okula aç gitmekte. Öte yandan, 2025 yılında da yüksek seyreden enflasyon nedeniyle ücretler ve asgari ücret hızla erimeye başlamış, ülkenin yüzde 50'si asgari ücret seviyesinin altında çalışmakta yani ülkenin neredeyse yarısı 25.092 TL olan açlık sınırının altında çalışıyor. Asgari ücret 2025 yılının ilk beş ayında enflasyon karşısında 3.336 TL erimiş, yılın ilk altı ayında bu kaybın 4 bin TL'ye ulaşması bekleniyor, emekliler yine aynı durumda. Yani değerli arkadaşlar, bu iş depoya mazot doldurmayla olmuyor, vatandaş gıdaya ulaşamıyor, gıdaya. Asgari ücrete ve emekli maaşlarına Temmuz 2025'te zam yapılmalıdır, işçi ve memurların beklentileri karşılanmalıdır. Öyle "Söyledim ya." diye kaçamak cevaplar vermekle maalesef ülkeyi yönetemezsiniz.
Teklifin gerekçesinden de etkilendim demiştim. Ne demişsiniz? "Kayıt dışılıkla mücadele edilmesi, dolaysız vergilerin artırılması, vergi adaletinin güçlendirilmesi..." bu gerekçelerden. Peki, kurduğunuz sistem öyle mi? Banka, şirket, holdinglerin ödedikleri kurumlar vergisi gelirlerindeki artış yılın ilk dört ayında yüzde 11 olurken ücretli, maaşlı çalışanlardan memur, işçi ve asgari ücretlilerden kesilen gelir vergisi geçen yıl 332 milyar lira iken 666 milyar 350 milyon TL'ye yükselmiş yani artış yüzde 107. Banka, şirket, holdinglerden elde edilen kurumlar vergisi, çalışanların ödediği verginin onda 1'i düzeyinde kalmış değerli arkadaşlar, burada adalet nerede? Siz vergiyi dar gelirli ve ücretli çalışanların sırtına yüklemişsiniz.
Yine bakıyoruz, KDV, ÖTV oranları aynı kalmasına rağmen fiyat artışları ve yapılan zamlarla artan matrahlar üzerinden kesilen KDV ve ÖTV tutarları yükselince dolaylı vergilerin de bütçedeki payı maalesef artmış. Ocak-nisan döneminde sadece KDV ve ÖTV'den elde edilen dolaylı vergi geliri, toplam vergi gelirlerinin yüzde 58'ine, dolaylı vergilerin tamamının payıysa yüzde 71'e çıkmış. Dolaysız vergileri artırmak istiyorsak gelin, kapsamlı bir vergi reformu, vergi adaletsizliğinin giderilmesine yönelik çalışmalar ve düzenlemeler yapalım ama siz buna da gelmezsiniz çünkü siz sermayenin temsilcisisiniz.
Teklifin bazı maddelerine baktığımızda değerli arkadaşlar, 7'nci maddeyle Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesindeki vakıflar ile mazbut vakıfların mülkiyetinde bulunan taşınmazların satışı KDV'den istisna edilmektedir. Söz konusu vakfın mülkiyetindeki bir arazinin satılması durumunda, ilgili KDV'yi, satın alan kişi, kurum, şirket herhangi biri ödeyeceğinden, söz konusu istisnanın vergi kaybı doğuracağı ve sınırları belirlenmemiş bir istisna olduğundan, örneğin, yıllar içinde 100 milyonlarca liralık vergi kaybı doğurabileceğini düşünüyoruz. Buradaki istisnanın amacı nedir? Buna da bir açıklık getirmenizi rica ediyoruz.
Madde 12'de, endüstri bölgelerine alan ilave edilmesinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığına yetki veriliyor. Fakat Anayasa'mız gereğince mülkiyet hakkını sınırlama ve kamulaştırmaya konu olan bu endüstri bölgesi kurulmasına ilişkin düzenlemelerin kanunla yapılması esas. Bu yetkinin Bakanlığa verilmesi Anayasa’nın ilgili maddelerine de aykırılık teşkil etmektedir.
Yine, 15'inci maddeyle bazı araçlara ilişkin ÖTV matrahı eşikleri yüzde 80 ve yüzde 150'ye ve arazi taşıtı sınıfında olanların vergi oranını yüzde 4'ten 50'ye çıkarılmaktadır. "Fiilen zaten bu oranlar böyle, vatandaş açısından değişen bir şey yok." demek, vatandaşa haksızlık demektir. Vatandaşın ÖTV oranlarının düşürülebileceğine, araçların dünyanın diğer ülkelerindeki gibi gerçek fiyatlarıyla alınabileceğine dair umudunu da burada maalesef, yok ediyorsunuz. Biz otomobilden ÖTV alan, birçok ülkeden biriyiz. Bu araçları tasarlayan, üreten ve AR-GE'sine para harcayan ülkelerin çok daha üstünde para kazanıyoruz. ÖTV uyguluyor, vatandaşın sırtına yüklüyoruz. Vatandaş vergiden bıktı, aldığı nefesten bile vergi alıyoruz. Bakın, yüzde 80 ÖTV'ye tabi bir otomobilin vergisiz fiyatı 700 bin lira, TRT bandrol ücreti -buna da hakkımızı helal etmiyoruz- 5.600 lira, ÖTV 564 bin lira, KDV 254 bin lira, toplam vergi 824 bin lira. Yani araç 700 bin, vergisi 824 bin; vergiler dâhil 1,5 milyon lira. Yani aracın maliyetinden çok ÖTV ve KDV ödüyor vatandaş. Bu adalet mi değerli arkadaşlar? Benzin yine öyle. Trafik cezalarıyla vatandaşı zaten yıldırdınız. Bu ülkenin insanı araç sahibi olmayacak mı? Atla katırla mı gezsin? Vallahi, yakında, herhâlde siz bu gidişle insanları ata, katıra mahkûm edeceksiniz.
Değerli arkadaşlar, gecikmiş vergi ve prim borçları milyonları aşmış. Küçük esnaf ve KOBİ'ler en azından vergi ve SGK borçlarıyla ilgili bir yapılandırma talebini dile getiriyorlar. Burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun Sayın Erdem.
MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Yine, Sayın Mustafa Kalaycı Vekilim dile getirdi, teşekkür ediyorum kendisine. Beyanname bildirim ve formların doğru bir şekilde düzenlenmesiyle ilgili katılma paylarının alınmasının doğru olmadığını, bunun yasadan çıkarılması gerektiğini düşünüyorum.
Yine, Kalaycı Vekilim dile getirdi, mali müşavirlik stajı yapan stajyer mali müşavirlerin SGK yükünün de devlet tarafından karşılanmasının anlamlı olacağını, bununla ilgili bir düzenlemenin de gerekli olduğunu düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.