Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ile 106 Milletvekilinin Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3160) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 25 .06.2025 |
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, değerli bürokratlar; hoş geldiniz.
Şimdi, bu teklifin maddelerine baktığımız zaman biz çok büyük sorun görmüyoruz kendi açımızdan. Tabii, bazı maddelere dönük eleştirilerimiz var, "Şöyle değil de böyle olsaydı." diyebileceğimiz maddeler var, bunları konuşacağız sonra da. Fakat teklifin tümü açısından büyük bir sorun var, esas tartışmak istediğimiz mesele bu.
Şimdi, teklifin gerekçesinde diyorsunuz ki: "Kayıt dışılıkla mücadele edilmesi." Çok güzel. "İndirim ve istisnaların sınırlandırılması." Çok fazla bir şey görmedik doğrusu, bunun çok ciddi bir sorun olduğunu her vergi paketi geldiğinde konuşuyoruz burada. "Dolaysız vergilerin vergi gelirleri içindeki payının artırılması." Yani buna ilişkin de çok ciddi bir önlem yok burada. En güzeli gerekçede söylediğiniz "Vergi adaletinin güçlendirilmesi." Yani memlekette sanki vergi adaleti var, siz bunu güçlendirmek için böyle bir paket getirmişsiniz, üstelik de vergi adaletiyle ilgili burada alınmış olan neredeyse hiçbir madde yok diyebiliriz.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Acaba "Vergi adaletsizliğinin güçlendirilmesi." olacaktı da yanlış mı yazıldı?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Yanlış yazmış olabilirler, evet.
Şimdi, biliyorsunuz, bunu hep konuşuyoruz, vergi sistemi Türkiye'de adaletsiz yani bunu biz söylüyoruz, iktidarda Hazine ve Maliye Bakanı söylüyor, uluslararası alana gittiğimizde büyük bankaların raporlarında bu görünüyor, OECD raporlarında görünüyor. Yani bunu görmeyen, bilmeyen yok fakat nedense bu adaletsiz vergi sistemini adaletli hâle getirmek için atılması gereken adımları kararlı bir şekilde bu iktidar atmıyor. Bu nedir yani bunun Türkçesi nedir baktığımızda? Bu iktidarın politik tercihleri vergi adaletini sağlamak doğrultusunda değil, bu anlama geliyor açıkçası, mesele bu yani bu nedenle de bu paketi tartışmak istiyoruz. Yani bu ülkede vergi sisteminin büyük yapısal sorunları var. Asıl vergiyi alnının teriyle geçinmeye çalışan emekçilerden alan bir vergi yapısı söz konusu, bu da bir politik tercih. Esas vergi yükünü nereye yüklüyor? Emekçiye, işçiye, emekliye yüklüyor; dar gelirliye yüklüyor. Yani aslında ufak tefek yasal düzenlemelere değil, vergi sisteminde büyük bir yapısal reforma, köklü bir yapısal reforma ihtiyaç var ama bunu yapacak siyasi cesaret maalesef bu iktidarda yok.
Biraz evvel sunum yaparken Sayın Vekil dedi ki: "Ekonomide adaletin tesisi için." Yapmayın Allah aşkına, ekonomide adaletin tesisini bu maddelerle sağlamanızın mümkün olmadığını siz de biliyorsunuz. Eğer böyle düşünüyorsanız bu iktidarın adalet çıtası çok aşağıda, çok düşük bir yerde demektir. Bir iktidarın adalet çıtası topluma dönük olarak bu kadar düşük bir yerde olamaz. Anayasa’nın 73'üncü maddesi vergi konusunda der ki: "Herkes mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür." Gerçekten böyle mi oluyor? Yani Anayasa diyor ki: "Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi al." "Mali güç." diyor, mali güç ilkesinin altını çiziyor Anayasa’nın 73'üncü maddesi. Tam tersi yapılıyor, çok kazanandan az alınıyor, az kazanandan çok alınıyor yani Anayasa da çiğneniyor, tam tersi yapılıyor bu konuda.
Şimdi, vergi politikaları, vergilendirme dengeli ve adaletli bir dağılıma sahip değil. Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 65'i dar gelirli milyonlarca yurttaşa, emekçiye ödetiliyor. Biraz sonra başka sayılar da vereceğim, sizin de bildiğiniz şeyler bunlar ama sermayeye dönük olarak ciddi bir vergi, bir gelir vergisi ya da bir servet vergisi. Biz bunu geçen pakette de tartışmıştık yani Türkiye'nin bir kere bir servet vergisi uygulamaya ihtiyacı vardır, bu krizin toparlanması çok mümkün hâle gelebilir dedik, onu da duymak istemiyorsunuz çünkü "Sermayeye dokunmayalım." politikası sürüyor ama vergi teşvikleri var, vergi afları var, ayrıcalıklar var sermayeye dönük, milyonlarca liralık vergi yükünden muaf tutulmaları var, bunların hepsi var. Bütün bu atılan adımların hepsi servet adaletsizliğini artırıyor aynı zamanda, bu ülkedeki servet adaletsizliğini artırıyor.
Bakın, 2 veriden çok kısa söz etmek istiyorum; bir tanesi UBS'in -Union Bank of Switzerland'ın- 2025 Küresel Servet Raporu yayınlandı, bu bütün dünya açısından önemli bir veri. Küresel servetin yüzde 92'sine sahip olduğu tahmin edilen 56 ülke mercek altına alındı bu çalışmada ve en çarpıcı veriler Türkiye'den. Bakmışsınızdır belki bu rapora bürokrasiden gelen arkadaşlar. Şimdi, 2024'te Türkiye'deki dolar milyoneri sayısının artış oranı 1'inci sırada yer alıyor. Hani, buradan şöyle bir şey düşünmüyorsunuz herhâlde değil mi: "Aa ne güzel, ülkemizde refah artıyor, herkes dolar milyoneri olmaya başladı." Böyle değil; servet eşitsizliği, servet adaletsizliği artıyor aslında, bunu gösteren bir rakam bu. Yani bizdeki artış oranı Birleşik Arap Emirlikleri'nden bile daha fazla, 1'inci sırada Türkiye, Amerika'da bile bizdeki kadar artış oranı yok dolar milyonerlerinde; bu ciddi bir sorun, ciddi bir eşitsizlik var çünkü onu gösteriyor. Aynı rapora baktığımızda yerel para cinsinden 2024'te serveti en fazla daralan ülke de yüzde 21'le Türkiye. Yaman bir çelişki, değil mi? Bu teklifin başlığı da nedir? "Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun" Buyurun, size verdiğim bu veri; ne diyorsunuz şimdi buna? Bir şey diyemeyeceksiniz çünkü Türk parasının kıymeti gerçekten çok ciddi düşüş göstermiş. Ya, Rusya savaş yapıyor Ukrayna'yla, serveti en fazla daralan ülke sıralamasında bizden daha düşük bir orana sahip; bizde yüzde 21, Rusya'da yüzde 8 civarında, savaş sürdürüyorlar yani böyle bir şey. 2024'te dolar milyonerlerinin artış oranı yükselmiş, 1'inci olmuş Türkiye ama emeklide, asgari ücretlide, emekçide herhangi bir artış yok. Biraz evvel hem Cumhuriyet Halk Partisinden hem İYİ Partiden konuşan arkadaşlarımız rakamları verdiler; asgari ücret 22 bin lira, sendikaların yaptığı araştırmalarda -her ay yapıyorlar- açlık sınırı en iyimser rakama göre 25 bin, daha kötümser rakamlara göre 28 bine doğru yükseliyor, yoksulluk sınırını söylememe bile gerek yok, 80 bin liranın üstünde, böyle bir durumla karşı karşıyayız. Yani en düşük emekli maaşını hani insan söylemek bile istemiyor, utanıyor. Şimdi, bu, servet kaybı meselesine UBS raporu... Başka veriler daha var, onu da hatırlatmak istiyorum bu işlerle çok alakalı olduğu için, o da BDDK verileri yani Türkiye'deki veriler: Türkiye'deki toplam banka mevduatlarının yüzde 78'i yalnızca 2,1 milyon kişiye aitmiş, 86 milyon kişiyiz biz biliyorsunuz bu ülkede. Bu hesaplarda 15,3 trilyon Türk lirası bulunuyor. 10 bin liranın altında para bulunan banka hesabı sayısı ise 163 milyonun üzerinde yani Türkiye'de 10 bin liranın altında banka hesabı bulunan insan sayısı çok yüksek ama en yüksek banka mevduatı olan kişilerin sayısı 2,1 milyon; müthiş bir eşitsizlik değil mi bu? Ekonomide adaletten bahsediyorsunuz, bu nedir? Servette adalet var mı, servet eşitliği var mı? Yok. Nereden kaynaklanıyor bütün bunlar? Dönüp dolaşıp oraya geliyoruz. Birçok şey söylenebilir ama bunların içinde çok kritik konulardan bir tanesi -bugün de konumumuz olduğu için- vergide adaletsizlik. Yani siz bankasında 10 bin lira bile hesabı olmayan kişilerden, işçiden, emekçiden dolaylı şekilde vergileri toparlıyorsunuz, alıyorsunuz ama bankasında büyük hesabı olan, serveti olanlardan bu vergileri almıyorsunuz, böyle bir durum. Yani burada çok rakam var ama vaktim o kadar uzun olmadığı için vermeyeceğim ama siz zaten BDDK verilerinde mutlaka görmüşsünüzdür.
Şimdi, bakın, beş aylık vergi geliri 2025, 4 trilyon civarında olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim.
2024 yılının aynı dönemine göre, vergi gelirlerinde yüzde 46,7 artış gerçekleşmiş 2025'in ilk beş ayında. TÜİK'in mayıs ayında açıkladığı on iki aylık enflasyon yüzde 35, demek ki 12 puan üzerinde bunun bir artış olduğuna göre vergi gelirlerindeki artışı sadece enflasyonla açıklamak mümkün değil. Demek ki ne olmuş? Bu iktidar ekonomik yıkımın faturasını yine kime yüklemiş? Emekçiye, işçiye, emekliye, dar gelirliye, halka yüklemiş yani o vergi yükü artmış bu insanların, bunu gösteriyor. 2024 yılının Mayıs ayına göre, 2025 yılının Mayıs ayında çoğunlukla emekçilerin ödediği gelir vergisi gelirleri yüzde 88,4 artmış, inanılır gibi değil, buna karşılık -inanılmaz burası- 2024 ile 2025 yılının Mayıs ayında şirketlerin ödediği kurumlar vergisi gelirleri yüzde 16,6 artmış. Ya, bu nasıl bir eşitsizlik ya? Yani bunları düşünüp konuşmuyoruz ve bunları konuşup da önlem de üretmiyoruz. İşte, burada paket getiriyorsunuz, bunların hiçbirine çözüm değil. Etki analizini okuyoruz getirilen paketin yani o etki analizine göre elde edilecek miktarlar yani bir damla bir şey, koskoca bir kovaya bir damla damlatıyoruz yani, hiç bir şey aslında yani Türkiye'de vergi sisteminin gelirden çok tüketime dayalı bir yapıya evrildiğini yıllardan beri söylüyoruz, tartışıyoruz; bu demek ki Türkiye'deki vergi yükü dar gelirli milyonların sırtında tartışmasız bir şekilde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim.
Dolaylı vergiler biliyorsunuz, en adaletsiz vergiler yani gelirinin tamamını TÜİK'in tuhaf araştırma sonuçlarına göre bile tüketim amaçlı kullanmak zorunda kalıyor hane halkı ve onlar çok yüksek vergiye tabi olmuş vaziyette, olacak iş değil. Bakın, biraz evvel Sayın Aşkın Türeli de söyledi, süper lüks aracı için motorin alan bir yurttaş tarımsal üretim yapan bir çiftçinin zorunlu olarak tükettiği motorinle aynı ÖTV'yi ödüyor. Ya, böyle bir adaletsizlik olabilir mi? Niye bunun tarımda üretim yapan çiftçinin ÖTV'sinin kaldırılması meselesini hiç gündeme getirmiyorsunuz? Defalarca bunu konuştuk, bütün partiler bu konuda önergeler de verdiler, söz söylediler ama hiçbiri yapılmıyor.
Şimdi, karşılaştırma yaptığımızda -yani çünkü yapmak zorundasınız, küresel ekonomiden bahsediyoruz- Türkiye, dolaylı vergiler bakımından Avrupa ortalamasının üzerinde, bu rakamlar size de var, geçen Hazine ve Maliye Bakanı da söylemişti. Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Şimşek, 2025 yılı bütçe görüşmelerindeki sunumu sırasında demişti ki: "Vergi sistemindeki temel sorunumuz dolaysız vergilerin yeterli düzeyde olmaması." Yani örtülü bir şekilde Türkiye'deki vergi adaletsizliğini kabul etmiş oldu. Peki, buna ilişkin neden önlem almıyoruz o zamandan bugüne? Bu sorunun cevabı yok yani tüm göstergeler bunu gösteriyor dediğim gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen toparlayalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Toparlıyorum.
OECD'ye bakıyoruz, Türkiye'nin mal ve hizmet üzerinden alınan vergilerde 38 OECD ülkesinin ortalamasının üzerinde olduğu çok net olarak verilerden görünüyor. Buna karşılık doğrudan vergilerde ise Türkiye 28,3'le 41,2 olan OECD ortalamasının çok altında kalıyor. Bu da bütün verilerde ortaya çıkıyor. OECD Türkiye'yi bu nedenle en adaletsiz vergi sistemi olan ülkeler arasında sıralıyor yani "OECD önemli değil." diyemezsiniz elbette ki.
Şimdi, bir nokta daha var değinmek istediğim. Bakın, gelir vergisi tarife dilimleri meselesi... Biraz evvel de dile getirildi. Her vergi paketi buraya geldiğinde bunu biz bir kez daha söylüyoruz, sendikaların bu konuda çok ciddi talepleri var. Gerçekten büyük bir eşitsizlik yaratılıyor bu konuda. Gelir vergisi tarife dilimlerinin yeniden değerlendirilmesi konusunda gelen tüm haklı talep ve eleştirilere kulaklarınızı tıkadınız. Ya, çok açık ortada bu yani o kadar açık bir şey ki niye bu konuda bir düzenleme yapılmaz ve işçi ve emekçilerin birazcık olsun rahatlaması sağlanmaz? Neden sendikaların bu konuda söyledikleri ciddiye alınmaz? Yani güncel ekonomik koşullarda söz konusu tarifeler arasında gelire göre ciddi bir kayırma gerçekleştiği apaçık ortada. Ücretli çalışanların gelirlerinden yılın daha ilk aylarında büyük tutarlarda kesintiler yapıldığı ortada, rakamlar sizin elinizde var. O da değil, bir şey daha hatırlatacağım size: Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı Vergi Konseyi Nisan 2024 tarihinde Türk Vergi Sisteminin Vergi Adaleti Bakımından Değerlendirmesi Raporu yayınladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen selamlayalım Oluç Bey.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - O raporda Vergi Konseyi diyor ki: "Vergi Konseyi vergi tarifesinin en az 10 dilimden oluşması ve bu yolla ilk 3 gelir seviyesindeki gruplar için uygulanacak vergi tarifesindeki geçişlerin daha yumuşak olmasının sağlanması, birinci gelir diliminin asgari ücretin yıllık brüt tutarından aşağı olmaması ve diğer dilimlerin de paralel biçimde yükseltilmesi, ücretler için tamamen müstakil bir tarife belirlenmesi, en yüksek oranın yüzde 35'e indirilmesi, vergi dilimlerinin yıl içindeki TÜFE oranında otomatik olarak güncellenmesi, gelir vergisi tarifesinde yer alan dilim tutarlarının yasal düzenleme gereği her sene yeniden değerleme oranında artırılması..." Bunu Vergi Konseyinin raporunda okuyoruz, sizler benden daha iyi biliyorsunuz bunu. Peki, yaptınız mı bunları? İktidara soruyorum, yok. Tartışıyor musunuz? Yok. Konuşuyor musunuz? Yok. Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı olan bir kuruluşun raporu bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Son cümlem...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Bu da neyi gösteriyor, bir kez daha, biraz evvel işaret ettiğim nokta? Bu, iktidarın politik tercihi yani vergi dilimleri meselesi de bu adaletsiz vergi sisteminin sürmesi de işçinin, emekçinin, dar gelirlinin bu ülkedeki büyük vergi bölümünü ödemesi de hepsi politik tercih. Ona işaret etmek istiyorum. Bu politik tercihinizi değiştirmediğiniz müddetçe de vergide ciddi bir reform yapmak, vergi adaletini sağlamak mümkün olmayacak. Bunu bir kez daha vurgulamış olayım.
Teşekkür ediyorum.