KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli bürokratlar; Komisyona hoş geldiniz.

Öncelikle bir düzeltme yapalım yani bu Komisyonda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının sadece yaptığı ve ürüne dönüştürdüğü, bizim de gurur duyduğumuz kısmı konuşup onu geliştirici veya eksik bir noktasını tespit ederek bunu söylemek şeklinde bir katkı yapmamayı tercih etmeyi açıkçası doğru bulmuyorum ve garipsiyorum da.

Şimdi, burada eğer biz kurumları denetliyorsak yani bu kadar övgü dolu konuşmalar da yapılacaksa bunları ikili görüşmelerinizde, telefonda veya bu konseptteki bir tebrik kabulünde veya bir açılışta yapmakta fayda var. O nedenle, ben kuruma katkı yapacak bazı eleştirilerde bulunmak istiyorum.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Teşekkürden sonra mı yapacaksınız?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet, aslında teşekkürden sonra yapsam daha makul olur.

Daha önce -benim de dilekçesini verdiğim üzere- aslında Doğu Akdeniz'de sismik araştırma yapan Oruç Reis gemisine bir gezi yapılması talebimiz vardı. Benim, bununla ilgili olarak da KİT Komisyonu Başkanlığına verdiğim dilekçe vardı ancak bu dilekçe bir türlü hayata geçmedi. Şimdi geçememesinin bir nedeni var; o neden şu: Artık Doğu Akdeniz'de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı fiilen bir çalışma yapmadığı için, biz de KİT Komisyonu üyesi milletvekilleri olarak Doğu Akdeniz'de bulunmayan bir gemiye bir şekilde giderek oradaki mavi vatan sahamızın bir tescilini yapma imkânı da bulamamış oluyoruz. Ancak bu her ne kadar yapılamamış olsa da sanırım geçtiğimiz ay Gabar'a bir gezi düzenlendi; biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Cumhuriyet Halk Partisini temsilen ben ve Şırnak İl Başkanımız bu geziye dâhil olduk, katıldık, yerinde. Her ne kadar teknik anlamda çok detaylı sunumlar yapılmamış olsa da....

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sunum kısmında yoktunuz Sayın Yavuzyılmaz.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - ...teknik anlamda geniş bir gezi yapılmamış olsa da yine de bu bölgede bu endüstriyel tesise bir ziyaret yapılmış olmasını çok kıymetli buluyorum. Orada bir arada olmayı, aynı zamanda o bölgede devletin bu gibi yatırımlar yapmasını ve yer altı zenginliğimizi çıkarmasını ve bu doğrultuda da kamuoyunu bilgilendirici bir adımın atılmış olmasını çok kıymetli buluyorum; emeği geçenlere de teşekkür ediyorum.

Şimdi, birkaç konuya temas edeceğim. Aslında, bir kısmını alt komisyonda da konuştuğumuz için -her ne kadar üst Komisyondaki arkadaşlar o alt komisyona herkes dâhil olmadığı için duyamamış olsalar da- tekrara girmemek adına sade bir şekilde konuşmamı yapmak istiyorum.

Yurt dışı projelerinde; Azerbaycan, Irak, Afganistan, Rusya, Somali, Pakistan, Macaristan; buralarda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının ortak olduğu sahalar var. Bu sahalardaki ortaklığı ne kadar, hangi oranlarda ve buradaki bu oranlar dâhilinde bizim karar verme yetkimiz nedir? Oranın yüksek veya düşük olması ne anlama geliyor? Yani burada bir yatırım sermayesi koyma konusunda düşük bir ortaklık olduğunda düşük ama bunun karşılığında da elde edeceğimiz -ne diyelim- gelirleri de düşüren bir etki mi yaratıyor? Yüzde 50'nin altında ortak olmak demek aynı zamanda bu yatırdığımız paranın yönetimi anlamında bizi çok geriye mi düşürüyor? Bunlarla ilgili kısacası sizden detay bilgi istiyorum.

Diğer taraftan, garipsediğim konulardan biri şu: Özellikle, Sakarya Gaz Sahası ilan edilirken o süreçte Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının Genel Müdürü Melih Han Bilgin'di ve dönemin Genel Müdürünün aldığı birçok karar, hayata geçirdiği uygulamalar değerlendirilirken o süreçte çok büyük bir başarı hikâyesi anlatıldı. Yine, onunla birlikte, birçok yönetici de yine üst düzeyde görev aldı yani bir takım burada görev aldı diyebiliriz ve bir başarı hikâyesi anlatıldı. Ancak daha sonra hem Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürü Melih Han Bilgin hem Proje Yöneticisi Tolga Demir hem "Engineering Procurement and Construction" olan Melih Gökmen hem "Subsurface Manager" olan Suat Aktepe neredeyse aynı tarihte görevden alındı. Ha, kimine "Emeklilik dilekçesi verdi." kimine "Bir başka göreve alındı." vesaire dendi ama bu üst düzey görevlerden aynı anda alındılar, yerine de bir başka takım göreve geldi. Şimdi, madem bu kadar büyük bir başarı vardı o dönem için, bu kadar başarı varsa bu başarıya imza atmış olan bu 4 anahtar personel neden görevden alındı, neden görevde değiller yani bu üst düzey görevlerde değiller; bunun yanıtını sizden istiyorum, bu kısmı hamaset yapılmadan sizden istiyorum. Yani takımınızda Messi var, Ronaldo var; gol kralı oluyorlar; hep bunun hikâyesi anlatıldı, burada da anlatıldı KİT Komisyonunda, anlatıldı, anlatıldı, anlatıldı; şak diye kadro dışı. İşte, bunu bize anlatmanız lazım; niye kadro dışı, bir sorun mu var? Bir görev değişimi olacaksa bir kurumda böyle mi görev değişimi olur? Ya, bir anda 4 as oyuncu mu değiştirilir zaten 4-5 kişilik bir yönetim ana kadrosunun içinde, bunu öğrenmek istiyorum.

Şimdi, diğer taraftan, daha önce ben alt komisyon toplantısında ifade etmiştim, yani Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı gibi bir kurum ve bu kurumda da Yönetim Kurulunda 1 mühendis yok demiştim. Bakın, kimler vardı? Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür Sayın Ahmet Türkoğlu, uluslararası ilişkiler bölümünden mezun. Tamam, Sayın Genel Müdürüm, tamam, olur, sıkıntı yok. Ahmet Berat Çonkar, iktisadi ve idari bilimler fakültesi, işletme bölümü; hadi buna da "Tamam." dedik, Yönetim Kurulu Üyesi. Arslan Narin, Yönetim Kurulu Üyesi, hukuk fakültesinden mezun. Bilal Yıldız, Yönetim Kurulu Üyesi, iktisat bölümünden mezun. Muhammet Faruk Aykut, Yönetim Kurulu Üyesi, iktisat bölümünden mezun. Yani size kalsa herhâlde Türkiye'deki mühendislik fakültelerini kapatacaksınız zaten gerek yok gibi görünüyor. Yani Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı gibi teknik mühendisliğin âdeta bir kuruma dönüşmüş hâli olan bir kurumda Yönetim Kurulunda mühendislik yönünün bu kadar zayıf bırakılması gerçekten bir yönetim zafiyeti. Şimdi, ben bu eleştirileri getirdim alt komisyonda, yaklaşık olarak bu cümlelerle söyledim. Bakın, iyiye dönük bir değişim. İşte, eleştiri bu nedenle önemli yani kurumun kendini geliştirmesi, bazı eksikliklerini kapatması açısından. Sayın Cem Erdem, Yönetim Kurulu Üyesi oldu, İTÜ Denizcilik Fakültesi Gemi Makineleri İşletme Mühendisliği bölümünden mezun kendisi. Bakın, artı bir mühendisi böylelikle kazanmış olduk. Bu konuda daha fazla teknik kapasitesi ve bilgisi yüksek bürokratın aynı şekilde Yönetim Kurulunda yer alması oldukça kıymetli. Ben yine buradaki oranın artması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bir konu şu: Türkiye'nin, biliyorsunuz, Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı'ndan uzunca bir süredir petrol akışı yok. Bu konuyu Hükûmet çözmeye çalıştı, çözemedi, çözemiyor; çözememesinin nedeni aslında biraz da sorunun kaynağının da kendisinin olması. Şimdi, nedir bu Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı'ndaki sorun? 2014 yılında Irak Merkezî Hükûmeti Türkiye aleyhine bir dava açıyor. Nerede? Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Mahkemesinde açıyor, diyor ki: "Benden izinsiz olarak yani Irak Merkezî Hükûmetinden izinsiz olarak siz Irak Kürt Bölgesel Yönetimiyle birlikte anlaşarak Irak'ın bütününe, tümüne ait olan petrolü çaldınız." Bu nedenle de tahkime başvuruyor, diyor ki: "Benim zararım karşılansın." Bu başvuru neticesinde, aradan geçen yılların sonunda bir karar veriliyor ve Türkiye 1,5 milyar dolar tazminat ödemeye mahkûm ediliyor ancak aynı zamanda Türkiye de bir başvuru yapıyor ve Türkiye "1973 yılında Irak Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yapılan bir anlaşma var. Bu anlaşmaya göre taşınan petrolden bizim almamız gereken bir pay var, bir taşıma ücreti var ve buradaki akış durduktan sonra yani Irak ve Türkiye arasındaki boru hattındaki akış durunca ben bu gelirden mahrum kaldım. Yani bana bağlı olmayan sebeplerden bu akış durdu, bundan mahrum kaldım." diyor ve o nedenle de Türkiye bu açıdan haklı bulunarak 527 milyon Amerikan doları artı faizin Türkiye'ye ödenmesine karar veriliyor. Şimdi, bir yerde 1,5 milyar dolar artı faiz tazminata mahkûm olduk AK PARTİ'nin yanlış uygulamaları nedeniyle ve 527 milyon dolar artı faiz de haklı bulunduk, bize tazminat ödenmesine karar verildi; arada 1 milyar dolar artı faiz şu anda Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bizim Irak'a ödememiz gereken bir tutar var.

Şimdi, buradan baktığımız zaman, bir hesaplama yaptığımızda Nisan 2023'ten -çünkü Mart 2023'te bu ham petrol akışı durdu- Nisan 2025'e kadar bu boru hattında akış olmadığı için geçiş yapamayan petrol miktarı toplamı 390 milyon varil ve bunun karşılığında da buradan Türkiye'nin alması gereken taşıma ücreti tutarı da yaptığım hesaplara göre 400 milyon dolar en az, en az 400 milyon dolar. Yani 15 milyar lira Türkiye'nin buradan şu ana kadar kaybı var; 1,5 milyar dolar da borcu var, tazminata hükmedilmiş daha doğrusu, borç demeyelim. Neticesinde, şöyle bir planınız mı var yani burada Enerji Bakan Yardımcısı olduğu için soruyorum? "İki üç yıl daha, beş yıl daha, on yıl daha bu boru hattından petrol akmazsa bizim de bu 1973 yılında yapılan anlaşmaya göre taşıma ücreti hakkımız var, bunu alamamış olduğumuz için alamadığımız tutarın karşılığı tahkimde ödemeye mahkûm edildiğimiz 1,5 milyar dolar ki 527'si de bizim alacağımız yani 1 milyar dolar artı faizi karşıladığı anda, böylelikle alacak, verecek dengelenir, o ana kadar kapalı kalsın." gibi bir düşünce mi var, yoksa buradaki sorunu nasıl çözmeyi planlıyorsunuz? Bunu sormak istiyorum. Ayrıca, burada taşınan petrolün yani Irak Federal Hükûmetinin baypas edilerek taşınan petrolün üzerinden Türkiye'nin kazancı ne olmuştur? Bunu soracağım. Madem taşındı kazancı ne oldu? Bu kazancı kim aldı? Türkiye Cumhuriyeti devleti mi aldı, aldıysa ne aldı? Bu Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'yle birlikte anlaşarak taşınan petrolden Türkiye Cumhuriyeti devletinin kasasına ne girdi? Bu taşıma işlemi ne şekilde veya ne şekillerde yapıldı? Bu taşıma işlemi dolayısıyla da bazı şirketler araya girerek bu taşıma işlemine dahil oldu mu? Olduysa onların kazancı ne oldu? Tamamen bir kara delik burası. Bu hâlâ şeffaf bir şekilde bir türlü açıklanmıyor. Bunun açıklamasını sizden istiyorum.

Diğer bir konu, bu petrol... Tabii, konuşuyoruz, Türkiye'de şu anda Gabar'da bir üretim var, bundan memnuniyet duyuyoruz, mutluluk duyuyoruz, bunun daha da geliştirilmesini istiyoruz; ümit ediyorum, önümüzdeki süreçte Cumhuriyet Halk Partisi iktidara gelir, biz bu çıtayı daha yüksek bir yere taşırız yani üretimi de artırırız, buradaki kârlılığı da artırırız. Hem Gabar'la ilgili olarak söylüyorum hem Sakarya doğal gaz üretimiyle ilgili olarak söylüyorum, burada benim gördüğüm en büyük eksiklik şeffaflık yani "Hangi metotla çıkarıyorsunuz, hangi teknikle çıkarıyorsunuz, neye mal ediyorsunuz, bunun karşılığında ne üretiyoruz?" kısmı çok karanlık. Bu konuyla ilgili onlarca soru önergesi verdik yani ben sormaktan yorulmuyorum, siz de yanıt vermemekten yorulmuyorsunuz. Bu nereye kadar gidecek bunu bilmiyorum. Biz iktidara geldiğimizde bu defterler açılacak, hesaplara bakılacak, zaten görülecek. Netice itibarıyla, hepimiz üretimden yanayız ve Türkiye'nin millî servetinden, millî servetinin çıkarılmasından yanayız ancak bir türlü üretim maliyetleri şeffaf bir şekilde paylaşılmıyor. Evet, sondaj gemileri var, sismik gemiler var; bunlar satın alındılar, farklı isimlerdelerdi, yabancı isimleri vardı bu gemilerin, bir gemi hikâyeleri var, geçmişleri var. Yani bunları gizlemek, saklamak yerine şeffaf bir şekilde anlatabilirsiniz. Neticede, bunlar devletin satın aldığı, artık sahip olduğu, bugün kullandığı, yarın kullanacağı hepimizin ortak değerine dönüştü; artılarını da bilelim, eksilerini de bilelim.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ -

Sayın Yavuzyılmaz, toparlayalım.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Faz 1'in, faz 2'nin maliyetini bilmiyoruz. Ya, bilmediğimiz bir maliyet üzerine, ben, üretilen doğal gazı ne kadar fiyatla satılacağınızla ilgili nasıl bir değerlendirme yapabilirim? Vermiyorsunuz bu rakamları; faz 1'in rakamları belli değil. Ya, bu harcama yapılırken ne kadarını, kim götürdü? Belki bir yolsuzluk var? Belki kamu kaynağının yanlış kullanıldığı yerler var? Ya, siz bu kısmı kapattığınızda biz bunu nasıl değerlendireceğiz? Sonra da alkış bekliyorsunuz, tebrik bekliyorsunuz! Bilmiyoruz ki biz Türkiye kamuoyu olarak, siz belki de 1'e mal edeceğiniz bir şeyi 2'ye mal ettiniz, vermiyorsunuz maliyet kalemlerini. Şimdi biz burada Türkiye Petrollerinin denetimini yapıyoruz yani neye göre denetim, kime göre denetim, hangi bilgiyle denetim? Tek gördüğümüz bir üretim yapıldığı; memnunuz, ne kadar güzel ama kaça mal ettiniz bilmiyoruz, vermiyorsunuz.

Şimdi, aynı zamanda, bakın, Türkiye'nin toplam petrol depolama kapasitesini son aldığımız verilere, 2023 yılı verilerine göre söylüyorum, OECD'nin verilerine göre söylüyorum: Türkiye'nin toplam petrol depolama kapasitesi 10-12 milyon varil -siz güncel rakamları verirsiniz- günlük petrol tüketimi 1 milyon varil, kapasitenin karşılama süresi on-on iki gün. Amerika'nın toplam petrol depolama kapasitesi 1 milyar 900 milyon varil, günlük petrol tüketimi 19 milyon 400 bin varil, kapasitenin karşılama süresi doksan sekiz gün. Japonya'nın toplam depolama kapasitesi 500 milyon varil -bizimki 10-12 milyon varil, tekrar hatırlatıyorum- günlük petrol tüketimi 3 milyon 300 bin varil, kapasitenin karşılama süresi yüz elli bir gün. Almanya'nın toplam depolama kapasitesi 240 milyon varil, günlük petrol tüketimi 2 milyon 300 bin varil, kapasitenin karşılama süresi yüz dört gün. Daha aşağılara ineyim, Türkiye'ye yaklaşayım; tekrar hatırlatıyorum, Türkiye'nin toplam depolama kapasitesi 10-12 milyon varil, ispanya'nın toplam depolama kapasitesi 80 milyon varil yani Türkiye'nin -2023 verilerine göre- 8 katı depolama kapasitesi var, günlük petrol tüketimi neredeyse Türkiye'yle aynı, 1 milyon 100 bin varil, kapasiteyi karşılama süresi Türkiye'nin 7 katı, Türkiye'nin on on iki gün, İspanya'nın yetmiş üç gün. Bakın, bunları konuşacağız, bunları konuşacağız, eksiklik. Neticede, Türkiye'nin toplam depolama kapasitesi 10-12 milyon varil olmasına rağmen toplam stratejik rezervi yani bu kapasitenin ne kadarında petrol tutuyor diye bakarsak 4,5 milyon varil yani o toplam kapasitenin de üçte 1'i kadar içinde petrol duruyor yani Türkiye'nin genel durumu bu. O nedenle bir, bir kere depolama kapasitemizi artırmamız gerekiyor yani buradan çıkan sonuç bu. Ben bunu, bu nedenle size soruyorum, diyorum ki: Bu konuyla ilgili planlamanız nedir? Yani 2025 yılında, 2026 yılında, 2030 yılı veya daha sonrasıyla ilgili olarak toplam petrol depolama kapasitesini artırmak için nasıl bir planlamanız var? Bunun bilgisini sizden almak istiyorum.

Evet, diğer bir konu...

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Yavuzyılmaz, diğer, diğer, epey süreyi aştınız.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Son konu.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Buyurun.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Bakın, bu elimde gördüğünüz, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin yayınladığı bir NAVTEX. Ne zaman yayınlanmış? 19 Ocak 2025 tarihinde yayınlanmış, altı ay süreyle 19 Haziran 2025 tarihine kadar VALARIS DS-9 delme gemisinin -yani burada bir sondaj yapılacak- bölgede belirttiğimiz lokasyonda hidrokarbon yataklarıyla ilgili bir araştırma yapacağını, keşif araştırması yapacağını belirtiyor. Burada da bakın, nerede yapacağını size gösteriyorum: 5 numaralı parselin Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin Kıbrıs'ı bir bütün olarak kabul ederek, onun da kendisine ait olduğunu iddia ettiği kıta sahanlığı olarak gösterdiği yerin Türkiye kıta sahanlığıyla -ki biz bunu belirliyoruz Güney Kıbrıs Rum Kesimi de bizim kıta sahanlığını kabul etmiyor- çakışma alanı kısmının dışındaki kısımda, 5 numaralı parselde bir çalışma yaptı, altı ay yaptı, altı ay boyunca AK PARTİ Hükûmeti bu konuyla ilgili hiçbir açıklama yapmadı. Şöyle açıklamalar dolaştı basında: İşte efendim "Millî Savunma Bakanlığı kaynaklarının yaptığı açıklamaya göre..." Yahu, hangi kaynak? Millî Savunma Bakanı yok mu? Millî Savunma Bakanlığının bir basın açıklaması yapma yeteneği mi yok oldu? Bilmem kim kaynağına göre. Kaynak belli değil, kimin açıklama yaptığı belli değil, ne dendiği tam belli değil. Altı ay boyunca tam şurada bir çalışma yaptılar ve mühendisler bilir ki bu jeolojik formasyonda yapılan çalışma, aynı zamanda 5'inci parselde, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bizim, bize ait olduğunu söylediğimiz, kendi kıta sahanlığımızın içinde kaldığını söylediğimiz şu sarı kısmın yine içindeki, altındaki hidrokarbon yataklarıyla doğrudan komşu veya doğrudan ilişkili olduğunu biliyoruz.

Şimdi, burayla ilgili altı aydır tek bir gemi gönderilmedi, değil mi? 4 tane sondaj gemisi 2 tane sismik gemi buraya gönderilmedi. Güney Kıbrıs Rum Kesimi buraya gönderiyor, kendi iddia ettiği kıta sahanlığının içine gönderiyor. O Amerikan Exxon Mobil ve Katar enerji şirketine ait olan VALARIS DS-9 gemisiyle birlikte aslında orayı kendisi tescilliyor, "Burası bize aittir." diyor. Ben soruyorum: Biz neden Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak biz de gemilerimizden birini gönderip, bu 5 numaralı parseldeki şu sarı olarak gösterdiğim ve "Bize ait." dediğimiz, "Türkiye Cumhuriyeti devletine ait." dediğimiz ancak Güney Kıbrıs Rum kesiminin "Hayır size ait değil." dediği bu sarı kısımda bir sondaj çalışması yapmıyoruz? Neden? Neden yapmıyoruz? Altı aydır sürekli kamuoyuna açıklama yapıyorum. Yahu, buraya gidelim, bakın, gerekiyorsa sondaj gemisini gönderelim. Biz, KİT Komisyonu üyesi milletvekilleri olarak gemiyi ziyaret edelim. Orada bir sondaj vurulması demek, oraya Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağını, Türk bayrağının direğini oraya dikmek demektir, orayı tescillemek demektir. İnatla bu sondaj çalışması burada yapılmadı. Şimdi, bakıyorum, gemilerden biri Somali'de. Yani gemileri nereye götüreceğinizi şaşırdınız. Bu gemiler Somali'ye giderken nereden geçiyor? Yani hangi kanaldan geçiyorsa, ya, bir Doğu Akdeniz'den geçmiyor mu? Ya, bir planlama yapılamıyor mu? Oraya bir bayrağımızı dikemiyor muyuz yani? Dikemediniz. Diyeceksiniz ki: Doğu Akdeniz'e gemi gönderdik. Evet, gönderdiniz ama Güney Kıbrıs Rum kesiminin kendisine de ait olduğunu iddia ettiği çakışma alanlarının hiçbirine göndermediniz. Bununla ilgili olarak, Bakan Yardımcısı burada, bakın, gözümüz üzerinizde, bu konuyla ilgili bir çekince olduğu da açık, bu konuyla ilgili eksikliği giderin. Biz de burada yapılan çalışmalara Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekilleri olarak dâhil olalım, ziyaret edelim, gidelim ve mavi vatanımızı el birliğiyle tescilleyelim diyorum.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Teşekkür ederim Sayın Yavuzyılmaz.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Çalışmalarınızda başarılar dilerim.