Komisyon Adı | : | Dilekçe Komisyonu İle İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonu |
Konu | : | Dilekçe Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonları Üyelerinden Oluşan Karma Komisyon Alt Komisyonunun hazırladığı Kamu Denetçiliği Kurumu 2024 Yıllık Raporu hakkında görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 26 .06.2025 |
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Sayın Başkan, sizi, milletvekili arkadaşlarımı ve kıymetli bürokratları sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken bir önceki dönem KDK Başkanı Sayın Şeref Malkoç'a ve ekibine hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Yeni seçilen Başkan ve ekibine de daha da çıtayı yükseltmelerini dileyerek başarılar diliyorum. Ayrıca, tabii, Sayın Başkana da başsağlığı dileklerimizi de iletiyoruz.
Şimdi, süre için hemen uyardınız zaten. Dolayısıyla, ben, benden önce katılan -avukatların hep yaptığı gibi- meslektaşlarımın sözlerine katılıyorum diyeyim.
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Bundan sonrakilere de katılın.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Gerçekten tüm milletvekillerinin söylediklerine katılıyorum ama şunu demeden geçemeyeceğim ben de: Aslında vatandaşlar haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle ilgili kurumlara başvurup onlardan sonuç bekliyorlar, bir o kadar da Türkiye Büyük Millet Meclisinde siyasi parti ayrımı yapmaya gerek yok, eminim hepinizde de o mektuplar vardır, e-postalarınız dolmuştur, milletvekillerine de başvuruyorlar insan hak ve özgürlüklerine karşı yapılmış olan saldırılar karşısında ama maalesef bizatihi Meclisimizin kendisi Anayasa'ya uymuyor. En tipik örneğini Can Atalay olayında görüyoruz yani Türkiye Büyük Millet Meclisi seçilmiş bir milletvekiline sahip çıkamamış durumdadır. O nedenle, bir kez daha burada Meclisimizi Anayasa'ya uymaya ve bizleri de bu konuda Meclis Başkanlığına gerekli yazışmaları yapmaya davet ediyorum.
Sayın Başkan, ben de raporun arka kısmına hemen baktım uyum oranlarına, tavsiye kararlarına. Şimdi, Adalet Bakanlığı hemen tabii, ilk başta gözümüze çarpıyor, 316 tane tavsiye sayısı verilmiş, baktığımız zaman toplamda da yüzde 94,23 oranında bir uyma yüzdesi görülüyor. Şimdi, ben raporu hazırlayan arkadaşlara da teşekkür ediyorum ama bunları Kurumdan gelen sadece rakamları mı alarak yerleştirdiniz, bunların niteliklerine ilişkin herhangi bir çalışma yapma imkânına sahip olabildiniz mi? Çünkü gerçekten bize gelen dilekçelerin büyük bir bölümünü de cezaevleri oluşturuyor. Şöyle diyemeyiz yani: Cezaevlerine biz bu insanları kapattık, ne yaparlarsa yapsınlar. Her türlü hakkından devlet olarak biz sorumluyuz, devlet sorumludur. Dolayısıyla, sorunlarına gözümüzün birini kapatarak birini de açarak bakamayız. Çözüm sağlamamız gerekiyor. Aynı şeyleri konuşup konuşup çözüm üretemiyoruz. Gerçekten iki yılı geçkin süreçte, Mecliste bulunduğum süreçte bazı arkadaşlarımız cezaevlerinde çok ciddi hak ihlallerini sürekli olarak dile getiriyor. Bunların bir tanesi bile gerçekse çok vahim sonuçlar doğurur yani bazısı mesela diyor ki: "Normalde infaz edilmiş ama hâlâ cezaevinde tutuluyor." Böyle bir şey var mı? Daha önce de buradan bürokrat arkadaşlara, Bakanlık yetkililerine söylemiştim. Böyle bir şey olabilir mi? Buna bakın, bir cevap verin. Devleti de zan altında bırakmaya gerek yok. Şimdi, dolayısıyla, bundan sonraki çalışmalarımızı çok daha verimli hâle getirmemiz lazım. Şimdi cezaevlerinde bu kadar şikâyet varsa tavsiye kararlarına bu kadar yüzdeyle uyulmuş olması doğrusu bende biraz şüphe uyandırdı. Belki bir incelemede...
AHMET SALİH DAL (Kilis) - Türleri farklı biraz yani buraya gelen şikâyetlerin türleri farklı.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Evet, bilemiyorum, hani baktığım zaman gerçekten en yüksek tavsiye kararı burada verilmiş ama en yüksek oran da burada var.
Şimdi, Sayın Başkanım, ihlaller karşısında aslında tavsiye kararlarının etkin bir şekilde uygulanmasının sağlanması ve bir de Anayasa Mahkemesi kararlarını da tabii uygulayan bir ülke olmaktan çıktık ama uygulanmasındaki objektif kriterin sağlanması için çalışmalar yürütülürken aynı şekilde burada da bunun sağlanması, bu kurumda da sağlanması gerekiyor.
Şimdi, daha önce, biliyorsunuz, çoklu baro sırasında Türkiye Barolar Birliği, barolar ve avukatlar Ankara'da bir yürüyüş yapmaya kalkmışlardı. O zaman Sayın Mahmut Tanal Ombudsmanlık kurumuna başvurdu ve orada bir tavsiye kararı oluşturuldu, önemli bir tavsiye kararıydı. Peki ne oldu bu tavsiye kararı üzerine? Biz pazartesi Çağlayanda Türkiye Barolar Birliği Başkanlığının davetiyle birlikte orada basın açıklamasına ve oradan da İstanbul Barosunda yapılacak basın açıklamasına karşı yürüyüşe davet edildik. Hep beraber adliyenin önüne çıktığımızda inanılmaz bir şekilde orada avukatların etrafı çevrildi. 3-4 polis, hepsinin sıralamasında, hepsinin de kalkanlarla çevrilmiş, "Dağılın!" diye anons ediyorlar, dağılacak yer, çıkacak yer bırakmamışlar. Ne içeriye girebiliyorsunuz ne çıkacak bir yer bulabiliyorsunuz. Saatlerce güneşin altında bekletilmek zorunda kaldık. Yani çok açık hak ihlali. Şimdi oradan sonra da bir süre sonra çıkıldı, yüründü, yolda birdenbire -15-20 avukatız- yine etrafımız kesildi. Benim şuradan şuraya kadar buram mosmor yani. Şimdi, hadi oradan, bir kısım arabalara binip gidelim denildi. Oradan sonra, oradan İstanbul Baro Başkanı tek başına yürümeye kalktı, 2-3 kişi yanında, onlar da bir saat Taksim Meydanı'nda abluka altına alındı. Basın açıklamasına gittik İstanbul Barosunun önüne, inanılmaz şekilde polis yani polisler avukatlardan daha çok, polis araçları avukatlardan daha çok, kalkanlar avukatlardan daha çok ve gerçekten Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyük bir bütçesi buralara ayrılıyor, anladığım çünkü o araçlar çalışıyor, sonuçta içinde yine polis arkadaşlarımız duruyor, açıyorlar -bu sıcakta nerede duracak, soğukta da tabii nerede duracak- onlar orada çalışıyor. Yüzlerce polis uyuşturucuyla, kaçakçısıyla, cinsel saldırıcısıyla uğraşacağına geliyor orada 100 avukatı ablukaya almaya kalkıyor. Şunun için söylüyorum: Şimdi başvuru yapacağız yine, ya, bunun yasaya, Anayasa'ya aykırı olduğuna zaten Ombudsmanlık kurumu karar vermiş yıllar öncesinden, bunun bir şekilde tekrarlanması bu sefer Kurumun etkinliğini de ortadan kaldıran bir sürece yol açıyor. O nedenle, bu hususları çok ciddi şekilde oturup tartışmamız gerekiyor.
Bir de kendimize bakalım. Soru önergelerimize bile cevap vermeyen bakanlıklar var, çok ilginç yani. Mesela bir bakanlığa 19 tane soru önergesi şey yapmışım, akıl veriyor. Ben Trabzon'la ilgili özel soru soruyorum, geneliyle ilgili "Burada şunları, şunları, şunları bulabilirsiniz." diye nerede, nasıl bakılacağına, bulunacağına milletvekiline oradaki arkadaşlar akıl veriyorlar. Yani hani biz hep böyle saygınız, "Gazi Meclisimiz" diye herkes konuşmayı açıyor ama o Meclisin saygınlığını biz ancak bunları yerine getirebilirsek sağlayabiliriz. Yani orada bizle dalga geçiliyor. Bunun da önünü açmamız gerekir. Yani özel soruları genel soru kapsamına sokarak bize cevap vermeden akıl vermeye kalkıyorlar. O yüzden ben de biraz... Biz bu komisyonlara yeni başladık tabii. Umarım bu dönem, insan hak ve özgürlüklerinin gittikçe kısıtlandığı bu dönem bizler çok daha hak temelli olarak, çok daha etkin bir şekilde çalışalım ve milletimizin Meclisine olan güvenini tekrar sağlayalım.
Teşekkür ediyorum.