KOMİSYON KONUŞMASI

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlar, Sayın Bakan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının değerli bürokratları, değerli basın emekçileri; hepinizi ben de saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, tabii, Türkiye yakın zamana kadar kendi kendine yeten ülkeler içerisinde sayılıyor idi özellikle tarım ve hayvancılık açısından. Bütçe büyüklüğünüz açısından Türkiye'de yine de önemli büyüklükte, 8'inci sırada bir bütçeye sahipsiniz, artışınız belki Türkiye ölçeklerine göre yeterli değil ama yine de önemli bir bütçe kullanıyorsunuz. Fakat temsil ettiğiniz kesim Türkiye'nin en yoksul kesimini oluşturuyor büyük oranda. Yani, büyük tarım işletmelerini bir kenara bırakırsak, işletme büyüklüğü bazında baktığımız zaman ya da Anadolu'nun hububat üreten köylülerin durumuna baktığımız zaman gerçekten koşulları iyi değil.

Bugün çiftçilerin büyük bir bölümü, mesela 2013 yılı sonu itibarıyla 36 milyar 400 milyon 901 bin lira nakit kredi kullanmışlar. 2007 yılında 10 milyarken bu borç, şimdi 40 milyar lirayı aşmış vaziyette. Ödenemeyen yani takipteki kredi miktarları da buna paralel olarak artıyor. Bunlar yaşamlarını borçla sürdürüyorlar, öyle anlaşılıyor. Bu borca karşılık Türkiye'de tarım alanlarının yüzde 47'si ipoteklidir. İpotekli arazilerin de yüzde 71'inde banka ipoteği vardır. 2 milyon 805 bin 462 dekar tarım arazisi de yabancı sermayeli bankalara ipoteklidir. Yani, "Bu bilgileri nereden aldınız?" derseniz, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne sorduğumuz bir soru üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce'den aldığımız bilgilerdir. Tabii, üreticilerin üretim araçları da ipotek altında. Traktör üzerindeki ipotek miktarını da İçişleri Bakanlığına sorduk ama gerekli yanıtı alamadık. Şimdi, bu kesim örgütsüz, bu kesim borçlu. Burada çalışan özellikle gezici tarım işçileri güvencesiz, korumasız.

Arkadaşlarımız üretim miktarlarına değindiler. Partimiz içerisinde, grubumuz içerisinde bu alanda gerçekten yetkin arkadaşlarımız peş peşe o alanda konuştukları için, ben özellikle sizin alanınızda emek kesimindeki tarım işçilerinin durumuna yönelik bir değerlendirme yapmak istiyorum; diğer yerlerde arkadaşlar varken ahkâm kesmenin çok doğru olmadığını düşünüyorum işin doğrusu.

Şimdi, üretici kesimin, Türkiye'de ve dünyanın her yerinde tarım kesiminin örgütü kooperatiflerdir. Türkiye'de kooperatifçilik ne yazık ki istenilen düzeye hiçbir zaman getirilemedi. Yani, bu esasında teşvik edilerek geliştirilirse hem ortak kullanım açısından araç gereç vesaireyi hem de bilgi ve teknoloji kullanımında önemli mesafeler kat edilebilir hem de çiftçiler, köylüler başka örgütlenme biçimlerine yönelmezler. Kooperatifçiliği, özellikle köylülerimiz, çiftçilerimiz açısından önemli bir örgütlenme modeli olarak düşünmekte yarar var diye düşünüyorum.

İkincisi, bu alanda kayıt dışılık hâkim. Yani, TÜİK verilerine bir baktığımız zaman tarımda istihdam edilenlerin yüzde 47,2'si kadın. TÜİK verilerine göre tarımdaki toplam istihdam yüzde 22,4, bunun da yüzde 47,2'si kadın. Kayıt dışı istihdam tarımda yüzde 84. Bunlar devletin resmî rakamları. Erkeklerin yüzde 74'ü kayıt dışı çalışırken kadınlarda bu oran yüzde 95. Mevsimlik tarım işçiliğinde her yıl yaşanan kazalar ve can kayıplarının ardından bu kayıt dışı istihdam konusunun daha büyük önem taşıdığı ortaya çıkıyor.

Sayın Bakan, tabii, süre çok kısa ama geçtiğimiz 2010 yılında Başbakanlık bu alana ilişkin olarak, gezici tarım işçilerinin sorunlarının çözümü için bir genelge yayımladı 19 maddelik. Şimdi, bunların, genelgenin 19 maddesinin her birisini soruya çevirerek sorsak Bakanlığınıza, hiçbirine pozitif yanıt alabilmemizin olanağı yok; işte değişen bir şey yok. Yani, tarım işçilerinin, özellikle gezici tarım işçilerinin ulaşım sorunu var; kamp yerleri sorunlu, çadırlarda kalıyorlar, bezden, naylondan barınaklarda kalıyorlar, sosyal güvenlikleri yok, çocukları eğitime erişemiyor, sağlık sorunları çözülebilmiş değil, gebe ve emzikli kadınların sorunları yürekler acısı, temiz suya, içme suyuna erişemiyorlar, beslenmeleri bozuk, ücretlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Onların ücretlerini daha çok dayıbaşı ve patron birlikte çözümlüyor. Bizim burada da dayıbaşı karşımızda oturuyor, bakıyor.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Patron kim, patron?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Çalışma ilişkileri elçi, aracı aracılığıyla yürütülüyor, dışlanmış oluyorlar. Yani, bütün bunlar Bakanlığınızın bir sorun yumağı içerisinde olduğunu gösteriyor.

Şimdi, Sayın Bakan, önemli bir konu vardı. Bakanlıkta daha önce kadın çiftçilere dönük hizmet üreten bir birim, bir daire başkanlığı olarak örgütlenmişken...

BAŞKAN - Sayın Çetin, toparlar mısınız lütfen?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Tamam.

...yeniden yapılandırmada başka bir birimle bütünleştirilerek, onun bünyesine katılarak etkisiz hâle getirildi. Oysa, o daire başkanlığı etkili çalışsa belki tarımdaki bu gezici tarım işçilerinin içinde olan kadınların sorunu büyük oranda çözülebilirdi.

Şimdi, Sayın Bakan, arkadaşlar değindiler; tabii, 2014 İlerleme Raporu'na göre de, siz tabii çok önemli şeyler açıklıyorsunuz, anlatıyorsunuz ama bakıldığı zaman ilerleme raporunda da eksiklikler işaret edilmiş. Yani, biz öyle pek çok sorunumuz var diyoruz ama sorunlarımızı Avrupa Birliğiyle uyumlaştırabilmek açısından da gerektiği şekilde adım atabilmiş değiliz. O eksikleri ben tek tek sıralayacak değilim, o ilerleme raporuna bakıldığı zaman bürokratlarınız size nelerin yapılması gerektiğini herhâlde verebilirler.

Sayın Bakan, bir de, ben özellikle telefondan silmedim, arkadaşların hepsi değindi, ben de değinmek istiyorum: Burada mesajların içerisine bir bakıldığı zaman onlarca mesajın hemen hemen hepsi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığındaki mühendislerin kadro sorununu bu Komisyonda görev yapan iktidar, muhalefet ayrımı olmadan herkese getirdiler. Şimdi, biz de burada diyoruz ki Sayın Bakan: Burada, arkadaşlar, tabii, sorun nerede varsa onlar en iyisini bilir. "20.265 boş kadrosu için istediği 20 bine yakın sözleşmeli atama talebinin yerine getirilmesi için ne olur destek verin." diyorlar. Bu sorunda bize düşen bir görev varsa yerine getiririz.

Sayın Bakan, tabii, ben, hayvancılık konusunda bir şeyler söylemek isterim ama ondan evvel önemli gördüğüm bir iki noktaya değinmek istiyorum. Sizin isminizi dün de burada kullandım. Özellikle 6 bin zeytin ağacının Kolin firması tarafından kesilmesi, sökülmesinden sonra oraya ceza kesilmiş olmasını takdirle karşıladım ancak uygulamada karşılaştığınız zorluğun aynı şekilde Enerji Bakanlığında da zorluklar olduğunu biliyorum. O zaman da aklıma başka şeyler gelmeye başladı. Yani, acaba, bizim "kaçak saray" diye tabir ettiğimiz, sizin "ak saray" dediğiniz sarayda oturanı mı aşamıyorsunuz yoksa başka güçler mi var da o hamleleriniz sonuca ulaşmıyor, onu düşünmeden edemiyorum.

Mesela, geçtiğimiz günlerde Validebağ Korusu'yla ilgili mücadele devam ediyor orada. Hemen karşımıza sorun getirdiniz, "Cami yapacaktık." denildi. Şimdi, doğayı tahrip ederken, çevreyi tahrip ederken ya da tarım arazilerini tahrip ederken eğer oralardan faydalananlar, geçimi oralardan sağlayanlar ya da oralardan yararlananlar bir tepki örgütlerse hemen akabinde "Ya, oraya cami yapacağız." diye yurttaşın, vatandaşın karşısına camiyi getirip koyan bir anlayışın sahibi konumuna geldi Hükûmet. Konuşmaya hangimiz başlarsa başlasın "Yüzde 99'u Müslüman ülke" diye başlarız konuşmamıza Türkiye'den söz ederken ama bir hak ihlali geldiğinde tak karşımıza cami. Şimdi, acaba -Atatürk Orman Çiftliğine de cami yapacağını açıkladı zaten Cumhurbaşkanı- yani her böyle ihlal edilen yere cami mi yapacaksınız?

ADNAN KESKİN (Denizli) - Doğru söylüyor, sığınma limanı cami.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir de, Sayın Bakan, gerçekten Soma'nın Yırca Köyü'nde 6 bin ağacın kesilmesini az evvel söyledim, bu hakikaten bir katliam.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, lütfen toparlayınız.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Yani, Sayın Başkan, daha yeni başladı.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Daha yeni formuna giriyor.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Orada ona paralel olarak da yine Manisa'nın...

VAHAP SEÇER (Mersin) - "Paralel" deme, başka bir şey de.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Şey "paralel" diyorum, kafam karıştı, düzeltme...

BAŞKAN - Kafayı karıştırmayın lütfen.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Çaldağı'nda nikel cevheri çıkarılması için hazırlanan ÇED raporunun onaylandığını duydum. Bu da şu ana kadar kesilen yüz binlerle ifade edilen ağacın yanında en az 1 milyon ağacın daha kesileceği noktasında. Yani, bu ağaç, çevre, doğa, tarım arazileri... Ya ben hakikaten bir yurttaş olarak, ben ziraat mühendisi değilim ya da yaşamımı çiftçilikten, tarımdan sağlayan birisi değilim ama bir yerden bir yere giderken verimli tarım arazileri üzerindeki binalardan rahatsızlık duyuyorum. Yani, nerede en verimli topraklar var, en verimli araziler var, oralara kocaman kocaman binalar dikerken verimsiz yerler boş duruyor. Yani bu konuda herhâlde yasal mevzuatta da hüküm olması gerekir yani bu alanların yapılaşmaya açılmaması ya da izin verilmemesi konusunda. Acaba, Bakanlığınız bu konuda yasal yetkilerini kullanmaktan kaçınıyor mu, yoksa neden en verimli tarım arazilerine binalar yapılır da siz sessiz kalırsınız?

ADNAN KESKİN (Denizli) - Yola yakın diye, elektriğe yakın diye.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Bakan, bir konudaki görüşünüze katılmadığımı da belirtmek istiyorum yani bu alanla ilgili. Gerçekten, demin değindim, pek çok bilim adamı da, bu alanla iştigal eden, tarım ve ziraat alanında kafa yoran da konuşmalarında sıklıkla der ki: "Tarım işçilerinin, gezici tarım işçilerinin, bununla uğraşan köylülerin madende çalışandan farkı yok, biri yer altında çalışır, biri yer üstünde çalışır."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, lütfen toparlar mısınız.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir açıklama, son cümlem zaten Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, tamam.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Siz geçtiğimiz günlerde, tarım alanlarını madene dönüşmediğini, tarımsal faaliyetten kalan zamanda insanların madende çalıştığını söylediniz. Eğer, böyle bir söz size ait değilse devam etmeyeceğim.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Çarpıtılmış.

İZZET ÇETİN (Ankara) - O zaman benim aklıma şu geliyor: Eğer böyle bir sözcük varsa...

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Öyle demedim, çarpıtılmış, herkes işine geldiği gibi söylüyor, herkes işine geldiği kısmını kullanıyor.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir cümle: O zaman demek ki, madende çalışmaya mecbur kalıyorsa, tarım kesimi aç. Tarım kesimi aç, tarım kesimi zor yaşıyor, sorunlarına çözüm bekliyor.

Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkürler Sayın Başkan.