KOMİSYON KONUŞMASI

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Sayın Başkanım, bir soru sormak istiyorum size yani biraz önceki yorumunuzdan dolayı. Marmaris'teki o garabet inşaattan bahsettiniz. Belli ki sizler de memnun değilsiniz bunu bu şekilde tanımladığınız için, yapılanın uygun olmadığını düşünüyorsunuz. Şimdi, şöyle düşünüyorum: Bu şirket büyük bir şirket. Siz adını verdiniz benim vermeme gerek yok. Sizce bu yapıyı yaparken arkasında hangi güçle, hangi duygularla yaptı? Yani herhâlde avuç içi kadar Marmaris Belediyesine güvenerek bu yapıları yapmadı. Bence bu yapıları sizinle birlikte aynı dönemde bakanlık yapan ve "Siz gereğini yapın, hukuk arkanızdan gelir." diyen anlayışa güvenerek yaptı. Yani sapla samanı karıştırmıyorum ama bir şirketin neler yapabileceğini... İşte, siz de şikâyet ediyorsunuz yani kontrolden çıkmış bir yapı gibi anlıyorum; doğrudur, değildir.

Şimdi, yine bir şirket burada bize yirmi dördüncü saatte adrese teslim, koordinatlarla belirtilmiş bir iş yaptırıyor. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Tabii Kaynaklar Bakanımız, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız gerçekten buna muhtaç değil. Bu şirketlerin bir tanesi batık, bir tanesi kapıda bekliyor yani tabir etmek istemiyorum ama burada herkesi dinledik bir tek bu 2 şirketi dinlemedik farkında mısınız? Bu adamlar ne istiyor, ne yapıyor, neden buraları istiyor? Yani ben şunu rica ediyorum Bakanlığımızdan: Buraları kamulaştıralım. İki senelik bir çıkış planı yapalım. Çok da ucuz fiyatlara ben kamulaştıracağınıza inanıyorum. Öyle 5 milyar dolar falan da harcamanıza gerek yok, çok uygun fiyata kamulaştıralım. İki sene içinde çıkış planı belirleyelim. İki sene içinde zaten nükleeri devreye sokacaksınız. İki sene bu santraller çalışsın, iki sene içinde nükleeri devreye sokacaksınız. İki sene içinde o engellediğimiz yani yasayı değiştirdiğimiz çatı GES'lerine tekrar izin verelim. Dışarıda bir sohbet etme imkânı bulduk. Fiyatları söylediniz bana. Baremli bir fiyat getirin, tüketimi kadarını belirli fiyattan alın, gerisini 3 sentten alın, 4 sentten alın. Yarın nükleer devreye girdiğinde Ruslardan elektriği kaça alacağız Sayın Bakanım?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - 12,35 sent.

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Yani şimdi yaklaşık 3 sentten aldığımızın 4 katı fiyata Ruslardan alacağız artı dağıtım bedelleri binecek galiba. Yani kaç olur tahmin edemiyorum, bilgim yok. Ya, bu iki sene içindeki planla inanın kimseyi üzmeden buradan çıkabiliriz. Herkes mutlu olur, inanın, herkes mutlu olur ve bu Meclisin itibarını koruruz. AK PARTİ'li vekillerimiz, konuşuyoruz arkalarda işte yani bu Komisyon gerçekten sürekli kavga eden, dövüşen değil, çözüm bulan, iş adamlarından oluşan, gri noktaları olan, siyah beyaz tavırları olmayan vekillerden oluşuyor. Yani yirmi dört saat burada bunu konuşmak, bu yasayı geçirmeye çalışmak gerçekten iş değil ve Meclisin itibarını sarsıyor Sayın Başkanım, siz de bunun farkındasınız.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Evet, konuyla ilgili, toparlayalım.

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Bunları yaşamamıza hiç gerek yok diyorum. Bence buradan dönüş kolay. Gelin inatlaşmayalım, hâlâ bir şansımız var. Gidelim Muğla'ya, gidelim şirketlere, gidelim gelmeyen muhtarlarımızın köylerine, kahvelerine, bir kahve içelim, bir çay içelim, iki sohbet edelim, gerçekten bir fikirlerini alalım. Bu arada fikirlerimiz daha olgunlaşsın.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Evet.

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Bir hafta, on gün geç gitsin ya, ne olur? Ne olur, bu adamların acelesi ne? Yani bilmiyorum, bunu yapabilecek güç, kudret bu Hükûmette, bu devlette var. Biz yapıcı eleştiri yapmaya çalıştık bu ana kadar. Yani söylediklerimizde aklıselim olmayan bir şey var mıydı? Bu 20 maddenin, 21 maddenin, işte zurnanın zırt dediği yer burası. Yirmi dördüncü saatte geldik bu noktaya. Yani bir yirmi dört saat daha mı üzerinde konuşalım? Gerek yok. Sizin de içinize sinmiyor, siz de biliyorsunuz. İmkânlarımız var. Her türlü kanunu aklıselimle geçirme imkânımız var. Bunu yapabiliriz diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Evet, teşekkür ediyorum.

Sayın Vekilim, bir soru sorduğunuz için cevap vereceğim. Yani gücü kime dayanıyor, kimden güç alıyor vesaire...

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Aslında soru değildi, yorumdu yani.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Yani şimdi şunu söyleyeyim: Ben hayatımda bir kere Bodrum'a gittim ve hasbelkader çok yurt dışı görmüş bir insan olarak bu kadar dünyaca meşhur olup dağ taş binalarla, evlerle, villalarla dolu bir yeri ben hiçbir yerde görmedim. Şimdi, o villaları yapanlar kime güvendilerse, belediyeyle nasıl işlerini hallettilerse...

ŞEREF ARPACI (Denizli) - İmarlıysa yapmıştır imarlı arazisine. Orman arazisine yapmış, siz şikâyet ettiniz yani siz gündeme getirdiniz.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Tamam. Ben orman arazisi demedim. Ben onun yoğunluğunun çok fazla olduğunu ifade ettim. Şimdi, kim kime güveniyor?

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Sonuçta, ben yapamıyorum böyle bir şey.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Efendim?

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Ben yapamıyorum.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - E, tamam. Ben size diyorum ki: Bu belediyeler ile inşaat firmalarının ilişkileri nasıl gelişiyor, nasıl oluyor?

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Ya Başkanım, aynı belediyeler iskeleleri de yıkıyor.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Ben bilmiyorum. Ben sadece... Bakın, benim o şehirle bir ilişkim yok ama ben bir vatandaş olarak o kadar yoğunlukta bir şeyi gördüğümde o benim içime sinmiyor. Dolayısıyla burada belediyeye düşen varsa bunu yapsın dedim. Şimdi gücünü kimden alıyor, nasıl yapıyor? O konuları ben bilemem ama mesela ben size burada...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - "İstanbul'a ihanet ettik." dedi Cumhurbaşkanı.

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Başkanım, bodyguardlarla o bölgeyi öyle bir çevirmişler ki asker gücü olmadan yanaşamazsınız.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Tayyip Erdoğan "İstanbul'a ihanet ettik." demedi mi?

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Arkadaşlar... Bodrum...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sizin söylediğiniz konuları kastetmiyor.

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Benim dediğim başka bir şey.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Mesela, Bodrum'da o kadar yoğunluk nasıl oluyor, ben anlamıyorum yani. Demek ki bir şekilde insanlar işlerini...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - İstanbul'u bu hâle siz getirdiniz.

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Son bir şey söyleyebilir miyim otuz saniye?

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Ya, lütfen.

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Bir şey söylemeyi unuttum çok özür dilerim. Çok kritik bir şeydi, şimdi söyleyeceğim.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - "Bodrum" diyorsunuz, İstanbul'u Tayyip Erdoğan dedi, itiraf etti, "İhanet ettik." dedi.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Buyurun Sayın Arpacı.

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Sayın Başkanım, şunu söylemek istiyorum: Yani şimdi, bugün belli koordinatlarla bir iş yapılıyor ve bu örnek olacak. On sene sonra, yirmi sene sonra, otuz sene sonra burada hiçbirimiz kalmayacağız belki ama bugün alınan bu kararla otuz sene sonra, kırk sene sonra birisi gelip de bir koordinatta işte böyle garabet bir otel yapabilecek belki bilmiyorum. Belki "kamu yararı" diyecek.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Ya, otuz sene sonra, kırk sene sonrayı bugünden projeksiyon yapmamız mümkün değil.

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Düşünmek zorundayız Başkanım, bizim görevimiz bu, bakkal yönetmiyoruz yani.