Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
Konu | : | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3159) münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 19 .06.2025 |
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Sayın Genel Müdür, bu maddeyi siz mi yazdınız yoksa nasıl bir ihtiyaçtan ortaya çıktı? Öyle bir şey yapıyorsunuz ki oh ne güzel iş. Ben yatırımcıyım, geleceğim MAPEG'e, MAPEG benim adıma bütün iş ve işlemlerin takibini yapacak, benim riskimi ortadan kaldıracak, işlemleri yürütecek. Zaten bu kanun teklifinin 3'üncü maddesiyle orman alanlarında maden arama, işletme tesisleri üç ay içinde MAPEG'e tahsis edilecek. İzin sürecinde alınacak kurum görüşleri ve ÇED belgesi MAPEG tarafından da anılacak. Orman Genel Müdürlüğü tarafından verilen izin ise ÇED yönünden olumlu görüş sayılacak. Yani bir devlet kurumunun, bir şirketin ÇED sürecini, ÇED belgesini alma işi çok mantıklı gelmiyor bize. Niye alsın yani? Vatandaş bu konuda ÇED hükümlerine göre gitsin, başvurusunu yapsın, gerekli raporlarını hazırlasın, alsın. Yani biz niye devlet olarak kurumlar arası aracılık yapıyoruz? MAPEG de bir devlet kurumu, ÇED'i veren de bir devlet kurumu. Ben gideceğim bir yatırımcı adına onun riskini azaltacağım, ÇED raporunu alacağım, bu arada da Orman Genel Müdürlüğünden verilen izin ise ÇED yönünden olumlu sayılacak. Şimdi, bu 3'üncü madde "ÇED süreciyle ilgili kurum ve kuruluşlar en geç üç ay içinde cevap verecek." diyor. Sunmak zorunda, bir ay da uzatma var burada. Görüş bildirmeyen kurum olumlu görüş bildirmiş sayılacak, izin verilen kurumlar dediğim gibi ÇED sürecinde olumsuz görüş veremeyecek. Şimdi, süper izinle hızlanan süreçler denetim için de aynı mantıkla işletilecek gibi gözüküyor. Kanun teklifinin 3'üncü maddesinde "İşletme izni alınıp alınmayacağı belli olmayan sahalar için arama ve işletme ruhsatı edinme zorunluluğu yatırımcı açısından risk teşkil etmekte, yerli-yabancı yatırımcıların madencilik sektörüne yönelmesini güçleştirmekte, ihale bedellerinin düşük kalmasına sebebiyet vermektedir." denilmektedir. O yüzden biz MAPEG olarak devreye girelim ve burada bu süreçleri biz halledelim. Yerli-yabancı kimse artık gelsin, yatırımını yapsın. Yani burada izin süreçleri hızlanırken enerji ve maden projeleri için gerekli izinlerin mutlaka verileceği yönünde şüpheler içeren ifadeler taşıyan kanun teklifiyle idarenin denetim ve kolluk yetkisi de zayıflatılmaktadır.
Kanun teklifinde kurumların ÇED süresinde en geç üç ay içinde görüş bildirme zorunluluğu getirilmekte, bu sürenin dolması hâlinde zımni onay uygulanmakta, görüş bildirmeyen kurumların olumlu görüş bildirmiş sayılması hükme bağlanmaktadır. Bu durum, personel yetersizliği, iş yükü ya da diğer nedenlerle kurumların görüş bildirememesi hâlinde sessizlik onayı şeklinde işletilecek ve önemli çevresel kararlar hızlı ve sağlıksız biçimde sonuçlandırılacaktır. Söz konusu zımni onay mekanizması kamu kurumları üzerinde ciddi baskılar oluşturabilir -tırnak içinde söylüyorum- rüşvet ve usulsüzlük riskini arttırabilir, denetim mekanizmalarının etkinliğini ortadan kaldırabilir. Bu yönüyle teklif, çevre mevzuatının bazı hukuka aykırı hükümlerinde de gördüğümüz gibi idare hukukunun da temel hükümlerinden olan "zımni ret" kavramını tersine işletmekte, kamu gücü ayrıcalığının anlamını şirketler lehine çevirmektedir. Hız uğruna temel idare hukuku bilgisi yok edilmekte, idarenin sessiz kalması sonucunda ilgilisinin dava açma hakkı üzerine kurulmuş olan zımni ret ilkesi bu teklifle idarenin sessiz kalması hâlinde zımni onaya dönüştürülmektedir. İdarenin eylem ve işlem tesis etmediği bir hâlin sırf izin süreçleri hızlansın diye onay anlamına geleceği, hukuku yok saymaktır. İdarenin elinde bu yetki bir oyalama ya da süre uzatımı değil, kamu yararı kapsamında kamu gücü ayrıcalığının kullanılmasıdır. İlgililer, zımni reddi dava konusu yapabilmekteyken düzenlemeyle bürokratlar hızlı karar almaya ya da işlemleri ayrıntılı incelemeden onay vermeye zorlanmaktadır. Diğer ifadeyle bürokratın imza atmadığı bir kararın onay anlamına gelmesi, hukukun bir idari işlemin nasıl ve de ne zamandan itibaren kurulacağı yönündeki tartışmasını tümüyle etkileyecektir. Teklifin gerekçesinde "İşletme izninin alınıp alınmayacağı belli olmayan sahalar için ruhsat alma zorunluluğu yatırımcı açısından risk teşkil etmekte, sektörün gelişimi engellenmektedir." ifadesi yer almakla birlikte bu yaklaşım çevre ve kamu yararıyla bağdaşmamaktadır.
Sonuç olarak, bu maddeyle çevresel koruma, halk sağlığı ve kamu yararı geri plana atılmakta, yatırımcı lehine bir düzenleme yapılırken hukuki güvenlik, denetim ve hesap verilebilirlik mekanizmaları zayıflatılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Buyurun.
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Bu gerekçelerle teklifin 3'üncü maddesinin 1'inci maddeyle bağlantılı olarak kanun teklifinden çıkarılması hukuki, çevresel ve kamu yararı açısından zorunlu ve elzemdir. Devlet ormanlarında maden arama ve işletme faaliyeti ve bu faaliyetlere izin alanların üç ay içinde yirmi dört ay süreyle bedelsiz olarak MAPEG'e tahsis edilecek izin sürecinde alınması gereken kurum görüşleri ve ÇED belgesi MAPEG tarafından gerçekleştirilen başvurularla alınacak, MAPEG bir müşavir firma gibi proje sahibine ekonomik risklerden arındırılmış bir ruhsat devredecek. Ruhsatın ekonomik risklerini kamuya yükleyecek, düzenleme denetleme yetkisi etkisiz kılınacak, ruhsata hukuk, kamu yararı yerine salt yatırımcı lehine kullanılan takdirle dizayn edilecektir. Bu nedenlerle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu teklifin 3'üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve talep ediyoruz.