Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
Konu | : | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3159) münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 19 .06.2025 |
MESUT DOĞAN (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben 1'inci maddeyle ilgili fikrimi beyan etmeden önce bir hatırlatmada bulunmak isterim. Şimdi, maddelere geçilmeden önce özellikle Muğla'dan gelen muhtarlarımızı dinlemiş olduk, köylülerimizi dinlemiş olduk. Özellikle madencilikle ilgili olumlu cümle kullanan bütün muhtarların, bütün köylerimizin yüzde 100 haklı olduğuna inanıyorum ve onların o haklılığıyla ilgili olumsuz cümle kullanmamız imkânsız ama hatırlatmak isterim ki onların haklı olması, iktidarın attığı bu adımın doğru olduğu anlamına gelmez çünkü onlar ihtiyaç penceresinden bakarlar ama devlet bütün olaylara ihtiyaç penceresinden bakmaz. Hatta, onları o tercih mecburiyetine tıkadığı için iktidarın suçlu olduğunu bile gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Burada bazı milletvekili arkadaşlarımız var, hep beraber İliç Komisyonundaydık, İliç'te dünyanın en büyük toprak kayması olmuş, 9 insanımızı kaybetmişiz, İliç'e gittiğimizde, özellikle bu kadar büyük bir felaket yaşandığı hâlde taşeron firmanın işçileri maden ocağının açılmasını istiyorlardı. Neden? Çünkü giderler sabit, gelir yok ortalıkta, haklı bir gerekçeyle istiyorlar ki açılsın ama bu açılmasının doğru olduğu anlamına gelmez. Bunu hatırlatmak istedim.
Şimdi, 1'inci maddeyle ilgili "ÇED Gerekli Değildir" kararının uygulanma şekli ve içeriği yeniden tanımlanmakta, düzenleme projenin izin ve ruhsat süreçlerine bu karar öncesinde devam edilebilmesini mümkün kılarak çevresel değerlendirme sürecini simgesel ve işlevsiz bir hâle getirmektedir. Karar açık bir şekilde düzenlenmediği için çevre koruma ilkeleri zayıflatılmakta denetim süreçleri şekle indirgenmektedir. Bunun yanında, projelerin çevresel etkilerinin tam değerlendirilmeden ilerlemesine kapı aralamaktadır, bilimsel değerlendirme ve bağımsız denetim mekanizmaları güçlendirilmeden, şeklî denetimlerle doğa koruma imkânsız hâle getirilmektedir. Gerçekte çevre koruma değil, yatırım kolaylaştırma öncelenmekte çevresel değerlendirme süreçleri birer formaliteye indirgenmektedir maalesef. Olaya şeklî usul açısından baktığımız zaman, düzenleme çevresel etkiyi esas değil, şeklî taahhütleri ön plana çıkarmaktadır. "Bu durum, teşvik, onay, izin ve ruhsat süreçlere engel teşkil etmez." hükmüyle çevresel değerlendirme tamamlanmadan yatırım süreçlerinin ilerletilmesinin önü açılmaktadır. Hukuken değerlendirme süreci bitmeden verilen izinler geri dönüşü olmayan çevresel ve toplumsal zararları meşrulaştırmaktadır. "İzleme ve yaptırım var." denilse de geçmiş uygulamalar göstermiştir ki bu yaptırımlar ya idari formalitelerle sınırlı kalmakta ya da maalesef uygulanmamaktadır.
Yine, 1'inci maddeye çevresel riskler açısından baktığımızda, projelerin çevresel etkilerinin yeterince incelenmeden ilerlemesi özellikle doğal sit alanları, ormanlık bölgeler, tarım arazileri ve su kaynakları üzerinde geri döndürülemez zararlara yol açabilir. Bu düzenlemeyle çevre koruma anlayışı "Gerekli prosedür uygulandı." denilerek hukuki kılıfla etkisizleştirmektedir. Türkiye'de geçmişte yaşanan çevre kazaları zaten denetim zafiyetinin bedelidir, bu maddeyle aynı zaaflar, resmîleştirilmekte ve "Gerekliydi." denilerek meşrulaştırmaktadır. Yine, bunun yanında, çevresel sorumluluk bu düzenlemeyle bilimsel gerçeklikten değil, maalesef yatırım takviminden beslenmektedir.
Özet olarak ifade etmek gerekirse, 1'inci madde ve 3'üncü madde birlikte değerlendirildiğinde, uygulamada yaşanacak şu sorunları görüyoruz: Yatırımcı ÇED süreci devam ederken başka kurumlara teşvik, onay, izin ve ruhsat için bundan sonra daha erken başvurabilecek. Diyelim ki ÇED süreci erken tamamlandı, bu durumda başvurduğu diğer kurum "ÇED Olumlu" kararı almış bir yatırım için olumsuz bir karar verebilecek mi? Bu durum bu kurumlar için bir baskı oluşturmayacak mı? Zaten Hükûmetçe desteklenen belli firmaların bu işleri alması bir etki unsuruyken iki farklı sürecin birbirine tesir etmesi engellenmeli, ÇED sürecinde kurumların olumsuz görüş hakkı korunmalı, idarenin denetim gücü asla zayıflatılmamalıdır ya da bir başka senaryo da başvurulan diğer kurumdan alınan izinler daha önce tamamlanırsa devam eden ÇED süreci de yine bu kuruma görüş sorulduğunda....
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MESUT DOĞAN (Ankara) - ...bu kurum bu sefer çevresel etkileri yönüyle özgürce değerlendirip olumsuz karar verebilecek mi? Çünkü bu kurum kendi izin, ruhsat sürecinde kurumun iştigal konuları yönünden değerlendirip kendi mevzuatı çerçevesinde izin veriyorken ÇED sürecinde ise çevresel etki yönünden değerlendirip görüş bildirmekte. Bu iki sürecin birbirini etkilememesi gereken farklı süreçler olduğunu unutmamalıyız.
Yine, uygulamada yaşanması muhtemel son husus ise şu şekilde ifade edilebilir: 1'inci maddede yapılan düzenleme çevresel etki değerlendirmesiyle diğer izin süreçlerinin eş zamanlı olarak yürütülebilmesini amaçlamakta ise de teşvik, onay, izin ve ruhsat için başvurulan kurumlar büyük olasılıkla başvuruyu alsalar bile ÇED sürecinin sonuçlanmasını bekleyip sonuca göre kendi süreçlerini sonuçlandırma eğilimde olacaklarından dolayı bu çıkacak olan madde bizim açımızdan bakıldığı takdirde olumlu olmayacak diye düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Evet, teşekkür ediyoruz Mesut Bey.
Gene muhtarlarımıza hak verdin, bir tek bize hak vermedin; bir küçük bize de hak verseydin ya.
MESUT DOĞAN (Ankara) - Ben şundan dolayı: Muhtarlarımız madenle ilgili, maden ocaklarıyla ilgili olumlu konuşurken sizi çok keyifli gördüm ama onların...
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Niye? Muhtarımız mutlu konuşunca biz de mutlu olduk. Demin bir ablamız gerçekten mesela farklı konuştu, onunla da üzüldük.
MESUT DOĞAN (Ankara) - Burada aslında eleştiri yok, bir tespit var; onların haklı olması sizin attığınız adımın doğru olduğu anlamına gelmez, ikisini birbirinden ayırmak lazım.