KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Hepinizi selamlıyorum.

Gün boyunca tüm vekil arkadaşlar en ince ayrıntısına kadar konuştu, mümkün olduğunca çok ayrıntıya girmek istemiyorum. Gerçekten ne yaptığınızın farkında mısınız? Doğayı katletmekle, çevreye zarar vermekle, halkı toprağından, ekmeğinden etmekle nereye varacaksınız? Siz toprağı seveni değil satanı seviyorsunuz. Siz toprağı seveni değil zarar vereni koruyorsunuz. Kaç nesil bu zeytin ağaçlarından büyüdü biliyor musunuz ve siz olmazsanız kaç nesil daha büyüyecek bunun farkında mısınız? Her fırsatta, işinize geldiğinde Anayasa'yı öne süren siz işinize gelmediğinde Anayasa'yı tanımıyorsunuz. Bugün burada bir kez daha bizler "Size karşı doğamıza, ormanlarımıza, tarım alanlarımıza, yaşam alanlarımıza nasıl sahip çıkarız"ın yolunu bulmak için bir araya geldik çünkü bu toprakların dört bir yanında süren bir yağma düzeniyle karşı karşıyayız ve bu kanun teklifi bunu tamamen meşrulaştırıp katliamı kolaylaştırmak için önümüzde.

ÇED süreçleri yani çevresel etki değerlendirmesi raporları yıllardır doğanın ve halkın lehine işlemesi gereken bir denetim mekanizmasıydı. Bugün ise âdeta göstermelik bir formaliteye dönüştürülmüş durumda. Kimi zaman "ÇED Gerekli Değildir" kararlarıyla, kimi zaman şirketlerin taleplerine göre hızlandırılarak ya da etkisizleştirilerek ekosistemlerin ve yerel halkın sesi susturuluyor. Bu kanun teklifi, artık bir süreç de ortadan kaldırılıp önüne gelenin yolunu açmaya vesile oluyor.

Öte yandan, ormanlarımız da artık sadece birer kaynak olarak görülüyor. Orman statülerinin değiştirilmesi yoluyla yapılaşmaya, madenciliğe ve ranta açılan alanlar her geçen gün artıyor. Bu toprakların canlarıyla, kuşuyla, kurduyla, ağacıyla bir bütün olduğunu görmezden gelenler ormanları sadece kâğıt üzerinde belge hâline getiriyor, ardından da bu belgeleri istediği gibi değiştiriyorlar. Şimdi de altın aramak için yok ediyorlar.

Bugün "altın madenciliği" adı altında Anadolu'nun ve kürdistanın bağrında bir altın yağması yaşanıyor. Siyanür havuzlarıyla yer altı sularını kirleten, toprağı zehirleyen, tarım alanlarını ve köyleri yaşanmaz hâle getiren bir talan düzeniyle karşı karşıyayız. Siz de daha fazla bunu yapmayın ve bundan bir an önce vazgeçin. En çarpıcı örneklerinden biri de zeytinlik alanlarımız. Bin yıllık zeytin ağaçlarının kökleri bugün maden şirketinin doymak bilmeyen iş makineleri tarafından zaten sökülüyordu, şimdi ise tamamen ortadan kaldırılacak. Oysa zeytin ağacı bu toprakların belleğidir, kültürüdür, halkın ekmeğidir ve hafızasıdır.

Buradan bir kez daha açıkça söyleyeyim: Doğamızın, ormanlarımızın zeytinliklerimizin, tarım alanlarımızın yok edilmesine izin vermeyeceğiz; talan düzenine, sermayenin bu pervasız saldırısına karşı doğayı ve yaşamı savunmaya devam edeceğiz. Vicdanınız varsa siz de karşı durursunuz, yoksa bu halkın kalbinde mahkûm edileceksiniz; bunu hiçbir zaman unutmayın.

Teşekkür ediyorum.