KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Merhaba.

Evet, ben de o sabahki yakışıksız olayı tam da AKP-MHP iktidarının bu ülkeyi yönetme biçiminin mikro örneği olarak görüyorum. Neden? Çok basit bir talep vardı, biz talep ettik; bir çok kişi gelmişti il dışından, çok önemsiyordu bu yasayı ve burada uzmanlar konuşacaktı. Dedik ki: "Bu salona sığmıyoruz, başka bir salona geçelim." Bu kadar basitti, bu kadar da işlevseldi ve bunun olabilmesi için avukatların tartaklanması gerekti, orada sıcak altında "Burada bizim zeytinliklerimiz gitmesin." diyenlerin saatlerce bekletilmesiydi. Dolayısıyla, bu şiddeti yaratan, bu basit şeyi bile yapamayan sizsiniz. O yüzden, sakın ola ki oradaki sorumluluğu bize yüklemeyin diyerek başlıyorum. Şimdi de sanki öğleden sonra bu salona gönüllü geçmiş gibi bir de "Ne güzel tartışıyorsunuz." diyorsunuz çünkü aynen o sahneler, o protestolar nedeniyle biz buradayız. Dolayısıyla "Gezi direnişi" denildi. O Gezi Parkı park olarak kaldıysa eğer ve bugün bir bütün olarak tüm memlekette ekolojik olarak "Çevreme duyarlıyım, tarihime duyarlıyım ve ben kendi yaşadığım bölgede kendim karar veririm." diyenlerin olmasından feyiz alan bir şeydir o, olumsuz bir şekilde anılamaz; bunun da altını çizmek istiyorum.

Gelelim konuya. Konumuz, şu anda ismini koyamadınız, "Bazı Kanunlar Hakkında Teklif" dediniz. Niye "bazı" dediniz? Çünkü çok tepki alacaktınız "mera" deseydiniz "orman" deseydiniz "çevre" deseydiniz. Şimdi, bir soru var, bu soru çok önemli: Kimin ihtiyacı var? Şu önümüze gelen yasa teklifine kimin ihtiyacı var? Hemen gazeteleri tarayın, bu yasanın geleceği gündeme geldiği andan itibaren birçok yerde, Akbelen'de olsun, İkizköy'de olsun köylüler dediler ki: "Bizim buna ihtiyacımız yok, bizim başka bir şeye ihtiyacımız var." Muğla'da öyle... Sonra çevre, ekoloji örgütleri dediler ki: "Hayır, bizim buna ihtiyacımız yok." Teşekkür eden kimlerdi? Teşekkür eden, aynen bu yasada imzası olan vekillerin ilişki içinde olduğu maden şirketleriydi. Aynen biraz önce ifade edildiği gibi "Çok teşekkür ederiz, bütün taleplerimiz aslında içerilmemiş ama çok büyük oranda içerilmiş, devamını da talep ediyoruz." diyenlerdi. Biraz önce sorulduğu gibi, Sevda'nın sorduğu gibi, Wood Mackenzie'nin metal ve madencilik için süper bölge ilan ettiği yer Türkiye. Şimdi, tesadüf mü apar topar bu yasanın gelmesi?

Sonra bir de bu şirketler öyle hiçbir şeye kani gelmiyorlar. Bu yasa geldi; olmaz, çok hızlı olacak, her şey çok hızlı olacak. Kapitalizm hızdan besleniyor. Kapitalizm o hızda, çarklarının arasında köylüleri öğütüyor, işçi cinayetleriyle, işçi kanıyla, çocuk emeğiyle, çocuk istismarıyla besleniyor ve hıza ihtiyacı var. Neden hıza ihtiyacı var? Kim bu madenleri hızlıca her şeye rağmen, ekolojik yıkıma rağmen istiyor? Savaş endüstrisini kullanmak isteyenler. Bakın istatistiklere, bakın hangi maden tipinin elde edildiğine. Savaş isteyenlerin enerji ihtiyacı bu. Öyle olmasaydı eğer tarım işçileri "Biz su bulamıyoruz, motorlarımızı çalıştıramıyoruz. Sulama yapamadığımız için tarımımız bitiyor. Bize elektrik..." demezdi. "Biz elektrik faturaları niye bu kadar fazla ödüyoruz?" demezdi. İhtiyaç kime? İhtiyaç, aynen bu yasada olduğu gibi, siz savaş isteyen ve sermayenin üzerine, sermayesini biriktiren ve asla doymayan -kapitalizmin çarkları budur, asla doymaz- sürekli, sürekli her tarafı talan eden, yıkıma maruz bırakan bir sistem.

Şimdi, burada deniyor ki: "Buraya geçelim." Niye bundan bir talep çıkarmıyorum, AKP siz şöyle yapın demiyorum çünkü siz bu sistemden besleniyorsunuz, bu sistem sizin varlığınız. O yüzden de 9 kez geri çekilen zeytinlik alanlarının maden alanına açılmasını 10'uncu kez getiriyorsunuz, 10'uncu kez çünkü siz de demin bahsettiğim sistemden besleniyorsunuz. O yüzden de allem ediyorsunuz kallem ediyorsunuz bir daha önümüze getiriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Son bir dakikanız Sayın Vekilim.

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Sonra, bu yasa teklifi şirketlerin önünde zaten çok cılız kalmış. Birtakım ÇED raporlarıyla hukuki süreçlerdeki o zaten çok azalttığınız, güçsüzleştirdiğiniz tüm engelleri ortadan kaldırmak istiyorsunuz, tüm engelleri. Hiçbir engel olmasın, hiçbir denetim olmasın; şirketler aynen birlikte oldukları siyasetle birlikte her yeri talan etsinler, kendi yarattığınız krizden, içinde bocaladığınız bu krizden bir an önce çıkmanın politikasını yapıyorsunuz. Neye rağmen yapıyorsunuz? Demin söyledim.

Bir başka boyutuna geçmek istiyorum son süremde. Kadınlar bu süreçleri nasıl yaşıyor, bu çok önemli, hiç bunun altı çizilmiyor. Bakın, ne oluyor? "Mega projeler" deniyor bu maden projelerine, "mega projeler."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Büyük büyük şirketler özel güvenlik güçleriyle, devasa, böyle canavar gibi aletleriyle, kendi geçimlik tarımını yapan, belki gündelik bostanını yapan, zeytiniyle zeytinyağını yapan küçücük köye giriyor ve şeyi biliyor... Tabii ki insanlar yaşam alanlarına sahip çıkacak, orada bir gerilim çıkacak. Polisi, askeri, bazen özel kuvvetleri, jandarması yığılıyor oraya. Militarizm... "Militarizm" dediğimiz şeyde şiddet normalleşiyor, aynı sabah yaşanılan şiddeti olağanlaştırdığınız gibi, yok saydığınız gibi. Bu defa ne oluyor? Orada şiddet artıyor. Kadınlar, bir kere, bahçelerini, bostanlarını, konserve yaparak geçindikleri geçim aletlerini kaybettikleri için yoksullaştırılıyorlar.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Sayın Vekilim, bitirebilir miyiz.

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Bitireceğim.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Mikrofonu açar mısınız lütfen.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Açamam.

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Yoksullaştırılıyorlar ve sonra da orada kadınları güçsüzleştiren bir politika oluyor. Şiddet meşrulaşıyor, şiddet meşrulaştıkça kadına yönelik şiddet, erkek şiddeti tırmanıyor ve siz kadınların ekonomilerine de. göz dikiyorsunuz. Mesela bunu nereden çıkardım? Siz dediniz, dediniz ki: "Zeytin plantasyonları yaparız. Ne güzel olur." O plantasyon tipi tarımın, o endüstriyel tarımın hem ekolojiye hem gündelik yaşama ne kadar negatif etkisi olduğu üzerine bir külliyat var ama siz buna bakmazsınız, siz buna bakmazsınız.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Teşekkür ediyoruz Sayın Vekilim.

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Sonuç olarak, biz bu yasayı kesinlikle kabul etmiyoruz. Kesinlikle bütün her şeyiyle Batı Karadeniz'den kürdistana kadar, Ege'ye kadar her tarafta insanlar bu yasaya itiraz ediyorlar.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Teşekkür ediyoruz.

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Sadece şirketleriniz, yandaş şirketleriniz teşekkür ediyor. Biz buna geçit vermemek için elimizden geleni yapacağız.