KOMİSYON KONUŞMASI

GİZEM ÖZCAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, çok değerli katılımcılar; bugün burada yalnızca teknik bir maddeyi, bir düzenlemeyi görüşmüyoruz. Burada bir kentin kaderini tartışıyoruz, binlerce yıllık kültürünü, toprağın hafızasını tartışıyoruz. Bakın, Muğla'nın yüzde 68'i orman ve yüzde 65'inde maden arama ruhsatı var. Zeytine dair bugün burada yürütülen tartışmalarda sürekli olarak üretim rakamlarıyla konuşulması teklif sahiplerinin zeytin dünyasına ne kadar uzak olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Zeytinlikler sadece birer üretim alanı değil, onlar birer ekosistemdir. Zeytine yalnızca verim, tonaj, ihracat gibi teknik ölçütlerle yaklaşanlar bu kadim ağacın taşıdığı toplumsal ve ekolojik değeri kavrayamazlar. Kaldı ki madem verilerle konuşacağız, rakamlarla konuşmak istiyoruz, o zaman rakamlara kulak verin. Zeytinyağı fiyatları sizin aksinizi söylüyor, 2023'ten 2024'e fiyatlar tam 4 katına çıktı. Bunu nasıl açıklıyorsunuz, merak ediyoruz. Muğla, tarım, turizm ve kültür kentidir ama siz bilmem kaçıncı kez zeytinliklere göz diken teklifleri getiriyorsunuz. Bu teklifler ne yazık ki Muğla'nın geleceğini görmüyor. Zeytin sadece bir tarım ürünü değildir, bizim ekmeğimiz, geçimimiz, kültürümüzdür, o kültür de o mekânda, zeytin ağacının köklerinde, gölgesinde saklıdır. Siz bu hafızayı yok sayıyorsunuz.

Bu teklif 2022 yılında benzer içeriklerle Meclise gelmiş, Komisyonda görüşülmüş, halkın ve uzmanların yoğun tepkisi neticesinde geri çekilmişti. Şimdi, o gün çekilen teklif neredeyse yeniden aynen karşımıza getiriliyor. Bu durum Meclisin kendi hafızasını yok saymasıdır, bunu açık şekilde ifade edelim.

Peki, bu teklifle ne amaçlanıyor? Deniliyor ki: Zeytin ağacını sökeriz, başka yere taşırız, yerine de yenisini dikeriz. Sanki mesele bir saksı çiçeğini alıp bir yerden öteki bir saksıya koymakmış gibi. Oysa zeytin ağacı saksı çiçeği değildir, zeytin ağacı köküyle, yaşar, toprağıyla, iklimiyle, faunasıyla birlikte bir ekosistemdir. Üstelik bu da yetmiyor, zeytinliklerin sökülmesi karşılığında bu alanlar yok edilecek ve şirketler bir de teşvik alacak bu durumda; yeni zeytinlikler kurmaları için hazine arazileri tahsis edilecek. Hem yeni zeytinliği sökeceksin hem hazine arazilerini tahsis edeceksin hem de sonrasında yeni zeytin dikmek için bunun için bir daha teşvik alacaksın. Bu nasıl bir kamu yönetimi, nasıl bir adalet anlayışı, soruyoruz.

Akbelen direnişi Türkiye çevre mücadeleleri tarihinde onurlu bir yer edinmiştir, bazılarının küçümseyerek "üç beş ağaç" dediği şeyin bir yaşam kaynağı, bir geçim kaynağı, bir hafıza alanı olduğunu göstermiştir. Zeytini, köylüyü, iklimi, suyu yani yaşamın kendisini savunuyoruz. Gelecek kuşaklara çorak bir vatan değil, kök salabilecekleri bir memleket bırakmak istiyoruz. Akbelen'nin gövdesinde büyüyen umutla nasıl köklerine tutunuyorsa bir ağaç biz de yaşam için direnişe öyle tutunuyoruz. Bu mücadele yalnızca doğa için değil; adalet için, kamu için, çocuklarımız için verilen mücadeledir. Aynı zamanda, bu teklif 1939 tarihli ve hâlen yürürlükte olan 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun'un hükümlerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Bu kanunun 20'nci maddesi çok nettir, zeytinlik sahalarında ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinliklerin gelişmesine zarar verecek hiçbir tesis kurulamaz. Bu madde, yıllardır tekrar tekrar delinmeye çalışılmış, her seferinde kamuoyu baskısıyla geri çekilmiştir. 2009'da, 2010'da, 2014'te, 2017'de, 2019'da ve 2020'de; şimdi 7'nci kez bu kez daraltılmış bir koordinat listesiyle tekrar karşımıza getiriliyor. Ne var Koordinatlarda? Muğla var, Muğla zeytinlikleri var. Ama biz bu kör inada teslim olmayacağız.

Hepinize teşekkür ediyorum.