KOMİSYON KONUŞMASI

SEDA KÂYA ÖSEN (İzmir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli kurul üyeleri, bürokratlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu önümüze gelen kanun teklifinin genel gerekçesini okuduğumuz zaman şöyle bir imaj oluştu gözümüzde: Sanki Türkiye'de özellikle sanayinin artan çok ciddi bir enerji ihtiyacı var ve akabinde de bir kömür güzellemesi var yani kömürün ne kadar önemli olduğunu, santrallerin bizim için ne kadar vazgeçilemez olduğu uzun uzun, çok güzel bir şekilde anlatılmış. Tabii, buna baktıktan sonra şunu düşünüyoruz: Sanki biz Paris İklim Anlaşması'nı hiç imzalamamışız, 2053 yılı sıfır emisyon hedefi hiç koymamışız, daha yeni iklim kanunu -ki zaten onun içinde de bunun bir madde yoktu ama- gibi çalışmaları hiç yapmamışız, yenilenebilir enerji hedeflerimizi sürekli yükseltmiyormuşuz gibi kömürün bizim için ne kadar vazgeçilemez olduğunu anlatan bir güzellemeyle kanununa girdik. Bu arada kömürden kademeli çıkış konusunda da hiç kimsenin tek bir laf ettiği de yok, tamamen kapanmış gibi farz ediyoruz.

Sonra Türkiye'de elektriğin büyük bölümünü, bildiğiniz gibi sanayi tüketiyor, neredeyse yarısı. 2024 yılında elektrik tüketimi sanayide düştü. 2025'in ilk çeyreğinde elektrik tüketimi yüzde 1,6 azaldı. Mart 2025'te İstanbul'da sanayi elektrik tüketimi yüzde 8,6; Kocaeli'de yüzde 12,23; Gaziantep'te yüzde 11,7 düştü. Bakın, bunların hepsi büyük sanayi kentlerimiz ve orada tüketimin düştüğünü görüyorsunuz. Zaten sanayinin de yüzde 2 küçülmüş olması bunu destekliyor.

Biz, şimdi, burada sanayinin de içinde olan bir Komisyon olarak aslında sanayinin düştüğü durumu, neden üretimin azaldığını, buradan sonra işçi çıkarmaları nasıl başlayacağını konuşuyor olmamız gerekirken şu anda bu hedef doğrultusunda apayrı bir gündemle oturup bu ısmarlama kanun teklifinin peşinden koşturuyoruz.

Bunun dışında verdiğiniz kanun teklifinde bazı somut veriler de var, bunlarla ilgili sorularımdan da bahsetmek isterim. Kömüre yapılan yatırımların, evet, çevre kirliliği faktörü var ama tabii, bir de insan sağlığı faktörü var, nedense çok konuşulmayan; bununla ilgili bir fizibilite çalışması yapılmış mıdır? Kömür santrali kaynaklı hastalıklar olduğu bilimsel verilerle kanıtlanmıştır. Enerjide kazanç sağlamaya çalışıyoruz, tamam; peki, sağlık harcamaları ne olacak? Yani bu bölgede bu santralden kaynaklanan ve gittikçe artan hastalıklar ve bunun harcamaları ve bunun maliyeti ne olacak? Bu konuda bir fizibilitemiz yapılmış mıdır?

Maden alanlarında bir rehabilitasyon bedeli var -ki çok önemsiyoruz, dünyada örneği çok var- peki, bunun için bir alt kalem ve giderlerin hesabı var mıdır? Yoksa "bu sadece ruhsat bedelidir" "yüzde 30'udur" gibi afaki rakamlarla mı söylenip geçilmiştir? Az önce söylediğim gibi insanların hayatına olan etkisi, sağlık harcamalarına olan etkisi, santrallerden ve madenlerden kaynaklı giderleri rehabilitasyon bedellerine eklediniz mi? Ayrıca bu rehabilitasyon bedellerini aldıktan sonra bu rehabilitasyon işlemleri denetleniyor mu?

Bakın, bu Akbelen'de yapıldığı söylenen rehabilitasyon. İnsanlar mavi boya döküldüğünü bile iddia ediyor. Yani bu rehabilitasyonların etkisi nasıl oluyor, sonrası nasıl yapılıyor, kontrol ediliyor mu? Bununla ilgili de hiçbir veri ne yazık ki elimizde yok.

Taşınması gereken ağaçlarla ilgili sürekli konuşuluyor, rakamlar dünden itibaren 40 bin-50 bin şeklinde devam etti, bugün bir 82 bin rakamını da duyduk. Bununla ilgili bir süre ne öngörüyorsunuz? Yani 82 bin ağacın yerinden edilip başka bir yere nakledilmesi, uyum süreciyle ilgili mesela bir zaman planlamamız var mıdır? Yok, afaki; bunlar sökülecek, olacak, o kadar. Yeri neresidir mesela? Yok, bu da tam olarak afaki.

Sofralık zeytin ve zeytinyağı ihracatımızın gelecek dört yıl içinde hedefi 1,5 milyar dolar. Türkiye bu konuda küresel bir oyuncu olmak için çabalıyor, rakipleri de var bildiğiniz gibi. Peki, bu ortamda zeytinlikleri kesmenin Türk zeytinyağı markasına bir etkisi olacak mı? Mesela, bunu hiç kimse düşündü mü? Pestisit gibi adının lekelenmesi ihtimaline karşı ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz? Türk zeytini markasına verilecek zarar sadece üretim ve kilosundan bahsetmiyorum, bir de imajından bahsediyorum. Sektörün kesilecek alanlar nedeniyle ne kadarlık üretim kaybı olacağı tam olarak tespit edilmiş mi? Hiç zannetmiyorum.

Bir de stratejik madenler meselesi var, kurul tarafından belirleneceğiyle ilgili. Bununla ilgili de bu madenler nadir toprak elementleri midir "NTE" dediğimiz? Dünyada çok önemli yer kaplayan, Çin'in ihracatına kısıtlama getirdiği otomotiv, savunma sanayisi sektörlerinde çok önemli bir faktör olan bu madenlerden mi bahsediyoruz? Kanun teklifiyle elementlerin geleceğine dair ilgili kurumların veya yetkililerin önüne geçilmesi mi planlanıyor? Bu maddede bu yetkilerin hepsi... Sadece Cumhurbaşkanına maden stoku yükümlülüğü belirleme yetkisi, acele kamulaştırma gibi süper yetkiler veriyor. Gerçi biz bu süper yetkilere tabii ki alışkınız ama bu kadar stratejik madenlerde bu kadar büyük bir iznin uluslararası alanda ve dış güvenlik anlamında etkisi olabilir. Bu acaba hiç düşünüldü mü yoksa bu da öyle yazılıp geçildi mi?

Maddelere geçtiğimiz zaman bunlara tabii ki ayrıntıyla gireceğiz, ben sadece burada şunu söylemek istiyorum: Bu kanunu değerlendirirken doğru bir fotoğraf çekmemiz gerekiyor. Biz şu anda bir taraftan iklim kanununu geçirmeye çalışan, yenilenebilir enerjiye yatırım yapan bir ülke imajı gütmeye çalışırken öbür taraftan kömür güzellemesi yapıp ve yaptığımız, verdiğimiz bütün rakamları da afaki olarak vermiş olduğumuz bir imaj çiziyoruz. Öncelikle bence doğru bir fotoğraf çekmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.