| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 14 .11.2014 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Bakanlığın değerli temsilcileri, değerli basın; ben tabii, izliyorum, okuyorum. Daha önceki bakanlara da sordum fakat merak edip soracağım başından, sonra söyleyeceğimi baştan söylüyorum: Sayın Bakan, 25 milyar lira GAP'a ayırdık. Sulama kanalları olacak, sulayacağız; istihdam olacak 3-5 milyon; araziler bereket saçacak, GAP, değil Türkiye'yi, dünyayı değiştirecek. E, niye bu sunuşta bir kelime GAP yok, bana söyler misiniz Allah aşkına? Cevdet Bey'in işi mi, Kalkınma Bakanının işi mi? Ona da sordum, cevap vermedi; Ekonomi Bakanına sordum, cevap vermedi; Maliye Bakanına sordum, cevap almadım. Ne yapıyorsunuz bu 25 milyara? Yani, tarımda, istihdamda GAP'ın hiç önemi yok mu? Yok, burada yok. Allah razı olsun! Bu böyle.
Sonra, elektrik borçlarına karşı destek mi veriyorsunuz? Bu verdiğiniz destek primleri elektrik borçları için miydi? Resepsiyonda Sayın Davutoğlu -yeni Başbakan olmuş- geldi, vukuat da arıyorlar kesilmiş elektrik borçlarıyla ilgili. Enerji Bakanı dün buradaydı "Destekleme primlerini keselim borçlar karşılığında." diyor. Siz elektrik borçları için mi veriyorsunuz destekleme primlerini?
Neyse yani şimdi ben biraz şeye geçeyim, bu rakamlarla boğulmak istemiyorum ama tarıma ayrılan toplam destek rakamlara bakınca artmış gibi gözüküyor, 8 milyar, sonra 9, şimdi 10 fakat aslında böyle biraz iyi baktığınız zaman 400 milyonluk bir artış gözüküyor koskoca bir senede. Yani, ben hukukçuyum, matematikçi değilim tabii ama rakamların dili devasa bir Türkiye için başka şeyler söylüyor.
"2002'de, 2014'te" diye başlayan bir bütçe sunumlarınız var ki, 2002'de sizin bildirgenizde mazot, Sivas'ta motorin 98 kuruştu; 2014'te Sivas'ta 4,5 kat artmış, 4 lira 32 kuruş olmuş. Yani, biz de "2002-2014" mü diyelim?
Şimdi, mevsimlik tarım işçilerine ilişkin arkadaşlar değindi ama bütün arkadaşların değinmediği bir konuyu konuşacağım bugün sizinle. Yaylalarımız, yasaklarımız bu çözüm süreciyle biraz canlandı. Yaylalara gidiyor göç, koyunlar, sürüler. Biraz canlandı yani bu çözüm sürecinin gerçekten buna katkısı oldu. Yani, bu iki yıldır tek tüfek patlamadı, hiç mi tarıma, hayvancılığa faydası olmadı?
Peki, madem öyle, direkt hiç kimsenin konuşmadığı şeye getireceğim. İktidar da diğer muhalefet partilerinin hiç birisi de balığı sevmiyor galiba, hiç balıktan bahsetmediler. Sizin yeni bir Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü kuruldu. Eskiden Ulaştırma Bakanlığındaydı, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı falan bakıyordu. "Denizcilik Bakanlığı kurulsun." diye bizim bir teklifimiz, önerimiz var. Beceremedi Ulaştırma Bakanlığı. "Bütün hayvanlara Sayın Eker bakıyor." dediler, balıkları da size teslim ettiler.
Şimdi, bu balıklarla ilgili... Türkiye'nin üç tarafı deniz. Bir bakıyoruz, tam 25 milyon metrekare su yüzeyimiz var; göller, barajlar, nehirler, 8.333 kilometre kıyı şeridimiz var. 18 bin kayık balıkçı, kıyı balıkçısı var; 350-400 arası 2 bin endüstri balıkçısı, 5 adet de açık denizde 70 metre üstü. Ama, sadece kültür balıklarıyla ilgili rakamları koymuşsunuz buraya yani onlar öne çıkıyor. Avrupa'ya satıyoruz yüzde en yüksek oranda, o da burada doğru ama ha bire Avrupa Birliğinin balıkçılık faslı olan 13 no.lu faslından çakıyoruz. Yazmışsınız: "Siyasi." Ya bizde bir sorun var Sayın Bakan, neresi siyasi bunun? Balığın neresi siyasi, bana anlatır mısınız. Bize anlatın, bizi aydınlatın yoksa hakikaten kafamız karışık yani nasıl karışık? Yani, sizin Bakanlığınızda su ürünleri konusunda üniversiteler, akademiler, tezler, üretimler, bilmem neler mi vardı da Ulaştırma Bakanlığı beceremedi de size gönderdi? Ya, iki bakanlığın bu alandaki görevlerini buraya hizaya çekeyim, ben soru soracağım. Bakın, açık konuşacağım, balıkları sorsam, lüfer ile bir başka balığı karşılaştıralım, en yakın benzeri kefali, hamsi ile gümüş balığını, karides ile -Sayın Bakan biraz tanıyor- yengeç ile ıstakozu yan yana koyalım, ondan sonra bir soralım "Bu hangi balıktır?" diye. Ayıramazlar, ayıramazlar, onun için kutluyorum ben, Genel Müdür eğitimlere başlamış, balıkları tanıtıyor, denizleri tanıtıyor, "Bak, kazıklanmayın, barbun kırmızıdır, her kırmızı balık barbun değildir, kaya balığı da vardır bunun içinde." diyor, anlatıyor.
Şimdi, siz burada balıkçılıkla ilgili demişsiniz "Devlet balıkçıları teşvik ediyor." Eskiden 12 metre üstü tekneleri alıyorduk, bol para veriyorduk, balıkçılık yapmıyorlardı artık, onları bu dertten kurtarıyorduk, şimdi 10 metreleri alıyoruz. Kurban olayım size, balıkçının 10 metre teknesine biraz yüksek para verip alıp onu balıkçılıktan kurtarıyorsunuz da balığa ne katkı sunmuş oluyorsunuz? Yani, kim size bu aklı verdi?
Şimdi, burada bu teknelerle ilgili olarak yapılan teşvik dışında bir mazot teşvikiniz de var. Ama, balıkçılardan kiminle konuşsanız diyor ki: "Kredi aldık, borçlandık, balıkçılık sezonu kötüye gidiyor." Bu kadar zengin bir ülkede iki sene destekleme yapsanız -ya 18 bin, rakamını verdim- bunların Ziraat Bankasında kredi borçları var, iki sene destek verin, balık yasağını iki ay daha uzatın, bütün denizler balık dolar, balık ve Türkiye en büyük kazanımlarından birini buradan sağlar.
Şimdi, tabii ki Tarım Bakanlığı şekerin neden kaçak olduğunu Türkiye'de sorgulamak zorundadır. Şeker Kurumu, bilim, sanayi ne diye bahsetmiyorsunuz? Kardeşim, niye 25 tane kalan fabrikayı da siz özelleştirmeye çalışıyorsunuz? Ya, şeker pancarıyla burada şeker üretiliyor, bir kısmı da, 9 tanesi de nişastadan. Milleti sakarine, aspartama, ithal tatlandırıcılara, GDO'lu tatlandırıcılara, zehre mahkûm etmek hak mıdır Allah aşkına, söyler misiniz! Biz kaçak çay içiyoruz, Seylan'dan, dışarıdan geldi, ismi kaçak; asıl kaçak şeker yeniyor bu ülkede, kaçak şeker ve o beyaz şeker maalesef hakiki şeker değil. Pancar üreticilerine kota koyarsınız, ondan sonra ithal yolunu açarsınız, gider, alırlar oradan. Bu felakete, GDO'ya... Mısır özünden de şeker üretildiği dikkate alındığında Bakanlığınız niye buna iki laf etmez? Biliyorsunuz, bu şekeri bir de sahte balda kullanırlar, sahte bal üretiminde de kullanılır.
Ekmek konusunda da çok ciddi bir konu var. Dünya Sağlık Örgütü beyaz ekmek konusunda Türkiye'yi uyarıyor. Bu konuda çalışmalarınız var ama Harvard Üniversitesinin yirmi üç yıl boyunca yaptığı incelemelerde beyaz ekmeğin kanser vakalarında ne kadar etkili olduğunu da gösteriyor. Kamu spotuyla bunu anlatmak mümkün, niye anlatılmıyor?
Şimdi, fındıkta don afeti sonrası 2014-2015 fiyatları arttı. Yani, üretici diyor ki: "Masraflarımı karşılayamıyorum." Ne yapacaksınız yani dinlemek isterdik. Fındığın fotoğrafını koymuşsunuz, kendisi yok. Ne kadar, kota ne olacak, bir de tarım sigortası olmayan yüzde 92'lik kesim var, havalar kötü gitti mi perişan... Ya, bunların da tarım kredisi, Ziraat Bankası borçlarını bir yıl ertelemek mümkün değil mi?
Antep'in fıstığı... Demin, sağ olun, bize Diyarbakır'dan kadayıf geldi. Şimdi, Antep'te fıstık gerçekten çok ciddi bir sorun. Stokçuların karaborsa yaptığı söyleniyor ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) - "...yok ki yolu." diyor fıstık üreticileri bu sene. 350 tondan 70-80 tona düşünce...
BAŞKAN - Ek süre verdim, buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Tamam.
...şeker yerine glikoz, Antep fıstığı yerine boyayıp fırınlanan yer fıstığı veya yeşil bezelye kullanılmaya başlanmış; bu direkt sizin Bakanlığı ilgilendiriyor. Yani, fıstık diye bezelye yemeye bu vatandaş başlarsa -ki başlamıştır, bunun emareleri var- karaborsada tam gaz gider. Bilmiyorum, bunun hesabını kimden sorayım, Maliyeden mi, Ekonomiden mi, Kalkınmadan mı, Tarımdan mı?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Benden sor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sizden mi?
Peki, kayısı konusunda... Rahmetli Mevlüt Aslanoğlu yok burada, bugün burada olsaydı, inanın, bak, gittiğinden beri burada kayısı kimse yemiyor, kayısı eksik olmazdı.
Şimdi, bu sene hakikaten zirai açıdan çok zarar yaşandı; yüzde 95 oranında ürün kaybı, kuru kayısı 5-6 liradan 20-25 liraya çıktı ve ihracat da yüzde 50 düştü. Bu konuda borç kıskacında, her zamanki kaderidir, hava durumu, don, üretim düşünce hepsi aynı şeyi söylüyor.
Üzüm üreticisinde de bu sene aynı durum vardı. Benim ilçem üzüm bağlarıyla, asmalarıyla meşhurdur, Süryani bağlarıyla meşhurdur. Ben burada Denizlilerle, Manisalılarla yarışa girmeyeceğim, onların hakkını teslim ederim ama biz de onlardan geri kalmayız yani onu açık söyleyeyim. Fakat, ilginç bir şey, Trakya'dan, Tekirdağ'dan, Şarköy'den, Ege'den Güneydoğu'ya kadar bu sene üzümde, asmada bir hastalık vardı. Onlar da diyor ki: "Rekolte düşüktü ve sıkıntılarımız var." O konuda bir şey düşünüyor musunuz?
Bir ürün çok üretildiği zaman Sayın Bakan, o üreticiyi cezalandırmak mı gerekiyor bilmiyorum. Patates üreticileri, elma üreticileri ve benzeri, bu konuda da bir sorun var.
Şimdi, bunları üst üste, alt alta koyduğumuz zaman, sizin Hükûmetin örgütlenme modeli sakat, sakat. Orman ve Su bir tarafta, Gıda ve Hayvancılık bir tarafta -susuz, ormansız üretim olmaz- Kalkınma Bakanı bir tarafta, Ekonomi Bakanı bir tarafta, yurt dışına ihracat yapacakların bakanı bir tarafta yani böyle bir dizayn olmaz ekonomide. 11 tane bakan çıkıyor, birisi frene basıyor, birisi gaza basıyor; en son gördüğüm, Başbakan 11 ekonomi bakanını almış, ekonomik olarak arıza yapmış, arabayı hep beraber itekliyorlar, son fotoğraf buydu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum.
Buyurun, bitirin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bir uyarıda bulanarak bitireceğim.
En son, ne... Söyleyeceğim ama içimde kalmasın. Domuzlar Bebek'te sahile, Boğaz'a indi, en son Tophane'ye gelmişti, vallahi Kasımpaşa'ya ulaşılsaydı sizin akıbetinizi bilmem. Ama, dikkat edin, ya bir domuz eylem planını hemen çıkarın...
Sezai Karakoç ne diyor: "Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi" ve arkasından Ahmed Arif diyor ki: "Bir tek zeytin dalı yalnız kalmayacak." Değil mi? Cahit Sıtkı Tarancı da "Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!" diye söyler. Bütün bu renklere bu ülke fazlasıyla sahip, bütün mesele bu zenginliğimizi kullanamamak.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.