KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, kurumların çok değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kurumlarımızın sunumlarından dolayı da kendilerine teşekkür ediyorum.

Artık hepimiz biliyoruz ki iklim krizi kapımızda değil, hayatımızın tam ortasında. "On yılda bir olur." denilen afetler neredeyse her yıl çiftçinin başına gelmekte. Bu, bu yıl oldu, gelecek yıl olmayacağı anlamına gelmiyor, artık her yıl kapımızda bu afetler. Bu yıl Mersin'de nisan ayında yaşanan don sadece bir hava olayıyla sınırlı değildi. Tarsus'tan Anamur'a kadar olan seralarımız, bahçelerimiz yani geçim kaynakları bir gecede yok oldu. Erdemli ilçemizde de bu donun üstüne bir de dolu yağdı. Üretici daha kendisini don olayından dolayı toparlayamadan bir darbe daha yemiş oldu. Bazı bölgelere incelemelere gittiğimizde zarar yüzde 60'ı geçmiş durumdaydı. Burada mesele sadece hava şartları değil, hava meselesi değil; çiftçi afete karşı savunmasız olduğu kadar sisteme karşı da savunmasız durumda.

Şimdi, biraz önce don hasarından en fazla etkilenen iller listesine bakıyoruz. Özellikle tabii ki bütün illeri dikkatle inceledik ama Mersin'e baktığımızda bu rakamların gerçekten hani "Bir çalışma yapılmış mı, yapılmış." noktasında bir çalışma; hiçbir şekilde gerçeği yansıtmayan, gerçek hasarı ve toplam don hasarını yansıtmayan, reel olmayan bir çalışmayla karşı karşıyayız. Toplam 24 ilin hasar tespitini görüyoruz burada, 21 milyar gibi komik bir rakamla da karşı karşıyayız. Hâlbuki bu tüm Türkiye'ye de baktığımızda bunun katbekat fazlasıyla bir zararla karşı karşıyayız. Bunlar içerisinde seçim bölgem olan Mersin'e baktığımda 783 milyon gibi bir rakamı da önümüze getirdiniz. Bence bunu keşke sunmasaydınız, çok daha yerinde olacaktı,

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün üreticiye "TARSİM var, sigorta yaptır." dediğimizde neredeyse alay ettiğimizi düşünürler bizimle çünkü haklı gerekçeleri var, çünkü TARSİM artık üreticiyi değil, şirketi koruyan bir sistem hâline gelmiştir ve bütün çiftçilerin arasında da bu bir güven sorunu yaratmaya başlamıştır. Mersin'de tarımın sadece yüzde 18'i sigorta kapsamında Sayın Başkan. Yani her 5 çiftçiden 4'ü zaten sistemin dışında çalışma yapmakta, üretim yapmakta. Sigorta yaptıranlarla görüştüğümüzde de zaten çok da rahat değiller. Sigorta yaptırmış olmanın vermiş olduğu bir teselliyle aslında bunu yaptırdıklarını söylüyorlar. Geçen yıl yapılan hasar başvurularının neredeyse yarısı da reddedilmiş durumda. Artık gerekçeler çiftçimizi de tatmin etmeyen gerekçeler. Kabul edilenlerde de ortalama 13 bin lira tazminat ücreti alınmış durumda. Oysa tek bir üretim sezonunun maliyetinin bunun çok çok üstünde olduğunu hepimiz biliyoruz. Burada primlerin yüksek olmadığını söyleyecek hiçbir arkadaşım yok. Eksper raporlarının adil olmadığı çok nettir. İtiraz yolunun kapalı olduğu ve itirazların tamamının reddedildiği ve üretici örgütlerinin bu sistemde hiçbir şekilde söz hakkının olmaması da en çok düşündüren konulardan biri.

Şimdi soruyorum ben size: Bu sistem üretici için mi kuruldu yoksa şirketler zarar etmesin diye mi kuruldu? Neden kamu destekli bir sistemde çiftçinin değil de sigorta şirketinin çıkarı korunuyor? Neden TARSİM'in yönetiminde çiftçinin temsilcisi yok? Biraz önce saydınız, TARSİM'deki temsilci 7 kişiden saydınız şunlar, şunlar var ama baktık çiftçiden bir temsilci yok. Başka bir eksiklik de şu: Erken uyarı sistemleri maalesef çalışmıyor, fırtına mesajı geliyor ama gece don oluyor, çiftçi bundan sabah haberdar oluyor. Mersin'de 13 ilçeden sadece 5'inde don takip sistemi bulunmakta Sayın Başkan. Oysa bazı ülkelere baktığımızda, özellikle İspanya'da dikkatimi çeken bir durum, her serada dijital don alarmı var ve bunu devlet destekliyor. Bizde hâlâ "Zarar olduysa destek veririz." anlayışıyla biz üretim yapmaya devam ediyoruz. Oysa artık biz üretici zarar görmeden önlem almak zorundayız, zarar olduktan sonra değil. Zarara vesile olacak konuları önceden önlem almakla mükellef olduğumuzu da düşünüyorum devlet olarak.

Değerli milletvekilleri, belki çoğunuz bunu biliyorsunuz, biraz önce Vekilim "Parti politikalarınızdan bahsetmeyin." dedi ama ben burada söylemek zorundayım. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak özellikle zirai dondan etkilenen bölgeler için, benim de verdiğim, Çukurova bölgesi için, bir afet bölgesi ilan edilmesi için sigorta şartı aranmadan doğrudan destek verilmesi ve tarım borçlarının faizsiz ertelenmesi için kanun tekliflerimizi sunduk ama bunun yeterli olmadığını biz de biliyoruz çünkü bununla afet bölgesi ilan edilmenin dışında Ziraat Bankasına ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçların da ertelenmesi gerektiğini şiddetle savunuyoruz ve Ziraat Bankasının çiftçiye yeniden üretim yapabilmesi için uygun faizli tarımsal krediler vermesi gerektiğini de her defasında dile getirdik. Bunu sadece ben seçim bölgem Mersin için talep etmiyorum tabii ki. Adana'dır, Hatay'dır, Antalya'dır, Ordu'dur; bu konuda mağdur olan bütün illerimiz için bunların acilen hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz çünkü bu, Türkiye'nin üretim güvenliği meselesini gündeme getirmektedir.

Son söz olarak da şunları söylemek istiyorum başlıklar hâlinde Sayın Başkan: TARSİM yeniden düzenlenmeli. Herhâlde hepimiz hemfikiriz bu konuda. Çiftçinin sesi bu sistemde mutlaka ama mutlaka yer bulmalı. Hasar tespitlerinin çiftçiyi de üreticiyi de ikna edecek şekilde şeffaflığı konusunda bir güven ortamı yaratılmalı hasar tespitleri konusunda. İtiraz hakları çok önemli, burada bunun dikkate alınması gerekiyor ve itiraz hakkı reddedilmeden bu iyi organlar tarafından bunların incelenmesi gerektiğini öneriyorum. Bu sistemin gerçekten çiftçiyi koruyacak bir sistem olması yönünde çalışma yapmamız gerektiği kanaatindeyiz çünkü bu ülkenin sofrası üreticinin alın teriyle kuruluyor. Ülkemiz için her zaman "tarım ülkesi" diyoruz. Tarım ülkesi olan ülkemizde de çiftçimizi sahipsiz ve umutsuz bırakmamamız gerektiğini söylüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.