KOMİSYON KONUŞMASI

GİZEM ÖZCAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar; 14'üncü madde hız ihlallerine yönelik cezaların yeniden düzenlenmesi ve trafik güvenliğiyle gerekçelendiriliyor ancak getirilen yeni ceza sisteminin içerdiği orantısız para cezaları bu getirilen düzenlemenin yalnızca kamu düzenini sağlama amacı taşımadığını, aynı zamanda bütçe gelirini artırmaya yönelik mali bir araç olarak da tasarlandığını düşündürüyor. Bu çerçevede kamusal yarar ile mali çıkar arasındaki anayasal sınırın bulanıklaştırıldığını biz burada tespit ediyoruz.

Devletin anayasal görevlerinden biri yurttaşların yaşam güvenliğini korumak. Bu görev onlara ceza yoluyla bir yük bindirmek değil, onları hak temelli politikalarla korumaktır ancak hız cezalarının tutarlarının keskin biçimde artırılması, ceza rejiminin hem yatay hem de dikey anlamda genişletilmesi trafik güvenliği gerekçesiyle devletin mali gerekçelerle yurttaşlarını gelir kalemine dönüştürdüğü izlenimini yaratmakta. Bu yaklaşım da sosyal devlet ilkesinin ve hukuk devletinin özüne açıkça aykırı. Hukuk devleti keyfîlikten uzak, öngörülebilir ve ölçülü bir ceza politikasıyla mümkündür. Bu nedenle hız sınırını düşük oranda aşanlara yönelik yüksek paralar ne caydırıcılık ilkesine ne de kamu vicdanına uygunluk taşımaktadır. Örneğin maddede geçen yeni hız limiti aşımları ve karşılaşıldığında kesilecek ceza tutarının gözden geçirilmesinde bu noktada yarar olduğunu düşünüyoruz. Şöyle ki teklifteki kilometre aşım aralıkları birbirine çok yakın ve sürücünün gaza en ufak temasıyla, dokunuşuyla dahi 2 bin ile 5 bin TL arasında daha yüksek bir dilimden ceza ödemesi de an meselesi hâline geliyor. Maddenin trafikteki olağan akışa, pratiğe uygun tasarlanması için de hız dilimindeki kilometre aralıklarının arttırılmasında ve ceza tutarının gözden geçirilmesinde yarar vardır. Kişi 5 kilometre hızlandığında, bakın, sadece 5 kilometre hızlandığına 5 bin TL fazla ceza ödeyecek buna göre. Bu nedenle, bu cezaların bütçeye gelir yaratma aracı hâline gelmesi ceza hukukunun araçsallaştırılması anlamını taşıyacak. Bu da anayasal rejimin cezalandırıcı değil, düzenleyici karakterine gölge düşürecek. Bu bağlamda kamu gücünün mali kaygılarla değil anayasal ilkeler doğrultusunda kullanılmasını biz savunuyoruz. Trafik güvenliği elbette sağlanmalı ama bu, yurttaşı potansiyel bir bütçe kalemi hâline getirmeden, kamusal bilinç, eğitim ve ölçülü yaptırımlar temelinde gerçekleştirilmeli. Unutmamalıyız ki devlet ile yurttaş arasındaki ilişki ceza makbuzuyla değil, güven duygusuyla kurulmalıdır.

Bir de özellikle "Hız sınırının aşılıp aşılmadığını tespit etmekte kullanılan cihazların yerini tespit veya sürücüyü ikaz eden her türlü cihazın imali, ithali ve araçlarda bulundurulması yasaktır." maddesinde de "Bu cihazları imal ve ithal edenlere fiil başka bir suç oluştursa bile ayrıca 370.000 Türk lirası, cihazları araçlarında bulunan işletene ise 185.000 Türk lirası idari para cezası uygulanır." hükmü getiriliyor. Daha önce, biliyorsunuz, burada alanlarla ilgili, işletenlerle ilgili yine cezalar vardı önceki hükümde fakat burada ayrıca "Bu cihazlara mülki amir tarafından el konulur ve mülki amir tarafından mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir." diyor. Burada bir müsadere işlemi var ve bunun için de mahkeme kararının olması gerekiyor.

Bu konuların tekrar değiştirilmesi ve bu konudaki itirazlarımızın değerlendirilmesi için yüce Komisyonumuzun bilgisi ve takdirine sunuyoruz.

Teşekkür ederim.