Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü (TTK) ile müesseseleri olan Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesinin, Armutçuk Taşkömürü İşletme Müessesesinin, Karadon Taşkömürü İşletme Müessesesinin, Kozlu Taşkömürü İşletme Müessesesinin, Üzülmez Taşkömürü İşletme Müessesesinin 2021 ve 2022 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 20 .05.2025 |
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet, burada demir çelik sektörüne Türkiye Taşkömürü Kurumunun yaptığı katkıya baktığımızda görüyoruz ki yaptığı üretimin yüzde 30'unu ancak demir çelik sektörüne aktarıyor, yüzde 68'ini enerji sektörüne, yüzde 2'sini de ısınmaya veriyor. Şimdi, peki "Demir çelik sektörünün ihtiyacının ne kadarını Türkiye Taşkömürü Kurumu karşılıyor?" diye baktığımız zaman, bu seviyenin yüzde 10'ların altında olduğunu görüyoruz ve Türkiye'de taş kömürü sadece Zonguldak havzasında çıkıyor yani Zonguldak havzasından çıkan taş kömürü şu anda herhangi farklı bir yenilenebilir enerji kaynağıyla ikame edilebilir durumda değil çünkü demir çelik fabrikalarında yüksek kalorili bir kömür kullanmak gerekiyor, koklaşabilir kömür özelliğinde bir kömür olması gerekiyor ve bu kömür de Türkiye'de sadece Zonguldak'ta çıkıyor.
Şimdi, baktığımızda, öncelikle kömürün verimli bir şekilde kullanılabilmesi için üretilmesi gerekli, üretilmesi için de bir maden sahası olmalı, o sahaya yatırım yapılmalı, yeterli sayıda işçinin, mühendisin doğru ekipmanla bir araya getirilerek doğru bir iş planlamasıyla da bunu üretmesi gerekir ancak Türkiye Taşkömürü Kurumunda bu işlerin yolunda gitmediği çok açık. Böyle, biz üç yıl üst üste 3 toplantı daha yaparsak 3'üncü yılın sonunda gerçekten Türkiye Taşkömürü Kurumuyla ilgili çok olumsuz haberleri verme durumuyla karşı karşıya kalabilirsiniz.
Şimdi, bakalım, Türkiye Taşkömürü Kurumu üretim panoları uzunluğu 2024 yılında ne kadarmış? 2.743 metreymiş. Peki, ne kadarını Türkiye Taşkömürü Kurumu çalıştırabiliyor? Yüzde 28'ini, yüzde 28. Şimdi, bakın, 2022 yılı Sayıştay Raporu ne diyor? O zaman için tabii, diyor ki: "2022 yılında toplam ayak boyu 2.625 metre. Bu durum, pano ayak üretim işçisi eksikliği nedeniyle ayaklara yeterli sayıda işçi tertip edilememesinden, her iş günü ayak uzunluğunun yüzde 100'ünde üretim yapma imkânı bulunurken yüzde 64'ünde üretim yapılamadığını göstermektedir." Şimdi, ya Sayıştay doğruyu söylemiyor ya Enerji Bakanlığı yetkilileri doğruyu söylemiyor. Yani bu çalışılabilir durumda olan ve belirli bir iş planı doğrultusunda hazırlıkları yapılarak kömür üretebilecek olan bu ayak boylarında neden çalışma yapılmıyor? Soru bu, neden? Bunun yanıtını istiyoruz. Şimdi, üretmediğiniz taş kömürünün verimliliğini de çok fazla tartışmak mümkün olmuyor. Evet lavuarlarda kömürün zenginleştirilmesi belirli bir ölçüde mümkün ve gerekli ve bu konuda geçtiğimiz yıllar içinde birçok adım atıldı, Türkiye Taşkömürü Kurumu gerek kendi bünyesinde gerek hizmet alımı yoluyla bu kömürü zenginleştirmeye çalışıyor ama sorun şu ki elde kömür yok zaten. Dolayısıyla bu konuyla ilgili mutlaka adımlar atmalısınız.
Diğer taraftan, şimdi, nerede çalışıyor Kurum, ona da bir bakalım birlikte. Armutçuk Müessesesinde deniz kotunun 400 metre altı ile 560 metre altında çalışıyor, Kozlu'da eksi 300 ile eksi 630 kotları arasında çalışıyor. Üzülmez'de eksi 50 ile eksi 300 kotları arası, Karadon'da eksi 150 ile eksi 460, Amasra'da da eksi 100 ile eksi 325 kotları arasında çalışma yapıyor. Toplam ocak açıklığı 300 kilometre yani 300 kilometre ocak açıklığında işte, metan gazı sensörüyle, çeşitli karbonmonoksit sensörleriyle, ısı sensörleriyle belirli işçileri, belirli mühendisleri bu ocak açıklığında görevlendirmek suretiyle birlikte sağlıklı bir çalışma ortamını orada yaratmanız gerekiyor.
Bakın, Kurumun nasıl kapasitesinin altında çalıştırıldığıyla ilgili çarpıcı bir örnek de bu kuyu kapasiteleriyle ilgili. Armutçuk'taki 1, Kozlu'daki 3, Üzülmez'deki 2, Karadon'daki 3 ve Amasra'daki 1 kuyuların toplam kapasitelerine baktığımızda görüyoruz ki bu kuyular kapasitelerinin ancak yüzde 5'iyle çalışıyor. Kapasitesinin yüzde 5'iyle yani biz günde on sekiz saat bir çalışmayla yılda üç yüz gün çalıştığını düşünürsek bu kuyuların bu sürenin içinde çok düşük kapasiteyle çalıştığını da görmüş oluyoruz.
Şimdi, her ne kadar Sayın Keskinkılıç yani "Üretimin işçi sayısıyla doğrudan tek başına bir ilişkisi yoktur." dese de ve evet, tamam, doğru, tek başına sadece onunla bir ilişkisi olmasa da görüyoruz ki işçi alım oranlarına baktığımızda, 2009 yılında yapılan işçi alımı sayısı 3.060, alım yapılmadan önce 2004 yılında yıllık kömür üretimi 1 milyon 946 binken bu artarak, artarak, artarak gelmiş, 2009 yılında yani bu 3.060 işçinin alındığı yıl itibarıyla bu kömür üretimi 2 milyon 879 bin ton seviyesine çıkmış. Yani ciddi bir artış var, yüzde 50 oranında kömür üretimi artmış. Şimdi, burası önemli. Daha sonra, 2009'dan 2019 yılına kadar on yıl boyunca hiç işçi alınmamış ve işçi alınmayan bu sürenin içinde de 8.456 işçi emekli olmuş ve netice itibarıyla 2019 yılına kadar da 2009'daki 2 milyon 879 bin tonluk üretim 1 milyon 102 bin tona düşmüş. Yani işçi yoksa -bunun adını koyalım- üretim de yok, işçi sayısı azsa üretim de doğal olarak düşüyor. Her ne kadar bir mekanizasyon çalışması yapılsa da -ki bizim bölgemizde tam mekanizasyon yapmak mümkün değil, eğimli ve topoğrafik yapısı tam anlamıyla buna uygun değil- bahsettiğimiz her şey yarı mekanize. Dolayısıyla yine insan unsurunun içinde yer aldığı bir durum.
Şimdi, ben tekrar ifade ediyorum. Arkadaşlar yine "müjde, müjde, müjde" diye böyle ifade ediyorlar işçi alımını. Ya, arkadaşlar, yapmayın, bunu yapmayın. Yani emekli olan sayıyı ikame edecek kadar işçi almak yeterli değil çünkü arada işçi almadığınız bir on yıl var. Bu on yılın her yılında işçiler emekli olmuş, siz o arada hiç almamışsınız; almadığınız için de dolayısıyla bu çalışma hiyerarşisi, zincirinde, tecrübe zincirinde kopukluk var. Bu kopukluk da zaten istatistiklerde net olarak görünüyor. Beş ila on yıl arası Kurumda çalışan işçi sayısı sadece 448, yüzde 7; çok düşük bir rakam, burada bir kopukluk var. O nedenle şunu ifade etmek istiyorum: Sadece bu yıl değil, önümüzdeki yıl da bir alım programı yapılmalı ve açıklanmalı, sonraki yıl için de açıklanmalı ve işçi sayısını sadece emekli olan sayı kadar tutmak değil, artırmak yönünde de yine açıklamalar yapılmalı.
Bu konuyla ilgili yani işçi sayısının ne kadar önemli olduğuna vurgu yapacak bir boyutu daha ifade edeceğim. O da şu: Ben 2019 yılında 1.500 işçi alımı yapıldıktan sonra Enerji Bakanlığına bir dilekçe verdim yani o sayı eklendikten sonra bir dilekçe verdim, beklenen büyük İstanbul depremi ve ülkemizin birçok bölgesinde meydana gelebilecek olası deprem felaketlerinin ardından göçük ve yıkıntı arama kurtarma faaliyetlerinde bulunup afet çalışmalarına katılabilecek Türkiye Taşkömürü Kurumundaki kurtarıcı sayısının en az 3 katına çıkarılması için de TTK'ye ilaveten 3.500 madencinin daha alınması konusunda dilekçe verdim ve bakın, o günden 2019, 2023 yıllarında belirli sayılarda alım yapıldı. O alımı yapılan ve mevcutta çalışan madencilerin kahramanlıklarıyla yani sahaya geç intikal ettirilmeleri, plansızlık, koordinasyonsuzluk, ekipmanlarıyla bir araya getirilmelerinde yaşanan sıkıntılara rağmen canlar kurtardılar. Sayın Bakan Yardımcısı burada, tabii, eline kâğıdı, kalemi alıyor, hesap kitap yapıyor; belki "Kurumun zararı şu kadar, vesairesi bu kadar; biz anca yaşatalım, ilk fırsatını bulduğumuzda da akıbetine karar verelim." belki "İpini çekelim." belki de "Böyle anca nefes alsın." diyor, onu bilmiyorum ama olası bir İstanbul depreminde şunun altını çizmek istiyorum...
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Ama Sayın Yavuzyılmaz, niyet okumayalım, devam edelim.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Maraş'tan farklı olarak -ki Maraş'ta da hepimizin canları vardı, yakınları vardı, tanıdıkları vardı ama- şu salonda herkesin, ayrıca söylüyorum, hiç gözünü kapatıp arkasını dönemeyeceği kadar, belki kendi çekirdek ailesinin içinde insanlar bile o depreme yakalanabilir ve o noktada da herkes yüzünü dönüp Zonguldaklı Türkiye Taşkömürü Kurumunun madencilerine baktığında, İstanbul'da ihtiyaç olan arama kurtarmacı sayısının TTK'deki madenci sayısıyla kıyaslandığında sadece ihtiyacın yüzde 5'ini karşıladığını görür. O yüzden bir canı kurtarmak için bile şu anda TTK'ye mutlaka hem mevcut konuşulan işçi alımının yapılması, aynı zamanda da belirli bir planlama dâhilinde her yıl ne kadar işçi alınacağı konusunun açıklanması gerekir. Bunu da Zonguldak olarak, bölge halkı olarak ivedilikle bekliyoruz.