KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Komisyonun değerli katılımcıları, basın emekçilerimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Soma faciasının 11'inci yılında hayatını kaybeden 301 maden emekçimizi de rahmetle ve saygıyla anıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün yine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen KHK'leri içeren Bazı Kanunlarda ve 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni görüşmek için bir araya geldik. Her komisyonda söylüyoruz ama maalesef dinleyen yok. Burada önümüze getirilen tekliflerin neredeyse noktası, virgülü değişmeden geliyor. Bu maddeleri içeren KHK'lerle zaten yıllarca Anayasa'ya aykırı iş ve işlemler yapılmış, bugün bari bunları düzgün bir şekilde kanunlaştıralım; komisyonlar, alt komisyonlar çalışsın, bu tartışılsın, bu işler sağlıklı yapılsın değerli arkadaşlar diyoruz ama dinleyen yok.

Teklifin ilk 8 maddesi 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'la ilgili ama Diyanet İşleri Başkanı yok. Sanırım ona göre Meclise girmek haram olsa gerek. Bununla ilgili de bir fetva verirse şaşırmayız.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Diyanet İşleri Başkanlığı burada ve kamuoyunda sık sık tartışmaların odağında olan bir kurum. 2025 yılı bütçesi 130 milyar lira. Bu rakam 6 bakanlığın bütçesinden büyük ve her sene buraya ayrılan bütçe, AKP iktidarının toplumu dönüştürmeye yönelik siyasal hedefleri doğrultusunda katlanarak artıyor. Başkanı ise malum, kamuoyunda hep gündemde. Bir taraftan iktidarın vatandaşı açlığa ve yoksulluğa mahkûm eden ekonomi politikaları karşısında "Azla yetinin." ve "İsraf haramdır." mesajları veren ama kendisi kurumu israf ve şatafatla yöneten bir Başkan. Diyanet İşleri Başkanlığı boyunca 7 kıta, 100'ün üzerinde ülke gezen ancak hiç Anıtkabir'e gitmeyen, Atatürk'ü ağzına almaktan bile korkan bir Başkan. Kurumun garajında dizili makam arabaları varken aldığı Audi'ye tepkiler üzerine "Bana Audi'yi çok gördüler." diye derin üzüntüler yaşayan bir Başkan. Şimdi bu kurumla ilgili maddeler önümüzde. Teklifin 1 ve 2'nci maddeleri birbiriyle bağlantılı. Diyanete Yüksek Kurulun İslam açısından sakıncalı gördüğü ve internette yayımlanan Kur-an'ı Kerim meali hakkında içeriğin çıkarılması için ve yine Kurulun uygun görmediği Mushaf'lar hakkında toplatma ve imha, internet üzerindeki yayınlarda ise içerik çıkarma, erişim engeli kararı aldırmak için yargıya başvurma yetkisi veriliyor. Burada şunu sormak istiyorum: Özel kişi ve kuruluşların Din İşleri Yüksek Kurulundan dinî yayıncıların incelenmesi için ücret karşılığı hizmet almasına dair mevcut bent, KHK'de iptaller arasında yer almadığı hâlde neden kaldırıldı? Bu kapsamda son beş yılda ne kadar başvuru alındı ve toplam ne kadar ücret alındı?

Teklifin 3'üncü maddesi çok önemli bir madde değerli arkadaşlar. AYM'nin iptal kararı gereği Din Hizmetleri, Dinî Yayınlar ve Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüklerinin görev ve yetkileri kanunla düzenleniyor. Alt bentlere baktığımızda öğrenci yurtları, eğitim kurumları, gençlik merkezleri ve kampları, ceza infaz kurumları, sağlık kuruluşları, sosyal hizmet kurumları ve benzeri yerler de iş birliği esasına göre manevi danışmalık ve din hizmetleri sunmaya devam edecek; yazılı, görsel, işitsel ve dijital medya vasıtasıyla toplumu din konusunda aydınlatmayı sürdürecek; göçmen, engelli, bağımlı gibi desteğe muhtaç kesimlere yönelik manevi danışmalık hizmetleri yürütmeye devam edecek. Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün ihtiyaç duyulan yerlerde okuma salonu, aile ve dinî rehberlik merkezi, gençlik çalışmaları merkezi ve benzeri yerler açma ve bunlarla ilgili işleri yürütme yetkisi devam ettirilecek. 2018'deki KHK öncesinde bu yetki ihtiyaç duyulan yerlerde okuma salonu açmakla sınırlıyken yetki kanunu kapsamında olmadığı için iptal edilen KHK'yle bu yetki genişletilmiş, okuma salonu haricinde aile ve dinî rehberlik merkezi, gençlik çalışma merkezi ve benzeri yerler açmak da Genel Müdürlüğün işleri arasına eklenmiştir. Teklifle, 2018'den beri genişlemiş olan bu görev alanları aynen korunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, kimsenin dinimizle ya da bu konularda verilen eğitimle bir problemi yoktur ama bu çalışmalar toplumsal hayata bir müdahale, topluma dayatma, bilimsellikten ve toplumun gerçeklerinden uzak, dindar ve kindar nesil hedefleriyle bir siyasal dönüşüm hâline gelirse işte orada sorun vardır; bu, toplumda derin yaralar açar.

Değerli arkadaşlar, Diyanet İşleri Başkanlığı 2013, 2015 ve 2023 yıllarında da Gençlik ve Spor Bakanlığıyla imzaladığı protokollerle KYK yurtlarında manevi danışmanlık ve rehberlik istasyonları açtı. Bu yurtlardan biri de Antalya Akdeniz Üniversitesindeki yurtlardı. Akdeniz Üniversitesi kampüsündeki KYK yurtlarında kalan ve manevi danışmanlık alan 3 öğrenci 2022 yılında intihar etti. Bakın, diğer öğrenciler o dönemde ne demiş: "Dinî eğitime katılanlara bazı avantajlar sağlanıyordu. Ramazan ayında sürekli 'Oruç tutuyor musunuz?' sorularıyla karşılaşıyorduk. Yurda girmekte biraz geciktiysek o gün kapılar kapanıyordu. Sürekli dinî baskıya maruz kalıyordu öğrenciler. Yurdun bir 'Whatsapp' grubu var, oradan sabah namazına çağırıyorlardı. 'Şu saatte şurada olun.' gibi planlamalar yaparak her gün öğrencileri otobüsle farklı camilere namaza götürüyorlardı." Sonuç ne oldu? 3 öğrenci intihar etti, o yurttaki manevi danışmanlık ofisi kapatılıp psikologlar görevlendirildi. O çocukları bu çağ dışı sisteme kurban ettik ama bu uygulama yine önümüzde. Bu sistem şimdi iktidar eliyle ÇEDES ve benzeri akıl dışı projelerle okullara kadar indi. Okulla imamın ne işi var değerli arkadaşlar? Belirtilen görevlendirme unvanı olan manevi danışmanlık, Millî Eğitim Bakanlığının müfredat ve amacına aykırıdır. Okullarda dinî konularda eğitim ve danışmanlık veren din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri, psikolojik danışma ve rehberlik alanlarında ise psikolojik danışman ve rehber öğretmenler bu görevi yerine getirmektedir. Hastaneler yine aynı şekilde. Hatta 11 kenti etkileyen depremin ardından bir yıl boyunca 15 binden fazla din görevlisi manevi danışman olarak bölgeye yollandı. Bu insanların barınma, eğitim, sağlık ihtiyacını karşılamayan iktidar, psikolog da değil manevi danışman gönderdi. Bu kabul edilir bir durum değil.

Teklifin 4'üncü maddesiyle, Diyanet İşleri Başkanlığına atanacak personelin tamamının sözlü sınava tabi tutulmasına ilişkin hükümler kanuna işlenmektedir. Siz bu ülkede KPSS sınavını niye yapıyorsunuz değerli arkadaşlar? Öğretmenler aynı, mühendisler aynı yani bu kamuya siz onay vermeden kimse yerleşemeyecek mi? Bu doğru değildir. Buradaki atamalar yönetimin keyfine bırakılamaz, doğrudan KPSS puanıyla alımlar yapılmalıdır.

Yine teklifin 9 ila 14'üncü maddeleri, Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun muafiyetleri ve bazı düzenlemeler yapılması hakkında. Burada, 13'üncü maddede TENMAK Yönetim Kurulu üyelerinin ücretlerinin belirlenmesine ilişkin madde aynen getiriliyor. Ücret belirleme yetkisi Cumhurbaşkanına bırakılıyor, Cumhurbaşkanının kararıyla her yıl değişecek. Bu yolla, kanunilik ilkesi ortadan kaldırılmış olacak, bu Kurumun Yönetim Kurulu üyelerinin ücretleri gizlenmiş olacak. Bu nedenle Anayasa’nın 128'inci maddesine açıkça aykırı olan ve kanunilik ilkesi ve mülkiyet hakkını zedeleyen bu düzenleme yerine 2690 sayılı Kanun'a bu ücretler ve belirleme şekli açık bir biçimde eklenmelidir.

21'inci maddeyle, Rekabet Kurulunun tüm üyelerini Cumhurbaşkanı atamaya devam edecek. İptal edilen KHK hükmü, teklif yoluyla kanuna aynen işleniyor. Rekabet Kurulu üyeleri, kritik kamu politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasında etkin kişilerdir. Bu atama yetkilerini sadece Cumhurbaşkanına devretmek mümkün değildir, doğru değildir.

Son olarak teklifin 27'nci maddesiyle, 660 sayılı KHK'de yer alan Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulunun oluşumunda gerekli deneyim ve alanlarına ve sürelerine ilişkin ayrıntılı düzenleme kaldırılarak Cumhurbaşkanına sınırsız yetki verilmektedir.

Ülkenin bugün her alanda içinde bulunduğu durumun sebebi işte tam da budur değerli arkadaşlar. Tüm yetkiyi tek bir kişiye vermenin cezasını yıllardır çekiyoruz ama bu iktidar bundan hâlâ ders çıkarmamakta ısrarcıdır. Hiç gitmeyecek gibi davranmaktan vazgeçin diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.