KOMİSYON KONUŞMASI

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, sayın bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yine, bir torba yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Bu torba yasada da onlarca yasa teklifi var, farklı konularda düzenlemelere gidiliyor; maalesef, bu gelenek hâline gelmiş durumda. Bu yolla, toplumun ihtiyacı değil yürütmenin ihtiyacı olan düzenlemelerin yapıldığı çok açık ve bunlar sistematik olarak hızlıca komisyonlardan geçiriliyor, daha sonra da Genel Kurulda kanunlaştırılıyor. Yasa yapım süreçleri, tabii, yine, çok demokratik değil; sivil toplum yok, meslek örgütleri yok, konunun tarafları yok, uzmanları yok, bunlar hiçbir şekilde dâhil edilmiyorlar ve İç Tüzük, komisyonlar, Parlamento işlevsiz durumda açıkçası, her şey usule aykırı görünüyor.

Bu teklifte de öncekilerde olduğu gibi Cumhurbaşkanlığı sistemi ile Parlamento işleyişinin çakıştığını aslında görüyoruz. Nitelikli ve demokratik olmayan bir yasa yapım süreci Meclise dayatılıyor ve biz bunu sürekli olarak deneyimliyoruz. Her zamanki gibi saraya bağlı bir avuç bürokrat ve teknokrat tarafından yasalar kotarılmış. Zaten kanunla düzenlenmesi gereken birçok husus, kanun hükmünde kararnameler ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle düzenleniyor; yasaya bile ihtiyaç duyulmuyor. AYM tarafından iptal edilinceye kadar da aslında bu kararnamelerle "Ne kadar yol alsak mübahtır." denilip her defasında da tercih öncelikle bu olmuş durumda. İşte, burada da olduğu gibi daha sonra AYM'den dönen kararnameler kanunlaştırılmaya çalışılıyor. Birçok maddesinde Cumhurbaşkanlığı sistemi yeniden tahkim edilmeye çalışılıyor ve idari yapı da merkezileştirilmiş oluyor. Tabii ki bu, iktidarın aslında çoğunlukçu tahakkümünde demokratik olmayan bir yasa yapma süreci ve tabii ki bu teklif de Genel Kurul aşamasında kabul edilecektir.

Yine, tali komisyonlar hakikaten tali kalmış durumda. Asıl gündemlerimiz bunlar mı olmalıydı meselesi yine tartışılır. Emekçinin, işçinin, işsizin, çiftçinin sorunları ortada, esnafın sorunu ortada, enflasyonla mücadele edemediğimiz ortada. Dün Merkez Bankasının sunumundan da gelecek umudumuzun aslında çok da iyimser olmadığının yeniden farkına vardık. Hak aramanın önünde yasaklar devam ediyor, hukuksuzluklar devam ediyor. Sürekli olarak toplum sorunlarını anlamaktan uzak bir iktidar hâli ve ceza, sömürü, otorite söz konusu. İktidarın sağlıktan ekonomiye kadar birçok politikası çökmüş durumda. Asgari ücretle geçinemeyen emekçi, açlık sınırının altında çalışan milyonlar söz konusu ama gelin, bakın, görünüz ki biz hâlâ idari sistemle uğraşmak zorunda kalmış durumdayız ve birçok antidemokratik uygulamayla ekonomik riskler de -dün yine Merkez Bankası sunumunda belirtildi- artmış durumda. Çok önünü göremeyen bir süreç, tablo bizi bekliyor.

Bu torba yasa teklifinde ben konuşmamda özellikle TRT üzerinde yoğunlaşacağım. Zaten bu yasa teklifinin ağırlıklı 6 maddesi TRT'ye ilişkin. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekiyor: TRT, bir parti televizyonuna dönmüş durumda ve iktidarın bir propaganda aracı olmuş. Halkın parasıyla harcamalarını ve yayınlarını yapan Kurum, ülkede yaşayan ve gerekli koşulları taşıyan eğitimi, yayıncılık bilgisi, donanımı ve yeterliliği olan herkesin çalışma hakkı olması gereken bir kurum olması gerekirken AKP iktidarının kurumsallaşmasının ve kadrolaşmasının bir örneği ve bu tabii ki yıllardır kamuoyuna da bir şekilde yansıyor. Bu durum yani TRT'deki kurumsallaşma meselesi 2003'ten itibaren bozulmaya başladı, 2007'den sonra hız kazandığını hepimiz biliyoruz. 2007 yılında Genel Müdür İbrahim Şahin döneminde TRT'ye yerleştirilen cemaat kadrolarıyla başlayan bir süreç söz konusu, 15 Temmuz sonrası "yeniden yapılanma" adı altında tam anlamıyla bir AKP'li kadrolaşma devam ettirildi kurumda. Halkın parasıyla yayın yapan TRT'nin gerçek anlamda özerk ve tarafsız yayıncılık ilkelerine dönmesi, bunun için yönetim kurulu ve genel müdür seçimlerinin siyasal iktidarların etkisinden uzaklaştırılması, bu yönde gerekli yasal ve idari düzenlemenin yapılması, editöryal bağımsızlığının sağlanması, haber ve programların toplumun bütün kesimlerinin kültürel ihtiyaçları ve taleplerini dikkate alan bir anlayışla hazırlanması gerekirken gerçekleşen, TRT'nin o zamana kadar biriktirdiği yayıncılık kültürünü yok etmek, o kültüre sahip yayıncı ve idari personelden kurtulmak, Kurumu şirket gibi yönetmek, yandaşlara rant devşirmek, TRT'yi iktidarın istihdam alanına dönüştürmek, haber ve program içeriklerinde iktidarın sesi olmak olmuştur. Yönetim kadroları değişmiş, iktidar yandaşı gazete ve televizyonlardan kritik noktalara yöneticiler atanmış KPSS'yle muhabir, prodüktör, spiker, kameraman, montajcı, ışıkçı, sesçi gibi kadrolara personel alımına gidilmiş, bunları yaparken TRT'nin geleneksel sınav sistemi de değiştirilmiştir, iktidarın istediği elemanı alabileceği bir sistem getirilmiştir. TRT'nin eski personeli yok sayılmıştır, 2008 yılından itibaren kurumdan gönderilmeleri için çeşitli yollara başvurulmuştur. Örneğin, bu madde düzenlemeleri içerisinde yer alan "istihdam fazlası personel" tanımlaması getirmek, teşvikle sözde emeklilik düzenlemeleri çıkarmak, emekli olmaları için personele baskı ve tehdit uygulamak bunlar arasındadır. 2 bine yakın kişinin emekliliğe zorlandığı, emekli olmayanlara da bölgelere tayin edilecekleri, başka kurumlara yollanacakları baskıları uygulandığı da kamuoyuna yansımıştır. "İstihdam fazlası personel" tanımlamasıyla bu kişilerin başka kurumlara gönderilmesinin yolu açılmıştır. Sadece 2018 yılında 1.774 personelin başka kurumlara gönderilme tehdidi karşısında emekli olduğu belirtilmektedir. Emekli olmayanlar başka kurumlara gönderilmiş, gönderilenlerin bir kısmının bir süre sonra yargı kararıyla geri döndüğü fakat dönenlere iş verilmediği, kurum içi baskılara maruz kaldıkları da kamuoyuna yansımıştır. 703 sayılı KHK'yle TRT'de "istihdam fazlası personel" adı altında âdeta bir sürgün ve kadrolaşma hareketi uygulanmıştır. Sözde emekliliğe teşvikle birlikte getirilen istihdam fazlası personel uygulamasının, emeklilik yaşı yükseltilip insanların daha çok çalışması istenirken TRT'de çalışanların emekliliğe zorlanması TRT'nin içinin boşaltılmak istenildiğinin, siyasi iktidarın kadrolaşma amacı güttüğünün açık göstergesi olduğu geçmiş yıllarda kamuoyuna yansıdı ve geldiğimiz nokta itibarıyla da TRT hakkında öngörülerde haklı çıkılmış durumda. Bu uygulamaların aslında dayanakları da açıklanmamış durumda.

Kurumda istihdam fazlalığının neye göre tespit edildiği de belirtilmemiştir. İstihdam fazlalığı söz konusu ise var olan iş gücüyle yapılabilecek yayın ve programlar neden dışarıdan satın alınmaktadır diye de sormak isteriz. TRT'nin dışarıdan aldığı yapımlara aktardığı kaynaklar, istihdam fazlalığını değil var olan istihdamı atıl hâle getiren bir yönetim anlayışını ve yandaş rantını ortaya koymaktadır; fatura ise çalışanlara kesilmiştir. TRT çalışanlarının yapabildiği yayıncılık faaliyetleri çeşitli ilişkiler içerisinde belirlenen özel şirketli kişilerden satın alınmaktadır. TRT üzerinden özel şirketlerle sınırsız ortaklık kurulmasına olanaklar sağlanmaktadır. Böylece TRT'nin hatta bu kanun teklifinin 9'uncu maddesiyle düzenlenen, TRT'ye bedelsiz tahsis edilecek kamu varlıklarının özel şirketlere kullandırılmasına da yol açılmaktadır. TRT'ye yaptırılacak her türlü alımlar da kamu ihale mevzuatı dışına çıkarılmıştır. Kamu ihale mevzuatı dışına çıkarılan alımlar yoluyla örtülü bir şekilde özelleştirilme uygulanmaktadır.

KHK'yle getirilen özel hukuk hükümlerine göre çalışan kişiler yalnızca hizmet üretiminde değil karar mercilerinde de yönetici kadrosuyla çalıştırılmaktadır. TRT'nin kamu hizmeti yayıncılığı işlevine sahip olması, Anayasa'daki tarafsızlık görevini yerine getirmesi için özerk bir kuruluş olarak yapılandırılması gerekirken 703 sayılı KHK'yle getirilen ve bu torba yasayla da kanunlaştırılmak istenen düzenlemeler, özel hukuk hükümlerine tabi istihdamdan çalışan haklarını yok sayan istihdam fazlası uygulamasına, dış alımlardan kurulan ortaklıklara kadar TRT'nin siyasi, ticari rant alanı hâline gelmesine yol açmış düzenlemelerdir. TRT, kanun hükmünde kararname düzenlemelerine dayanarak şirketler kurmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Sayın Başkan...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Bu şirketler üzerinden özel hukuk hükümlerine tabi çok sayıda personel almış ve bu yayınlarını bu kişilere teslim etmiştir. Bu düzenlemelerin yapıldığı 703 numaralı Kararname'nin ilgili maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilse de bu süre içinde TRT'nin personel yapısı büyük oranda değişmiştir. Kamu hizmet yayın kurumu olarak toplumun bütün kesimlerine eşit mesafede durması ve tarafsız yayıncılık yapması gereken TRT, âdeta AKP yayın kuruluşuna dönüşmüştür; bu durum haber ve program içeriklerine de yansımıştır. Sadece seçim dönemlerinde yapılan taraflı yayıncılığa bile bakıldığında durum net olarak ortadadır. Bu taraflı ve manipülatif habercilik anlayışı zaman içinde haber bültenlerine iyice yerleşmiş, haberler iktidarın bülteni anlayışıyla yazılır hâle gelmiştir. Haber programlarında sadece iktidara yakın ve iktidarın sözcüsü gibi konuşan yorumculara, gazetecilere yer verilmektedir ve bu kişilere TRT'den kaynak aktarılmaktadır. TRT, yandaşların rant kapısı olmuş durumdadır. TRT'de kadro karşılığı sözleşmeli personel, özel hukuk hükümlerine tabi personel, yüklenici işçi olmak üzere yaklaşık 10 bin kişinin çalıştığı belirtilse de buna rağmen TRT, programlarının önemli bir kısmını para karşılığı dışarıya yaptırmaktadır.

Gelinen noktada, TRT, kamu hizmeti yayın kuruluşundan çok şirket gibi yönetilen, AKP yandaşlarına dış yapımlar ve alımlar vasıtasıyla para aktarılan, AKP'li kadroların istihdam kapısına ve AKP ajansına dönüşmüş bir kurum niteliğindedir. TRT, kamu yararına hizmet üreten bir kurum olmaktan çıkmıştır. Bugün yapılması gereken düzenleme bunun tersine döndürülmesi amacını taşımak zorundadır.

Teşekkürler Sayın Başkan.