KOMİSYON KONUŞMASI

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Et ve Süt Kurumumuzun değerli yöneticileri, Sayın Yönetim Kurulu Başkanı, Genel Müdür Vekili, Sayın Tarım Bakan Yardımcımız, değerli Komisyonumuzun üyeleri, değerli katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Et ve Süt Kurumu tarım sektörü açısından, özellikle Türk tarımı açısından son derece önemli bir Kurum. Et ve Balık Kurumu kapatıldıktan sonra özellikle bu alandaki açığın kapatılmasında böyle bir Kuruma son derece ihtiyaç olduğu geçmişte bizlerin de defaten söylediği, sürekli böyle bir kurumun tekrar vücuda getirilmesini istediğimiz bir husustu.

Tabii, Et ve Süt Kurumu -biraz önce de değerli konuşmacılar tarafından ifade edildi- bir regülasyon kurumu, bir piyasa dengeleme kurumu. Burada da yine Türk tarımı ve hayvancılığıyla ilgili çok güzel değerlendirmeler oldu. Bu sorunlar tabii ki yeni sorunlar değil, bugün de bitecek hâli yok, yarın da yine devam edecek çünkü yaşayan bir sistemden, bir süreçten bahsediyoruz ancak bir iki şeyi de bu hususta ifade etmem gerekiyor. Öncelikle, tabii ki bu politikalara bir bütün olarak bakmamız gerekiyor yani "Türk tarımı" dediğimizde global tarım alanı içerisinde değerlendirip analiz etmemiz gerekiyor. Burada da Et ve Süt Kurumunun piyasa regülasyonuyla ilgili konuyu değerlendirirken de yine tarım politikalarının içerisinde ele almamız gerekiyor. Yani buradaki amaç bu Kurumun piyasayı regüle etmek, ithalat dediğimiz olay piyasa regülasyonunda kullanılan bir argüman. Aslında Et ve Süt Kurumunun elinde piyasaya müdahale edecek stoklar haricinde çok fazla da bir argümanı da yok, geri kalanı ise ağırlıklı olarak Tarım Bakanlığının ve diğer kurumlarla birlikte yani bu toplam tarım ve hayvancılık politikalarının bir yerinde yer alan, kendisine belli bir görev ve işlev yüklenmiş olan bir Kurum. Bu anlamda da son dönemde yaşadığımız, dünyada yaşanan, ülkede pandemi sonrasındaki yaşananları da bir bütün olarak dikkate aldığımızda aslında piyasa regülasyonu konusunda uyguladıkları politikaların ben sonuç verdiğine de inanıyorum. Yani diğer çevre şartlarından bağımsız olarak Kurumu bir yere oturtmamız elbette mümkün değil, hepsiyle bir bütün olarak düşünmemiz gerekiyor.

Bu anlamda, yapısal olarak baktığımızda aslında bizim ülke olarak en büyük eksikliklerimizden biri toplam tarımsal gelirlerin önemli bir kısmının yani belli bir yüzdesinin, asgari belli bir yüzdesinin -bu oran kimisine göre 50-50'dir, kimisine göre ben 40-60'tır ama- toplam tarımsal gelirlerin önemli bir kısmının hayvancılıktan olması gerekiyor. Şu anda bizde o oran beklenenin ya da bugün tartıştığımız konuların birçoğunun sorunu olarak ya da nedeni olarak karşımıza çıkıyor çünkü hayvancılıktan elde ettiğimiz tarımsal gelirlerin optimizasyonu açısından baktığımızda alt seviyelerde kaldığı çok açık. Yani öncelikle, bizim buradan eğer katma değer de oluşturmamız gerekiyorsa buradan başlamamız lazım. Hatta bitkisel üretimi, yem bitkilerini, hayvanın boğazından geçirip ete, süte, peynire, yoğurda dönüştürmediğimiz sürece bir katma değer oluşturmamız söz konusu değil. Peki, Türkiye'nin sorunu ne bu anlamda baktığımızda? Türkiye'nin sorunu, tarımın sorunu, ağırlıklı olarak kırsal sorunlarla eşleşmekte. Aslında bir şey beceremedik biz: Tüm siyasi partilere baktığımızda, işte, Milliyetçi Hareket Partisi öteden beri "tarım kentleri" diyor, Adalet ve Kalkınma Partisi "kırsal cazibe merkezleri" diyor, Cumhuriyet Halk Partisi "köy kentler" diyor; üç aşağı beş yukarı söylenenler içerikleri itibarıyla da birbirine çok yakın ama biz kırsalı boşalttık, kırsalda yaşamıyoruz. Ağırlıklı enerjimizi -bir bütün olarak söylüyorum, bunu sadece bir siyasi eleştiri, bir parti şeklinde de ifade etmiyorum- tüm enerjimizi bitkisel üretime yönlendirdik.

Hayvansal üretim tabii ki 7/24 mesai gerektiren bir husus. Bugün Türkiye'de kırmızı et ihtiyacımızın olduğunu konuşuyoruz, meraların boş olduğunu konuşuyoruz ama en önemli sorunlarımızdan bir tanesi, kırsalda insanın kalmaması, çoban bulunamaması; bunun gibi birçok husus var. Tabii ki bunları ve bunların neticesinde ortaya çıkan sonuçları bugün bizim burada Et ve Balık Kurumu üzerinden değerlendirmemiz, o Kurum üzerinde eksiklik olarak ifade etmemiz de mümkün değil. Yani bütün sistemin içerisinde Et ve Balık Kurumu da piyasa regülasyonu boyutuyla sistemin bir altyapısı, bir alt unsur elemanı olarak yer alıyor ve kendisine düşen görevleri yerine getiriyor.

Biz bazı ezberleri de sürekli yapıyoruz. Örneğin, ağzımız açıldığında, tarım konusunda ilk söylediğimiz şeylerden bir tanesi "Efendim, biz eskiden kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik." diyoruz. Yani ben şunu çok açıkça ifade edeyim, uzun süredir tarım sektörünün içinde, takip eden birisi olarak yani Türkiye hiçbir zaman bu anlamda kendi kendine yeten bir ülke olmadı.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Ama ürünün adına göre, buğdayda mesela yetiyorduk.

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Yani siyaseten bunları söylüyoruz, muhalefet olunca söyleniyor. Genel Müdürlük yaptığım için söylüyorum, onun için söylüyorum.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Gürer, dinleyelim lütfen.

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Bakın, ben tarım destekçilerini severim, gerekeni de söyledim, bu başka bir şey ama bazı tespitleri de doğru yapmamız lazım. Türkiye hiçbir zaman kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olmadı. Sınırları kapatırsanız, duvarları örerseniz, dışarıdan bir şey satın almazsanız içerdekiyle idare edersiniz. Şimdi, bakalım o tarihlerde Türkiye'nin kişi başına tükettiği kırmızı et tüketimi ne kadardı? Bu süreç içerisinde dünya ortalaması neydi, gelişmiş ülkelerde neydi, bizim gibi olan ülkelerde neydi, bizde neydi, bugün nedir? Ben bunu da bir soru olarak da aslında sizden... Çünkü değişik istatistikler, değişik veriler var yani Türkiye'nin kırmızı et ve beyaz et tüketimi kişi başına ortalama, yıllar itibarıyla -işte bundan yirmi-otuz sene öncesinde varsa veriler- ve bugün itibarıyla nedir? OECD ülkeleriyle mukayese ettiğimizde nedir?

Şimdi, dolayısıyla, bizim, eğer bir şeye bakacak olursak dünyadaki gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerle mukayeseli olarak, ne kadar protein alıyoruz, ne kadar protein tüketiyoruz, bu tükettiğimiz proteinin kaynakları nelerden geliyor, bunlara bir bütün olarak bakmamız gerekiyor. Değilse, bir şeyi yasaklarsınız ki bugünün dünyasında böyle bir şey de yok, uluslararası anlaşmalar var, DTÖ'sü var yani sonuçta bir şey alıyorsunuz, bir şey satıyorsunuz, bir şeyi satmak için bir şeyi almak durumunda kalıyorsunuz ihtiyacınız olmasa da. Bunlar bir realite, bunlara bütün olarak bakmak gerekiyor ama aslolan bizim, Türkiye'de, hayvancılığı geliştirmemiz gerekiyor. Yani tabii, şunu konuşmak kolay: Neden ithalat yapıyoruz? Et fiyatları yükselince yerli üretim piyasa ihtiyacını karşılamadığında, fiyatlar yükseldiğinde bu sefer tüketici tarafından geçip konuşuyoruz. İşte "Et gramla satılıyor." diyoruz ama protein ihtiyacı, sağlıklı protein ihtiyacı karşılansın diye ithalat yapılınca bu sefer o tarafa geçip üretici tarafını... Bu bir dengedir, bu bir dengedir. Bakın, bu dengede sadece tüketici ve üretici değil birçok kesim vardır, alt sektörler vardır. Dolayısıyla, önemli olan bu dengeyi kurabilmektir, bu dengeyi kurabiliyorsanız her şey o denge içerisinde gelişimine devam edecektir. Bir taraftan ithalat yapılınca üreticiyi koruyan konuma geçmek, ithalat yapılmayıp fiyatlar yükseldiğinde tüketici tarafına geçip orayı koruyor pozisyonuna gelmek, bazen da öyle şeyler yaşıyoruz ki bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu durumuna düşebiliyoruz.

Elbette, isteğimiz budur, Türk tarımı gelişmelidir. Türkiye, aynı zamanda sanayileşse de başka alanlarda önemli başarılar elde etmiş olsa da tarım ülkesidir. Hiç kimse tarımını desteklemekten geri durmamaktadır. En gelişmiş ülkeler, tarımını en çok destekleyen ülkelerdir, tarım sonuna kadar desteklenmelidir. Tarımın katma değerini, tarımı yapmadığımızda hesaplayabiliriz. Eğer tarımı biz bir ekonomik sektör olarak dikkate alır, bir hesaplama yaparsak bu bizi yanıltır. Tarımın, katma değerini, tarımın yapılmaması hâlinde neden olacağı sonuçlar üzerinden hesaplamak lazım.

Belki söylenecek çok şey var, ben tekrar çok teşekkür ediyorum. Kurumun çalışmalarında başarılar diliyorum. Türk hayvancılığı ve tarımı, tüketicimiz açısından güzel işler yapılmasını niyaz ediyorum Cenab-ı Allah'tan.

Çok teşekkür ediyorum.