KOMİSYON KONUŞMASI

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Şimdi, Başkanım, geçen hafta biliyorsunuz Kartalkaya'da yakınlarını kaybeden aileler vardı, onların söyledikleri vardı, onun üzerine bir değerlendirme yapamamıştık. Ben değerli konuğumuza söz vermeden önce o şeyle ilgili birkaç şey söylemek isterim.

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Ben çok özür diliyorum başlamadan... Geçen haftaki anlayışınıza çok teşekkür ediyorum, iktidardaki, muhalefetteki bütün arkadaşlara. Orada konuşmamak, bence aileleri dinlemek daha makuldü. Çok teşekkür ediyorum, siz de gerçekten anlayış gösterdiniz. Yürekleri yanan insanların yanında ne konuşursanız konuşun çok da fazla anlam ifade etmiyordu.

Buyurun Ednan Bey.

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Hepimizin bildiği gibi, geçen hafta aileler burada Komisyonumuza yaşadıklarını anlatmışlardı.

Şimdi, Değerli Başkanım, şöyle bir sorunumuz var: Biz burada ısrarla kamunun dinlenmesini istiyoruz yani bakanların dinlenmesini istiyoruz. Bakanların neden dinlenmesi gerektiğini aslında bize geçen hafta gelen konuklardan Abdurrahman Gençbay Beyefendi çok güzel bir şekilde izah etti. Yani bu tutanaklar geleceğe de miras. Abdurrahman Bey'in yapmış olduğu konuşma birçok yerde seminer olarak okutulabilecek niteliktedir ve Abdurrahman Bey şunu söylüyor...

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Danıştay 9. Daire Başkanı, yılların hâkimi yani.

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Abdurrahman Bey orada şunları söyledi aslında bize, dedi ki: "Bir, yargılama adil olmalıdır. İki, yargılamanın görünümü de adil olmalıdır."

İkincisi... Yani biz burada kimseyi suçlamıyoruz. Yani bir bakan suçludur, öteki bakan suçsuzdur, belediye suçludur... Sizin de biraz evvel konuşmanızda ifade ettiğiniz şekilde, kimseyi suçlama adına bir iş yapmıyoruz ama sonuçta kamunun da buraya gelerek, bu Komisyona bilgi vererek adalete yardımcı olmak gibi bir görevi var. Gelmeleri gerekir yani buraya bakan gelmediği sürece, belediye başkanı gelmediği sürece, vali gelmediği sürece Komisyon olarak yapmış olduğumuz işin de etkinliği maalesef azalıyor. Önemli bir Komisyon, önemli sonuçları olacağına inandığımız bir Komisyon ama maalesef bu Komisyona bakanlar gelmediği için bu Komisyonun ağırlığı azalıyor. Ağırlığı azalınca ne oluyor peki bu Komisyonun?

Siz, şimdi, bilirkişi raporunu sosyal medyadan okursanız -adli zimmet mi diyorsunuz ona, ben hukuk olarak bilmiyorum- kamera görüntülerini sosyal medyadan izliyorsak burada bir sorun var. O zaman bizim söylediklerimiz Kıymetli Başkanım, sizin söyledikleriniz havada kalıyor. Sayın Cumhurbaşkanı da söyledi. Ne dedi? "Ucu nereye varırsa varsın." Bu şekilde ucu bir yere varmıyor, ucu bir yere de varmaz bu şekilde, ölen öldüğüyle kalır. O yüzden, bu Komisyona -ben bugünden sonra da söylüyorum- özellikle bilirkişi raporunda ismi geçen bakanlıkların bakan düzeyinde...

Yani şu kolaycılığa bizim kaçıyor olmamızı da ben kabul etmiyorum: Biz yazımızı yazdık, doğru, usul böyledir, bakanlık kimi görevlendirirse o gelir; bunu böyle yapmayalım. Geçmişte de bu araştırma komisyonları kuruldu, geçmişte de buraya bakanlar, başbakanlar adalete yardımcı olmak adına, o günkü koşullarda yaşanan sorunun açıklığa, aydınlığa kavuşması adına gelip duygu, düşünce, görüşlerini, bilgilerini, belgelerini sundular. O yüzden buraya bakanların gelmesi gerekiyor.

Bakın, çok para kazanma hırsıyla gözü dönmüş bir otel sahibi var, bir işletme var ama bunun bu işi orada yapmasına göz yumanlar var. Kim göz yumdu? Kamu kurum ve kuruluşları göz yumdu. Kamu kurum ve kuruluşları göz yummamış olsa bu adam 1977'den bu yana, hadi diyelim yangın yönetmeliği yoktu, 2002'den bu yana, hadi 2002 mülga oldu geldi, 2007'den bu yana bu insanlar burada bu ticareti, bu faaliyeti yapmamalıydı. Demek ki birileri bir şey yapıyor ama bunu o para kazanma hırsıyla yapan insanlara kamu da göz yumarak, kamu da bu konuda onlara görevlerini yapmayarak destek oluyor. O yüzden buraya kıymetli bakanların gelmesi gerekiyor, Turizm ve Kültür Bakanının gelmesi gerekiyor buraya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının gelmesi gerekiyor, Çevre, Şehircilik Bakanının gelmesi gerekiyor, Kıymetli Valinin gelmesi gerekiyor. Yani bunlar gelmediği sürece, biz de bu görüntüleri, bilirkişi raporlarını sosyal medyada okuduğumuz sürece inanın bu Komisyonun yaptığı iş bir yere varmayacak.

Bakın, aileler bize büyük bir görev ve sorumluluk yükledi geçen hafta. Vicdani bir sorumluluk zaten vardı; bu, Komisyon üyesi olmamız hasebiyle daha da arttı. Ne diyor anne? "Dünyadaki hiçbir rüzgâr benim çocuğumun bedenindeki is kokusunu silemez." diyor. Yani bu ağırlığı vicdanımızda hissettiysek, hissediyorsak, bu bizi gece uykumuzdan uyandırıyorsa bizim burada... Bu bakanların buraya gelmesi lazım.

Bak, Belediye Başkanı geldi buraya. Ne biliyorsa, aklınıza ne takılıyorsa, aklımıza ne takılıyorsa, görev ihmali mi var, yanlış mı yapmış, doğru mu yapmış, takdir mi edeceğiz, ne söyleyecek... Geldi buraya, kendisi istedi geldi. Önemli bir kamu hizmetinde olan birisinin yapması gereken görev budur işte. Seçimle gelmiş birisinin buraya gelme şekli böyle olur ama atanmışları maalesef buraya getiremiyoruz.

Bakın, diyor ki: "Çocuğumu DNA testiyle ayırdım." Bir babanın, bir annenin "Çocuğumu DNA testiyle ayırdım." dediği bir noktada bizim Bakanlarımızın adalete yardımcı olmak adına buraya gelip bilgi vermemelerini ben kabul etmiyorum. Ailelerin bu, 29 sayfalık geçen haftaki bizim de boğazımızı düğümleyen, gözlerimizi yaşlar içinde bırakan bu beyanlarını herkesin okumasını istiyorum; bir kez daha, bir kez daha okumasını istiyorum. Acaba kıymetli bakanlar bu tutanakları okudu mu? Bu tutanakları okudukları zaman akıllarına bir şey geldi mi, vicdanları sızladı mı? Ah, keşke! Ya, olabilir ya! 1997'den beri ihmaller zinciri günümüzdeki Bakanın problemi değil ama bir yerde bir sorun var, bir yerde birileri kollanıyor, korunuyor, bu da idarenin sorumluluğundadır. İdarenin sorumluluğunu ortaya çıkarmak ancak ve ancak Bakanların gelip burada bu Komisyona bilgi vermesiyle, adalete yardımcı olmasıyla mümkün olabilir.

Bakanlıklar soruşturma izni vermiyor. Niye soruşturma izni vermiyor? Yani her soruşturma izni verilen memur, her soruşturma izni verilen kamu görevlisi suçlu mudur? Peki, biz bu arkadaşlarımızın, kamuoyunda yaygın olan inanışa göre suçlu olduğunu düşünülen arkadaşların kendilerini aklama, kendilerini kamuoyu vicdanında temizleme haklarını neden ellerinden alıyoruz? Neden Bakanlar soruşturma izni vermiyorlar? Eğer kıymetli Turizm Bakanı iki gün sonra çıkıp kameralara "Ben suçsuzum." diyecek kadar kendinden eminse, bürokrasisinden eminse, Bakanlığından eminse o zaman o insanların kendilerini aklamasına fırsat vermeli ve bu soruşturmaya izin vermelidir. Kamu görevlileri soruşturulmalıdır burada; bu, kamu görevlilerinin suçlu olduğu anlamına gelmez.

Bir başka şey, Abdurrahman Bey gene söylemişti, Adalet Bakanlığının Tarım Bakanlığından bir farkı yoktur. Hele hele Adalet Bakanlığı bu soruşturmanın civarından geçmemelidir. Orada tutanaklarda var: Bir kamu görevlisinin -Adalet Bakanlığında aktif görevde olan- bu işe çok yakın ilgi ve alaka göstermesini aileler de kabul etmiyor, bizler de kabul etmiyoruz. O yüzden, şeffaf, etkin, adil bir yargılamanın olabilmesi için Adalet Bakanlığı mümkün olduğunca savcılığımızı etki alanına almaya çalışmaktan vazgeçmelidir. Bu konuda, ailelerin ve Abdurrahman Bey'in dediği gibi, yargıya olan güvenin yüzde 20'lere düştüğü... Bunu bir yargı mensubu söylüyor. "Bizim burada ne işimiz var? Neden çocuklarımızın dosyasını okuyoruz, neden yangın raporu okuyoruz?" diyen ailelerin feryadını duymamak ancak ve ancak vicdanı taşlaşmış insanlar tarafından olur.

O yüzden, ben, Bakanların vicdanının taşlaştığını düşünmüyorum. Gelip adalete yardımcı olmak adına bu ailelerin içindeki yangını söndürmek adına, bundan sonra bu tür olaylar yaşanmaması adına tıpkı Bolu Belediye Başkanımızın yaptığı gibi Komisyona bilgi versinler diyorum.

Teşekkür ediyorum.