Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
Konu | : | Algoritma değişikliğinin dijital medyaya etkilerine, konunun önemine, Ekrem İmamoğlu'yla ilgili sürece ve Ekrem İmamoğlu'nun X hesabına erişimin engellenmesine ilişkin açıklaması |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 08 .05.2025 |
MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli Komisyon üyeleri, çok değerli konuklarımız ve basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, çok önemli bir toplantı ve yurt dışından çok değerli temsilciler aramızdalar. Türkiye'de, maalesef, özellikle algoritma üzerinden basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü üzerinde büyük tehlikeler olduğuna tanık oluyoruz. Dolayısıyla bu konunun Komisyonumuzda ayrıntılarıyla tartışılması, konuşulması ve Türkiye'de zaten can çekişmekte olan internet medyasının hiç olmazsa bundan sonra daha uygun koşullarda yaşayabilmesinin önünün açılmasına dönük yasal düzenlemelerin yapılması ve Google gibi buradaki sektör devinin de buna uygun adımlar atması olanaklı olur ve Türkiye'de basın özgürlüğünün, zaten zor koşullarda ve ağır sansüre rağmen yaşam savaşı veren medya kuruluşlarının bir nebze olsun nefes alması sağlanabilir. Bu yönüyle de tüm Komisyonumuza çalışmalarında başarılar dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, biz, burada, bugün, elbette, Dijital Mecralar Komisyonunda basın özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü, haberleşme özgürlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri konuşuyoruz ve konuşacağız. Dolayısıyla, bunlar söz konusu olduğunda, bugün yaşanan, bize göre son derece vahim ve demokrasiyi, Anayasa'yı, yasaları ayaklar altına alan bir durumun burada konuşulmadan geçmesi uygun olmazdı diye düşünerek kısaca bu konudaki görüşlerimi ifade etmek isterim.
Sayın Ekrem İmamoğlu 3 kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmiş ama Cumhurbaşkanlığı adaylığı söz konusu olduktan sonra üzerine delillerle, olmayan delillerle ve savcılıklar, sulh ceza hâkimlikleri üzerinden yargının bir sopa olarak kullanılmasıyla yürütülen bir sürece maruz bırakılmıştır. Özet olarak söyleyecek olursak, değerli arkadaşlar, Sayın İmamoğlu'nun otuz beş yıl önce aldığı diploma geçersiz sayıldı; Sayın İmamoğlu, tutuklanması için hiçbir hukuki sebep yokken tutuklanarak cezaevine konuldu; Sayın İmamoğlu'nun mal varlığına hiç gerek yokken el konuldu ve şimdi de Sayın İmamoğlu'nun X hesabına erişim engeli getirildiğini öğrenmiş oluyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, mevcut duruma baktığınızda çok kısa bir hukuki değerlendirme yapmak isterim. X hesabına erişimin engellenmesi için hiçbir gerekçe yoktur, hiçbir hukuki dayanak yoktur. Türkiye'deki özellikle keyfî erişim kısıtlamalarını sadece İmamoğlu üzerinden değil birkaç örnekle ve dakika içerisinde gündeminize getirmek isterim.
Bir defa Sayın İmamoğlu bir X paylaşımında bulunuyor ve diyor ki: "Milletime sesleniyorum: Bu bir avuç muhteris hem millete hem de devlete büyük zarar veriyorlar; şikâyetçi olun, susmayın ve sesinizi yükseltin." Söylenen budur. TCK 214 yani suç işlemeye alenen tahrik suçu oluşturabileceği değerlendirilerek savcılık buna harekete geçiyor. Savcılık diyor ki: "Evet, bu sözlerde insanları suç işlemeye tahrik unsuru var." Ve bunun üzerine sulh ceza hâkimliği de bir tedbir kararı veriyor. Neye dayanarak veriyor? 5651 sayılı Kanun'un 8'e (a) bendine dayanarak bu erişim engeli kararını veriyor. Benim burada özellikle altını çizmek istediğim şey, Türkiye'de, maalesef, erişim engeli kararları hem yasal dayanaktan yoksun hem de söz konusu yasa, anayasal dayanaktan yoksun ve hukuki değerlendirmelerin ötesinde birilerini susturmaya dönük, birilerinin ifade özgürlüğünü yok etmeye dönük keyfî bir biçimde kullanıldığını ortaya koymak. Bir defa söz konusu yasa, 5651 sayılı Yasa'nın ilgili maddesi diyor ki: "Millî güvenlik, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla paylaşımda eğer bir tehlike var ise buna erişim engeli getirebilirsiniz." Oysa "millî güvenlik" "kamu düzeninin korunması" "suç işlenmesinin önlenmesi" kavramları son derece geniş kavramlar; kimin, neye göre belirleyeceğinin belirli olmadığı, öngörülemez, hukuki güvenlikten yoksun kavramlar ve nitekim, Anayasa Mahkemesi de bu kanunun uygulanmasıyla ilgili birçok noktada hak ihlali kararı vermiş. Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Bu yasa..." Yani bugün dayandıkları, Ekrem İmamoğlu'na erişim engeli getirdikleri söz konusu yasa, Anayasa'ya aykırı ve Anayasa Mahkemesi kişisel başvurularda bunu hükme bağlamış, dikkatinizi çekiyorum. Biz 2015'te bu yasa çıktığı zaman hakkımız olarak Anayasa Mahkemesine gittik ama Anayasa Mahkemesi usulden iptal etti, içeriğine girmedi. Dolayısıyla, bir iptal söz konusu değil ama bireysel başvurulardan dolayı Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlara baktığınızda söz konusu maddenin hem ifade özgürlüğünü sınırladığı hem de söz konusu -biraz önce söyledim- kamu düzeninin bozulması, suç işlenmesine tahrik gibi konular üzerinden yürütülmesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna hükmetti. Dolayısıyla, Anayasa'ya aykırı bir maddeyle bugün erişim engeli getiriliyor.
Değerli arkadaşlar, bu da yetmiyor Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Burada silahların eşitliği söz konusu değil, ilgilinin bu soruşturmadan haberi dahi yok, ilgili bu soruşturmanın tarafı değil." Türkiye'deki düzeni anlatmak için söylüyorum. Savcılık harekete geçiyor, sulh ceza hâkimliğine gidiyor, söz konusu ilgilinin yani somut durumda Ekrem İmamoğlu'nun burada bir taraf sıfatı dahi yok, onunla ilgili bir işlem yapılıyor, "Erişim engeli getirdik." deniyor. Artı, üstüne üstlük bir de yine Anayasa Mahkemesi kararları var; erişim engelinin hiç olmazsa söz konusu paylaşımla ilgili olması ama bütün hesapla ilgili olmaması gerekir, aklın gereği budur, hukukun gereği budur, vicdanın gereği budur ama bunu da göremiyorsunuz. "Vay, sen hukuku mademki bu maddeye göre çiğnedin, biz öyle değerlendiriyoruz, bütün hesabını askıya alıyoruz." deniyor. Şöyle özetleyeyim: Anayasa'ya aykırı bir madde var, maddenin içerisinde "Sen kamu düzenini tehdit ettin." gibi geniş bir ibare var, savcılık diyor ki "Bu kişi kamu düzenini alt üst etti." bunun üzerinden bir hâkim sulh ceza hâkimliğine gidiyor, "Evet, böyle olmuştur." diyor, tak kapatılıyor. Türkiye'deki ifade özgürlüğünün geldiği somut durum budur arkadaşlar ve baktığınız zaman değerli arkadaşlar, burada yapılanın keyfîlik olduğu, yapılanın husumet duyulan kişi kimse; bugün Ekrem İmamoğlu, yarın bir başkası, bunun susturulmasını hedeflediği apaçık ortada.
Diğer bir konu, altını çizmem gereken, mutlaka altını çizmem gereken diğer bir konu değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi defalarca burada bir hak ihlali olduğunu, bu yasa üzerinden erişim engelleri getirilmesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu söylüyor ama bir de Venedik Komisyonu var, Avrupa Komisyonunun anayasayla ilgili çalışan alt birimi Venedik Komisyonu ve Venedik Komisyonunun da önerisi var, 2016 tarihli raporu var. "Söz konusu 8/(a) maddesini mutlaka yeniden düzenlemek gerekir." şeklinde bir raporu var. Yani karşı karşıya bulunduğumuz durum tamamen hukuksuz, tamamen mesnetsiz, tamamen dayanıksız. Önce bir karar veriliyor trollerle, "Ekrem İmamoğlu'nu susturalım." Bu karar veriliyor, troller harekete geçiriliyor. Sonrasında troller işini tamamladıktan sonra da bir savcı, bir hâkim "Biz böyle yorumladık." diyorlar ve sonunda baktığınızda bir erişim engeli söz konusu.
Şunun altını çizmek isterim, şöyle bir tartışma yürütülüyor: "Efendim, cezaevinden nasıl "tweet" atar? Cezaevindeki bir kişi nasıl X paylaşımı yapar?" Yapar, yapabilir, bu hakkı var. Bu hakkı sonuna kadar var. Sayın Tuncay Özkan altı yıl hücre hapsinde yatırılmış şu anda bir parlamenter, gazeteci, düşün insanıdır. Altı yıl cezaevinde hücrede yattı ve X paylaşımları vardı. Şimdi işaret ediyor.
Değerli arkadaşlar, tutukluluk bir tedbirdir. Niye yapılır bu? Bir, kaçmasın diye yapılır. İki, delilleri karartmasın diye yapılır. Şimdi, biz diyoruz ki seçilmiş belediye başkanını tutuklamayın, yargılayın. Herkes herkesi yargılayabilir, Türkiye'de kimse yargıdan kaçamaz, kimsenin suç işleme özgürlüğü olamaz ama siz tutukladınız, bir defa 16 milyon İstanbullunun iradesini cezaevine koydunuz. Yetmedi, şimdi de iletişimini elinden alıyorsunuz. Ya, bu kişi sadece tutuklu, sadece tutuklu; düşünebilir, yazabilir, bunları söyleyebilir, dışarıya mektup yazabilir, avukatlarına bunu söyleyebilir, X paylaşımı yapabilir, bunun önünde herhangi bir engel yok ama karar verilmiş bir defa.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, çok uzatmak istemiyorum, kimsenin sabrını taşırmak da istemem, bunların tutanağa geçmesi lazım. Ekrem İmamoğlu'ndan çok korkuyorlar. 15,5 milyon vatandaşımızın oyuyla Cumhuriyet Halk Partisinin 13'üncü Cumhurbaşkanı adayı oldu kendisi ve onu minderin dışına itmek için, onunla bir seçimde yarışamayacaklarını bildikleri için türlü iddialarla ama altını asla destekleyemedikleri, içine asla delil koyamadıkları dosyalarla tutukluyorlar. Tutukladıkları yetmiyormuş gibi mallarına el koyuyorlar. Yetmiyor, otuz beş yıl önceki diplomasını iptal ediyorlar. Yetmiyor, şimdi de "Sen dışarıya X paylaşımı yapamazsın." diyorlar. Niye? Niye yapamayacak? Çünkü sen halkı suç işlemeye teşvik ettin. Nerede, nerede? "Susmayın, ayağa kalkın." diyor. Ne diyecek? Ben de diyorum: Bu halk bu hukuksuzluklara, bu haksızlıklara karşı susmayacak ve ayağa kalkacak. Dün Beyazıt'ta ışıkları söndürdüler, ışıklarıyla geldi vatandaşımız, diplomayı iptal ettiler, diplomalarıyla geldi. Bu yol, yol değil, bu gidiş, gidiş değil. Eninde sonunda o sandık gelecek. Eninde sonunda halkın vicdanında tartılacaksınız. Anayasa'ya, yasalara uygun ve bütün yaklaşımların demokrasiden yana, özgürlüklerden yana, ifade özgürlüğünden yana olması gerektiğini bir kez daha burada, huzurunuzda söylemek isterim.
Sabrınız için ve beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.