KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; şu anda Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünün KİT üst komisyon toplantısını yapıyoruz. Üzülüyorum çünkü -bizim burada görevimiz- kurumun eksik yaptığı veya doğru yaptığı, netice itibarıyla bizler tarafından bir süzgeçten geçirilmesi gereken, denetlenmesi gereken tüm iş ve işlemlerinin önümüze bir Sayıştay raporuyla gelmemiş olması ve yine bunu bu sistemin yarattığı bir sorun olarak görüyoruz, alt komisyonlardaki Cumhur İttifakı bileşenlerinin aritmetik çoğunluğu, maalesef, Sayıştay raporlarına girmiş olan bulguların da üst komisyona gelmesine engel oluyor. Peki, bu duruma engel olunduğunda bu bulgular, bu usulsüzlükler veya Sayıştay raporuna konu olan tüm iş ve işlemler birden bire buharlaşarak ortadan kalkıyor mu? Hayır.

Şimdi, öncelikle Devlet Demiryollarının yıllar içindeki bir dönem zararına bakalım: Kurumun 2019 yılındaki zararı 2 milyar 546 milyon lira, 2020 yılında 3 milyar 866 milyon lira, 2021 yılında 4 milyar lira, 2022 yılında 6 milyar 386 milyon lira, 2023 yılında 11 milyar 491 milyon lira yani 2019 yılından 2023 yılına kadar Devlet Demiryollarının zararı yüzde 1.012 artmış durumda. Şimdi, Devlet Demiryolları bünyesinin altında daha önce Taşımacılık AŞ de vardı. Tabii, taşımacılık gibi faaliyetler özellikle sadece kâr amacı güderek yapılmayan faaliyetler olduğu için, hâliyle vatandaşın tren biletlerine yansıyan tutarların da çok yüksek olmamasında bir kamu yararı olduğu için Devlet Demiryollarının zararıyla ilgili değerlendirme yapılırken bunu da dikkate alıyorduk. Ancak zararı oluşturan temel unsur, acaba arkasına saklanılan bu bilet fiyatlarına uygulanan indirimler vesaire, bunun gibi vatandaşa dönük hizmetler mi? Maalesef öyle değil, maalesef değil. Bakın, öncelikle kurumun işleyişinde çok büyük problemler var. Problemleri bize kim söylüyor? Sayıştay söylüyor. Ne zaman söylemiş? 2020 yılında söylemiş. Bakalım, 2020 yılından sonra bu biraz sonra ifade edeceğim kurumun işleyişiyle ve çalışma barışıyla ilgili sorun ortadan kalkmış mı. Size bunu soru olarak yöneltiyorum yıllar itibarıyla. Raporda yazdığı üzere diyor ki: "Görevde yükselme ve ünvan değişikliği yönetmeliğine tabi müdür atamalarının..." Yani ancak sınava girerek atanabilecek müdürlerin "...yönetmelikte öngörülen görevde yükselme sınavıyla yapılmamış olması" diyor. Yani Devlet Demiryollarındaki müdürleri atamışsınız ancak yönetmelikte öngörülen görevde yükselme sınavına sokmadan bunu yapmışsınız. Şimdi, bunu yapmak bir kurnazlık gerektirir. Öyle, açıktan, yönetmeliğe aykırı devlet memurlarının işlem tesis etmesi mümkün değil. Bakalım nasıl yapmışsınız. Bakın, diyor ki Sayıştay: "Görevde yükselme sınavına tabi olarak kadrolara sınavsız olarak atama yapıldığı tespit edilmiştir." Sonra burada bir tablo yayımlıyor. Burada 40 müdür ataması var, usulsüz olarak yapılan, 40 atama. Bakalım bu atamaları iptal ettiniz mi, yapılması gerektiği şekline dönüştürdünüz mü, Sayıştayın bulgusunun gereğini yerine getirdiniz mi; yoksa, Sayıştayın bulgusunun gereğini yerine getirmeyerek devlete kafa mı tuttunuz. Bu sorunun cevabını siz vereceksiniz. Ben bulguyu okuyorum: Bakın, bulguda "Asaleten atanan müdürlük, koruma ve güvenlik müdürü atandığıyla aynı gün..." Normalde burada sınavla atanabilmesi mümkünken ne yapılmış? Önce misafirhane müdürü yapılmış, sonra aynı gün, hop, koruma ve güvenlik müdürü olmuş; ne güzel, değil mi? Sihirli bir değnek dokunmuş, misafirhane müdürüyken öyle olmuş. Sonra, bakalım, birisi gar müdürü olmuş ama sınavla olabiliyor, sınava girmemiş, ne olmuş önce? Hop, o da misafirhane müdürü, aa! Beş gün sonra gar müdür vekili olarak atanmış. Şube müdürü var -burada personelin numaraları da var, bir kısmı kapatılmak üzere- şube müdürü olmuş, sınava girmemiş, aa, o da misafirhane müdürü olmuş önce, sonra oradan sınavsız geçmiş. Misafirhane müdürü olan bir başkası destek hizmetleri müdürü olmuş sınavsız. Misafirhane müdürü olan birisi yine aynı gün şube müdürü vekili olmuş, misafirhane müdürü olan birisi yine bir gün sonra şube müdürü olmuş; böyle gidiyor ve bir de teslim alma müdürü yapıyorsunuz önce, sonra oradan onun üstüne basıp böyle teslim alma müdürü hüllesiyle, misafirhane müdürü hüllesiyle birden bire şube müdürü oluyor, koruma ve güvenlik müdürü oluyor, gar müdürü oluyor. Bunları yapmışsınız. Bu, kanunlara aykırı arkadaşlar. Bu işlemleri iptal ettiniz mi? Bu şekilde 2020 Yılı Sayıştay Raporu'na giren 40 atama var, usulsüz atama var. Ya, şimdi, hani "liyakatsizlik, liyakatsizlik" diyoruz ya, işte bunun adı "liyakatsizlik" bunun adı "hak yemek"tir. Dolayısıyla soru bu. Eğer bu atamaları iptal etmediyseniz hangi gerekçeyle iptal etmediniz? Devlet Demiryollarında bu kadar misafirhane müdürü ve teslim alma müdürü olması zaten pratikte mümkün değil. Bunun yanıtını sizden burada bekliyorum.

Diğer bir konu araç konusu. Tabii, çok fazla bulgu var ama şuradan açayım hemen. Gerçi ezbere de söyleyebilirim ama... Ben ezbere söyleyeyim. Bir bulgunun içinde Devlet Demiryollarının, bir işin kontrol edilmesiyle ilgili olarak burada işi alan şirketten şirketin taahhüt ettiği araçları teslim etmemesi, daha doğrusu, şartnamede yazdığı şekilde teslim etmemesi dolayısıyla bir itirazı var. Yani diyor ki: "Bana sıfır araç verecektin ama 20 bin kilometrede bir araç verdin. 4x4 bir araç verecektin, onun yerine sade bir Passat verdin, Ford Focus araç verdin." gibi bir tespiti var. Şimdi bu tespitte de şunu değerlendirmemiz gerekiyor: Aslında bir işin ihale edilmesinde işi alan şirketin kamu idarecilerine araç temin etmesi aslında doğru değil. Tabii, yasalara, şu anki yasalara bir aykırılık içermiyor ama doğru da değil. Neden doğru değil? Çünkü bu, istismara açık bir konu aslında. Bakın, burada, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının 2019 yılı Sayıştay Raporu var. Sayıştay raporunda buna benzer bir konuyla ilgili diyor ki: "İdarenin gerçekleştirdiği yapım ve danışmanlık işleri sözleşmesinin 'Diğer hususlar' bölümünde işin gerektirdiği ihtiyacı ve kapsamını aşacak şekilde birçok otomobil temin edecek hükümler konulduğu tespit edilmiştir." Yani bu ihaleyi alan şirketlerin aslında oradaki bu kontrollük vazifesini yapacak kamu idarecilerine ihtiyaçlarının üzerinde bir otomobil veya araç gereç temin ettikleri yönünde tespitler var. Şimdi, bu iş bakın nereye gidiyor, size açıklayayım, diyor ki Sayıştay raporu: "Sözleşmeye bağlanan işler kapsamında çok sayıda otomobil temin edilmiştir. Lüks araçların tamamı -Sayıştayın ifadesi bu- lüks araçların tamamı Bakanlık merkez teşkilatınca kullanılmaktadır." Yani Devlet Demiryollarına veya Karayolları Genel Müdürlüğüne böyle 4x4 araç, lüks araç temin edildiği durumlarda bunun istismarının yapıldığı burada belirtiliyor. Araçların zaten takibi yapıldığında araçların şantiye bölgelerinde değil, kent merkezlerinde Bakanlık bünyesinde kullanıldığı görülüyor ve bunlar da lüks araçlar olarak tarif ediliyor. Dolayısıyla bu uygulamanın aslında tekrar değerlendirilmesi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir devlettir; bakanlıklar bünyesindeki araçlarıyla, araç filolarıyla birlikte bu ihtiyaçlar karşılanabilir. Dolayısıyla bir ihale edilecek bir şirkette menfaat teminine dönebilecek bir kullanım veya kamu idarecisinin inisiyatifine bırakılmış bir istismar açıklığı alanı oluşturmaya gerek yok.

Diğer bir konu -değerli arkadaşlar- 2021 ve 2022 yıllarının Sayıştay Raporu'nda olup ancak üst komisyona çıkmayan bir konu, o da T26 Tüneli.

Şimdi, değerli arkadaşlar, T26 Tüneli Ankara-İstanbul Demir Yolu Hattı Rehabilitasyon Projesi kapsamında Vezirhan-İnönü arası ikinci kesim yapım işleri için iki Çinli şirkete, Cengiz İnşaata ve İçtaş İnşaata ihale edilmiş 610 milyon dolara. Bu kısımda bir problem yok ancak devamında yedi yüz otuz günde bitirilmesi gereken iş bitirilemiyor, bin dokuz yüz yirmi iki gün daha ilave süre veriliyor. Daha sonra Bakanlar Kurulu kararıyla ancak verilebilen iş artışı oranı olan yüzde 40'lık iş artışı bu şirketlere veriliyor yani 244 milyon dolar daha ek ödenek veriliyor. Ama bu ödenek ancak bir şartla veriliyor Bakanlar Kurulu kararıyla; o da işin tamamlanması şartıyla verilebiliyor. Neticede Devlet Demiryolları bu şirketlere toplam 847 milyon dolar ödeme yapıyor ancak iş yine tamamlanamıyor. Ancak işin tamamlanması şartıyla Bakanlar Kurulu tarafından yüzde 40'lık iş artışı verildiği için ne yapılacak? İşte burada şirketler yeni bir kurnazlık yapıyorlar ve işi tamamlanmış göstermek için işin kapsamının içinde olan ancak tamamlanmayan 200 milyon dolarlık kısmını işin kapsamından çıkarıyor ve neticesinde böylelikle 200 milyon dolarlık yeni bir ihale yapılmak zorunda kalınıyor ve aslında parasını aldıkları ama yapmadıkları bir işin tekrar ihale edilmesiyle birlikte büyük bir vurgun yapılmış oluyor.

Değerli dostlar, şimdi, peki, bu işin maliyet süreci neden sürekli artıyor yıllar içinde? Yani yıllardır, hâlâ şu anda da devam eden ve bitmeyen ve rekor sürede hâlâ tamamlanamayan bu T26 Tüneli'yle ilgili süreç neden hâlâ devam ediyor? Çünkü bu şirketler projenin içinde T26 Tüneli'nin 1.020 metresini hatalı deliyorlar ve tünelin üstünde göçükler oluşuyor. Bakın, burada göçükler yani dünyada ilk üstü açık tünel. Bakın, demir yolu tüneli burada; Google Earth'ten tespit ettiğimiz tünelin üstündeki açıklıklar. Aynı zamanda, ben şöyle tam yerini de göstereyim T26 Tüneli'nin; bakın, şurada "Vezirhan" yazan bölgenin yakınında T26 Tüneli.

Tünel tamamlanamadığı için bu kez de bir baypas hattı yapılması gerekiyor hat açılsın diye. Tabii, baypas hattının da parasını Devlet Demiryolları ödüyor ve böylelikle "hızlı tren" "yüksek hızlı tren" cümlelerinin arasında yavaş tren hayata geçirilmiş oluyor aslında. Yani tren bu bölgeye geldiğinde -baypas hattı noktasında- saatte 50-60 kilometre hıza düşmek zorunda kalıyor.

Tünelin tamamlanması için yeni bir ihale yapılıyor; ihale pazarlık usulüyle yapılıyor. İşi tamamlandı göstermek için tamamlanamayan kısmını işin kapsamından çıkaranlar, bu kez tekrar pazarlık usulü ihaleyle yeniden ihaleyi alıyorlar ve o kısmını da dönemin kuruyla 219 milyon dolara almış oluyorlar.

Değerli dostlar, sonuç itibarıyla sözleşme fiyatları ile tünelin maliyeti 59 milyon dolar ancak Devlet Demiryollarının tünel için ödediği tutar 322 milyon dolar, aradaki fark 262 milyon dolar, durum bu. Bakın, şöyle size biraz daha 4 kalemde ifade edeyim: İlk ihalede 1.020 metre hatalı imalat yapılan tünel kısmı için ödenen tutar 30 milyon dolar; geçici baypas hattının -tünel hatalı yapıldığı için- maliyeti 51 milyon dolar; T26 Tüneli'nin ikinci ihale sözleşme tutarı 219 milyon dolar; ikinci ihale sözleşmesinin keşif artışı tutarı 20 milyon dolar; toplam 322 milyon dolar. Buradaki tünelin ilk sözleşmedeki maliyetini -59 milyon doları- çıkardığımızda geriye kalıyor 262 milyon dolar.

Şimdi, bu konuyla ilgili Sayıştayın 2021 yılında bulgusu var, 2022 yılında da var, hatta şöyle ben size göstereyim: Bakın, 2016 yılı Sayıştay Raporu'nda da bulgu var. Bakın, hatta bu konuyla ilgili aynı zamanda Teftiş Kurulunun hazırladığı bir rapor var şurada. Şimdi, ben buradaki tutarları bu Teftiş Kurulu raporundan aldım; bakın, bu ifade ettiğim tutarların hepsi burada. Şimdi, size bir enteresanlıktan bahsedip bu T26 Tüneli'nin güncel durumunu, bugüne kadar Devlet Demiryollarına maliyetini ve T26 Tüneli'nin sözleşmedeki maliyetiyle kıyaslamasını yapmasını istiyorum.

Bakın, ikinci kesim demir yolu hattının içinde bir de DT-36 delme Tüneli var. Teftiş Kurulunun hazırladığı rapora göre, DT-36 delme Tüneli'nin sözleşme keşif tutarı 10 milyon 227 bin dolar, son onaylı keşifte ise tutar 88 milyon 944 bin dolara çıkmış, aradaki fark 78 milyon dolar. DT-35 delme tünelinin sözleşme keşif tutarı 2 milyon 195 bin dolar, son on aylık keşifteki maliyeti 57 milyon 795 bin dolara çıkmış, aradaki fark 55 milyon dolar. 2,2 milyon dolara mal edilecek sözleşmedeki tünel 57 milyon dolara mal edilmiş. DT-19 tünelinde de yine aynı şekilde 32 milyon dolarlık sözleşme keşif bedeli var, o da çıkmış 38 milyon dolara.

Şimdi, ben, buradaki tünel sayılarının ne olduğunu, toplam tünel maliyetinin nereden nereye gittiğini soruyorum. Yani belki tünellerin sayısı değişti, kimi uzadı, kimi kısaldı, toplam birim maliyet, delme maliyeti keşifte neydi, sözleşme keşfinde, şimdi neye dönüştü, size onu sormak istiyorum.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Toparlayalım Sayın Yavuzyılmaz.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Geneli üzerine bırakınca Başkanım, böyle oluyor. Şimdi, hızlı bir şekilde devam etmeye çalışacağım.

ALİ TEMÜR (Giresun) -

Tüneli çok yapmışız, içinden çıkamıyor.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Nasıl?

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - "Tüneli çok yapmışız, içinden çıkamaz." diyor.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Tüneli o kadar çok yapıyorlar ki bitmiyor bir türlü, hâlâ bitmedi, hâlâ bitmedi.

ALİ TEMÜR (Giresun) -

Çok yaptık çok, şaşırdınız hangisini söyleyeceğinizi.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Buyurun Sayın Yavuzyılmaz, devam edin.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Şimdi, Teftiş Kurulu raporu detaylı olunca kelimelerimi dikkatli seçmeye çalışıyorum ama yani siz tabii şey yaparsanız ben de ifade ederim yani rakamlarla konuşmaya çalışıyorum o yüzden.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 2011 ve 2012 yılı Sayıştay Raporlarında aslında bulunup da yukarıya çıkmayan çok çarpıcı hususlar var, onlara mümkün olduğunca kısa değineceğim.

Bakın, diyor ki: "Tren planlama ve optimizasyon..."

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Son üç dakikanız var Sayın Yavuzyılmaz.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Başkanım, tamamlamam lazım, diğerlerinde konuşmadım, hepsine değineceğim ama kısa değineceğim.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Lütfen...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - "Tren planlama ve optimizasyon ile merkezileştirilmiş yüksek hızlı tren trafik yönetimi ve izleme sistemlerinin temini kapsamında yapılan hizmet alım ihalesine ilişkin tespitler." Burada bir iş yaptırıyorsunuz, işte 107 eksik var, buna rağmen "Aslında burasının ön kabulü yapılabilir." demişsiniz ve ön kabulünü yapmışsınız ancak kesin kabule gelindiği anda buradaki kesin kabul heyeti diyor ki: "Bu iş bu şekilde teslim alınamaz çünkü bu işin sadece yüzde 14,67'si tamamlanmıştır." Yani şimdi bu işin ön kabulünü kim yaptı? Ve sadece yüzde 14,67'si tamamlanmış bir sinyalizasyon sistemini nasıl devreye aldılar? Alamadılarsa o hattı bu hâliyle nasıl çalıştırdılar, can güvenliğini nasıl tehdit ettiler? Ve neticesinde bu sürenin içinde de kesin teminat mektubunun süresinin uzatılmadığı ve dolayısıyla da burada bir kamu zararı oluştuğu belirtiliyor ve Teftiş Kurulunun da bu konuyla ilgili harekete geçmesi isteniyor. Teftiş Kurulunu harekete geçirdiniz mi? Soru bu. Yani bir marşandiz kazası daha yaşamamak gerekiyor.

Şimdi, bir diğer konu, 2022 yılı Sayıştay Raporu'nda yer alan kritik bir konu, yeni birim fiyat belirlenirken aynı mahiyetteki iş kaleminin dikkate alınmaması. Şimdi, bakın, bu da bir şirket, bir kurnazlık var burada, kurnazlık şu: Şimdi, bir şirket bir işi alıyor, o şirketin yaptığı sözleşmenin içinde diyor ki: 500 gram/metrekarelik geotekstil keçe serilmesi işi var. Ancak, daha sonra bu 500 gram/metrekarelik geotekstil keçe serilmesi işindeki malzeme kalemi 250 gram/metrekarelik bir ürünle değiştiriliyor. Bu kez değiştirilince de şirket diyor ki: "Ben yeni birim fiyat yapacağım." Yani malzeme aynı, paketi farklı sadece, buna göre bir değişiklik yapacağım diyor ve neticede 250 gram için, iş kaleminin yaklaşık maliyeti için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yayınladığı poz kullanılarak, yüzde 34,14 indirimli olarak şirket 2,72 lira teklif vermiş yani benzer iş kalemine uygulanan yüzde 34,14'lük kırımın 500 gram bölü metrekare geotekstil keçe serilmesi kalemi için de 3,98 TL olarak uygulanması gerekirken, bu çok daha yüksek bir tutarla uygulanmış yani 6 liranın üzerinde bir tutarla uygulandığı yazıyor. Benim sorum şu: Toplamda bu sözleşmenin içindeki bu kalemle ilgili ne kadarlık bir tutar uygulanmıştır? Buna benzer pozlar var mı, varsa yeni birim fiyat yapılarak bu sözleşme kapsamında şirkete ne ödenmiştir? Şirket hangi şirkettir, adı nedir? Kirada bulunan arsa, arazi, bina, tesis listenizi istiyorum. Kira tutarı, kiralayanın adı, sözleşme tarihi, sözleşmenin bitiş tarihi, aynı zamanda bu kiralanan yerin adı; bunların tümünü il il sizden liste olarak istiyorum.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Teşekkür edelim mi Sayın Yavuzyılmaz?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Topluyorum, sanırım iki tane kaldı.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Peki.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - "Kayaş-Elmadağ kesimi altyapı ikmal inşaatı işi ihalesinde cezai müeyyidenin uygulanmaması." diyor. İfade ettiğim araç konusu burada geçerli. Dolayısıyla burada da ihale edilirken ihaleyi alan şirketlerden işverenin yani Devlet Demiryollarının kontrollerini, denetim gerçekleştirmesi için bir araç temini yoluna gitmesi yerine, Devlet Demiryolları envanterinde kullanılan veya Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı envanterindeki araçları kullanmak suretiyle şirket ve Devlet Demiryolları, kamu-işveren arasındaki bağın ve ölçünün korunmasının sağlanması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bir bulgu var, bu bulgu çok kritik alt komisyondan üste çıkmamış ama çok enteresan. Yani bu bulgu; uzun zamandır yolsuzluk, usulsüzlük, kamu zararı veya Sayıştay bulguları üzerinde inceleme yapıyorum ama bu gerçekten çok acayip geldi yani burada da bir devleti ve Devlet Demiryollarını küçük görme ve bir şekilde ya torpilli bir şirket ya şirket arkasına devlet kurumundan daha güçlü olduğunu düşündüğü bir yapıyı almış. Bunun ne olduğunu iyi anlamamız lazım; bu ülke darbe girişimlerine de maruz kalmış bir ülkedir, o yüzden bu "yapılar" derken bunu dikkatli bir şekilde seçerek söylüyorum. Diyor ki: "4'üncü Bölge Müdürlüğünde, kira süresi biten taşınmazların yeni sözleşmelerle aynı üst kiracıya kullandırılması." Kim bu şirket? Önce bunu sorayım. Sonra diyor ki: "Yap-işlet-devret modeline göre üzerinde süpermarket ve eklentileri yapılmak üzere kiralanan toplam 7.320 metrekarelik taşınmazın idareye teslim edilmesi gereken 2011 yılından bu yana on yıllık sözleşmelerle üst kiracı olan kiracıya sürekli kiralandığı ve üst kiracının, alt kiracılara da kiralama yapmak suretiyle idare taşınmazları üzerinden bir işlem tesis etmeden kâr ettiği belirtiliyor." Yani diyor ki: Kiralamış Devlet Demiryollarından, on yıllığına kiralamış, bunu kiralarken orada taahhüt ettiği işleri aslında yapmış yani binaları tesis etmiş ve o sürenin içinde binalarla ilgili maliyetini çıkarmış ancak devam eden yıllar içinde on yıl daha sözleşmeyi uzatarak cüzi bir rakamla, kârının üstüne kâr koyarken, hiçbir maliyeti yokken, en ufak bir alın teri dökmeden Devlet Demiryollarına aylık olarak 157 bin lira kira öderken, kendisi alt kiracılarından 330 bin lira aylık kira almış, almaya da devam ediyor. Sayıştay bulgusunda yer alıyor. Yani ben baktım; 2022 yılı için aylık 157 bin lira kira bugün neye karşılık geliyor diye. Bugün karşılık geldiği tutar 300 bin liranın üzerinde. Aynı zamanda da bu şirketin fazladan kazandığı, en ufak bir emek harcamadan kazandığı tutardan bahsediyorum, yıllık yaklaşık 4 milyon lira dolayısıyla on yılda da hiçbir emek harcamadan 40 milyon lirayı kasasını indiriyor. Bu arada, Devlet Demiryollarının uyarıları var, çeşitli uyarıları var, talepleri var ancak bu talepleri de bu şirket yerine getirmiyor. Şirket kim, bu tip bir sözleşme nasıl yapılıyor, neden Devlet Demiryolları -hâlihazırda süpermarketi de var, yanına başka bina da yapılmış, zaten maliyeti şirkete ödenmiş, şirket bunu ilk on yılda karşılamış- o şirkete kiralamak suretiyle bu sözleşmeyi devam ettiriyor, o şirket de alt kiracı bulup işi yaptırıyor? Oysa Devlet Demiryolları zaten malın sahibi, kendisi alt kiraya verse çok ciddi bir kâr elde etmiş olacak, hatta zarar etmiş olmayacak veya gelirinden kayıp yaşamamış olacak.

Şimdi, bir konu, son konu, bu da çok kritik bir konu. 6'ncı Bölge Müdürlüğünde kiralanan taşınmazın kiracısına uygulanması gereken cezai müeyyidelerin uygulanmaması. Şimdi, bir öncekini "torpilli şirket" diye tarif ettim, o torpilli ise bu süper torpilli çünkü buradaki bulgu oldukça çarpıcı, diyor ki: "Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından ihalesi yapılan, daha önceden yüzde 42'lik kısmı tamamlanmış olan işi, tamamlanmış olan inşaatla on sekiz yıl on bir aya kadar irtifak hakkı tesisi modeliyle kiralamak suretiyle değerlendirilmesi işi 2007 yılında kiracıya teslim edilmiştir. İş değişikliği gerekçesiyle 3 kere sözleşme değiştirilmiş, iş kapsamında kiracının istemiş olduğu bütün süre uzatımları verilmiş, kiracıya yeni sözleşmeler için idare tarafından sunulan şartların bazılarının kiracı tarafından kabul edilmediği, kabul edilmediği için yumuşatıldığı veya uygulanmadığı, idarenin ise kiralayan vasfıyla hiçbir cezai müeyyide uygulamadığı tespit edilmiştir." Kim bu şirket? Ve devam ediyor: "İmar durumu turizm tesis alanı olan ve sözleşmeye göre hastane ve eklentileri olarak kullanılacağı belirtilen taşınmaz için 2007 yılında sözleşme imzalanmış, sözleşme süresi 2026'ya kadar devam ediyor, on ayı ruhsat, on sekiz ayı inşaat süresi olmak üzere toplam yirmi sekiz ay işletme süresi olarak belirlenmiş ve idari şartnamenin 49'uncu maddesine göre her gecikilen takvim günü için sözleşme bedelinin binde 4'ü oranında gecikme cezası kesilir." diye belirtilmiş. Kestiniz mi, kesmediyseniz niye kesmediniz? Sayıştayın ifadesiyle okuyorum aynen: "'Yap-işlet-devret'e benzeyen -olan da değil, benzeyen- söz konusu iş 2021 tarihinde hastane olarak işletmeye açılmıştır." Başka bir deyişle, sözleşme imza tarihinden on üç yıl dört ay altı gün sonra hastane açılmış, ana sözleşmenin üzerine 3 kez ek sözleşme imzalamışsınız ve sözleşme konusu söz konusu taşınmazın hastane olarak kullanılmayacağı gerekçesiyle de 2009 yılında ek sözleşme yapılmış, kiracı "Ben oteli, burayı, hastane olarak kullandığım bu binayı dört yıldızlı bir otele çevireceğim." demiş, daha sonra dört yıldızlı bir otel olarak faaliyete geçebilecekken kendisi bu izni henüz almadan, beş yıldızlı otel konumuna geçirmek için harekete geçmiş ve neticesinde 2014 yılındaki ek sözleşmeye kadar hiçbir işlem tesis etmemiş. İdare tarafından kiracıya hiçbir cezai müeyyide uygulanmamış. Yaklaşık iki yıl on aylık süreç beş yıldızlı otele dönüştürülmek için yazışmalarla geçirilmiş, kiracının beş yıldızlı otel inşaatı için maliyeti arttığı gerekçesiyle sözleşme süresinin 2036'ya uzatılmasını talep etmiş. 2026'yı 2036'ya uzatmak istiyor kendisi dört yıldızlı oteli beş yıldızlıya çevirmek istediği için. Ankara Üniversitesinin fizibilite raporunda, sözleşme süresinin 2031'de bitirilmesi gerektiği ifade edilmiş ancak idarenin ve Ankara Üniversitesinin düşüncesi kiracı nezdinde kabul görmemiştir. Yani şimdi, Devlet Demiryolları, Ankara Üniversitesi bir konuda işveren olarak, malın mülkün sahibi olarak süresi de neredeyse dolmuş, kamuya devredilecek olan beş yıldızlı otel durumundaki bir binayı devralacakken incelettiriyor, araştırıyor "2031 yılına kadar ancak sizin süreniz uzatılabilir." diyor, bu şirket kim ki Devlet Demiryollarının, Ankara Üniversitesinin yani devletin verdiği bu kararı kabul etmiyor. "Kabul etmiyor." yazıyor. Bakın, devamını okuyorum, diyor ki: "İşin sonunda kiracının istediği şekilde otel beş yıldızlıya, süre de 2036 yılına uzatılmıştır. Ya, kim bu şirket? İnanılmaz, dehşet verici. İdarenin beş yıldızlı otel kurulması için kiracının geçmiş borçlarını ödemesi talebini de şirket kabul etmemiş, "Ben ancak bunun yüzde 20'sini öderim." demiş. Yahu, bu ayrıcalıkları biz şuradan, Meclisten dışarı çıkalım, sokakta ilk gördüğümüz, mesleğini hiç bilmediğimiz herhangi bir vatandaşımıza verelim, Türkiye'nin önde gelen iş insanlarından biri olur. Ve kafa tutuyor aynı zamanda, devam ediyor. Neticede, sözleşme süresi on yıldan nereye geldi biliyor musunuz arkadaşlar? Yirmi dokuz yıla çıkarıldı -ya, inanılmaz- 2036 yılına kadar uzatılmış durumda. Yüzde 20 de kira ödüyor, beş yıldızlı bir oteli de oldu, çok güzel, böyle devam ediyor.

Dolayısıyla, toparlıyorum, bitiriyorum. Değerli arkadaşlar, son kısmı Sayıştay raporundan okuyorum, bu konuyla ilgili ne işlem tesis ettiniz, onu da size şimdiden soruyorum; diyor ki: "İdari on üç yıllık süre zarfında cezai müeyyideleri uygulamamıştır. Teminatları gelir kaydederek sözleşme fesih yollarını tercih etmemiştir. Kiracının neredeyse her talebi kabul edilmiştir." Sayıştay yazıyor bunu. "Ayrıca, idarenin ihaleye çıktığı ilk koşullar ile sonraki koşullar tamamen farklı olduğu için Taşınmaz Kira Yönetmeliği'ndeki rekabet koşulları zedelenmiştir." Yani çok kibar bir ifadeyle... Sayıştay denetçilerimiz çok nazik ve çok kibarlar, bunu anlıyorum yani "İhalenin edimini fesat karıştırılmıştır." diyecekler de diyemedikleri için bunu diyorlar. "Sözleşme süresi ileri atılmış, taşınmaz konusu alanın parsel durumu ve yatırım maliyeti miktarları değiştirilmiştir. 2007 dönemindeki ihale koşullarından tamamen farklı bir kiralama ortaya çıkmıştır." Diyor ki: "Bu konunun tüm yönleriyle soruşturulması gerekmektedir." Ve bu bulguyu, bu kadar net bir bulguyu ve dava konusu edilmesi gereken bir bulguyu, teftiş kurulunun harekete geçmesi gereken bulguyu, geçmişe dönük olarak kararlar alıp, işlem tesis edip kamu zararını ilgili şirketten tahsil etmesi gereken yetkililer alt komisyondan üst komisyona çıkarmadılar. Bunu ben KİT Komisyonu üyelerimizin ve milletimizin takdirine sunuyorum. Bu konuyla ilgili teftiş kurulunu harekete geçirdiniz mi, ne yaptınız, hangi genel müdürlerin dönemlerini kapsamaktadır bu süreçler; bu konuyla ilgili sizden detaylı bir açıklama bekliyorum.

Geneli üzerindeydi, bir de iyi niyet dileklerimi ileteyim. Devlet Demiryollarının bugüne kadar oluşturduğu kurum kültürünün devam etmesini diliyorum. Özellikle, sinyalizasyon sistem ağının hızlı bir şekilde ama çok dikkatli ve güvenli bir şekilde tüm Türkiye'de tesis edilmesiyle birlikte, demir yolu ağının genişlemesini, hizmetlerinizin yanlışları düzeltmek, doğruların üstüne doğru koymak suretiyle devam etmesini diliyorum, başarılar diliyorum.