KOMİSYON KONUŞMASI

CEVDET AKAY (Karabük) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkanım, Değerli Komisyon üyeleri, çok kıymetli bürokratlar; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu kanun teklifi, kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenen ve Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilen hususların aynen veya kısmen değişikliğiyle kanun şeklinde önümüze gelmesiyle oluşmuş. 13 tane kanunda değişiklik yapıyor, 1 tane de kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapıyor. Şimdi, baktığımız zaman, örneğin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda, 2879 sayılı Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığına İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun'da, 3238 sayılı Savunma Sanayisi ile ilgili Kanun'da, böyle devam ederek gidiyor.

Baktığımız zaman Meclis esasında bir terzi titizliğinde elbiselerin dikildiği, yasamanın yapıldığı, kanunların titiz ve doğru bir şekilde hayata geçmesi için çalıştığı bir kurum; Türkiye Büyük Millet Meclisinden bahsediyoruz. Fakat bir taraftan bakıyoruz, bu kanun hükmündeki kararnamelerde Anayasa'ya aykırı olan hususlarla ilgili olarak söz konusu komisyonlar, Genel Kurul bu kanun tekliflerinin tadilatlarıyla uğraşır vaziyete gelmiş ve çok da zaman kaybetmiş. Mesela daha iki ay önce Sanayi Komisyonuna gelen TÜBİTAK'la ilgili 8 maddelik teklifin 7'si Anayasa'ya aykırı olduğu için iptal edildi. Sayın Sözcümüz, Sayın Türeli de ifade etti, "283 iptal var, tahminen 200 daha önümüze gelecek olan var." diye bahsetti. Hakikaten Meclisin ve Komisyonumuzun verimli bir şekilde çalıştırılmadığını görüyoruz.

Yine, bakıyoruz "müsteşarlık" kavramıyla ilgili olarak; kaldırılmıştı, bakan yardımcılıklarına görevler verilmişti, bu konuyla ilgili Anayasa değişikliği yapılmadı. Şimdi, Adalet Bakanlığında tekrar müsteşarlık kavramı oturtuluyor ve yine birkaç ay sonra tahmin ediyorum diğer bakanlıklarda da müsteşarlıklar tahsis edilecek, hayata geçecek çünkü Anayasa değişikliği yapılmadı. Hani bürokrasiden şikâyet edildiği için, daha hızlı hareket edilmesi gerektiği için bu sistemin doğru olduğu -Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sisteminin- ifade ediliyor fakat tekrar doğru olmadığını beraber yaşayarak görüyoruz ve bu şekliyle de düzeltmeler de devam edecek gibi görünüyor.

Şimdi, maddelerle ilgili bazı hususları da kısaca belirteceğim, detayları da konuşacağız mutlaka. 657'siz atama var yani bakanlıklara doğrudan, bakanların uygun görmesiyle müşavir atamaları var fakat bu, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'nın koşullarına uymadan, atanma, sınav, kademe ilerlemesi, derece yükselmesi gibi hususlar göz ardı edilerek yapılıyor. Bakanın da süresiyle kısıtlı, daha sonra da bunlar görevlilerinden alınıyor veyahut da bakanın süresi bittiğinde otomatikman bunlarla ilgili de ilişik kesilmiş olacak ve zaten müşavirlerle ilgili yoğun bir birikim var. İfade edildi, her bakanlığa 15 adet, toplam sayıyı çarptığınız zaman 255 adet; bakıyorsunuz 110 adet atanmış şu anda. Bir taraftan etki analizine baktık, şimdi 255 adede kadar atanma yapılabiliyorsa etki analizinde bir maliyet oluşturmayacağı belirtilmiş bunun. Şimdi, bakan bir müşavir atarsa bu sayıyı 255'e kadar kullanabilir, orada bir maliyet artışı da olabilir. Buradaki durumun da tespit edilmesi... Tabii ki bir belirsizlik var, hangi bakanın ne kadar müşavir atacağını da bilmiyoruz. Burada liyakat pozisyonu, liyakatli atamalarla ilgili endişe olabilir çünkü sınava tabi olmadan, kademe ilerlemeleriyle ilgili hususlar dikkate alınmadan, uzmanlıklar belirtilmeden, dikkate alınmadan bazı atamalar olabilir. Liyakatli atamaların önem arz ettiğini bir kez daha buradan vurguluyoruz.

Şimdi, kamu kurumlarına uzman ve uzman yardımcısı ataması. Bunlara teftiş, soruşturma, inceleme, denetleme yetkisi veriliyor. Yani bu yetkiler -teftiş kurulları var, teftiş kurulu başkanlıkları var, ilgili kurumların iç denetim mekanizmaları var- bunlar uzmanlık alanı isteyen alanlar. Teftiş ve soruşturma yetkisi her kuruma verilmemeli; bu konu önemli. Burada Sayın Kalaycı da bahsetti, görüşüne de katılıyorum. Kesinlikle soruşturma ve teftişle ilgili hususlarda uzman ve uzman yardımcılarının ihtisas sahibi olduğu başka alanlar vardır, bu ayrı bir olay. Zaten bir sürü kanun çıkarttık, Devlet Denetleme Kuruluna geniş yetkiler verdik. TMSF'yle ilgili kayyum atamalarından tutun da... Şimdi denetlemeyle ilgili bir sıkıntı varsa bu kurumlara gerçekten bu işleri yapabilecek veya kurum içerisinden müfettiş yardımcısı olanlar olabilir, bunların sınav koşullarıyla beraber güçlendirilmesi ve hızlı bir şekilde müfettiş kadrolarının da genişletilmesi mümkün olabilir. Uzman ve uzman yardımcılarının analiz görevleri, inceleme görevleri olabilir ama soruşturma ve teftiş yetkileriyle ilgili önümüzdeki dönem içerisinde sıkıntılar yaratacağını düşünüyorum.

Bir de şimdi bazı yasalardan muaf tutulması olayı var Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin, Cumhurbaşkanı Yardımcılıklarının, Politika Kurullarının, Devlet Denetleme Kurulunun yani işte, Taşıt Kanunu, Harcırah Kanunu, Devlet İhale Kanunu, Kamu Konutları Kanunu gibi durumlarla alakalı. Tasarruf tedbirleriyle ilgili durum aklımıza geliyor şimdi burada. Tasarruf tedbirleriyle ilgili bir genelge çıktı, bunlara herkesin riayet edilmesi istendi ve ta Cumhurbaşkanlığından başlayıp bütün bakanlıkların buna riayet etmesi gerekir.

Şimdi, bakıyoruz, en son 2025 Mart sonu itibarıyla bütçe rakamları çıktı. Üçüncü ay sonu itibarıyla bütçe 710 milyar açık vermiş; bu çok ciddi bir rakam yani ve bunun yüzde 65'i faiz giderlerinden kaynaklanıyor, 463 milyar. Bir taraftan, 2025 yılında 1 trilyon 931 milyarlık bütçe açığı olacağı tahmin ediliyor ama şimdiden bunun yüzde 37'si gerçekleşmiş, realize olmuş durumda. Şimdi, biz o zaman kamuda tasarruf yapmayacaksak, israfları engellemeyeceksek, yolsuzlukları ve usulsüzlükleri bitirmeyeceksek ve kamu kurum ve kuruluşlarında üst düzey yöneticileri liyakate göre atamayacaksak bütçe disiplinini nasıl sağlayacağız, bütçe açıklarını nasıl gidereceğiz, faiz giderlerine nasıl önlem alacağız? Şimdi, geçen yılın aynı dönemiyle baktım rakamlar ne kadar oynamış diye; 2024'ün Mart sonu itibarıyla 2025 Mart sonu -az önce ifade ettiğim 463 milyar- yüzde 82 oranında artmış yani bu çok ciddi bir rakam. "19 Mart hukuki darbe" diye ifade ediyoruz, 19 Mart olayıyla yaşadığımız pozisyonların ülke ekonomisine verdiği maliyetler, katkılar belli. Sadece faiz ve kur farkı gideriyle ilgili 950 milyar, 1 trilyona yakın bir kayıp söz konusu. Rezervlerde 50 milyar dolara yakın bir kayıp söz konusu. Merkez Bankası zararı 1,5 trilyonu aşmış, değerleme hesabıyla beraber 2 trilyonlara dayanmış ama biz bir taraftan buradaki liyakatli atamalar dâhil yolsuzluk, usulsüzlük ve kamu kaynaklarının verimli kullanılmasıyla ilgili gerekli tedbirleri maalesef yeterince almıyoruz.

En son yaşadığımız, çiftçilerimizin mağdur kaldığı zirai don olayıyla ilgili 120 ile 160 milyar arası bir maliyet çıkacak 36 ilde. Yani çiftçi zaten perişan, kaynaklara ulaşamıyor, Ziraat Bankası yeterince desteklemiyor, mevcut kredilerinin vadesi gelenlerini ödeyemiyor, faiz giderleri almış başını gitmiş; bir de böyle bir pozisyonla karşılaştık. Bunlarla ilgili önlemlerin de mutlaka alınması gerekir çünkü tarım sigortası TARSİM'le ilgili hususlar da yeterli değil. Bu sigortanın da fon büyüklüğü açısından desteklenmesi, çiftçiye sağlanan primlerin ve desteklerin oranlarının artırılması gerekiyor; burayla da ilgili bir önlem almamız şart. Neden? Çünkü önümüzdeki dönemde buradaki bazı ürünlerin arz kıtlığıyla karşılaşacağız, fiyat artışıyla karşılaşacağız, ithalata ağırlık vermek zorunda kalacağız ve bu şekliyle maliyet enflasyonu da tekrar tetiklenmiş olacak.

Yine, maddelerde detay tabii ki konuşacağız ama Gençlik ve Spor Bakanlığıyla ilgili bir özel ödenek olayı var, özel gelir olayı var; bu da bir özel hesapta takip ediliyor. Sayıştay raporlarında bu konuyla ilgili Gençlik ve Spor Bakanlığının merkez teşkilatı dışındaki yerel teşkilatlarda bir yeknesaklık olmadığı ifade ediliyor Sayın Vekilim; bunu buradan özellikle vurgulayalım. Tahakkuk ettirmeden tahsilatlar ve yeterli şekliyle özel hesapta biriken paraların nerelere harcandığıyla ilgili takiplerin yeterli yapılmadığı görülüyor çünkü tahmin ve gerçekleşenle ilgili, örneğin 2024 yılında 4,5 milyarlık ekstra bir gelir oluşmuş; bu nerelere harcanmış? Maddede de soracağız bunu yetkililer buradayken. Bu gelirle hangi hizmetler ifa edilmiş? Bu yıl da 5 milyonun üzerinde tahmin ediliyor. Bununla ilgili bize açıklamalar yapılırsa memnun olacağız.

Sendikal haklarla alakalı... Sendika hakkı, Anayasa'dan kaynaklı bir haktır. Bazı kurumların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVDET AKAY (Karabük) - Toparlayacağım Sayın Başkanım.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

CEVDET AKAY (Karabük) - Sendikal haklar, Cumhurbaşkanlığında Diyanet İşleri Başkanlığı, Savunma Sanayii Başkanlığı, İletişim Başkanlığı gibi kurumlara verilirken, başkanlıklara verilirken Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine verilmiyor veyahut da bağlı kuruluşlara verilmiyor. Sendikaya üye olmak ve sendika kurmak en doğal haktır. Bu durumun da burada mutlaka düzeltilmesi gerekir.

Sınavsız atamalar var, hedefe ulaşamayan yandı. Şimdi, bazı kamu kurum ve kuruluşlarına geçici görevlendirmelerle atanan üst düzey yöneticiler için belirli hedefler verilecek. Bu hedefler yerine getirilmediği takdirde bunların işine son verilecek. Yani, burada işle ilgili iş güvencesi de ortadan kalkmış oluyor. Şimdi, özel sektörde biz zaten bunu bazı kurumlarda yaşıyoruz. Bu, bankalarda sık yaşadığımız bir şeydir. Bankanın hedefleri vardır; mevduat hedefi, plasman hedefi, yeterince bunu getiremeyen şube müdürü ve yöneticilerin iş akdi feshedilir. Şimdi, aynı durumu, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde veya kamu kurum ve kuruluşlarda göreceğiz; iş güvenliği açısından bunu da sakıncalı buluyoruz.

Maddeler üzerinde ifade edeceğimiz konular olacak.

Teşekkür ediyorum Başkanım, sağ olun.