| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/517) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 14 .01.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Evet, teşekkür ederim.
Şimdi, tabii, konumuz değil, konumuz olmadığı için katkı da veremiyoruz, kendimizi zorlayıp zorlayıp bunun kıyısından köşesinden şu maddeyle ilgili iki kelam edelim diye uğraşıp duruyoruz. Yani bilmiyorum şuradaki katkılar Sayın Bakanı, Hükûmeti temsilen ve Sayın Komisyon Başkanını ne kadar tatmin ediyor onu bilmiyorum, yani şurada konuştuğumuz şeyler, katkılarımız... Allah'tan Sayın Atıcı var da, o en azından bir miktar bizden biraz daha fazlaca katkı vermeye çalışıyor, başka bir komisyon... Yani arkadaşların yaptığı şeyler değersiz anlamında demiyorum ama yani bizim işimiz değil bu. Şimdi burada ilk baktığımızda gayet güzel, hoş bir şey yapılıyor yani güzel, insani bir şey, olması gereken bir şey fakat büyük ihtimal çok iyi bildiğimiz konularda bile şimdi bildiğimiz konuda burada bürokrasiden gelen veya Hükûmetin getirdiği şeyde 40 tane hata bulduğumuza göre, burada da büyük ihtimal 40 tane hata vardır fakat bu hatayı kim düzeltecek? Bu hatayı Plan ve Bütçe Komisyonunun üyelerinin düzeltmesini beklemek kadar büyük bir yanlışlık olamaz. Hiçbir katkı yok. Bakın, konuşmaları yine hep usulen şey yapıyoruz; usulle ilgili, işte şöyle oldu, böyle oldu şeklinde değerlendirme yapmak zorunda kalıyoruz. Sayın Bakan, lütfen Hükûmet adına bundan biraz rahatsız olun. Zaten kötü kanun yapıyoruz, son on yıl Türkiye'nin en kötü kanunlarının yapıldığı yıllardır yani kanun kalitesi açısından, içerik şeyini söylemiyorum yani yanlış... Hakikaten çok kötü yapıyoruz, defalarca aynı konuda kanun çıkarmak zorunda kalıyoruz çünkü yeteri kadar tartışmıyoruz, kurumlar arasında tartışılmıyor, Hükûmet içerisinde yeteri kadar tartışılmıyor, Parlamentoda yeteri kadar tartışılmıyor, uygulamaya gelince tüh bu uygulanamıyor geri dönüyoruz "Eyvah niye böyle yaptık." diye yüzlerce böyle bürokraside hep başımıza gelen hikâyeler. Yani ben cidden rahatsız oluyorum, yani şu anda bulunduğum pozisyondan rahatsız oluyorum. Burada bir şeyler konuşuluyor ve ben bu konuşulanları... Yani elbette normal bir şey anlıyorsunuz ama şimdi işin uzmanının bakışıyla bizim aramızda çok fark olur. Ne bileyim ben belki burada bir sürü psikolojik etkileri var, sosyolojik etkileri var, İş Kanunu'yla ilgili sorunlar var, onlar var mı yok mu bilemiyoruz. Bunların ehil olanlar tarafından tartışılması lazım. Yani kurumlar arasında... Şimdi, tabii, bir de buna siyasi... Şimdi, bu daha şu anda bürokratik bir dozda, buna bir siyasi bir şey katmamız lazım, onu katamıyoruz, o eksiklik içerisinde bu kanun buradan çıkıp gidecek. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Ha, bu ne kadar çalışılmıştır? Ya bu hatasızdır, kusursuzdur, onu diyebilir miyiz? Yani onu demek için de bir uzmanlık gerekiyor. Onu da diyemiyoruz. Ama dediğim gibi başka konularda bildiğimiz konulardaki hataları görünce bu da muhtemelen içerisinde, bünyesinde ciddi hatalar barındırıyordu ama şu anda o hatalara hiç kimse işaret edemiyor. Fakat iyi çalışılmadığı ortada Sayın Başkan çünkü bu ikinci paragraf bunun iyi çalışılmadığını gösteriyor. Yani bu şekilde yetki veriyoruz? Niye hiçbir kriter koymuyoruz? Yani şimdi bir tane kurum başkanı yani nihayetinde Bakanlar Kurulu yetkili ama, Bakanlar Kurulu da bunu herhâlde kafasına göre vermeyecek çünkü kurumlara soracak. Bir tane kurumun başkanı derse ki: "Benim kurumumda böyle bir şey istemiyorum." Yani bu orada olmayacak mı? Bunların daha önceden, bu ihtiyacın nasıl ortaya çıktığı, hangi kurumlar tarafından bu kapsamda olup olmayacağı konusunun tartışılmış, çalışılmış olması lazım. Ha, bu çalışıldı, var ve yazılmadıysa o ayrı bir şey, o zaman onu açıklasın arkadaşlar. Tartışıldı mı? Kurumların burada, bütün kamu kuruluşlarının burada görüşünün alınmış olması lazım bana göre. Var mı öyle bir görüş? Onu bir öğrenelim önce.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Var.
ERHAN USTA (Samsun) - Yok. Sayın Bakanım dur, teknik bir görüş alalım.
ÇALIŞMA GENEL MÜDÜRÜ NURCAN ÖNDER - Biz 2015 yılı boyunca tüm kurumlarla nüfus politikalarıyla ilgili bir çalışma komisyonu oluşturduk, orada Aile Bakanlığımız, Hazine, Ekonomi Bakanlığı hepsi vardı. Bunların orada tek tek hepsi görüşüldü, kurumların hepsinin de temsilcileri vardı. Burada bu maddenin konulma nedeni burada -Aile Bakanlığımız da var, onlar daha iyi açıklayabilir ama- devlet memurluğuna alınmak çok kolay bir şey değil. Bu istihdamı yönlendirmek özel sektör gibi değil, gidenin yerine yenisini almak. Uygulamada sorunlar olabileceği düşünülerek böyle bir madde konuldu.
ERHAN USTA (Samsun) - İşte, bunların konuşulması lazım. Yani bunlar...
ÇALIŞMA GENEL MÜDÜRÜ NURCAN ÖNDER - Yani Sağlık Bakanımız da vardı.
ERHAN USTA (Samsun) - Burada bütün kuruluşların, yani tabii bir sürükleyici kuruluşları vardır ama esas itibarıyla bütün kuruluşların görüşünün alınması lazım, ondan sonra yani nasıl uygulanacak, sen kurumda bunu uygulayacak mısın, uygulamayacak mısın, böyle bir ihtiyaç var mı, yok mu diye bakılması lazım.
Şimdi, diğer bir husus: Şimdi, tabii özel sektör yanını onun için sordum. Şu sözlerim lütfen yanlış anlaşılmasın: Bu şeye karşı hiçbir karşı duruşumun olduğunu söylemiyorum, ancak biz, devlet memurluğunu sürekli olarak özel sektöre göre daha cazip hâle getiriyoruz. Nihayetinde herkese devlette iş verebiliyor muyuz, veremiyoruz, öyle bir imkânımız yok. Fakat işte bu cazibeden dolayı "salla başını al maaşını" anlayışından dolayı. Çünkü özel sektörde adamın canını çıkartıyorlar, değil mi, sanayiden arkadaşlarımız var. Yani öyle çalışmayana para falan yok. Biz de 26 yıl devlette çalıştık. Biz çok çalıştık ama, hiç çalışmadan da bu işin nasıl gittiğini de biz biliyoruz. Yani bütün kurumlarımızda hiç çalışmayan, hakikaten hiç çalışmayan, hatta belli bir süre sonra "kuruma gelmeyin" denilen dünya kadar insan vardır, bu işler böyle gider. Hep yeni alınan elemanlarla iş götürürsünüz filan. Şimdi, devletin böyle olduğunu da biliyoruz. Şimdi bunu sürekli... O yüzden özel sektör tarafını soruyorum, aynı şeyi, aynı korumalarla özel sektöre verebilmemiz lazım. Tabii, bunu verirken de bu sefer bakmak lazım. Tabii nihayetinde devletin ürettiği kamu hizmeti, özel sektörün ürettiği ticari bir mal, tabii o malın maliyetine o zaman bakmamız gerekiyor. Yani buralarda bu dengeleri ne kadar gözetiyoruz, bunu nasıl yapıyoruz oralara hakikaten bakmamız lazım. O zaman ne oluyor biliyor musunuz? Herkes, okulu bitiren, 18 yaşına gelen, iş arama durumuna gelen herkes bir 10 yıl devlette iş arıyor. 10 yıldan sonra zaten devlette iş arayanların yüzde 10'u 15'i işe giriyor, kalanlar işe giremiyor, ondan sonra da kalanların zaten yarısı da sürekli işsiz hâline geliyor bütün hayatı boyunca çünkü 10 yıl işe girememiş, ondan sonra diğer kalan kısmı da o işte on yıl devlette işe girmeye çalıştıktan sonra, zaten hiçbir şekilde kalitesi... Özel sektöre girse bile hâlâ gözü devlette. Yani ben buraya gireyim, biraz burada tutunayım, yeteneklerimi artırayım, beceri kazanayım deyip onunla uğraşmak yerine "bir gün devlette işe girerim ben, baksana devlette işe girene hiçbir zorluk yok, devlette işe giren şöyle, devlette işe giren böyle" durumuna getirmememiz lazım. Yapabiliyorsak bunları özel sektörle, devlette olduğu kadar dengeli götürecek şekilde yapmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Tabii özel sektörde de diğer hususları dikkate almak gerekiyor.
Yine bir iktisatçı olarak ancak Sayın Başkan, sizin için ne ifade ediyor bilmiyorum ama bu kadar katkı verebildim ama huzursuzluğumu, rahatsızlığımı, bunun böyle olmaması gerektiğini ben de bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu tatminkâr bir şey değil, yani verdiğimiz katkıların ben tatminkâr olduğunu düşünmüyorum.
Teşekkür ederim.