| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .11.2014 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, Enerji Bakanlığının ve bağlı kuruluşlarının değerli bürokratları, değerli basın emekçileri; hepinize iyi akşamlar. Saygılar sunuyorum. Tabii, ağaç kesmek olunca sayın Bakan, ben Yırca'dan başlamak istiyorum. Yırca'da özel güvenlik elemanları, kadın, çoluk...
Arkadaşlar, bir izin verir misiniz, ne olur.
BAŞKAN - Buyurun, yeniden açtım.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yırca'dan başlamak istiyorum. Yırca'da özel güvenlik elemanları, kadın, çoluk çocuk demeden dövdü. Devletin ilgili yetkilileri de seyretti. Bir zamanlar Kabataş için uydurulan büyük yalanı yüzleri kızarmadan kitlelere "Benim başörtülü bacımı dövdüler." diye diye ezberletenler Yırca'da ekmeği, aşı için zeytin ağaçlarına sahip çıkan, bunun için özel güvenlikten dayak yiyen, yerlerde sürüklenen başörtülü köylü vatandaşlarımız için bir açıklama bile yapmadı. AKP'nin yandaşı havuzcu Kolin şirketini koruyup kollayan Hükûmetten elbette halkın, milletin, köylünün, başörtülünün yanında olması beklenemezdi.
Bakınız, ben bir küçük diyalog basından aldım. Onu sizlerle paylaşmak isterim. Yırca'da geçen bir diyalog. Kadın diyor ki: "Oğlum, hepiniz de zalimden yana oldunuz. Dövdünüz bizi." Kaymakam: "Yok teyze, biz kanundan yanayız. Niye dövelim sizi?" Kadın: "Ben bu ağaçlarla senin gibi 3 çocuk okuttum. Onlar da senin gibi yapıp köylüleri döverlerse hakkımı helal etmem onlara." Kaymakam: "Yok teyze, biz kimseyi dövmedik. Ağaçları biz kesmedik." Kadın: "Siz kesmediniz ama kesenler işini rahat yapsınlar diye bizim dövülmemizi seyrettiniz. Yavrum, siz niye zalimin tarafını tutuyorsunuz?" Kaymakam cevap veremiyor. Şimdi, Tarım Bakanı açıkladı, Sayın Bakan, 14 Ekim'de Kolin'e zeytinleri kestiği için ceza yazıyor. Yani orada ağaç kesmek yasalara aykırı. Ama firma buna rağmen 6 bin ağacı daha kesiyor. Firma bu yasa tanımazlığında kimden güç alıyor? Enerji Bakanı olarak siz mi cesaret veriyorsunuz, yoksa daha yukarılarda, kaçak saraylarda oturanlar mı cesaret veriyor?
Şimdi, önceki gün biz burada Çalışma Bakanlığı bütçesini görüştük. Çalışma Bakanlığı çok samimi bir şekilde 2017 yılının kömürünün bu yıl üretildiğini söyledi. Bu basında da çıktı. Enerji Bakanlığı olarak siz bu konuyu, yani Soma'da olup bitenleri hiç denetlemediniz mi? Bakınız, elimizde, burada Soma maden kazası raporu var. Hem bilirkişi raporu var hem Türkiye Mimar Odaları Birliğinin raporları var. Orada meydana gelen facia tabii ki hepimizin yüreğini burktu. Dünya madencilik tarihinin en acı olaylarından biri. Türkiye'de de en kırım diyebileceğimiz boyuta varan, ölüme neden olan bir büyük katliam. Şimdi, mimar mühendis odaları raporun daha detaylı ve sağlıklı yazılabilmesi için size olayın meydana geldiği yer altı ocağında inceleme yapmak için başvuruyor ama reddediyorsunuz. Neden reddediyorsunuz Sayın Bakan? Yani bu işin en ehli kurum "Ben o ocakta inceleme yapacağım, rapor hazırlayacağım." diyor da siz neden izin vermiyorsunuz? Bu ocağın, biliyorsunuz, ruhsat numarası burada yazılı, Eynez sahası, Karanlıkdere mevkisinde. Yer altı kömür ocağının ruhsatı bir kamu kuruluşu olan TKİ'ye ait. Bununla beraber, söz konusu ocaktan kömür üretim işi hizmet alım sözleşmesi ile yapılıyor. Bu kadar insan yaşamını yitiriyor. Siz biraz evvel arkadaşımın da işaret ettiği gibi günlerce orada bir bakıma... Yani ben kendim de orada bulundum, pek çok arkadaşımız da gitti. Arkasından Ermenek olayında hakikaten neredeyse kabineyi oraya götüreceksiniz. Yani yapılması gereken işleri yapıp gerekli önlemleri alma yerine, felaket yerine koşup orada bir boy göstermeyi, oy devşirmeyi çalışma zannediyorsunuz. Oraya acil kurtarma ekiplerinin gitmesi gerekir, oraya o işin uzmanı kurtarma ekiplerinin rahat çalışmasını sağlamak için görevliler gitmesi gerekir. Yani oradaki , nereden bakarsanız bakın, Soma faciasında Bakanlığınızın da TKİ'nin de firmanın da mühendisinin de kontrolörünün de -işte burada rapor, bilirkişi raporu da aynı, diğer raporlar da aynı- hepsinin kusuru var. Yani insanda biraz vicdan olsa, bir muhakeme yapsa vicdanında, vicdanı olan herkes böyle bir olayda hiç olmazsa koskoca bir ülkede "Ya, ben bir örnek olayım." deyip hakikaten mahkemesini kurar kendi vicdanında, değerlendirmesini yapar ve istifa eder. Bunu Çalışma Bakanına da söyledim. Gerçekten eğer Türkiye'de... Bakınız, döneminizde... Siz beş buçuk yıldan bu yana... 1 Mayıs 2009'da Enerji Bakanlığına geldiniz. Beş buçuk yıldan bu yana Mustafakemalpaşa'da 19, Dursunbey'de 17 -tarihleri de siz biliyorsunuz- Karadon'da 30, Keşan'da 3, Afşin Elbistan'da 11. Ki onların 9'unu hâlâ yer altından çıkaramadınız. Üzerlerinde 60 milyon metreküp hafriyatı almaktan aciz bir devlet. Oysa sizin bakanlığınız pahada ağır, darada küçük yani çok parası pulu çok olan bir bakanlık.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Ahlakta zayıf.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Evet, ne yazık ki sorumlulukta zayıf. Yani ben o kavramı değişik biçimde kullanayım. Hâlâ 9 işçinin orada cesetlerini çıkaramadık. Zonguldak'ta 2 işçinin cesetlerini altı ay sonra Çinlilere çıkarttırdık. Kozlu'da 8, Soma'yı söylememe gerek yok, Ermenek, yanı başımızda Ermenek. Yani siz gene oradaydınız, yine orada da raporlar var. 22 Kasım 2003'te de Ermenek'te 10 işçinin yaşamını yitirdiği... Biraz evvel arkadaşlarım söyledi, belli kurumların yapmış olduğu araştırmalarda hem su yataklarına zarar verdiği hem tarıma zarar verdiği açıklandı. Yani demin arkadaşım söylerken... "Ya, parası pulu batsın, canını kurtar yeter." noktasında insanlar. Tam bir vahşi kapitalizm örneğinde açıklamalarda bulunabiliyor benim milletvekili arkadaşım. İnsan üzüntü duyuyor. İnsana değer vermeyen, insanı hor gören bir anlayışla nereye varılabilir?
Bakınız, dün Başbakan yeni iş güvenliğini açıkladı. Arkadaşlar, ülkede Başbakan olan bir zatımuhterem var olan mevcut yasalardan bihaber bir açıklama yapabilir mi? Burada tek tek sıralıyor, diyor ki: "İdari para cezalarına artışlar gelecek. Kamu ihalelerinde iş sağlığı güvenliğine yönelik bir kalem olacak. Üretim zorlamasının engellenmesine yönelik şart olacak." Ben bunlara kısa kısa bir iki cümleyle cevap vereyim Sayın Bakan. Siz bu alanda... Yani Enerji Bakanlığı sadece sizin döneminizde değil, ta geçmişten günümüze, 90'lı yıllarda, 2000'li yıllarda da pek çok konuda adı kötüye çıkmış bir bakanlık ihalelerde. Mavi Akım projesinden tutun da pek çok projede sizin döneminizde de sizden önce de pek çok olumsuzluğa tanıklık eden bir bakanlık ama bu mevzuatla siz ne madenlerde iş kazalarını... Mevzuat değil sadece, bu önerilerle, bu yaklaşımlarla, bu değerlendirmelerle asla bu kazaları önleyemezsiniz çünkü her şey paraya endekslenmiş. Diyorsunuz ki, mevzuatta, biraz evvel söyledim, Başbakanın açıkladığı pakete göre çok tehlikeli işlerde çalışan 2 milyon 700 bin kişiye mesleki yeterlilik belgesi verilecek. Ya, 6331 sayılı Yasa'nın 17'nci maddesinin (3)'üncü fıkrasına bakın, mevcut. Yasalarda var olan kurumu yeni gibi sunmanın mantığı ne? Standartlara uygun iş güvenliği donanımı sağlamayan işverene idari para cezası verilecek. Açın bakın 26'ncı maddeye. Paket işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının kanayan yarasına bir yenisini daha ekliyor, ortak sağlık ve güvenlik birimleri ile özelleşen iş güvenliği denetimi sürecine bir de yapı denetim firmalarını katacaksınız. Bu yol çıkmaz yol Sayın Bakan. Buradan iş kazalarını, iş cinayetlerini önleyemezsiniz. İnşaatlarda şantiye şefine iş güvenliği uzmanı olma mecburiyeti getireceksiniz. Getirdiniz, kazalar önlenecek mi? Yani yine diyorsunuz ki iş cinayetlerini ödül ve ceza sistemi ile önlemeye kalkışıyorsunuz. Mantık bu olursa siz -bu yol karanlık yol- yolunuzu bulamazsınız. Başbakanın açıkladığı pakette "Kimse üretim zorlamasında bulunmayacak." şeklinde bir ifade var. Hiçbir karşılığı olmayan bir ifade bu. Yani nasıl denetleyeceksiniz? İşçiler "İşveren beni üretime zorluyor." mu diyecek, diyebilecek mi bunu? Daha çıkarttığınız kanunu uygulatamadınız, işverenler topyekûn...
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Dinlemiyor ki seni.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ara verir misin?
BAŞKAN - Zaten on üç saniyeniz var, buyurun siz, bitirin sürenizi.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Hayır, ben on üç saniyede... Yani önemli bir konu. Bakanlığın gerçekten bir zafiyet içerisinde olduğu çok açık ve net gözüküyor. Dinlemede bile... Yani son derece önemli...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan sizi dinliyor, siz merak etmeyin. Siz devam edin sunumunuza.
İlave süre vereyim bir dakika, süreniz bitti.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Bu paketin, dün açıklanan paketin en büyük zaafı da redevans ve hizmet alım yönteminin yol açtığı vahim sonuçları görmeden bu sisteme devam edilmesidir. Redevans ve hizmet alım yönteminin kendisi üretim zorlamasına yol açar. Yapılması gereken, redevans süresinin on beş yıla çıkarılması değil, bu sistemin madencilikten kaldırılmasıdır. Bu konudaki çözüm, havza madenciliği yapılmalıdır. Biraz evvel arkadaşıma söyledim, madencilikle uğraştığı için "Nedir bu?" diye öğrenmeye de çalıştım. Gerçekten özel ocaklardaki iş cinayetlerinin kamu ocaklarının katbekat üstünde olması madencilikte, artık devletin kendi malı mülkü olan madenlerini kamulaştırmasından ve sorumluluğu üstlenmesinden geçiyor. Bakın, Çöllolar'a iki üç sefer gittim 2011 yılındaki o kazada. Zatıaliniz de geldi oraya. Orada bir tarafta devletin işlettiği ocak, diğer tarafta özel ocak, o 11 işçinin yaşamını yitirdiği ocak. Birinde ne kadar güzel, belki kömür 3 kuruş pahalı geliyor ama yirmi altı yıl gittiğinde ölümcül iş kazası olmamış, diğerinde daha birkaç aylık ki oraya Sabah, ATV karşılığında bonus olarak sunulmuştu bu işverene orası, öyle 11 kişi birden bire yaşamını yitirdi. Sayın Bakan, gerçekten işler iyi gitmiyor. Yani biz burada bugün başka konuları konuşmalıydık, işte petroldeki kaçakçılığı, yakıtlardaki pahalılığı, en pahalı yakıtı, petrol ürünlerini bizim kullandığımızı, çiftçinin en pahalı ürünleri... Bunlara zaman kalmıyor çünkü durum çok vahim.
Şimdi, bakınız, son zamanlarda bir de bir hastalığa kapıldınız ki bu konuda da gerçekten son derece vahim, AKP döneminde Meclis torba kanunlarla tanıştı. Bu dönemde de torba kamulaştırmalar yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, toparlayın lütfen.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Toparlayacağım.
Torba kamulaştırma diyebileceğimiz kamulaştırmalara tanıklık ediyoruz. Ne adına? Kamu mallarına el koyma, yani vatandaşın malına el koyma hangi hâllerde yapılabileceği kanunda düzenlenmiş. Ona aykırı kamulaştırma nasıl yapılabilir, Millî Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu'nda yazılmış hangi hâllerde kamulaştırma yapılacağı, yapılamayacağı, Anayasa'nın 35'inci maddesi de orta yerde duruyor. Mülkiyet hakkı, miras hakkı kutsal. Yani bütün bunlar dururken "Ben yandaşıma vereceğim." deyip milletin anasını ağlatmak bir bakanın istifasını gerektirmiyor mu hâlâ?
Teşekkür ediyorum.