| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/517) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 14 .01.2016 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, dün uzun uzun tartışmalar yaptık ama anlaşılıyor ki dün yaptığımız tartışmalardan pek bir sonuç elde edememişiz. Biz, doğru bildiğimiz şeyleri söylemeye devam edeceğiz. Bazen sesimiz yükseliyor, bazen sakin konuşuyoruz ama biz, siz yanlış yaptığınız sürece doğruları söylemeye devam edeceğiz. Şu koltuklarda oturduğumuz sürece bunu yapacağız ve bunu Genel Kurulda da yapmaya devam edeceğiz. Böylece el birliğiyle çıkaracağımız yasaları maalesef kavgayla çıkarmış olacaksınız ve kayıtlara yansıdığı üzere çok kısa sürede yeniden değiştireceksiniz. Sayın Başbakan söz verdi "Torba yasa gelmeyecek." diye, söz verdi. Şimdi Başbakan sözünü yedi, yine bir torba yasa geldi. Bu kaçıncı torba yasa. Bir başbakan sözünü yer mi Allah aşkına. Ben bunu söylemeyecek miyim? Söyleyeceğim. Bu tasarı Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun tasarısıdır. O komisyondan bunu kaçırdınız, iki, ikinci hata oldu.
Üçüncü hata: Kendi alanında son derece donanımlı olan Sayın Bakan, nöbetçi bakan sıfatıyla geldi buraya oturdu, biz anne sütü konuşuyoruz, eminim sıkıntıdadır Sayın Bakan. Bilmez konuyu yani bunu bilmesi de gerekmez, bir bakanın her şeyi bilmesi gerekmiyor. Şekil şartı yerine geldi mi, geldi. Dün, Gençlik ve Spor Bakanı oturuyordu, olabildiğince ağır konuştuk, zannettik ki bugün konuyla ilgili bakan gelir, müsait değilse tartışma ertelenir. Getirdiniz, Millî Savunma Bakanını oraya oturttunuz. Ya bu bir Sayın Bakan. Şimdi basına nasıl yansıyacak? "Annelik hakları, anne sütü Millî Savunma Bakanı ve yanındaki rütbeli görevliler tarafından ele alındı." Ya, böyle bir şeyi bize yapmaya hakkınız yok kendinize de yapmaya hakkınız yok. Bu Plan ve Bütçe Komisyonuna da yapmaya hakkınız yok. Plan ve Bütçe Komisyonu onurlu, değerli, herkes tarafından hürmet edilen bir komisyondur. Ya, bu komisyonu bu hâle getirmeyin. Ama bu sizin yaptığınız yıllardır aynı şey, şekil şartı yerine gelsin, emir bir kişinin dudağından çıksın, gerisini boş verin. Milletvekillerin konuşma hakkını gasbedin, iktidar milletvekillerinin. Onlarla tek tek konuştuğunuz zaman hiçbirisi "Bu uygundur." demiyor. Ama geliyoruz buraya, bakıyoruz Millî Savunma Bakanı anne sütünü konuşuyor. Allah'ım, ya Rabb'im, benim parayı konuşmam gibi bir şey yani.
Biz görevimizi yapmaya devam edeceğiz arkadaşlar. Ama bunların da yanlış olduğunu ve AKP'ye de yakışır bir anlayış olduğunu hem size hem basına hem de gerektiğinde yurt dışındaki toplantılarda konuşmaya devam edeceğiz. Sakın "Vay yurt dışına gittiler, bizi eleştirdiler." demeyin, şimdiden söylüyorum. Biz, bunu her yerde eleştireceğiz, zevk aldığımızdan değil içimiz kan ağlaya ağlaya eleştireceğiz, her yerde eleştireceğiz. Bizi eleştirecek konuma getirmeyin, elimizdeki bu doneleri alın. Size diyoruz ki: Bakın, böyle böyle yapacağız. Al bunu elimden kardeşim, al, ben de eleştirmeyeyim.
Şimdi, gelelim maddeye. Bakın arkadaşlar, ilgili bürokrat arkadaşlar, hiç olmazsa siz dinleyin ve ilgili Sayın Bakanı bu konuda uyarın. Değerli komisyon üyeleri, yaptığınız bu uygulama yani 10'uncu maddeyle getirdiğiniz uygulama aslında bir hiçtir, bir hiçtir. Neden bir hiçtir biliyor musunuz? Çünkü bu maddenin son paragrafında söylediğiniz şey, bu uygulamadan yani yarı zamanlı çalışmadan kimin yararlanıp kimin yararlanmayacağına Bakanlar Kurulu karar verecek. Dün burada Sayın Çalışma Bakanı bu paragrafı koymak zorunda kaldıklarını ifade etti ve dedi ki: "Bu teklif bize Sağlık Bakanından ve Millî Eğitim Bakanından geldi." Güzel, konu ortaya çıkmış oldu. Kadın memurlara bir bakın, yüzde 80'i millî eğitimde ve sağlıkta çalışır, yüzde 80'den daha da fazlasıdır, varsa içinizde personelden, buyursun söylesin. Sağlıkta çalışan doktor ve hemşirelerin büyük bir kısmı, çok büyük bir kısmı kadındır, öğretmenlerin de önemli bir kısmı kadındır yani devletimizdeki memurların yüzde 80'i millî eğitimde ve sağlıkta çalışır. Şimdi, Millî Eğitim Bakanı ve Sağlık Bakanı "Bu maddeyi buraya koyun. Benim personelim stratejiktir, ben bunlara bu izni vermeyeceğim." diyorsa, biz, burada boşuna iş yapıyoruz. Sadece yüzde 19 memuru kapsayacak şekilde belki bir davranış içerisindeyiz. Bir de şöyle bakın: Görevde yükselme isteyen kadınların büyük bir çoğunluğu da bu sizin maddenizden yararlanmak istemeyecektir. Örneğin, kamu bankasında çalışan, bakanlıkta çalışan, bir daire başkanı olmaya çalışan ya da müdür olmaya çalışan bir kadın fedakârlık yapıp "Ben bundan yararlanmak istemiyorum." diyecektir çünkü görevinde yükselmek isteyecektir ama hemşirenin görevde yükselmesi yoktur, öğretmenin görevde yükselmesi yoktur, bunu en çok onlar kullanacaktır. Şimdi siz diyorsunuz ki: Sağlık ve millî eğitim bunu istemedi, onlara zaten bu hakkı vermeyeceğim ama görevde yükselme ihtimali olan kadınlar da zaten bunu kullanmayacaklar. Geriye hiç ama hiçbir şey kalmadı, boşuna uğraşıyorsunuz. Kadına şu şu hakkı verdik diye yaygara yapılacak yarın. Basın bunu bu şekilde yazacak, davulla zurnayla. Diyecek ki: "Kadınlara böyle haklar getirdik." Getirmediniz. Yani kendinizi kandırmayın. Ne olur, bakın size söylüyorum, bu yaptığınız uygulamadan kadınlar büyük oranda faydalanamayacak. Ya bunu kaldırın namusumuzla şerefimizle devam edelim, diyelim ki: "Ya, bu, olmuyor." veya şu son paragrafı bari kaldırın. Yani bunun için hakikaten Sağlık Bakanının orada oturması gerekmiyor bunu anlamak için ya da Çalışma Bakanının orada oturması hakikaten gerekmiyor. Yani biraz beni dinleyen ve vicdanı olan ve biraz da "Gerçekten, ya bu adam doğru mu söylüyor." diyen arkadaşlarım bir baktıklarında benim ne demek istediğimi anlayacaklar. O yüzden bu maddeyle siz yaptığınız bu işin tamamını ortadan kaldırıyorsunuz. Bir de yetkiyi de Bakanlar Kuruluna veriyorsunuz. Bu da mümkün bir şey değil yani kanunla düzenlenen bir şeyin yetkisini Bakanlar Kuruluna zaten veremezsiniz, zaten siyasal etiğe de böyle bir şey uymaz. Burada çerçevesini belirleyebilirsiniz.
Bakın, paragrafın orta kısmına, birinci paragrafın sonlarına doğru bir şey daha gizlemiş arkadaşlar, bilmiyorum farkına vardınız mı. Hani, öğretmenleri muaf tutacaksınız, sağlıkçıları muaf tutacaksınız ya, hani görevde yükselecek olanlar da zaten bundan faydalanamayacaklar ya, geriye kalacak çok az miktarda anne bundan faydalanacak. Bunun faydalanmasını da nasıl engelliyorsunuz biliyor musunuz. Bakın, buradaki cümleyi okuyorum: "Bu kapsamdaki memurun çalışma saatleri ilgili kurum tarafından belirlenir." Hani yarı zamanlı diyorsunuz ya. "Çalışma saatleri ilgili kurum tarafından belirlenir." Ne demek istiyorsunuz? Yani sekiz saatlik günlük çalışmanın dört saatini çalıştıracaksınız ya, eğer o kadına izin vermek istemiyorsa amiri, diyecek ki: "Kardeşim ben seni sabah 8 ile 10 arası, daha sonra 11 ile 12 arası, öğleden sonra da 1 ile 3 arası burada görmek istiyorum. Hadi bakalım buyurun, bütün günü gitti kadının. Bu cümle burada olduğu sürece siz amire aşırı derecede yetki veriyorsunuz. Bakanlar Kuruluna hakkı olmayan bir yetkiyi veriyorsunuz ve kadınların da bundan yararlanmasını engelliyorsunuz. Bütün bunlara rağmen çıkaracağım diyorsanız da Allah yolunuzu açık etsin.