KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Yani, benim bir itirazım yok benden önce söz verilirse Sayın Kuşoğlu'na ama "Konuş." diyorsunuz, aksi takdirde benim hakkım da yanacak, ben konuşayım bari.

Sayın Bakanım, şimdi, tabii rakamları aldık. Bu hesap da herhâlde, işte emekli olursa onun emekli maaşı ile çalışırkenki maaşı farkından kaynaklanan bir şey. Siz söylemediniz ama muhtemelen öyle bir şeydir, onun tam rakamları elimde yok, ona göre yapılmış olduğu anlaşılıyor. Ama, ben bunu yine... Şimdi, bakın, burada bir yıllık bir Hükûmetin bir kanun tasarısı veya kanun teklifi olsaydı bu anlaşılabilirdi. Yani, Hükûmet derdi ki: "Ya, bizden öncekiler -işte bizde modadır ya, kendisinden öncekileri karalarız, böyle bir yapımız var- işte böyle böyle yapmışlar, onlar çok kötü çalışmışlar fakat biz bunları şimdi yapısal olarak düzelteceğiz ancak bunun öncesinde birikmiş bir sıkıntı var, o sıkıntıyı da bu şekilde, çok doğru değil ama çözelim." şeklinde bu gelebilirdi. Şimdi, on üç yıllık iktidardan sonra hiç kimse bana "Reform yapacağım efendim, ben bunu 2017'de görüşeceğim, 2018'de, 2019'da..." Bu denilebilir tabii de yani bu ne kadar kredibil olur, bunu sizlerin takdirine ben arz ediyorum. Daha önceden de yapılmış nitekim yani bunları daha önceden düşünmek lazım.

BAŞKAN - Çok affedersiniz. Dışişleri Bakanlığından gelen arkadaşımız ayrılmak istiyor. İlave soracağımız herhangi bir soru yoksa, müsaade ederseniz, kendisine izin vereceğim.

ERHAN USTA (Samsun) - Keşke bu soruyu tam hızımızı almışken yani ben konuşmamı bitirdikten sonra arkadaşımıza müsaade isteseydiniz.

BAŞKAN - Çok haklısınız, çok haklısınız Sayın Usta, affedersiniz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Madde içinde varsa bekleyecek, yoksa...

BAŞKAN - Hayır, ben size soruyorum, sizin sormak istediğiniz...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bu maddede bir soru yok, başka maddelerde gelirse sorarız, bilmiyoruz yani şimdi.

BAŞKAN - O zaman tekrar çağırırız, tamam.

Çok affedersiniz, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani, on üç yıllık iktidardan sonra böyle bir şey çok şık olmuyor, çok kabul edilebilir değil, yapısal bir sorun. Kaldı ki hani bazen şu da olur: Ya, hakikaten atlanmış olur, "Hiç farkında değildik." olabilir yani bu, kurumun işleyişiyle ilgili bir husustur, kurum da size bildirmemiştir, siyasi irade böyle bir şeyin farkında olmamıştır. Ama, işte el yordamı burada da yine hüküm sürüyor Sayın Bakan. Bu daha önceden yapılmış, bir defa karşılaşılmış, o zaman niye siyasi iktidar sormamış efendim? Bu sorunu biz şimdi kalıcı mı çözüyoruz? Muhtemelen burada birileri, yine Komisyonun bu tarafı feryat etmiştir "Bak, yanlış yapılıyor, şimdi yapısal bir sorunu böyle günlük, günübirlik şeylerle çözmeye çalışıyoruz..."

İnsan unsuru, bakın, en kıymetli şeyin insan olduğunu hepimiz biliyoruz ve büyük emeklerle yetiştiriliyor bu insanlar, albay rütbesine kadar getiriliyor. Onlara tabii gerektiği gibi iş verilemiyor, onların da pozisyonlarına uygun bir şey verilemediği için orada yığılma olmuş, ondan sonra "Bunları emekli edelim, erken emekli edelim. Erken emekliliğe teşvik etmek için de üstüne biraz para verelim." gibi bir noktaya geliyoruz. Bunlar son derece yanlış şeyler. Yani, bunun için çok büyük bir uzman olmak filan gerekmiyor. Şu hesabı verin bana, ben arkadaşlarla çalışayım, size bunun hesabını bir akşamda yapar veririm ben; nerede, ne kadar bekleme süresi... Bir optimizasyon meselesidir bu, bu çok rahat yapılabilecek bir şey. Siyasi iktidar, askerle ilgili olan her şeye yani bir kısım Balyoz davası, Ergenekon davası, bilmem ne olunca her şeye sahip çıkıyor, "Savcısıyım ben bu işin." filan diyor. Yani, bu işte de bizim tabii muhatabımız siyasi iktidardır, Hükûmettir, bu başarısızlığın muhatabı; o kendi işini, hesabını ayrıca Genelkurmaya, Millî Savunma Bakanına, kime soracaksa kendisi sorsun. Yani, bu başlı başına büyük bir başarısızlıktır, bu başlı başına bana göre büyük bir ayıptır Sayın Bakanım. On üç yıllık iktidardan sonra insanları böyle patır patır, patır patır getireceksiniz oraya, ondan sonra "Ya, pardon, burada bir yığılma olmuş. Hadi bunları bir gönderelim, üstüne biraz para verelim." filan. Yani, bunu neyle izah edeceksiniz, ben bilmiyorum, son derece yanlış bir şey. Yani, tabii sorun oluştuktan sonra mecburen "İşte, artık çözülsün." filan diyorsunuz ama bunların niye tedbirlerini önceden almıyoruz? Bakın, başından beri söylediğim bir şey o. Şurada kanunu yaparken de yaşıyoruz bunu, devleti yönetirken de yaşıyoruz bunu. Yani, niye bunlar bir gün öncesinden, üç gün öncesinden, yirmi yıl öncesinden, on beş yıl öncesinden, her neyse, işin durumuna göre düşünülmüyor?

Şimdi, sosyal güvenliği konuşuyoruz. Şimdi, aktüeryal hesaplarda, bakın, biz Kalkınma Bakanlığındayken 2075 tahminleriyle çalışıyoruz. Ben Genelkurmayın da bunları yaptığını tahmin ediyorum çünkü onlar hakikaten çok disiplinli çalışıyorlar ama büyük ihtimal ya bunlara siyaseten kulak tıkandı veya orada da başka bir arıza var, onu da bilemiyorum. Ama, sosyal güvenlikte 2075'i konuşuyorsunuz yani 2075 analizleri yapıyoruz. O yüzden feryat ediyoruz, bazı alınan kararların yanlış olduğunu, ben bunu uzman olarak, Planlamada bir genel müdür olarak, müsteşar yardımcısı olarak çok söyledim; hakikaten yanlış kararlar alıyoruz. "Bakın, bunlar bizden sonra gelecek nesilleri, iki nesil sonra, üç nesil sonra ciddi sıkıntıya sokacak işlerdir." diye dilimizin döndüğü kadar izah etmeye çalışıyoruz fakat "Siyaseti niye suçluyorsunuz?" diyor. Şu anda ben ne yapacağım? Ben şimdi buradaki albayı mı suçlayacağım? Siyaseti suçlayacağım tabii. Yani, nihayetinde yeri gelince "Muhatap biziz." deniliyor, ondan sonra siyasetçiyi suçladığınız zaman da... Ben Hükûmet edeni, kim Hükûmet ediyorsa onu suçlarım.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Biz de "Doğru." diyoruz.

ERHAN USTA (Samsun) - "Doğru." diyorsunuz, Allah'tan "Doğru." diyorsunuz, yoksa iş daha kötü olacak yani iş daha fazla sürüp gidecek. "Doğru." diyoruz da Sayın Bakanım, "Bunları düzeltelim." diyoruz, "Bunları niye daha önceden düzeltmedik?" diyoruz. Şimdi "Ben yeni Millî Savunma Bakanıyım." filan demeyin, siz de Millî Savunma Bakanlığında bayağı bir kıdemlendiniz yani. Devlette bir de süreklilik esastır yani kendi partiniz nihayetinde iktidardaydı. Dolayısıyla, burada bu temel yanlışın ivedilikle düzelmesi lazım. Bunlar Komisyonda olsaydı, belki buraya bir önerge verilecekti. Ya, şu şeyi beklemeyelim, 2017'de... 2017'de -bakın- daha Yüksek Askerî Şûra'da görüşülecek, ondan sonra bunun uygulamaya geçmesi, şu, bu filan, o zamana kadar zaten bir büyütme daha olacak, merak etmeyin siz, tekrar bu tür işleri yapacağız ama öbür tarafta belki de hizmet aksayacak. Yani, yeteri kadar, işte teğmenlikte üç yıl bekleme süresinden dolayı, belki yeteri kadar teğmen olmadığı için orada bir hizmet aksaması olacak çünkü aşağıda çalıştıramıyorsunuz yani yukarıya vekâlet ettiriyorsunuz da üsttekini alt tarafa baktırtamıyorsunuz çünkü devlet hiyerarşisine uygun değil, gene askerin hiyerarşisine de uygun değil. Yani, bu tür yanlışlıklar var, bunları düzeltmek lazım. Bunların düzeltilmesi için de şu kanunları gelin, kaliteli yapalım diyoruz, diyoruz ama tabii hiçbir sonuç alamıyoruz. Bunlar Komisyonda görüşülsün diyoruz, bize böyle formalite şeyler geliyor; efendim, komisyona sorulmuş, komisyon "İş yoğunluğundan -veya neyse- toplanamayacağız, zamanında yetiştiremeyeceğiz." diye üzerine yatıveriyor. O zaman, Plan Bütçe Komisyonu olarak bizim bir itiraz etmemiz lazım, bizim isyan etmemiz lazım. Biz kendi üzerimize vazife olmayan bir konuyu bile saatlerce tartışıyoruz. Şu işle ilgili sadece ben yaptığım şeyi biliyorum, sadece ben yarım saat konuştum şu maddeyle ilgili değişik şekillerde. Ya, bu, bu insanlara da eziyet, bana da eziyet ama bunu konuşacağız çünkü Ulaştırma Bakanı geliyor, siz geliyorsunuz, öbür bakana ayrı anlatıyoruz, her bakana ayrı ayrı anlatacağız bunu. Çünkü, nihayetinde diyorsunuz ki: "Biz Hükûmetiz, Hükûmeti temsil ediyoruz." Bütün Hükûmet yetkililerinin de haberi olsun olaylardan diye bunları söylemek durumunda kalıyoruz. O yüzden Sayın Bakanım, yani, burada... Tabii, şimdi, ben bu olsun, olmasın şeklinde bir şeyi söylemeyi bile... Şimdi, durum o kadar vahim ki, problem o kadar büyük ki yani buna ha olumlu demişsin, ha olumsuz demişsin. Şu sivrisineklerle uğraşmayalım, gelin şu bataklığı kurutalım, şu işlerin üzerine eğilinsin diyoruz ama on üç yıllık bir iktidar kalkıyor, işte bu... Şimdi bile değil, 2017'nin Yüksek Askerî Şûrasında konuşulacak. O gün başka bir şey çıkar da konuşulamazsa ne zamanın Askerî Şûrasına kalır, onu bilmiyorum. Yani, bu nasıl olacak? Mesela, burada belki şu soruyu da sormak lazım: Yani, diyelim ki bu 1.071 kişinin