KOMİSYON KONUŞMASI

OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Başkanım, ben teşekkür ederim.

Özellikle sizi, heyeti ve değerli hocalarımızı saygıyla selamlıyorum.

Şunu da söylemek istiyorum: Evet, misafir olarak katıldığım birçok oturumu çok ilgiyle takip ettim. Olayın kendisini gerçekten şu şekilde çok önemsiyorum: İlk sorduğum soru; "Buna benzer bir tehlikeyi başka otellerde yaşar mıyız?" diye sizden önce gelen heyetlere sormuştum, peşinden Uludağ'daki otel yanınca, aynı zincirlemeyle, işte, yanmaması gereken bir yer tutuşuyor, burası kompartıman olması gerekirken yayılıyor, yayıldıkça müdahale gecikiyor. Sadece daha önce kullanımı yasaklandığı için çok büyük bir facia önlenmiş oldu. Ama mekanizma aynı olunca "Diğer otellerde önlem aldık." denildiği için "Acaba başka yerlerde böyle bir tehlike var mı, yok mu?" şeklinde merakla hep sizin gibi değerli hocalarımı da dikkatle dinliyorum. Dolayısıyla "Sonuçlar ve Tavsiyeler" bölümünde -yani siz kendiniz yaptınız gerçi ama- bunu otelle daraltmamamız gerektiğine şahsa inanıyorum. Yani yüksek yapılı binalar, siteler, kamu binaları -biraz önce siz de söylediniz- yani insanların toplandığı ve her birinin saatli bomba olma ihtimali olan yerleri mutlaka şimdiden önlemler listesine almamız gerekiyor. Anekdot, bugün yaşadık, çok değerli bir yöneticimiz -ismini söylemeyeceğim- Ankara'da 30 katlı bir binada oturuyor, 7'nci katta yangın çıkıyor, 23'üncü katta kendisi bulunuyor ve ne yapacaklarını bu bilinçli insanlar bile bilmiyor; yanlış merdiveni kullanmışlar, asansörü kullanmaya kalkışmışlar. Dolayısıyla meslek liselerinden talep ettiğiniz o yangın yardımını muhtemelen sitelerde de isteyeceğiz. Yani bir tatbikat, bir şekilde insanlara ne yapmaları gerektiğini öğretme noktasında bunu sadece otellerle sınırlamamamız gerektiğine şahsen inanıyorum.

Başkanım, müsaadenizle, muhtemelen son katıldığım toplantı da olacak. Raporunuzu okudum, dikkatli okuduğuma inanıyorum, şunu anladım...

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Niye son katıldığınız toplantı oluyor?

OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Bitiyor ya yavaş yavaş, onun için diyorum.

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Yok, yok, daha var, biz hazirana kadar çalışacağız.

OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Tamam, o zaman sorun yok.

Şimdi, "Hocalarım, doğru anladım mı?" diye soruyorum yani. Yangın hususunda herhangi bir önlem almayan işletme sahipleri sadece büyük bir cinayete sebep olmamışlar aynı zamanda yangın esnasında özel tahliye organizesi yaparak öncelikle kendilerini kurtarmak suretiyle ahlaksızlığın da en büyüğünü sergilemişlerdir. Kamuda ise etkin bir mevzuata rağmen -ki hem 2002 hem 2007 hem daha sonraki güncellemelerin hepsi çok iyi hatta Avrupa standartlarının üstünde, bunu muhalefetteki değerli vekillerimiz de teyit ediyor ama- buna rağmen denetleme görevini ifa edemeyen sırasıyla İl Özel İdaresi eksik evrak ile ruhsat tanzim, imar mevzuatına aykırı mimari düzenlemeler, LPG ve benzer kullanılmaması gereken meselelerin kullanımına engel olmama; Turizm Bakanlığının defaatle denetime gitmesine rağmen bizim önemsediğimiz yangınla ilgili o kriterleri güvenli turizm kapsamı içerisine almadığı, daha ziyade Covid ve benzer meselelerle alakalı bir denetim olduğunu ve yine yıldız değerlendirmesiyle alakalı olduğunu; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı özellikle Kartalkaya özelinde evraklarda sahteciliği bile tespit edememiş. Yani İSG elemanı yok, aylar öncesinden işten çıkarılmış ve bunun bile farkına varamamış...

GRAND KARTAL OTEL YANGINI BİLİRKİŞİSİ DR. HİKMET İSKENDER - Farklı bir kâtip numarası verilmiş mesela.

OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Misal işte.

Ciddi bir kriminal enerji ortaya dökülmüş, onu demek istiyorum. Yani daha sonra da özellikle delillerin karartılma ihtimalinin de yani bizzat sizin tarafınızdan hissedilmiş olması da bu kriminal enerjinin de devam ettiğini ortaya koyuyor Başkanım. Dolayısıyla yine, itfaiye raporunu 2007'de muhtemelen eksikliklere rağmen düzenleyen ve yine 2024'te... Farkındasınız değerli vekillerim -iktidar/muhalefet parti ayrımı yapmıyorum- 2007'de de Bolu Belediyesi, 2024'te de tespit ettiği eksiklikleri paylaşmayan Bolu Belediyesinin itfaiye yetkilileri sorumlu makamlara bildirmemek suretiyle bu faciada büyük bir vebal üstlenmişlerdir. Periyodik ve etkin denetimlerin eksikliği, mevzuata aykırı yapının devam kullanımı ve dolayısıyla 72 insanın hayatını kaybetmesi bunlara sebep olmuştur. Bunu ben söylüyorum, raporunuzda yazmıyor, yazık ki ne yazık yani.

Dolayısıyla Hocam, raporunuzu doğru anlamış mıyım?

GRAND KARTAL OTEL YANGINI BİLİRKİŞİSİ DR. HİKMET İSKENDER - Bir iki hususu kendinize göre yorumlamışsınız ama söyle söyleyeyim: Doğru. Şimdi, burada dediğiniz gibi herhangi bir kurumu suçlamak babında değil, sistematik olarak sıkıntı nedir? Yani biraz evvel söylediniz, 24.800 tane otel var değil mi? Yaklaşık o civarda, 25 bin diyelim. Şuna da katılıyorum... Bu arada ben İstanbul Sanayi Odasının akademik kurul üyesiyim, benimle beraber Mikdat Kadıoğlu, Necdet Torunbalcı Hocamız ama bu sadece aysbergin görünen bir kısmı. İçişleri Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya İstanbul Valisiyken bu 6 Şubat depremi yaşandığı için özellikle İstanbul Sanayi Odasından bir şey rica ediyor, diyor ki: "Sizin -o zaman- 23 bin küsur üyeniz var, ne yapıyorsunuz?" Yani sanayi tesisleri... Çünkü biliyorsunuz hep değişik ortamlarda dile getirirler, "İstanbul'u bir deprem vurursa anahtarı teslim ederiz." Doğrudur esas, bu Van depremi için de geçerlidir. Yani bölgenin büyüklüğü küçük değil, 5 tane Van depremi olsa gene bir sıkıntıya giriyorsunuz. Şimdi, bu sefer, tabii, İstanbul Sanayi Odası bünyesinde bir Afet Yönetimi Şubesi kuruluyor ve bu sanayi tesisleri... Şimdi, sanayi tesislerinin kentsel manada bir şeyleri biliyoruz, yok kentsel dönüşüm, evler, dükkân vesaire ama sanayi tesislerinin bir an evvel İstanbul başta olmak üzere ele alınması gerekiyor. Şu anda da özellikle Marmara Bölgesi'yle ilgili bir MARAP projesi var. Marmara'yı düşünürseniz, hani Almanya'nın Bavyera'sı gibi geliri yüksek olan bir yer. Şimdi, buranın mutlaka bir an evvel iyileştirilmesi gerekiyor. İstanbul veya diğer bütün illerde İl Risk Azaltma Planı yapıldı. Bakın, İl Afet Risk Azaltma Planı diyoruz bunun esasında "il afet risk ve zarar azaltma planı" olması lazım. Şimdi, zarar azaltma ile risk azaltma arasındaki fark şudur: Siz riski yok etmeye çalışırsınız -yangın riski diyelim- fakat birisi gelir yakar ya da olmayan bir yerde birisi yanlış bir vanayı açar, gene bu olay başınıza gelir. O zaman, biz bu olay gerçekleştiği zaman nasıl en az zararla atlatırız? Zarar azaltma budur yani etki azaltmadır. Şimdi, biz bunları tabii değişik platformlarda söylüyoruz. Sizin Komisyonunuz sayesinde -ki burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, neticede en büyük kurum, en yüksek kurum- buradan bir şey çıkması lazım. Biz bütün bilgi birikimimizi -lütfen sadece bizi görmeyin, teknik üniversite olarak görün, diğer beraber çalıştığımızı görün- paydaşlara aktarmaya hazırız. Bunun çok hızlı bir şekilde, ivedi olarak somut çözümlere dönüşmesi lazım. Şimdi, sizin sorduğunuz gibi, mesela, şu anda hangi otelde kalırsınız? Benim İzmir'de gidip kaldığım bazı oteller var, bazı yerler var, şüpheleniyorsunuz, niye biliyor musunuz? Çok lüks otel görüyorsunuz ama yandıktan sonra "kral çıplak" yani çıplak, tamamen...