| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .11.2014 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli üyeler, Bakanlığın değerli çalışanları; gerçekten "enerji konusu" deyince aklımıza, tabii Soma'da yitirdiğimiz 301 can, arkasından Ermenek, TKİ'nin taşeronlaştırma, taşeron ihaleleri, onların verdiği ihaleler, sendikal örgütlenmelerin etkisiz hâle getirilmesi, vahşi kâr hırsının getirdiği acımazlık, ondan sonra cansız bedenler, acılar ve insanların gözünün içine baka baka en son 6 bin zeytin ağacını kökleyen, geciken adaletin, alınan kararın gecikmesinin boşluğundan yararlanarak insan katliamından ağaç katliamına yönelen denetlenemeyen bir hırs ve vahşi bir kâr gözleri bürümüş... Burada, bu alanda Orhan Veli'nin dediği gibi "Siyah akar Zonguldak'ın deresi/ Yüz karası değil, kömür karası/ Böyle kazanılır ekmek parası." böyle kazanıyor bazıları ekmek parasını. Orada devletin, Hükûmetin görev ve sorumlulukları var. Birincisi, Çalışma Bakanlığının işçi güvenliğini ve sağlığını denetlemek gibi bir görevi ve sorumluluğu var. Çalışma Bakanına burada söyledik. Açık açık konuşuyoruz yani yüzünüze karşı, bu kişinin iyi, kötü yanlarıyla değil. Bir olay olduğunda bunu hukuki sorumluluğu var, ahlaki sorumluluğu var, vicdani sorumluluğu var, insani sorumluluğu var, bir de siyasi sorumluluğu var. Diğeri de en önemlisi ruhsatlandırmadan işletme ruhsatına kadar her alanda Enerji Bakanlığı... Şimdi, böyle bir ortamda 2010'da Maden Araştırma Komisyonu kurduk Mecliste ve bu Mecliste kurulan Maden Araştırma Komisyonunun bir üyesiyim ben. Çünkü Şırnak kömürlerinden tutun da oradaki termik santrallere, oradaki HES'lere, oradaki Hasankeyf'in sular altında bırakılmasından İda Dağı'na, zeytinlere kadar, Artvin'e kadar verdiğimiz araştırma önergeleri vardı ve o Komisyonun bir üyesi olarak da Soma'da çalışma yapmıştık. Soma'da, bu kömür ocaklarının olduğu alanda TKİ'nin termik santrali var ve devletin işlettiği, kamunun işlettiği, bir de özel sektörün çalıştırdığı yerler var; bunu gördük gözlerimizle. Bize verilen bilgileri, tehlike sinyallerini rapora yazdık. O tarihte, 2010'da verdik, hatta Dilekçe Komisyonuna da dilekçe verdik takibi için. Hükûmetiniz -2010, bugün 2015- bu raporu sümen altı etti. Orada, denetim konusunda Enerji Bakanlığının yetersiz denetimlerine de çok geniş yer verdik ve dünya örneklerini koyarak, dünyada Güney Afrika'dan bizim incelediğimiz Kanada'daki ocaklara kadar, madenlere kadar örneklemeleri verdik. Soma'daki işletme sahibini de dinledik, Maden Mühendisleri Odasını da dinledik, herkesi dinledik ve rapor yazdık, koyduk. Maalesef, Hükûmetiniz beş yılı boşa harcadı; insanlar Soma'da öldü, Zonguldak'ta öldü, Şırnak'ta öldü, başka yerde ölüyor; Afşin-Elbistan'da hâlâ çıkarılmayan cenazeler var. Millet, kuyruklu yıldıza 500 milyon kilometre yol katederek ulaşıyor, biz hâlâ 700 metrede işçilerimize ulaşamamış bir durumdayız.
Bu bir yana, insani boyutu, iş boyutu, denetim boyutu, ruhsat boyutu, kâr boyutu, redevans boyutu... Ve hepsinin acımasız adı da "taşeronlaşma". Bu özel sektördeki taşeronlaşmanın en acımasızı da maden sektöründedir. Onda, kamuda taşeronlaşma olayı 2 milyon işçiye kadar çıkarılmıştır ama 12 Eylül darbesi öncesinde sendikal örgütlenme 1 milyon 800 bindeyken toplu sözleşme oranı 2014'te 600 bin işçiye düşmüştür, 600 bin işçi. Sendikası olmayan, örgütlü gücü olmayan, devleti, Hükûmeti, sadece o işverenleri kâr hırsı içindekileri koruyan, kollayan bir vahşi düzende katliamlardan sonra, 301 candan sonra, geldik, burada 99 gün torba kanun görüşmelerinde biz yine de doğru dürüst iki tane yasa yapamadık. Bu Komisyonun da günahı büyük.
Şimdi, biz bunun bir siyasi sorumluluğu olduğunu, bunun bir faturası olması gerektiğini söylüyoruz. Ben Çalışma Bakanına da açık açık söyledim, dedim ki: "Arkadaş -gerçekten merak ediyorum- kaç işçinin ölmesi, kaç ocağın batması, kaç tane kazanın olması..." Yani, Hükûmetin siyasi sorumluluğu... Vicdanen insanların kabul etmesi için ne olması gerekir? Önlem almada neden yılları heba ettiniz? Neden incelemelerde, neden kontrollerde... Neden Almanya, Güney Afrika, Kanada, Çin'de önlemler alınabiliyor da, daha derin kazılarda, çalışmalarda, niye bizde yok? Sayın Bakan, salt bu yanı değil; cari açık, enerjimizin cari açığı... İthal enerji 100 milyarlara geliyor ve bu da enerji bağımlılığı, petrol ve doğal gaz. 3 tane nükleer santral sözleşmesi yaptınız -ben istedim, mümkünse inşallah verirsiniz- Rusya'yla yaptığınıza on beş yıllığına devlet garantisi verdiniz, Akkuyu'da, Mersin'de. 12,35 sent üzerinden on beş yıl alım garantisi verdiniz, oysaki dünya kilovatsaati 6-7 sent; 2 katı gibi bir rakam. Geliyoruz -zaten nükleer enerjiyi terk ediyor gelişmiş ülkeler- hemen arkasından, Sinop'ta bu sefer Japonlarla bir anlaşma yaptınız, orada da 11,83 sent üzerinden yaptınız. Burada da "Yüzde 25 Türk ortaklığı var." dediniz, ÇED raporlarını yok saydınız. Oradaki insanların, orada yaşayan halkın görüşlerini... Elektrik Mühendisleri Odası şunu diyor: "Dünyada başka ülkelerde nükleer santral kurdurtan tek ülke Türkiye'dir." Dikkat edin, Elektrik Mühendisleri Odası... Herkes kurmuştur nükleer santralini ama kendi nükleer santralini. Başbakanımız diyor ki: "İnşallah, üç nükleer santral de yüzde yüz millî olacak." Bize söyler misiniz, kamulaştıracak mısınız, yoksa... Üçüncü nükleer santrali de İğneada'da düşünüyorsunuz -telaffuz edilen yer orası- ne zaman yapacaksınız, bunu ne zaman düşünüyorsunuz? Bu bir sorudur aynı zamanda. Ve bunların neresi millî? "Yüzde yüz millî..." On beş yıl garanti verdiğiniz bu iki nükleer santralin neresi millî? Millî Japonlar mı çıktı, millî Ruslar mı çıktı da biz mi bilmiyoruz, yoksa gizli gizli ortaklarımız sakın şey olmasınlar.
Tabii ki seçime gidiyoruz -2015- ve seçimde yine enerji sektörü alanında tam 46 santrali özelleştirme projesi yapılıyor, 70 milyar beklenti var. Fena rakam değil, seçimde kurtarır sizi, şöyle bir nefes aldırır, seçim sürecine kadar rahatlatır sizi. Zaten daralma var, enflasyon artıyor, işsizlik artıyor, seçim dönemi beş altı ay, suni oksijenle bunu yapmak... Bunun için de 18 termik, 12 HES satılacak, 46 santralin 70 milyar lira olduğu söyleniyor, bunların çoğu da devlet uhdesinde olan şeyler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaplan...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bağlıyorum Sayın Başkan.
Türk Tabipleri Birliği, TMMOB, termik santrallerin sağlığa, çevreye, doğaya tehlikelerine hep dikkat çekiyorlar ama maalesef bu konuda hep bunu yaşıyoruz.
Şimdi, en son bu Kolin firmasının Yırca köyündeki zeytinleri katleden... 3 kilometre olayı, bu ÇED raporları... Bunu bilmeyen yok. Sayın Bakan, siz, açılışında, temel atma töreninde bulunmuştunuz. O zeytin ağaçlarını gördünüz Sayın Bakanım, vicdanen ne hissettiniz? En uzun ömürlü ağaçtır o zeytin. O zeytine kıymak 3 kuruş için, 3 dolar için... Nasıl bir vicdan muhasebesidir? 153 milyon ton kömür rezervi var, 2,9 milyar kilovatsaat yıllık enerji elde edilecek. Yani, bu maden ruhsatları olayı size bağlı, MİGEM'den çıkıyor. 2012'de Başbakan kendine bağladı, izin mi bağladı, onay mı bağladı, ne bağladı bilmiyorum, sonra maden havuzu oluşturulduğu haberi çıktı, bu haberle ilgili bazı şeyler yazıldı. Bu da, partinize yakın kişilere ruhsat verildiği, ruhsat olayında HES'lerde, madende, termikte şantajcıların türediği ve bu konuda, acımasızca -51 bin ruhsat başvurusunun, 26 Şubat 2010 tarihinde- Başbakanlıkta bekleyen ruhsat sayısının da 12 binin üstünde olduğu söyleniyor. Herhâlde, bu son zamanlarda, epey beklemeden sonra bunlar dağıtılmış.
Şimdi, bu havuz madenciliği nereden doğdu?
Bu ara bir roman okuyorum, size tavsiye ederim "Yetimlerin Efendisi'nin Oğlu" diye. Kuzey Kore'de maden ocaklarını anlatıyor. Maden ocaklarında nasıl... Cezaevleri maden ocakları bakanı var orada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ve Komutan Gun'un hikâyesi anlatılır, Jun Do'nun. Oradaki kazaları anlatıyor. O ilkel ocaklardaki olayı bir okursanız bizimkiler yanında çok çok daha ilkel kalıyor.
Yani, şimdi bakıyoruz enerji dağılımına Türkiye'nin, HES'lerle birinci oranda, ikinci oranda gaz, üçüncü oranda kömür, kömürün içinde de ithal kömür. Ya, bu şirketler kim? Redevansı nasıl ayarlıyorlar, nasıl zamanlama yapıyorlar? Bunların hepsiyle ilgili defalarca araştırma önergesi verdik, reddettiniz. Enerji politikamız yok, ulusal bir enerji politikası yok, reddettiniz. Gensoru verdik Soma'yla ilgili, gayet rahat davrandınız. Son, Ermenek'le ilgili gensoru verdik, cuma günü televizyonda yayının olmadığı güne grubunuz düşürüyor. Yani, halkın karşısında gerçekleri konuşmaktan da kaçıyorsunuz.
Tabii, bir çağrımız elbette ki var, siyaseten sorumludur Hükûmetiniz.
BAŞKAN - Sayın Kaplan, toparlarsanız lütfen...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Bakan, siz gerçekten beş yıl içinde almanız gereken tedbirleri alamamışsınız. Bunun da bir bedeli vardır, siyasette böyledir. Eğer bir görevi yapmazsanız, ölümlere engel olmazsanız... Ölenlerin taziyeevinde iyi bir hizmet yapmak bakanların asli görevi değil. Elbette ki yapacaklar, acıyı paylaşacaklar ama birinci derecede, denetim, önleme ve ıslahıdır. Usulsüz, kanunsuz olana cezayı vereceksin, kapatacaksın. Çünkü, sonuçta TKİ'nin kömürlerini veriyorsunuz taşeron firmalara, ondan sonra da diyorsunuz ki: "Soma'da 2018'e kadar olan kömürü 2014'e kadar çıkarmışlar. Böyle bir hızda bir çalışma yapmışlar." Bu insanların ölümü için 3 kuruş zam geldi torba yasada.
BAŞKAN - Sayın Kaplan...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bağlıyorum.
Torba yasa uygulaması 1/1/2015, daha zam yapmadan, uygulama yapmadan madenciler madenleri kapatıp buraya 30-40 bin...
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Zam yapıldığı gün yürürlüğe girdiği gündü, yanlış oldu. 9'uncu madde...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yani, madenciler hemen madenleri kapatıp işçiler "İşsiz kaldık." deyip gelip Meclise dayandılar, hepinizle görüşüyorlar, HDP dışında hepinizle görüştüler ve bu konuda da, bir şeyler konusunda da mutabık kalındığı söyleniyor.
Vallahi, zeytinlerin ve insanların hatırına insan bir koltuğa yapışmamalı diyorum. Sayın Bakan, Hükûmetiniz bunun siyaseten bedelini verip istifa etmelisiniz diyoruz, Hükûmetiniz de halktan özür dilemeli diyorum.
Teşekkür ediyorum.