KOMİSYON KONUŞMASI

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli bürokratlar, hoş geldiniz.

Şimdi, bu konuyu, emekliler ve asgari ücret meselesini konuşmaktan gerçekten sıkılıyor insan ama her seferinde konuşacağız.

Sayın vekil, size de biraz belki haksızlık olacak ama kurban edilmişsiniz bu konuda, kusura bakmayın bu lafı söylediğim için.

Şimdi, bu ülkede gelir dağılımı adaletsizliği, bölüşüm adaletsizliği ve servet adaletsizliğinin tarihe baktığımızda en yüksek düzeye çıktığını bütün endeksler gösteriyor yani bütün rakamları hileli olan TÜİK endeksleri de bunu gösteriyor, uluslararası araştırmalar da bunu gösteriyor, OECD raporları da bunu gösteriyor, her yerde görünüyor bu. Yani gerçekten adaletsizliklerin en yüksek seviyeye çıktığı bir dönemi yaşıyor Türkiye. Neden böyle? Çünkü bu iktidarın ekonomi politikası esas itibarıyla işçiyi, emekliyi, yoksulu, çiftçiyi, esnafı, onların yaşam standartlarını yükseltmeyi hedefleyen bir ekonomi politikası değil. Bunu hep söyledik, toplumsal adaletsizliklerin her geçen gün arttığını görüyoruz.

Şimdi, geçen gün, bir İngiliz firması, gayrimenkul şirketi -uluslararası alanda çalışıyor- bir rapor yayınladı, servet raporu, 2025 yılında yayınladı. Bu rapora göre, Türkiye'de 10 milyon doların üzerinde servete sahip olanların sayısı -resmî verilere göre tabii bu saptanıyor, gayriresmî çok daha yüksektir belki ama- resmî verilere göre 6.138 kişiye ulaşmış, rekor, Türkiye'de serveti 10 milyon doların üzerinde olanlar. Daha önce 30 milyon doların üzerinde olanlara ilişkin veriler de vardı ama şimdi onu geçelim. Bu, nüfusun ne kadarını oluşturuyor biliyor musunuz? Yüzde 0,3'ünü. Yani nüfusun çok küçük bir kesimi büyük bir zenginleşme yaşıyor, nüfusun çok büyük bir kesimi büyük bir yoksullaşma yaşıyor; bunu gösteriyor.

Şimdi, nereden çıkartıyorsun diyeceksiniz. TÜİK'in açıkladığı 2024 yılı gelir dağılımı istatistiklerinde de görünüyor bu, en yüksek yüzde 20'lik gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay yüzde 48,1; en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun payı ise sadece yüzde 6,3; bir tarafta yüzde 48, bir tarafta yüzde 6, üstelik de bu en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun geliri de asgari ücret düzeyinde kalmış vaziyette. Şimdi, böyle bir durumla karşı karşıyayız. Çok daha veri sunabilirim ama büyük bir adaletsizlik ortada, bölüşüm adaletsizliği, servet adaletsizliği, gelir dağılımı adaletsizliği ortada, çok net olarak görünüyor.

Bunu kolay anlayın diye söylüyorum bunu, kusura bakmayın böyle konuştuğum için ama mesela nereden anlarız insanların sıkıntıda olduklarını? Sadece çarşıda, pazarda yerden artıkları toparlamalarından mı anlarız? Hayır, başka şeylerden de anlarız. Borçlardan anlarız, borçlardan; toplumun borçluluğu her geçen gün artıyor, borçluluk arttığı gibi oransal olarak baktığımızda hem tüketici kredileri açısından hem kredi kartlarının kullanımındaki borçlar açısından baktığımızda her yıl büyük bir artış görüyoruz. 2024 Şubat ayı ile 2025 Şubat ayı sonunun oranlarını karşılaştırdığımızda bunu görüyoruz, bütün rakamlar ortada, sizlerde de vardır bu rakamlar, bunları da BDDK veriyor bu rakamları da üstelik, orada çok net olarak görünüyor. Sadece borçluluk değil, kredi kartı ve tüketici kredileri, borçlu değil, takipteki alacaklara düşen sayısında da artış var. İcra dosyalarında büyük bir artış var. Bu nereden kaynaklanıyor? İşte, gelir dağılımı adaletsizliğinden, insanlar geçinemiyor, ya tüketici kredisi alarak ya kredi kartı borçlarını büyüterek geçinmeye çalışıyor ve sonunda takibe düşüyor. İşte, bundan kaynaklanıyor. Burada da görünüyor bu durum. Yani bu ekonomideki kötü yönetim, yanlış politikalar -hani faiz, enflasyon, hep hatırlatacağız bunu, unutmayın diye, bir daha aynı yanlışa düşmeyin diye hatırlatıyoruz bunu- yurttaşın yükünü her geçen gün artırdı ama birilerinin de cebini her geçen gün şişirdi; bu, çok açık olarak ortada görünüyor.

Şimdi, bakın, ekonomi politikaları diyoruz, fiyat istikrarı sağlanabildi mi? Sağlanamadı, rakamlar ortada, enflasyon artış oranları ortada. Hedeflenen sözde rakamlar var, tabii ki o hedeflenen rakamlar hiçbir zaman tutmuyor, Merkez Bankası yılda birkaç kez revize etmek zorunda kalıyor hedeflerini, zaten açıklanan oranlar da ortada, hissedilen oranlar da ortada. Hissedilen, açıklananın en az 2 katı oluyor. Hissedilen yani vatandaşın çarşıda pazarda gördüğünden, hissettiğinden bahsediyoruz. TÜİK bir kere bunu ifade etmişti. Yani bu fiyat istikrarının sağlanamamış olmasının yarattığı yükler tabii ki çok büyük. Burada kaç kere konuştuk, daha evvel de konuştuk, yine bir kere daha hatırlatayım bunu; bu kur korumalı mevduat hikâyesinin Türkiye'nin hazinesine yarattığı büyük zarar, koca kara delik, hani her seferinde hatırlatmak gerekiyor. "Carry trade" yapıyorsunuz, aynı sorun yaşanacak dedik defalarca, yaşanmaya devam ediyor. Kazanan oluyor "carry trade"den, tabii ciddi kazanan oluyor ki hem de bunun bedelini de yine kim ödüyor? Kuru ekmeğe bile muhtaç edilmiş yurttaşlar ödüyor, milyonlarca yurttaş ödüyor. Yani 2025 yılı bütçesinde -burada konuştuk, tartıştık- faiz ödemelerine 1 trilyon 950 milyar gibi bir devasa rakam ayrılmıştı hatırlarsanız; bu, bütçe büyüklüğünün yaklaşık yüzde 13'ü. Büyük bir orandan bahsediyoruz, faiz ödemeleri. Bu "carry trade"in başımıza açacağı dertlerin ne kadar büyük olduğunu göreceğiz, hani sonunda tekrar bunu konuşacağız elbette ki.

Şimdi, son yirmi yıla baktığımızda, bu AK PARTİ hükûmetleri faize yaklaşık 550 milyar dolar -artısı vardır, eksisi yoktur- ödemiş yirmi yılda, devasa bir rakam yani kaynaklar böyle akmış gitmiş faize. Kim zenginleşmiş? Hani bu sorunun cevabını siz benden daha iyi biliyorsunuz.

Şimdi, uygulanan politikalara bakıyoruz, burada Plan ve Bütçe Komisyonunda birkaç kez işte kamuda tasarruf meselesi üzerine konuştuk, kanun teklifleri geldi, tasarruftan yana olduğumuz için iyidir dedik ama yetersiz olduğunu söyledik. Ya, o yetersiz olan kanun ve ona bağlı olarak çıkarılan tasarruf genelgeleri bile uygulanmıyor hâlâ. Yani başta saray olmak üzere kamu kurumları tasarruf genelgesine uygun davranmıyor yani Hazine ve Maliye Bakanının bu konuda hakikaten ısrarlı çabaları var çünkü gerçeği görüyor, nasıl bir israf olduğunu fakat Hazine ve Maliye Bakanı bu konuda etkisiz kalıyor maalesef, tasarruf tedbirlerinin yerine getirilmesi konusunda. Kamu kurumlarında fütursuz harcamalar devam ediyor, bir taraftan da yoksullara verilen sosyal yardımlar azaltılıyor.

Peki "sosyal yardımlar" dediğimiz zaman, hani çok övünerek bu AK PARTİ iktidarı "Biz şöyle sosyal yardım veriyoruz." diye anlatıyor fakat önemli olan şu; sosyal yardım almak zorunda kalan yurttaşların sayısının artması yanlış ekonomi politikalarına dayanıyor. Yani siz sosyal yardım almak zorunda kalanların sayısını artırarak iyi bir şey yapmıyorsunuz "Onlara sosyal yardım yapıyoruz." diye konuşarak iyi bir şey yapmıyorsunuz, iyi politikadan kaynaklanmıyor bu durum. Bunu da anlatamıyoruz ama 16 milyon civarında yurttaşımız sosyal yardımlarla hayatını idame ettirecek duruma düşmüş vaziyette. Bakın, düşmüş diyorum, 16 milyon insandan bahsediyoruz. Az bir şey mi? Bir tarafta milyon dolarlık servete sahip olanlardan bahsediyoruz, nüfusun yüzde 0,3'ü; bir tarafta 16 milyon yurttaşımız sosyal yardımla hayatını idame ettiriyor yani yoksul sayısı artıyor sizin ekonomi politikalarınız sonucunda. Yüksek enflasyon devam ediyor, yavaşlayan büyüme devam ediyor, bozulan gelir dağılımı devam ediyor, artan yoksulluk devam ediyor. Baskılanan döviz kuru gibi ciddi sorunlara henüz çözüm getiremediniz. Döviz kurunun artmamasının nedeni sizin bu konudaki bu dövizi baskılamanızdan kaynaklanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bu sorunlar devam ediyor. Peki, emekliler meselesi? Yani bu konuya dair çok konuştuk, konuşmaya devam edeceğiz. Birincisi şunu söyleyeyim yani bu ikramiyeyi konuşacağız da emeklilerin talebi ve beklentisi: "Bayram ikramiyemiz artsın." Tabii ki artmasını da istiyorlar, hepimiz de istiyoruz bunu ama esas talepleri ve beklentileri emeklilik maaşının insanca yaşayabilecek bir düzeye yükseltilmesi, esas mesele bu, beklentileri bu. Yani bakıyoruz şimdi, en düşük emekli maaşı ne? 14.469 lira oldu, değil mi? Peki, TÜRK-İŞ tarafından açıklanan şubat ayı açlık sınırı ne kadar? 23.324 lira. Yani TÜRK-İŞ'in açıkladığı açlık sınırının altında en düşük emekli maaşı. Bu vahim bir durum değil mi sizce? TÜRK-İŞ'in açıkladığı yoksulluk sınırına baktığımızda 76 bin liraya dayanmış vaziyette 4 kişilik bir aile için. Bu 14.469 lira vahim bir şey değil mi? Vahim bir şey. Sizler biliyorsunuz bunu, itiraf etmiyorsunuz bizim önümüzde ama yani tabii ki kafanızdan geçiyor bütün bunlar. Şimdi yani biz bu vahim tablonun içindeki bayram ikramiyesini konuşuyoruz, bunu konuşuyoruz yani esası vahim, bayram ikramiyesi de vahim, ayıp yani 3 bin liradan 4 bin liraya çıkardınız. Peki, 3 bin liradan 4 bin liraya çıkarırken -etki analizi geldi önümüze- ne kadar tutuyor? 28,4 milyar Türk lirası etki analizine göre. Öyle mi? 28,4 milyar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Oluç, lütfen tamamlayalım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Toparlıyorum efendim.

Peki, 2025 bütçesindeki vergi muafiyet ve istisna tutarına dair sayıyı, rakamı hatırlıyor musunuz? 3 trilyon 5 milyar liraydı, 3 trilyon 5 milyar, küsuratı da var. Yani 15,5 milyon emekliye ödenecek 4 bin Türk lirasının maliyeti 28,4 milyar, 2025 bütçesi vergi muafiyet ve istisna tutarı 3 trilyon 5 milyar, bunun tam 105 katı. Ya, burada büyük bir adaletsizlik yok mu? Siz bu vergi muafiyet ve istisna tutarını sağladığınız zaman kaç kişiye bunu sağlamış oluyorsunuz?

Soruyorum ben Sayın Vekil, var mı elinizde bu konuda bir rakam? Kaç şirket ve kaç kişiyi etkiliyor bu diye sorduğumuzda bir cevap verin. Öbür tarafta 15,5 milyon emekliyi ilgilendiren 28,4 milyar Türk lirası bir tutardan söz ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Toparlıyorum efendim.

Yani 3 bin liradan 4 bin liraya çıkardığınız bu. Nasıl bir eşitsizlik var, değil mi? Bu vergi muafiyeti ve istisnaları kime gidiyor? Sizin yandaş şirketlerinize, holdinglerinize ağırlıklı olarak. Şimdi bana söylemeyin içinde asgari ücret vesaire... Onların hepsini biliyoruz, o rakamları ama ağırlıklı olarak sizin şirketlerinize, yanınızda yer alan, sizinle birlikte çalışan şirketlere, holdinglere gidiyor ama emekliye gelince bayram ikramiyesi 3 bin liradan 4 bin liraya çıkıyor. Konuştuğumuz mesele bu kadar açık ve sarih; aslında herkes de bunu görüyor. Ben bu rakamları bunun için veriyorum, siz bilmediğiniz için değil; biliyorsunuz, ben hatırlatayım bir kez daha. Genel Kurulda da konuşurken tabii toplumun çoğunluğuna da bunu anlatacağız. Şimdi böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen selamlayalım, dördüncü kez uzattım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Ağırlıklı olarak bu konu üzerinde durdum çünkü toplumu ilgilendiren çok acil bir konu olduğu için bu konu üzerinde durdum. Diğerlerini maddeler geldiğinde de konuşacağız. İçinde doğru olan maddeler de var yani doğru olanlara "Doğrudur." diyeceğiz elbette, yanlış olanları eleştireceğiz ama zaten bu torba yasa geldiği için Genel Kurula geldiğimizde de doğru olana doğru, "evet" oyu veremeyeceğiz torba yasa olduğu için yani yanlış olana "evet" oyu vermek zorunda bırakıyorsunuz bizi; bundan da vazgeçmiyorsunuz, bu torba yasa tekniğinden. Bu da sizin iktidarınızın bir alametifarikası oldu. Bunu da söylemiş olayım.

Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.