KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Teşekkür ederim.

Sayın hocalarım, hoş geldiniz; sunumlarınız için teşekkür ederim.

Urfa, Diyarbakır, Antep ve çevre iller sağlıkta maalesef en az, en kötü hizmeti alan yerler. Siz değerli hocalarımız idealist bir şekilde orada hizmet veriyorsunuz, teşekkür ederiz kamu adına fakat tablo iyi değil, kamudaki tablo iyi değil, yetersizlik had safhada. Aynı zamanda, özel hastane sayılarının artması ve buranın denetim eksikliği, hemşirelerin vasıf yetersizliği, asistanların eksikliği ve isteksizliği ve yeni TUS'a giren hekimlerin pediatriyi ve ardından yenidoğanı seçmemesi, akademisyenlerin bu noktada yoğun bir çalışma ortamına rağmen şikâyetlerinin maalesef olması son derece sıkıntılı bir durumu gösteriyor aslında.

Burada ben Urfa üzerinde biraz durmak istiyorum. Urfa rakamları son derece çarpıcı; doğum hızı açısından 24,8; bebek ölüm hızında 17,5; ilk doğumdaki ortalama anne yaşı Şanlıurfa'da 24,4 rakamlarını gösteriyor yani Urfa oldukça sıkıntılı bir yer. Aslında önceki yıllara göre bu rakamlar biraz daha iyileşmiş durumda, mesela 14-15'e kadar ilk bebeğini doğuran anne oranları vardı sanırım, değil mi? Biraz daha iyileşmiş sayılarla karşı karşıyayız ama kamusal hizmetlerin yetersizliği nedeniyle durum yine sıkıntılı.

Şimdi, Diyarbakır için Sabahattin Hocamız o rakamı verdi, siz vermediniz, ne ise onu da hani mümkünse, yanınızdaysa verin, yenidoğan yoğun bakım üniteleri oranı özel, kamu ve üniversite olarak, burada dikkatimi çekti, Sabahattin Hocam "Özelde 161." dedi. Bu ne demek? 266 denilirse yüzde 60 gibi bir şey aslında biz İstanbul'u burada yüzde 65 olarak yüksek bir oranda görüyorduk ama Diyarbakır da az değilmiş, üzücü tabii. Anladığım kadarıyla Urfa daha kötü bir yerde, yüzde 70-80'lere doğru gidiyor gibi bilemiyorum siz verirsiniz o rakamı.

Bir de Gaziantep'te özel hastanedeki ölüm oranları hakikaten çok dikkat çekici. Neden bu kadar yüksek Hocam? Gerçekten oldukça yüksek, yüzde 81'ler falan dediniz. Denetim eksikliği mi var? Ne oluyor, ne bitiyor? Ve sizin burada yine bir vurgunuz vardı, "1500 gram altı." mı demiştiniz, "Uyarı yaptıktan sonra oranlarında önemli düzelmeler olduğunu gördük." dediniz. Bu sevindirici ama yani denetimlerin ne kadar da eksik olduğunu göstermesi açısından üzücü.

Bir de yine bu SUT fiyatları... Hakikaten biz başka illerde de dolaşıyoruz, yetkilileri dinliyoruz yani gerçekten böyle hayali rakamlar olunca da herkes bir yolunu buluyor, kısa yollar bulunuyor, formüller bulunuyor. Bu konuda da mutlaka yeni düzenlemeler yapılması gerekiyor, bu da bir gereklilik.

Bir de önceki sunumlarda hocalarımız Urfa'da yaptıkları incelemelerde Urfa'nın ayrı bir gezegen olduğunu söylemişti. Urfa'da sağlık alanında, yenidoğanda özellikle ne oluyor? Yani kamusal yetersizlikler, özel hastanelerin durumu, yeterlilik durumu, bu kadar yüksek doğum hızı, bu kadar yüksek bebek ölüm hızı, Urfa ayrı bir antite gördüğümüz kadarıyla. Bu konuda da biraz daha şeyler derseniz sevinirim Sayın Hocam. Diğer hocalarımıza da sorularım oldu, ilk önce siz başlarsanız...

Teşekkür ederim.

ŞANLIURFA HARRAN ÜNİVERSİTESİ DR. ÖĞR. ÜYESİ EBRU YÜCESOY BAĞDİKEN - Teşekkür ederim Hocam ciddi tespitleriniz için.

Şimdi benim ünitem -ben bahsettim- 54 tescil. Bir üniversite hastanesi için aslında azımsanmayacak bir sayı. Eğitim Araştırma Hastanesi 2 tane var, yalnız bunlar da eğitim kliniği olmayan hastaneler, sadece isim olarak "eğitim ve araştırma" başlığı var. 107 tescil olan, büyük olan Şanlıurfa Eğitim Araştırma Hastanesi. Buradaki doğumların yani Urfa'daki doğumların 2/3'ü burada gerçekleşmekte yani bir yılda yaklaşık 60 bine yakın doğum gerçekleşirken Şanlıurfa Eğitim Araştırma Hastanesinde 39 bin-40 bin civarı bir doğum gerçekleşmekte, hatta bu geçen yıllarda basına da yansımıştı neredeyse Yunanistan'ın nüfusundan çok daha yüksek oranda bir sayı olarak. Bir başka eğitim araştırma hastanesi, öncesinde özel sektöre aitti, 15 Temmuz 2016'dan sonra kamuya geçen bir ek bina olarak yerleşti. Bu da şimdi Ankara'da görev yapan çok sevdiğimiz bir yenidoğan hocası tarafından gerçekten derlendi, toparlandı ve 80 kapasiteye çıktı. Özeller neredeyse yarı yarıya yani toplamda 591 yenidoğan kuvöz yatağı varken bunun yaklaşık 300'ü kamuda -üniversite dâhil olacak şekilde- geri kalanı 6 tane özel hastaneye paylaştırılmış durumda. Bunlardan da biri son dönemde kuruldu zaten, öncesinde de tescili olan ama sonra kapatılan bir hastaneydi.

Şimdi, Sayın Vekilim, bu ruhsatlar bir şekilde alınmış benden çok önce ya da çok daha eski zamanlarda, bilmiyorum. Açıkçası ben bu ruhsatların sonradan değerlendirilmesi, iptali gibi bir şeye de tanık olmadım. Ben de belli aralıklarla bu değerlendirmelere, denetimlere gittim ama yani -burada Ünal Hocamız da il dışından geldi- ben biliyorum, duydum da, hatta bazı özel hastanelerde "Ya bizi çok sıkıştırdı, niye bu soruları sordu?" diye de bana böyle biraz sitemde bulundular, herhâlde tanıdığımı bilmiyorlardı, fiziki koşullar bir şekilde ayarlanmış ama gerçekten bana göre uygun değil. Biz gidiyoruz denetimlere yani denetimler çok farklı yapılıyor; kağıtlar geliyor, görevli memurlar geliyor, yetkililer geliyor, orada hazır sorular var, o soruları biz cevaplıyoruz, gerçekten de uyumlu ama biraz önce de belirttiğim gibi denetime gideceğimi ben bir gün önceden öğreniyorum ama belki hastane bir hafta öncesinden biliyor, bu denetimler gerçekten farklı yapılıyor. Bir de şu denetim sorularının gerçekten standardizasyonu neye göre ayarlanmış ya da belki de yeni bir yapılanma gerekir. Mesela, orada olan sorulardan biri şöyle: "Yenidoğan ünitesinde sorumlu bir hekiminiz var mı?" "Evet, var." Sonuçta, o anda hastanenin ki zaten çoğu özel hastanenin ortaklarından biri -ben kendi ilim için söyleyeyim- pediatri hekimi zaten yenidoğanın sorumluluğunu yapmakta ama bir bakıyoruz, 60 tane kuvöz kapasitesi olan bir yerde 1 hekim. Ya, bu bir hekimin olması insanın doğasına aykırı bir şey yani ben kendi adıma konuşuyorum, ben bir günde maksimum herhâlde 25 hastayı bir defada bitiririm, epikrizlerini yazarım, notlarını tutarım, kanlarını takip ederim, muayenelerini yaparım, aileleriyle konuşurum yani insani koşullarda yapılacak bir şey değil. Muhtemelen orada çok daha farklı faktörler giriyor araya; olmaması gereken biri hekim arkadaşımıza yardım ediyor ya da 2 kişi çalışıyor, resmiyette öyle değil. Hani, bu, hekim bazında böyle. Belki de o sorulardan biri, yenidoğan ünitesinde, işte, 30 bebeğe 1 hekim, eğer 60 ise 2 hekim zorunluluğu olması gerekiyor yani neonatoloji tescilinden dolayı, onun için ben şu an bir şey söyleyemem ama en azından şu an benim için özellerde bir neonatoloji uzmanı olması benim çalıştığım şehirde gerçekten bir ütopya ama en azından biraz daha deneyimli, alanında biraz daha uzmanlaşmış, uzmanlık eğitimini on yıldan daha uzun bir süre önce alıp yeni gelişmelere daha açık olan birileri seçilebilir. Bu alanda değerlendirmeler yapılır. Her sene bizim Türk Neonatoloji Derneğinin kongreleri oluyor. Yani, katılım, bilmiyorum, ben çok rastlamadım, herhâlde kendi... Ya da biz bir öneride bulunduğumuzda çok farklı tepkiler alabiliyoruz. Burada Ahmet Yağmur Baş Hocam var, iki sene önce sanırım bu zamanlarda denetime gelmişlerdi yani belki de o paylaşımları söylemek ister ya da size önceden aktarmıştır. Gerçekten hocalarımız biz bir şey bilmiyormuşuz, bizden çok daha iyi bilen kişiler varmış gibi bize geri dönüşte bulundular. Yani, hemşirelerin eğitiminin yanı sıra, gerçekten de hekimlerin de yeterliliğinin sınanması, değerlendirilmesi gerekirse yenidoğana bakabilme yetkisi verilmesi şartı olması gerektiğini düşünüyorum; aynı şekilde hemşireler için de.

Bir de dediğim gibi, biz denetimlere gidiyoruz. Evet, orada, tamam, şu kadar sayıda hemşire var ama gerçekten onlar çalışıyor mu, yoksa kâğıt üzerinde mi gösteriliyor? Mesela, enfeksiyon komitesi kararlarını görüyoruz. Enfeksiyon bizim yenidoğanın en büyük belası, en büyük sıkıntısı. Komite kararlarını görüyoruz ama bir enfeksiyon uzmanı çalışmıyor ya da o komite kararlarına gerçekten uyuluyor mu? O toplantılar sadece masa üzerinde bir yerlerde mi yapılıyor? Ben kendi adıma konuşayım, mesela benim için geç neonatal sepsis hiç istemediğim, duyduğum zaman çok sinir olduğum "Ya, bu benim hatam." diyebileceğim bir durum. Bu konuda enfeksiyon hemşireliği diye bir bölüm var, ayrı bir alan ama enfeksiyon hemşireliğinin de çok daha ciddi, çok daha aktif çalışmaları gerektiğini düşünüyorum.

Özel tıp merkezini söylemiştim.

Adölesan gebeliklerle ilgili olarak, Hocam, ben kendim 2024 yılında bir çalışma yaptım. Biz kendi hastanemizde son beş yılda doğan adölesan gebelikleri inceledik, oranımız binde 10 çıktı yani aslında Türkiye ortalamasına yakın bir şeyde. Ben bunun yakın ya da az olmasını şöyle değerlendirdim: Bir üniversite hastanesi olmasından dolayı. Belki de eğitim araştırmada yapılsa çok daha farklı bir rakam elde edilebilir. Hatta Bilkent Pediatri Kongresi'nde de sunuldu, asistanım sunmuştu, çok da beğeni almıştı. Bunu ben daha nasıl geliştirebilirim, daha farklı ya da adli boyutundan nasıl farklı bir çalışma yapabiliriz diye de diğer arkadaşlarla iletişim içindeyim.

Bir de ben şunu belirtmek istiyorum müsaadenizle, terminasyon konusunu. Bir perinatoloji uzmanının takipleri hakkında konuşuldu ama perinatoloji uzmanı terminasyon önerdiğinde gerçekten terminasyon kabul oranları çok düşük, net bir rakam veremem ama belirgin oranda düşük. Bunda bazı inanışlar, bazı aile büyüklerinin tutumları, izinleri çok önemli ama Ünal Hocamız bahsetti, belki de Diyanetle işin farklı boyutundan yani bunun gerçekten bir günah olmadığı, bu çocuk yaşadığı sürece yenidoğan yoğun bakımda kaldığında ona yapılan enjeksiyonun, yapılan entübasyonların çocuğa daha fazla ağrı verdiğini ya da yaşamla bağdaşmayan bir anomalisi var ama o bebek orada bir kuvözü işgal ediyor, belki de Sabahattin Hocamın bahsettiği 24 haftalık bebek o kuvöz dolu olduğu için sevk oluyor; bu da aslında belki de bir kul hakkıdır, belki bu da bir günahtır yani bence bunların bir şekilde anlatılması lazım. Bu açıdan belki çalışmalar yapılabilir.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Kabul oranları düşük.

ŞANLIURFA HARRAN ÜNİVERSİTESİ DR. ÖĞR. ÜYESİ EBRU YÜCESOY BAĞDİKEN - Çok düşük yani size tam bir net oran veremeyeceğim ama neredeyse yüzde 99 diyebilirim. Yani çok az gerçekten, eden kısım da biraz daha eğitimli, belki sağlık çalışanı olup gerçekten gerçeği görebilen insanlar.

OTURUM BAŞKANI İSMAİL GÜNEŞ - Buyurun.

ŞANLIURFA HARRAN ÜNİVERSİTESİ DR. ÖĞR. ÜYESİ EBRU YÜCESOY BAĞDİKEN - Siz bana genel bölge mortalitesinin yüksekliğinden ve Antep'teki mortalitenin çoğunluğunun özel hastanelerde olmasından kaynaklanan sorular sormuştunuz. Ya, ben bölgenin neyde iyi olduğunu soracağım. Bölge kitap okumada mı iyi, LGS'de mi iyi, üniversite sınavında mı iyi? İlk başvuruda antibiyotik kullanımı oranında mı iyiyiz? Tamam, yenidoğan mortalitemiz yüksek de bebek mortalitemiz, ilk 1 yaş mortalitemiz düşük mü? 5 yaş altı mortalitemiz düşük mü? Yani bunlar içerisinde sadece yenidoğanı ayırıyorsunuz ama hepsinin oranı aynı. Yani bölge iyi olacak ki zaten bu azalacak. Zaten bebek mortalitesi bir sonuç yani yenidoğan mortalitesi sonuçtur, anne mortalitesi sonuçtur, bütün toplumumuzun aynasını yansıtır. Yani o yüzden, evet, biz dokunuşlar yapabiliriz ama eğitimi, sağlık hizmetini bütün her tarafa yaymadığımız sürece burada bir başarıya ulaşamayız. Biz şu an sadece pansuman yapmaya çalışıyoruz. Yani çok da öyle şey yapmayın, bir dokunuşla bir şeyleri düzeltemezsiniz, böyle bir şey yok.

Özellerde niye çok? Çünkü kötü hasta özele geliyor. Bir yenidoğancı var, örnek veriyorum, devlette, üniversitede zaten yok, kötü hastayı bana gönderiyor adam, takip ediyor, kötüleşti mi, gönderiyor. Çevre illerden de alıyorum ben, Urfa'dan alıyorum, Adıyaman'dan alıyorum, onlar da benim yoğunluğumu artırıyor. Yani biz hiçbir zaman özeliz deyip de ya kötü hasta, mortal olacak diye almamazlık yapmıyoruz. Ben hiçbir zaman yapmadım onu yani "Hasta satürasyonu 60, ölecek bu." diyor, "Gönder, belki bir faydamız olur." diyorum. Anlatabiliyor muyum? Biz kendimizi korumadık burada yani. "Bunun sorumlusu kim?" diye sorarsan bunun sorumlusu benim.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Mortaliteden dolayı kabul etmeyenlere de rastladık.

GAZİANTEP SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANA BİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. YUSUF ÜNAL SARIKABADAYI - Evet yani biz bunu şey yapmadık, biz kendimizi korumadık hiçbir zaman, bundan dolayı da yüksek bizimki. Çünkü bölgede bütün cerrahi işlemleri yapan benim yani bizim hastane. Biz bütün bölgeden Mersin, Adana dâhil sevk alıyoruz. Trakeal, beyin cerrahisi bütün işlemleri yapıyoruz, metabolik hastalık takibi de var. Nitrik oksit bölgede tek ben veriyorum; öyle olunca ağır vakaları da biz alıyoruz. Yani bizim sadece konjenital kalp hariç müdahale etmediğimiz bir vaka çeşitliliği yok. O anlamda, o yüzden ben mortaliteden sakınan bir adam değilim yani kötü hastayı alıyoruz biz. Tabii, bu, sadece benim gerçeğimi yansıtmıyor, bütün gerçeği yansıtıyor ama yenidoğancı arkadaşlarımızın hepsinin mantığı böyle. Biz "Kötü hastayı almayalım." demiyoruz, "Zaten biz yenidoğancıyız, kötü hasta gelsin bize." diyoruz, "Hasta kötüleşmesin ama kötüyse de alalım zaten." diyoruz. O yüzden oradaki fark o ama şimdi bu 2024, artı bir de 2025 yılının verileri böyle gelmeyecek çünkü şu an şehir hastanesinde ekip var.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Daha iyi gelecek.

GAZİANTEP SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANA BİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. YUSUF ÜNAL SARIKABADAYI - Evet, orada daha iyi gelecek. O yüzden, onu isterseniz bireysel bile sizle paylaşabilirim Vekilim.