| Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın, Bakanlığın çalışma hayatındaki kadınlara yönelik amaçları, hedefleri, projeleri, üst politika belgelerinde çalışma hayatında kadına yönelik politika ve tedbirler, çalışma hayatı ve sosyal güvenlik alanında kadın istatistikleri ile iş yerinde psikolojik tacizle mücadeleye yönelik çalışmalar hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 27 .02.2025 |
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle, Sayın Bakanım verdiğiniz bilgiler için teşekkür etmek istiyorum. Ben, evvelce diğer bakanlarımızın ziyaretlerinde de diğer kurumların açıklamalarında da işaret ettiğim bir hususa değinmek istiyorum. Aslında, yapmış olduğunuz sunuştan Bakanlığınızın önemli çalışmaları olduğunu öğrendik ama sanıyorum bu çalışmalardan kamuoyunu daha iyi bilgilendirmek gerekiyor. Kamuoyu kendisi için menfaat sağlayacak birtakım projeleri belki de bilmiyor, bilmediği için yakınıyor. O nedenle, kayıtlara geçmesi bakımından bir öneride bulunmak istiyorum. Biz, Kadına Karşı Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığı Önleme Komisyonu olarak kurulduğumuz için, acaba özel bir TV kanalı kurularak sadece kadınla ilgili bu tür hukuki sorunlar ve çözümlerin kısa kısa, her kültür seviyesindeki kadının anlayacağı ve çözüme ulaşacağı şekilde yayınlanması sağlanabilir mi? Bunu sanıyorum TRT yapabilir, bu üretilen politikaların topluma ulaşmasında bir çare olabilir.
Bir sorum olacak, mobbing içinde bulunduğumuz çağın çok önemli sorunlarından biri ve pek çok sorunda olduğu gibi kamuoyunda bunun hukuk yoluyla önlenebileceği yönünde bir algı var. Bizim toplumumuzda bazı sorunların çözümünde çok hızlı yöntemlerin uygulanması bekleniyor, bu yüzden de hukuka aslında gerçek hayatta sahip olduğunun ötesinde bir anlam izafe ediliyor. Ben -kişisel kanım bir hukukçu olarak- mobbingi hukuki formüllerle çözmenin kolay olmadığını düşünüyorum çünkü mobbinge uğrayan kişinin bunu ispat etmesi kolay değil, kişisel bir algı durumu var işin içinde. Mobbing uyguladığı iddia olunanların da psikolojik bozukluk gibi iddialarla kendilerini savunmaları mümkün, uygulamada bunlara tanık olduğum için söylüyorum ama gene de özel sektörde bunu önleyecek şöyle bir tedbir olabilir mi? Biliyorsunuz, özel sektör çalışanlarının emekliliği hak etme safhasında kıdem tazminatı alma hakları var ve bir iş yerinde emeklilik noktasına yaklaşan işçilerin -özel olarak mobbinge maruz kalıp- bu haktan mahrumiyetlerinin teşvik edilmesi yani onlar istifa ettirilerek bu haktan mahrum kılınması sonucunun yaratılması da bir vaka olarak karşımıza çıkabilir. Bu nedenle, acaba özel sektör çalışanlarına da kamu kurumlarında çalışanlar gibi bir emeklilik sistemi uygulanamaz mı? Biraz daha somutlaştırayım. Mesela, kamuda çalışan bir vatandaş, bir bakanlıktan başka bir bakanlığa geçtiğinde o emeklilik hakkını ve "emekli ikramiyesi" dediğimiz alacak hakkını kaybetmiyor. Öyle bir sistem kurulabilir ki -bu sadece bir öneri, tabii, üzerinde çalışılması gerekir- BES gibi bir sistemle -madem bu işçi için ödenen birtakım ödeneklerden oluşuyor- kişi iş yerini değiştirse de kıdem tazminatı hakkı ortadan kalkmamış olabilir, böylece, belki bir nebze mobbing önlenmiş olabilir. Ne düşünürsünüz?
Son bir sorum, şimdi, bizim ülkemizde şöyle yerleşik bir algı var Türkiye'de her işin Batı'dan daha kötüye gittiği yönünde ama bir iki örnek vererek ben arkadaşlarımın içini rahatlatmak istiyorum. Mesela, pozitif ayırımcılık kuralı kadınlar lehine ilk olarak 2000 yılında Fransa'da Nice Anlaşması'yla kabul edilmiştir. Hâlbuki bizim hukukumuzda -ben gayet iyi hatırlıyorum çocukluk yıllarından itibaren- mesela, eşinden ayrılmış kadına babasının hak ettiği emekli maaşı verilmektedir veya babası ölmüş ama kendisi çalışmayan kız çocuğuna ömür boyu babasının emekli maaşı verilmektedir. Yani, söylemek istediğim, Türkiye'de pozitif ayırımcılık kuralı belki 2004 ve 2010 Anayasa değişikliğiyle mevzuatımıza girdi, anayasal bir hak oldu ama bunun öncesi de var, bunu ifade etmek istedim. Aynı hususun eşit işe eşit ücret ilkesi yönünden de geçerli olduğunu düşünüyorum. Elinizde bir veri varsa acaba öğrenebilir miyiz? Yanlış bilmiyorsam, Avrupa Birliğinde bu Maastricht Anlaşması'yla 1990'lı yıllarda kabul edildi. Oysa Türkiye'de eşit işe eşit ücret ilkesi iş hukuku mevzuatında çok daha önceki tarihlere rastlıyor diye biliyorum. Eğer bilgim yanlışsa düzeltilmesini rica ediyorum ve çok teşekkür ediyorum.