KOMİSYON KONUŞMASI

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Başkan.

Şimdi, (4)'üncü fıkrada iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı su kaynaklarının etkin kullanımı, (5)'inci fıkrada ise, iklim değişikliğinin tarım ve gıda hakkı üzerindeki etkileri üzerinden yükümlülükler getirilmişti. (6)’ncı fıkra ise, iklim krizinin etkisi ile sonuçları daha da ağır yaşanan afetler hakkında düzenleme içermektedir. Kanun teklifinin “uyum faaliyetleri” başlığı altında düzenlenen bu hususlar, Türkiye’nin iklim krizinin etkilerini yoğun hissettiği alanlara dâhildir. Türkiye su fakiri bir ülke olarak iklim kriziyle birlikte yanlış su yönetimi politikalarının ağır hezimeti olarak su stresiyle karşı karşıya kalan bir ülkedir. Yağış rejimlerinin düzelmesi, kış mevsimlerinin önceki yıllara nazaran daha sıcak geçmesi ve iklim krizi nedeniyle birçok kentin içme ve kullanma sularının karşılandığı baraj havzalarındaki su oranları da maalesef azalmaktadır. Suyun en çok kullanıldığı alanlardan olan tarımda tercih edilen ürün desenleri nedeniyle daha fazla su kaynağı tüketilmektedir. Konya kapalı havzasında tarımda aşırı su kullanımı veya havzalar arası su transferi nedeniyle kuraklık sorunu da ciddi anlamda yaşanmaktadır. Fazla su kullanımı, kaçak kuyu açma gibi uygulamalarla oy kaygılarıyla aktif olarak mücadele edilmemektedir. Bu bağlamda yaşanan sorunun doğal kaynakların, ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin koruma, kullanma dengesinin gözetilmesiyle, yeni teknolojilerin geliştirilmesiyle aşılması da şu anda imkânsız gibi gözükmektedir. Şu ana kadar hiçbir eylem planı uygulanmadığı gibi, bu kanun hükmünün de uygulanırlığı maalesef olmayacaktır. Bu anlamda, su kaynaklarının, sulak alanların mutlak koruma alanları olarak ele alınması, tarımsal üretimin havza bazında ve bütüncül yaklaşımla planlanması gerekmektedir. Ayrıca, tarım alanı dışındaki alanlarda da -özellikle endüstriyel alanlar- yoğun su kullanımı şu anda söz konusudur. Bu yönüyle su kıtlığı ve kuraklık olgusu tek başına iklim krizinin değil, yanlış su yönetiminin de sonucudur. Sulak alanlarda yanlış uygulamalardan, Kanal İstanbul gibi projelerde su krizi ve iklim krizini tetikleyici kararlardan da vazgeçilmelidir.

(6)'ncı fıkrada iklim krizine bağlı afetlerin ağır sonuçlarını azaltmaya odaklanılmaktadır. İklim krizine bağlı afetler olarak sel, taşkın, fırtına, orman, yangın gibi afetler sayılmaktadır ancak burada iklim krizi bu afetleri doğuran bir olgudan ziyade bu afetlerin etkisini artıran bir baskı ve tehdit aracıdır. Bunun da en önemli nedeni, iklim kriziyle mücadele kapsamında korunması gereken alanlardaki yanlış uygulamalardır. Aşırı yağış olarak nitelendirilen olgu, plansız yapılaşan kentler ve kırsal kesimin, bölgenin yeni iklimsel koşullarına karşı hazırlıklı olmamasından, yeni iklimsel koşullara göre de tasarlanmamış olmasından kaynaklanmaktadır.

Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.