KAYIHAN PALA (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Ercan Hocam, sunumunuz için teşekkür ederim, çok içten bir sunum oldu.

Benim tek sorum olacak size: Şimdi, sunumda, benim daha önce bilmediğim bir belge gösterdiniz. 2016 yılında, şimdiki Sayın Sağlık Bakanı İl Sağlık Müdürüyken sizleri davet ediyor ve bir yenidoğan komisyonu kuruyor, siz de öneriler sunuyorsunuz. Muhtemeldir ki o öneriler, hepiniz uzman olduğumuz için hayatı karşılayan önerilerdi. Şimdi, 2016 yılında bu önerileri sundunuz, il sağlık müdürlüğü de sizi topladı, muhtemeldir ki bunları hayata geçirdi diye ben varsayıyorum. Peki, biz, kamuoyunda "yenidoğan çetesi" diye adlandırılan bu süreçle niye karşı karşıya kaldık? Bunu söylerken, sorunun "yenidoğan çetesi" diye adlandırılan, iddianameye öyle geçen, oradaki hastanelerle sınırlı olmadığını, özellikle İstanbul'da, siz de çok deneyimli, özel sektörde çalıştığımız için bileceksiniz, başka hastaneler ve sağlık kuruluşlarında da benzer durumların olduğunu bugüne kadar zaten buradaki sunumlarda görmüş olduk. Yani niye bu engellenemedi? Öneriler mi eksikti, öneriler mi hayata geçirilemedi, yoksa sizin saptadığınız ya da gözlemlediğiniz başka sorunlar mı var?

Teşekkürler.

BAŞKAN İSHAK ŞAN - Sayın Hocam, buyurun.

PROF. DR. CEMİL TAŞCIOĞLU ŞEHİR HASTANESİ YENİDOĞAN YOĞUN BAKIM EĞİTİM VE İDARE SORUMLUSU DOÇ. DR. ERCAN TUTAK - Bu sorunun detayını Ayhan Hocam da sunumunda vereceği için detaylı bir şekilde cevap vermeyeceğim ama denetimin yeterince etkin olmadığı, eksik olduğu, bu yüzden bunların başımıza geldiği kanaatindeyim ama bir diğer kanaatim de ben 2005 yılında Memorial Hastanesine başladığımda özel hastaneler ile SGK ilk defa anlaşma yapmış idi ama Memorial Hastanesi A grubu bir hastaneydi ve SGK'yle anlaşma yapmamıştı. 2016 yılında ise yenidoğan ile yoğun bakımlarda, KVC gibi özel branşlarda Sağlık Bakanlığı özel hastanelerle branş bazlı anlaşma yapmaya başlamıştı. Daha sonra, bundan yedi yıl evvel özelde çalışan tüm hekimlere "BAĞ-KUR'lu olacaksınız, şirket kuracaksınız, şirket üzerinden size fatura keseceğiz, o şekilde çalışacağız sizlerle." denilmeye başlandı ve bu, bütün özel hastanelere yayıldı. Bundan sonra, artık sağlık çalışanı, doktorlar bir hastanede, kendi çalıştıkları hastanede o hastanenin elemanı değil, taşeron işçisi gibi çalışmaya başladı ne yazık ki ve bu, şirket aracılığıyla bir hastaneye hizmet vermek bu işin de başlangıcının fitilini çekti diye düşünüyorum çünkü adı geçen olaydaki şahıs, yaklaşık 16-17 hastaneye -yanlış hatırlamıyorsam- hizmet veren bir şirket aracılığıyla bunu yapabildi. Hâlbuki, biz hekimler, avukatlar, serbest muhasebeciler, bunlar serbest meslek erbabıdırlar ve bağlı bulunduğu hastanede hastanın faturasıyla ilgilenmezler, aldığı ücretleri serbest meslek makbuzuna yazarak alırlar. Hastayla ilgili fatura tamamen SGK ile hastane arasında yürütülmesi gereken bir işlemdir. Bu, bu şekilde olduktan sonra, kanun bu şekilde çıktıktan sonra ve ilgili yönetmelik de buna göre değiştirilince, ne yazık ki hekimler hastane patronlarının karşısında taşeron pozisyonuna düşürüldü. Tam o sırada, Sağlık Bakanlığı kendi bünyesinde çalışan hekimlerin sayısını artırmak adına yaptığı girişimlerle, devlet hastanelerini daha cazip hâle getirmek için özlük haklarında yaptığı düzeltmelerle, yoğun bakım hizmetleri veren hekimlere yaptığı maaş düzeltmeleriyle aradaki makas iyice azalınca, ben de iki yıl önce hem asistan yetiştirmek adına hem de o kadar yorgunluğa bir özel hastanede çalışmanın hiçbir faydası olmayacağını düşünerek o sırada o yüzden devlete geçtim. Şimdi bu karardan geri adım atıldı, tekrar hekimler hastanenin çalışanı olarak addedilecek, şirketlerin bu yılın sonuna kadar kapatılacağına dair bir özel sağlık kuruluşları yönetmeliği çıktığını biliyorum.