KOMİSYON KONUŞMASI

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkür ederim.

Şebnem Hanım, malumatınız var, dün burada birtakım tartışmalar yaşandı. Tartışmanın konusu sizin kanalınızda yayınlanmakta olan bir programla ilgiliydi. Ben bu programa ilişkin olarak orada görüşlerimi ifade ettim ama yayını temsil eden daha üst kademe yöneticisi olarak sorumu size de yöneltmek istiyorum: Anayasa'mızın 20'nci maddesi özel hayatın gizliliği kuralına yer veriyor ve Anayasa'mızın 13'üncü maddesi bütün temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceği ve bu sınırlarda uyulması gereken ilkeleri içeriyor. Mesela bunlardan biri öze dokunma yasağı, demokratik bir toplumda gereklilik kuralı, vesaire ve kanunla sınırlama yetkisi kullanılırken de ilgili hürriyeti düzenleyen Anayasa hükmünde hangi sebepler varsa onlara riayet edilerek bu sınırlama yapılabilir. 20'nci maddeyi okuyabilirsiniz, hangi sebeplerin olduğunu görebilirsiniz; millî güvenliğin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, vesaire. Ve özel hayatın gizliliği çok önemli bir temel hak olduğu için, aynı zamanda hâkim kararına bağlanıyor yani demek ki bu yetkiyi sadece biz kullanabiliriz kanun koyucu olarak. Anayasa’nın 20'nci maddesinde yer alan sebeplerle sınırlama getirebiliriz. Bu sınırlamalar 13'üncü maddedeki kavramlara uyacak ve her ne olursa olsun hâkim kararına bağlanacak.

Şimdi, şu anda bizlere kadın örgütlerinden çeşitli mesajlar geliyor sizin kanalınızda yayınlanan bir programda bir kadının özel hayatına ait gayet mahrem görüntülerin yayınlanmış olmasıyla ilgili. Bunlar yayınlanırken Anayasa'yı ihlal ettiğinizin farkında mıydınız?

İkinci sorum şu: Siz bu yayın kararını verirken aslında hukuken bir idari karar alıyorsunuz ve bir idari karar kamu hukuku işlemidir ve kamu hukukunun temel kurallarından biri şudur: Her kamu hukuku işleminin nihai amacı kamu yararı olmak zorundadır. Siz bir kadının özel hayatının en mahrem görüntülerini milyonlarla paylaşırken hangi kamu yararına hizmet ettiğinizi düşünmüştünüz?

Teşekkür ederim.

STAR TV GENEL YAYIN YÖNETMENİ ŞEBNEM AKSOY AÇIKALIN - Sayın Başkan, ben cevap vereyim mi?

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Zaten başkası veremeyecek buna cevap.

STAR TV GENEL YAYIN YÖNETMENİ ŞEBNEM AKSOY AÇIKALIN - Evet, soru bana. Bir yandan da şimdi Serap Hoca "Şebnem Hanım'a soracağım." deyince dört uçağı ekibi çıktı, ben burada kaldım, kısaca cevaplayıp hemen çıkacağım.

Birincisi, az önce Sayın Murat Yancı bir konuya dikkat çekmişti "Bu kısa klipleri izliyorsunuz, ondan sonra olayın bütününe dair bir fikir sahipliği oluşuyor." diye. Şimdi, biz de bu olaylarda aynı şeyi yaşıyoruz. Birincisi, evet, özel hayat gizli ama biz bütün kanallar olarak gündüz kuşağında insanların gönüllü olarak özel hayatlarını konuşmak üzere başvurdukları programlar yapıyoruz, "reality"ler yapıyoruz, bu bütün kanallarda var ama bu arada RTÜK bir gün bunu yasalar çerçevesinde yasaklarsa da tabii ki biz deriz ki: "'Okey' bu programları artık yapamıyoruz, başka bir formata geçeceğiz." birincisi bu.

İkincisi, biz öyle bir görüntü yayınlamadık. Maalesef, bizim programımızın yayınında -bunu Zahide Hanım da bu yayının ertesi günü anlattı- bir fotoğraf ekrana yansımadı hiçbir şekilde; Zahide Hanım ile programa gönüllü olarak karısıyla ilişkisi üzerinden katılan beyefendi birlikte kendilerine dönük bir telefondan bir fotoğrafa baktılar ve o akşam Twitter'da şöyle bir şey oldu: "Star TV'de bir kadının görüntüleri yayınlandı." Yayınlamadık ama yayınlamakla itham edildik. Yayınlar Youtube'ta duruyor, herkes bakabilir. İşte sonra hatta Ebubekir Bey bir açıklama yaptı, dedi ki: "Ben yayını izledim. Biz, tamam, bir soruşturma açacağız ama biz böyle velveleye verilerek çalışmıyoruz yani biz bir denetim yapıyoruz -bir başvuru, bir şikâyet- yani böyle bir görüntü yayınlandıysa tabii ki bunun cezasını keseriz." Ama yani böyle bir görüntü yayınlanmadı. O yüzden o hani "Ne yaptığınızın farkında mısınız?" sorusunun cevabı... Yani tabii ki herhâlde burada bence sadece ben değil, hiçbir yayıncı arkadaşım bir televizyon kanalında, üstelik gündüz kuşağında kimsenin mahrem görüntülerini yayınlayacak kadar şuursuz değiliz tabii ki ama maalesef bu "sosyal medya" dediğimiz, işte, Murat Bey'in dikkat çektiği o kontrol edilemez şey sizin gerçekte ne yaptığınızla ilgilenmiyor, orada bir algı oluşuyor. Yani biri bir gün diyor ki: "Zahide Yetiş'te bilmem ne görüntüsü çıkmış." Sonra herkes ondan alıp RT yapmaya başlıyor. O gün ben hatta bir sürü bu haberi üreten... Mesela örnek vereyim, isim vereyim; İzzet Çapa, Amerika'dan yazmış: "Böyle bir rezalet olabilir mi?" Videoyu gönderdik, böyle bir rezalet yok ki, bu rezalet nereden çıktı bilmiyoruz ama bazen insanlar işte böyle bir şeyin ucunu bir yakalıyorlar, özellikle sosyal medya bence o yüzden tehlikeli yani sosyal medyada her gün bir şeyler kuruluyor, bir şeyler yıkılıyor, birileri linç ediliyor. Yani bir yandan çok güzel bir şey, ortada bir hata varsa kamuoyu oluşturmak için çok iyi bir şey ama bir yandan da gerçekten orada hani -kaba tabir ama- delinin biri kuyuya bir taş attı, sonra bu kadar kurum bir araya gelip bunu çıkaramadı oluyor.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Peki, ben bir şey söyleyeceğim: Bakın, diğer muhalefet temsilcisi kadın arkadaşlarımız bu durumu protesto ettiler, burada değiller; ben adalete inanan bir insanım, bu soruyu sorduğum için memnunum çünkü mühim olan maddi hakikatin ortaya çıkması.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Bir şey söyleyeyim izninizle: Dün protesto niyetiyle giden DEM PARTİ milletvekilleri bu noktayı protesto etmediler.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Tabii ki, tabii ki.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Kayda girsin, bu toplantının başında söyledim, Zahide Yetiş "Kadından da kadına şiddet geliyor." deyince, o vekil arkadaşlar "Bu cinsiyetçi bir söylemdir." diye gittiler yani bu tartıştığınız konuyu kendisine sormadılar bile.

Buyurun.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Tabii ama diğer arkadaşlarımız için böyleydi.

Şimdi, bu durumda siz...

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Affedersiniz "Gidenler oldu." diyor Asuman Vekilim. Bir şey söyleyeyim: Daha sonra biz Genel Kurula gittiğimiz zaman beni telefonla üyemiz olmadığı hâlde buraya gelme hakkı olan bir milletvekilimiz geldi, o da buradan çıktı gitti, yarım saat sonra beni telefonla aradı, özür diledi; telefonda bana yaptığının yanlış olduğunu söyledi, ben de "Bir daha gelin Komisyona, Komisyonda bunu söyleyin." dedim. Yani bu gerçekleri de konuşmamız lazım.

Buyurun.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Tabii, tabii, ben zaten kayıtlara geçmesi için söz aldım Sayın Başkan.

Şimdi, bu durumda siz, programın sunucusu, yapımcısı ve kanalınız iftiraya maruz kalmış durumdasınız. Bununla ilgili bir hukuki başvurunuz oldu mu? Çünkü bunun düzeltilmesi gerekiyor. Eğer bu tür yanlış davranışları düzeltecek mücadeleler verilmezse bunlar tekrarlanarak çoğalabilir. Burada arkadaşınız Zahide Hanım size anlatmıştır, ben aynı ithamda bulunan bir üslup izlemedim. Aksine, biz burada bir sorunu çözmek için sizleri davet ediyoruz ve burada sizleri sanık sandalyesine oturtmuyoruz, bu çok yanlış bir tutum. Hep birlikte çözeceğiz, bu hepimizin problemi. Hukuki yollara başvurdunuz mu?

STAR TV GENEL YAYIN YÖNETMENİ ŞEBNEM AKSOY AÇIKALIN - Bizim hukuk departmanlarımız var; genelde bu tür olaylar olduğu zaman ki, bu sadece bizim yayınımızın içeriğiyle ilgili sosyal medya değil, gene -altını çizdiğiniz gibi- bu kişisel verilerin korunmasıyla ilgili meselelerde de bazen işte, biri mesela bu reality programlara çıkıyor ama bahsi geçen kişiler bu yayından rahatsız olabiliyorlar. O tür durumlarda da gene bize karşı birtakım ihtarnameler gönderiliyor. Bizim hukuk departmanlarımız hem bizimle ilgili yapılanları hem bizim programlarımızda adı geçmesin diye başvuran insanları çok böyle sıkı bir şekilde hukuken takip ediyorlar, hakları sonuna kadar korumaya çalışıyorlar ama tabii, bazı şeyler zaman alıyor. Yani bu olay yaşanalı aşağı yukarı üç dört hafta oldu yani bununla ilgili bir mahkeme kararı çıkarmak için herhâlde gene başvurular yapılacak, görülecek, incelenecek yani bir sezonun sonuna gelmiş olacağız herhâlde ama takipteyiz.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Ama tabii, bakın, şöyle bir şey var: Ben anayasa hukuku hocasıyım, o nedenle hukuki bir çerçevede sorularımı soruyorum. Hukuk devleti öyle bir ilke ki biz vatandaşlar olarak ona sahip çıkmazsak onun mekanizmalarının varlığı tek başına yeterli değil. Dolayısıyla, her kim herhangi bir hukuk ihlaline maruz kalırsa "Bu, zaman alacak, ben bunun peşine düşmeyeyim." dememeli, isterse yılları alsın, bu mücadeleyi vermeliyiz ki diğer vatandaşları da hukuku ihlal eden fiillerden caydırmış olalım. O nedenle, size naçizane tavsiyem, bu yerleşmiş algının ortadan kalkabilmesi için hukuk yollarına başvurmalısınız ve sonucu da kamuoyuyla paylaşmazsınız.

STAR TV GENEL YAYIN YÖNETMENİ ŞEBNEM AKSOY AÇIKALIN - Teşekkür ediyorum Hocam, çok sağ olun.

ATV GENEL MÜDÜRÜ HACI ALİ TÜRKASLAN - Sayın Milletvekilim, "Hukuki yollara başvurdunuz mu?" dediniz, olay zaten sosyal medyada geçiyor, sosyal medya bunu yayıyor, sosyal medya seni linç ediyor; kimi dava edeceksin? Yani sosyal medyadaki bu kurumlar seni tanımıyor ki yani o hesapları kapattıramıyorsun; şikâyet ediyorsun, bir hafta sonra sana cevap geliyor veya hiç şey yapmıyor.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Şimdi, siz çok haklısınız ama bakın, tam da bizim Komisyonumuzun çözmekle yükümlü olduğu bir konuya temas ettiniz. Ne yazık ki sosyal medya ürettiği faydadan çok, ürettiği linç kültürüyle topluma çok ciddi zarar veriyor, orada bir linç kültürü işliyor. Dolayısıyla, bizim buna çare olarak raporumuzda önerilerde bulunmamız ve kanun koyucu olarak da belki birtakım kanuni düzenlemelerin yapılmasına ışık tutmamız gerekiyor. O nedenle, bu açıklamalarınız çok önemli.

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Ben de bir şey söyleyeceğim burada.

Şimdi, sosyal medyayla alakalı olarak bir kere özellikle şunun altını çizmek isterim: İstediği kadar hakaret de etse vesaire de etse devlete 10 bin lira ödediği zaman zaten hiçbir şey yapamıyorsunuz. Maalesef geldiğimiz noktada böyle bir şey var yani zaten o yazan kişiyi de bulamıyorsun çoğu zaman, işin içinden çıkamıyorsun. Ya takipsizlik geliyor... Maalesef böyle bir durum var, bunu da biz defaatle yaşadığımız için. İftira atan orada çok daha güçlü -sosyal medyada özellikle- ve hiçbir şeye de ulaşamıyorsun genel olarak, artı bir de ben bunun özellikle tekrar altını çizmek istiyorum, devlete 10 bin lira civarı para ödediği zaman hep o "tweet" kalıyor orada hem de istediğin kadar dava aç maalesef bir sonuca ulaşamıyorsun. Şimdi, dolayısıyla "Dava edin, hukuka başvurun." dediğinizde orada aslında hukuki süreç çok da böyle haklının tarafında maalesef işlemiyor. Orada bu sosyal medya konusunda özellikle, o platformlar konusunda çok ciddi bir düzenlemeye ihtiyaç var maalesef yani. Keşke dediğiniz gibi olsa, hemen davayı açsak, caydırıcı da olsa. Zaten caydırıcı olsa biz bunları yaşamayacağız. Özellikle, sosyal medyadan ana akım medyaya yapılan saldırı inanılmaz boyutlarda. Biraz önce sayın vekile cevap verirken de söyledim, alıyorlar beş saniyelik bir şeyi... Mesela, geçen yeni başlayacak bir işimiz var, orada iki saniyelik bir kare var, dedim ki: "Bu iki saniyeyi alırlar, koyar öyle bir algı oluşturur ki hiçbir şekilde kendini de izah edemezsin." Bir de şöyle bir oluyor: Kamuoyu da oluşuyor mesela. İşte o iki saniyeye verdin, gözünden kaçabilir de... Ha, çok önemli bir şey mi? Hayır, değil ama üstüne hikâye yazdığı zaman onu önemli hâle getiriyor ve işin içinden çıkamıyorsun. Dolayısıyla, dedim ki: "O iki saniyeyi oradan çıkar." Belki biraz yanlış anlaşıldı, bizim düştüğümüz durum şu değil: İçinde olduğumuz bir çelişki yok, ne yapacağımızı biliyoruz; aslında baktığınız zaman, hepimiz yıllardır bu işi yapıyoruz profesyonelce. Fakat şimdi, karşımızda öyle bir kitle var ki özellikle sosyal medyada, ana akım medyayı, televizyon kanallarını veya haber kanallarını itibarsızlaştırmak için sadece bunu iş edinen... Oturuyor, izliyor, oradan bir şey alıyor, cımbızlıyor ve üzerine bir hikâye yazıp servis ediyor. Bu, TRT'nin de başına geldi, ATV'nin de geldi, Star'ın da geldi, hepimizin başına geldi. Hukuka gitmek de burada maalesef... Zaten atı alan Üsküdar'ı geçtiği için... Yani geç gelen adalet, adalet değildir biliyorsunuz...

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Size bir soru yöneltebilir miyim? Bir sorunun çözümünde belki en uygun yolu sorunun mağdurları üretebilirler. Bunu çözmek için önerilerinizi bize iletir misiniz, ne olabilir?

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Aslında ilk yaptığım konuşmada da mesela RTÜK'ün yetki alanı belki daha fazla genişletilmeli, daha güçlü bir şekilde. İşte, bu sosyal medya mecralarının tamamı biz hangi kurallara tabi isek onların da bir kere tabi olması lazım. Şimdi, mesela, işte, sokak röportajı yapıyor, o röportajda röportaj yapılan kişi diyelim ki çok ağır hakaretlerde bulundu, işte, tutuklanabiliyor, gözaltına alınıyor vesaire. Peki, röportajı yayınlayan ne ceza alıyor veya bir şey oluyor mu? Hiçbir şey olmuyor. Dolayısıyla o ne yapıyor? Aynı röportajları, aynı şeyi yapmaya devam ediyor çünkü bir yaptırımı yok. Şimdi, o röportajı ben alsam, yapsam, kullansam veya buradaki herhangi bir kanaldan bir tanesi yapsa, kullansa çok ağır yaptırımlara maruz kalacak; ağır para cezaları, belgesel yayımlamak zorunda kalacak falan. Yani, şimdi, RTÜK'ün burada yaptığı şeyler tabii ki değerli ama orada hiçbir yaptırımı yok. Şimdi, buraları bir kere biz kontrol altına almak durumundayız, sosyal mecraları. Keza oradaki cezaları da aynı şekilde. Yani sosyal medyayla ilgili yargıya gittiğin zaman genel olarak 10-0 yenik başlıyorsun; o işin failini bulamıyorsun, kim yapıyor onu bulamıyorsun ya da takipsizlik veriyor, geçiyor, maalesef böyle. Ondan sonra da şöyle bir şey oluyor, daha kötüsünü söyleyeyim: Hukuk yoluna başvurdun, takipsizlik geldi; o hakareti, o iftirayı, işte, her neyse onu yapan kişi diyor ki: "Bakın, yargı da onayladı, ben haklıyım." Daha fazla küfrediyor bu defa, daha fazla hakaret ediyor, daha fazla dezenformasyon yapıyor. Şimdi, bu noktada da işte arkadaşımız hani belki dava açsa -ki "Açtım." diyor- kaybedecek. Bu defa kaybettiği zaman karşı taraf "Bak haklıyım, al, kaybetti." diyecek, bunları biz yaşıyoruz gerçekten. Yani burada gerçekten sosyal medyaya, bu dijital platformlara çok ciddi bir yasal altyapı, düzenleme, kural, sınır, çerçeve çizilmesi lazım. Zaten bununla ilgili -dediğim gibi- RTÜK var, RTÜK bu konularda çok iyi çalışıyor, biliyor ne yapacağını.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Bir katkıda bulunayım.

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Bence güç vermek lazım sadece.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Bir katkıda bulunayım: Buna "kültürel gecikme" diyoruz. Şöyle: Toplum önde gidiyor, yasalar arkadan geliyor, gecikiyor, yetişemiyor çünkü yeni suçlar çıkıyor; dijital şiddet -değil mi- benzer olarak dijital faşizm. Yasalar bunlara arkadan yetişmeye çalışıyor. Geçenlerde Cumhurbaşkanımız bunu bir törenle açıkladı, yargı reformu stratejisini açıkladı. Bu, önümüzdeki dört yıl içinde yapılacak çeşitli alanlardaki yasal düzenlemeler. Bunların içinde bu tür suçlarla ilgili cezalar, kanunlara eklemeler yapılacak, yeni yasalar çıkacak, bunu burada vurgulayalım ama biz onları yaparken belki yeni yeni suçlar çıkacak ortaya yani kötülük asansörle çıkıyor, doğruluk merdivenle çıkıyor. Yani bunları kabul edeceğiz fakat kimse bunlara göz yummuyor, gereken önlemler alınıyor. İşte, burada sabahlara kadar vekiller çalışıyor, neredeyse her gün, en kötü iki günde bir yasa çıkarıyoruz burada. Yani, o kadar birikmiş, çıkacak yasa var ki bunlara da dikkat ediyoruz.

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Bu konuda teşekkür ediyoruz. Gerçekten bu yasalara çok ihtiyacımız var. İşte "çözüm" dediğiniz için ben bunu özellikle söyledim ama gerçekten çok acil, ertelenemez bir ihtiyaç. Bu sosyal medyayla alakalı gerekli düzenlemeler, kurallar, çerçeveler bütünü bir an önce oluşturulmalı ki bir defa dezenformasyon... Keza sadece aslında burada mağdur biz değiliz, siyasetçilere de benzer mağduriyetler yaşatıyorlar yani bir kare fotoğraf üzerinden altına bir hikâye yazıyor. Şimdi, mesela ben bunca yıllık medya mensubuyum, ben bile acaba doğru mu diyorum. Öyle sağlam hikâyeler yazıyor ki bildiğin senaryo yazıyor adam yani tamamıyla böyle oturmuş, çalışmış, onu kurgulamış. Bir taraftan diyorsun ki helal olsun, şapka çıkarıyorsun yani bir şeyi bu kadar da çarpıtıp bu noktaya getirene helal olsun diyorsun ama işte ne yaparsan yap... O yüzden, bu, aslında sadece medya için değil, siyasi olarak da hepimizin de elzem bir sorunu.