KOMİSYON KONUŞMASI

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkür ederim sunuşunuz için.

Benim yaşımda ve benim kuşağında yer alan kişiler için TRT çok özel bir yere sahip çünkü bizim entelektüel gelişimimizde çok öncü bir rol oynadı. Bir örnek vereyim: Mesela TRT 3 -radyo olarak- sürekli klasik Batı müziği yayınları yapardı ve biz böylece klasik Batı müziği kültürümüzü geliştirdik ve her cuma akşamı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konserlerine gitme alışkanlığını edindik, bu çok önemli. Benzer şekilde belki caza meraklı olanlar için de caz programları... Sonuç olarak gerçekten önemli bir kuruluştu.

Keza haberin dili TRT'de fevkalade olumluydu çünkü doğru bir Türkçeyle doğru bir diksiyonla sunuş yapılıyordu hatta bilirsiniz doğru bir İngilizce için "BBC İngilizcesi" deyimi kullanılır. Herhâlde "TRT Türkçesi" deyimi de o yıllar bakımından doğruydu. Ama özel kanalların kurulmasıyla birlikte -buna karşı değilim elbette, haber kanalları çeşitli olmalı- ne yazık ki haberin dili değişti, programların sunuş biçimi değişti ve maalesef dilimiz bozularak haberlerin takdimi yapıldı; Türkçede olmayan kelimeler üretildi, Türkçe kurallarına aykırı konuşmalar, diksiyon bozuklukları vesaire. TRT'yi temsilen buraya geldiğiniz için bu soruyu soruyorum: Bu değişim hakkındaki fikriniz nedir?

İkincisi, benzer biçimde haberin sunuşundaki bu değişiklik, özel televizyon kanallarında olgusal gerçekliği yalın bir dille aktarmak yerine haberlerin dramatize edilmesi acaba bizim bu çalışma konumuz olan şiddet üzerinde etkili mi? Siz böylesine önemli bir kanalın temsilcisi olarak ne düşünüyorsunuz? Tabii, bu soruyu diğer konuşmacılarımıza da yönelteceğim.

Çok teşekkürler.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Buyurun.

TRT GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MUHAMMED ZİYAD VAROL - Başkanım, bir konu da, naçizane, ben bütün arkadaşlara sorulabilecek sorulara aynı zamanda cevap veren pozisyonda devam ediyorum.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Siz cevap verin ama belki diğer arkadaşlardan farklı bir...

TRT GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MUHAMMED ZİYAD VAROL - Dolayısıyla arkadaşlarımızın ekleyebileceği şeyler olabilir, hani onu hatırlatmak istiyorum, ben onların adına da asla cevap vermiş değilim. Öncelikle bunu belirterek başlamak isterim.

Teşekkür ederim Sayın Hocam, Sayın Vekilim, değerlendirmeleriniz için. Yani bana göre çok yine zor bir soru yani aslında hayatın içerisinde geçmişten bugüne birçok şeyin değiştiğini hep birlikte yaşıyoruz. Öncelikle her şeyden önce tüketim toplumunun, insanların yaşayış biçimlerinin de değiştiği dinamik bir dünyanın içerisinde yaşıyoruz. Bu bağlamda haberin, haberin dilinin, haberin sunuş tarzının ya da diğer programların içeriklerinin de değiştiğini elbette görüyoruz. Örnek vermek gerekirse ben daha çok drama yapımlarından sorumlu bir Genel Müdür Yardımcısı olarak buradayım, kendi alanımla ilgili bir örnek vererek başlamak isterim. Dijital içerikler ile ana akım geleneksel yayıncılık, televizyon yayıncılığı arasında şöyle bir fark var malumunuz: Diğer kanallarda, açık kanallardaki dizi süreleri yaklaşık yüz yirmi dakika, yüz otuz dakika iken dijital platformlarda, Tabii'de örneğin, yaklaşık otuz beş dakika, kırk dakikalık bölümler şeklinde bunları hazırlıyoruz. Bu da bize aynı zamanda konuya çok farklı yaklaşmayı gerektiren, otuz beş, kırk dakikalık bir dizi dahi olsa bu, "250-300 plan" dediğimiz çok dinamik bir hem yazım hem çekim ve üretim gerekliliği vazediyor. Biz de hem ekiplerimizi bu manada dönüştürüyoruz bu ihtiyaca cevap verebilmek adına. Aslında geldiğimiz noktadaki değişimin temel sebebi, yayıncılar olarak bizler, TRT olarak aynı şekilde değiliz, birazcık da izleyicinin de bu manada beklentilerini karşılamak. Elbette ölçümlenen bir kanal ve rekabetin her geçen gün arttığı, sizin de söylediğiniz gibi, eskiden sadece TRT'nin var olduğu bir düzlemden bugün oldukça rekabetçi bir yapıya dönüşmüş durumda. Her geçen gün tematik kanalların arttığı, her geçen gün dijital haber sitelerinin ya da içerik platformlarının mantar gibi arttığı bir ortamda ister istemez bu rekabet de zannedersem bu yayıncılığın dönüşümüne, değişimine vesile oluyor. Dolayısıyla, ben kendimce bu değişimin gerekçesinin, sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. Elbette, bu rekabet, bu hız, bu dönüşme arzusu ve iştiyakı belki niteliğe de ve bu soruna da etki eden unsurlar ve durumlar oluşturuyor olabilir.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Bir ilavede bulunabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Buyurun.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Yani iletişimcilerin kullandığı bir kavram var, yanlışım varsa düzeltin lütfen, "toksik dil" kavramı. Şimdi, çeşitli kanallarda bu toksik dilin olduğunu görüyorum ve bunun zaten dünyada ve ülkemizde hâkim olan kutuplaşmaya derin bir etkisinin olduğunu düşünüyorum. Bu toksik dilden kurtulmak için topluca ne yapabiliriz, siz ne düşünüyorsunuz? Bu, şiddet üzerinde de etkili çünkü.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Panzehri soruyor hocam.

TRT GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MUHAMMED ZİYAD VAROL - Yani bu, tabii ki sadece medya olarak değil, sokaktaki insanımız adına da bence herhâlde sorulması... Öyle zannedersem siz de bir genel sorun olarak ifade ediyorsunuz dolayısıyla sorun bu kadar genel olunca elbette medya alanındaki cevabını bulmak da çok kolay değil, çok genel bir sorun bu. Yani toplum arasında bu polarize hâli varsa ya da her geçen gün artıyorsa -ki yani sizin böyle bir yorumunuz var- elbette bunun düzeltilmesi adına bence birçok başlıkta, birçok alanda yapılması gerekenler var. Biz bunları, dediğim gibi, farklı platformlarda, yayıncılar olarak, kendi aramızda da ara ara tartışıyoruz çünkü dediğim gibi, bir eleştiriye her zaman tabiyiz. Çok popüler bir alan, özellikle ana akım kanallar ki buradaki değerli meslektaşlarımızın hepsi çok önemli kanalların yöneticileri. Bizler hakikaten çokça da eleştiriye tabiyiz ve her zaman evlerin içerisinde insanların gözünün önündeyiz dolayısıyla her zaman bu eleştiriye muhatap oluyoruz. Bunun çok arttığı zamanlarda kendi aramızda da ve aynı zamanda RTÜK mihmandarlığında da bu tür toplantılar yapılarak gerekli önlemler, tedbirler, değişiklikler yapılıyor; bunu da söylemezsem eksik kalır. Dolayısıyla, bu, bizim de her zaman, dönem dönem baktığımız, önemsediğimiz bir konu.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Peki.

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Ben bir katkı yapmak istiyorum.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Sayın Yancı, mikrofonunuzu açacağım da önce milletvekili üye arkadaşlara sorayım. Bazı arkadaşlar diyor ki: "Bütün konuklar sunum yaptıktan sonra soru soralım." Hangisi daha hızlı olur? Ama o zaman da sorular... Yani karar sizin, konuklarımıza da soralım. Sizler sunum sonrası mı soru alırsanız daha verimli olur, yoksa herkes...

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Yani sunum sonrası sanki daha... Bence bitirdikten sonra çünkü bu defa tekrar tekrar aynı şeyleri...

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Tabii, vekil arkadaşlar da öyle söylüyor. Peki ama bunu tamamlayalım bu konuyla ilgili.

Buyurun Sayın Yancı.

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Şimdi, ben bu toksik dille ilgili özellikle bir araya girmek istedim, bir katkı yapmak istedim. Bu, çok konuşuluyor ve işte, medya da bu konuda çok suçlanıyor fakat şimdi, ben baktığım zaman, bundan şikâyet edenler de -ben sizi tenzih ediyorum tabii, sizin şahsınıza söylemiyorum ama- mesela, en başta siyaset, o kadar toksik bir dil kullanıyor ki... Şimdi, siyaset bu kadar toksik bir dil kullanırken bu sokağa da yansıyor doğal olarak, herkes bunu kullanmaya başlıyor. Fakat herkes bunu kullanırken "Medyada neden toksik dil kullanıyorsunuz?" diye bir eleştiri gelince ben de bir medya yöneticisi olarak diyorum ki: "Peki ama ne yapalım? Mesela, siyasetçilerin açıklamalarını vermeyelim mi?" değil mi? Veya işte, açıklamalarını düzeltip, bu toksik dilden arındırıp... En başta topluma kimler örnek oluyor? Benim bakış açıma göre siyasetçiler örnek oluyor, sanatçılar örnek oluyor. Şimdi, oradan yayılan bir şeyi bizim düzeltme şansımız zaten yok, bir şekilde zaten ekrana getiriyoruz. Bir şeyi ekrana getirdikten sonra, zaten toplum içinde de yayıldıktan sonra, haber tartışma programlarında mesela, o tartışmacılar kullanıyor. Çünkü kaynağı ne? Siyaset; sonrasında tartışma programlarına sıçrıyor ve işte, haberlere sıçrıyor ve bu, bir sarmala dönüşüyor. Aslında burada medyanın çok fazla yapabileceği bir şey var mı toksik dille ilgili? Bence yok. Mesela, toksik dili önleyeceksek bana göre en başta siyasetin burada biraz daha sorumluluk alıp o dilden vazgeçmesi lazım. Yani şimdi, hepimiz geçmiş yıllarda da bunu gözlemledik, o kadar sivri açıklamalar yapıldı ki çeşitli siyasetçiler tarafından... Mesela vermeyelim; vermeyelim ama nasıl vermeyeceğiz? İşte, haber merkezinde bunu kendi aramızda da çok tartışıyoruz; versen dert, vermesen dert. Bir şekilde vermeyince de bu defa "Vay efendim, işte, niye bu açıklama verilmiyor?" diye üzerine geliniyor medyanın; verdiği zaman, işte, "toksik dil." Şimdi, gerçekten ben burada bir çözümsüzlük olduğunu düşünüyorum, keşke toksik dili hiçbirimiz kullanmasak, topluma da yayılmasa; değil mi? Yani mesela, bir medya yöneticisi olarak benim de içimden geçen -arkadaşlarım da mutlaka aynı şeyleri düşünüyordur diye tahmin ediyorum- buna önce siyasetten başlamak lazım diye düşünüyorum; naçizane bunu katkı olarak sunmak istedim.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Çok teşekkürler Sayın Yancı.

Dün de konuştuk bunu; siyasetin dili de siyasetteki şiddet de -bugün açılış konuşması yaparken dünkü olaylara değinmiştim, olaylara değil de, dün yaşanan küçük ama medyada etkisi geniş olan bir konuya değinmiştim- siyasetçiden de kaynaklanabiliyor. Yani şiddet, toplumun bütün ögelerinde var. Sporda yok mu? Şimdi var mı, ben çok seyredemiyorum ama tribünlerde topluca bir araya gelip hakeme bütün sülalesinden başlayarak edilen küfürler vardı, sonra Passolig çıktı. Yani aslında Sayın Genel Müdür Yardımcımıza da sordum ya, şiddet konusunda medyanın tetikleyici rolü var mı diye. İkinci soru da şiddet niçin izleniyor ve kitlelerde niye yaygınlaşıyor? Bilim dünyası aslında bunu araştırmalı. Niye grup etkisiyle tribünde küfür oluyor; spor izlemeye mi geliyorsun, katarsis yaşamaya mı geliyorsun? Yani bu çok önemli. Siyaset de öyle. Keşke Grup Başkan Vekillerimizi de buraya davet etsek, değil mi, Genel Kuruldaki siyaset dilini de... Hocam, katılıyorsunuz, başınızı sallamanızdan...

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Ben kesinlikle katılıyorum.